Türk-İslamcılıktan Kürt-İslamcılığa: Bir MHP yazısı
Bugün MHP, suçluların, mafyanın, uyuşturucu baronlarının çıkarlarını temsil eden bir parti haline gelirken aynı zamanda gladio örgütlerinin yeniden dizayn edildiği, dizildiği bir tabloda kendi yerini de bulmuştur.
Ali Ateş
MHP, reaksiyoner bir harekettir. Gerek kuruluş parametreleri itibariyle gerekse kuruluşundan bugüne sergilediği pratik, MHP’nin Türkiye kapitalizminin ve sermaye sınıfının başat partisi değil doğrudan kirli işlerini gören bir kimlikle tanımlanmasını zorunlu kılıyor. Alman ya da İtalyan kapitalizminin yayılmacı siyasetinin bir benzerinin söylem düzeyinde MHP’de karşılık bulması ya da pan-turancılık siyaseti bu durumu değiştirmiyor. Bunlar söz konusu MHP olunca, durumun ideolojik sosundan öte bir anlam ifade etmiyor. Kaldı ki, pan-turancılık, eninde sonunda, ABD emperyalizminin Sovyet karşıtı emperyalist siyasetinin maymunculuğuydu. Tıpkı İslamcılık gibi.
Türkçülük ideolojisinin doğuş ve gelişim dinamikleri ayrı bir yazının konusu olmakla birlikte, MHP değerlendirilmesini buradan başlatmanın teorik ve tarihi zorlukları var. MHP, bu anlamıyla Türkçülük hareketinin politik sahnesine taşınması değil, doğrudan NATO’nun kuruluşundan sonra ve hatta bizzat “Türkçülüğe” alternatif olarak kurdurulmuştur. MHP’nin kuruluş dinamikleri, özünde soğuk savaş siyasetinin “yeşil kuşak projesiyle” paralel bir biçimde Sovyetleri parçalamak için Müslüman-Türk cumhuriyetlerde emperyalizmin faaliyete geçme planıyla belirlenmiştir.
CKMP’den MHP’ye geçiş, bu belirlenme süreciyle şekillenirken, 1940’lı yılların Alman faşizmine yakın unsurlarının toplandığı bir odak haline dönüşmüştür. Tesadüf değildir. Hitler faşizminin ve Alman emperyalizminin, İngiliz emperyalizminin üstünlüğüne karşı doğuda kurduğu politik/istihbarat ağının II. Dünya Savaşı sonrası CIA güdümüne geçmesini İslamcı güçler kadar faşist güçlerin de emperyalizm tarafına politik olarak geçişin de nedenlerinden birisi olarak görmek gerek. Kudüs Müftüsü Hüseyin’in Yugoslavya’da Müslüman Hitler taburlarını ziyareti, doğrudan Hitler ile görüşmesi gibi örneklerin işaret ettiği bir gerçek var. İslamcılık, II. Dünya Savaşı sırasında faşizmle ittifak yaparken soğuk savaş döneminde doğrudan ABD emperyalizminin çıkarlarına hizmet etmişti. Afganistan’da, Pakistan’da, Suriye’de, Mısır’da, Kafkaslarda ya da Yugoslavya’nın parçalanmasında gördüğümüz İslamcılığın misyonunun emperyalizminin planlarıyla uyumlu olmasının nedeni bu organik bağda aranmak durumunda.
Ülkemizde faşist hareketin kuruluşu ve Türk-İslamcılığın MHP’nin kuruluş kongresinde ilan edilmesi kimseleri şaşırtmamalı. Bu durum bir politik açılım değil, emperyalizminin doğu siyasetinin politik çerçevesine Türkiye’deki Türkçülerin de uymasıdır. Türkeş’in yakın arkadaşı Ruzi Nazar ve ardılı Enver Altaylı örnekleri ortada. Bugün Enver Altaylı’nın FETÖ darbesi ile doğrudan bağlantısı biliniyor ve Ruzi Nazar’ın CIA’nın Türk ve Müslüman ülkelerdeki şefi olduğu bugün anı kitaplarının konusu. MHP’nin kuruluşu bu açıdan aksiyoner değil, reaksiyoner bir hareket olarak planların dışarıda çizildiği bir gerçeğin ülke içindeki yansımasıdır. MHP, sonuna kadar emperyalizme karşı bağımsızlık mücadelesi yürüten sola karşı kurulmuş, kullanılmış ve korunmuş bir reaksiyoner hareket olagelmiştir. 1960-1980 arasında MHP’nin faşist katliamları yazmaya gerek yok. Bahçelievler, Maraş, Çorum Katliamları başta olmak üzere bu ülkenin yurtseverlerine ve devrimcilerine sıkılan kurşunların parmak izlerinde MHP’li tetikçileri görürüz.
12 Eylül, emperyalizminin “our boys did” dediği bir cunta rejimiydi ve ideolojisi Türk-İslam sentezi idi. MHP burada tek başına anılmamalı. İlim Yayma Cemiyeti’den FETÖ’ye kadar bir dizi İslamcı tarikat ve hareketin de aslında bu dönemin ürünü olduklarını defaatle yazmak gerek. İki kutuplu dünyanın sona ermesinden sonra karşı-devrim yığınağının ülkeyi nereye götürdüğü son 21 yıllık tarihte fazlasıyla belli.
MHP ise bir başka reaksiyoner fonksiyon üstlendi. 1980 sonrası Kürt sorunu üzerinden bölgede büyük bir politik hareket haline gelen Kürt siyasi hareketine karşı kendini konumlandırdı. Yaklaşık 40 yıldır kendisini Kürt düşmanlığı ve Kürtçülük karşıtı tarif eden MHP, bugün gelinen noktada kendi geleceğini daha fazla tartışmak zorunda. Bunun bir nedeni emperyalizmin bölgesel planları ile sermaye devletinin attığı adımların uyumu. İkinci boyutu Kürt siyasi hareketinin de emperyalizmin Ortadoğu’da yaşama geçirmeye çalıştığı Büyük Ortadoğu Projesi’nin başkalaşmış haliyle kendini bulunduğu noktadan yakaladığı paralelliktir. Ortada ortak bir payda adım adım şekillenirken dünya dış siyasetinin dengelerindeki yeni konumlanışlar kendisini dün sola karşı bugün Kürt hareketine karşı konumlandıran MHP’nin alanını daraltırken MHP bir reaksiyoner hareket olarak politik kimlikten ziyade bütün bu kirli savaş sürecinin suçlularının toplandığı bir parti haline dönüşüyor.
Mafya, uyuşturucu, çetecilik gibi kapitalizminin doğasına özgü yasa dışı şeylerin yürütüldüğü işlerin, siyasetin kirli işlerini yürüten MHP’ye kalması kaçınılmaz ve doğaldı. Bugün MHP, suçluların, mafyanın, uyuşturucu baronlarının çıkarlarını temsil eden bir parti haline gelirken aynı zamanda gladio örgütlerinin yeniden dizayn edildiği, dizildiği bir tabloda kendi yerini de bulmuştur. Türkiye, 2000 sonrası gladio artığı dernek ve örgütlerinin pıtrak gibi ortaya çıktığı bir kesitte, MHP içinden İYİ Parti’nin çıkmasının hem siyasal gelişmeler hem de MHP’nin, hitap ettiği toplumsal tabanın değişimine yanıt veremeyişi ifade ettiğimiz reaksiyoner hareket olmasıyla ilgiliyken, MHP gladio artıklarının çatısı partisi görünümü veriyor. Kendi üyesine bile Ankara’nın göbeğinde siyasi suikast düzenleyen bir siyasal hareketin, ileride hangi misyonla donatılacağını elbette göreceğiz.
Ancak asıl vurgulanması gereken nokta şurası: AKP’nin 20 yıllık iktidarının bugün payandalığını üstlenen MHP’nin Cumhur İttifakı’nda AKP ile buluşması tesadüf değildir. Bunun bir nedeni AKP’nin de bir suç makinesine dönüşmesidir. Çetecilik, ihalecilik, yolsuzluk, rüşvet ve uyuşturucu ticaretinin çatı partisi haline gelen AKP ile MHP’nin ortak noktalarından birisi budur. İkincisi ise gladio artığı bir dizi politik/çeteci örgütlenmelerin toplandığı bir merkez haline gelmesidir.
AKP’nin seçimlerde Hizbullah’ı Cumhur İttifakı’na dahil etmesinin kuvvetli nedenlerinden birisi, oy kaybına bir çare aramak, diğeri de bu ittifakın gladio artıklarının buluştuğu politik odak haline gelmesidir.
MHP, hep bir reaksiyoner hareket olarak kuruldu. Sola, yurtseverlere, devrimcilere kurşun sıktı. Şimdi kendi üyelerine de tetik çekecek duruma geldi. Mafya, çete ve uyuşturucu baronlarıyla düzenin kirli işlerinin adresi oldu. Benzer bir biçimde ülkenin güneydoğusundaki bütün kirli cinayetlerin failleriyle Cumhur İttifiakı’nda buluşması MHP’nin davasının ve temsil ettiğini savladığı Türk-İslamcılığın da aslında ne anlama geldiğini bir güzel gösteriyor. Türk-İslamcı bir partinin Kürt-İslamcı bir partiyle buluşması tarihin cilvesiymiş.