Türkiye '1'den büyüktür!

Bu ülkenin kurtuluşunu, bu dayanışmayı gösteren ülkenin emekçi, ilerici ve cumhuriyetçi halkı sağlayacaktır! Bugün deprem karşısında söylenecek ilk söz şu olmalıdır: Türkiye senden büyüktür Erdoğan!

Başyazı

Ülkemizde yaşanan deprem felaketi, bir kez daha kapitalizmin insanlık dışı gerçeğini gözler önüne serdi. Bir kez daha rantın, yağmanın ve sömürünün yol açtığı yıkımla Türkiye karşı karşıya.

Deprem doğal felaket. Ancak doğal felaketin arkasına saklanılarak, karşımızda bulunan tabloyu kabul etmemizi kimse beklememelidir. Çünkü deprem Türkiye’nin bir gerçeği. 1939 yılında büyük Erzincan Depremi, sonrası Düzce ve Gölcük depremleri, Türkiye açısından yeterince öğreticiydi. Kaldı ki, 1939 Erzincan Depremi sonrası kentin yeniden kurulması, depreme karşı nasıl bir kentsel model oluşturması konusunda yeterince öğreticiydi.

Bununla birlikte yıllardır bilim insanlarının feryatları yok sayıldı. Kaç yıldır ülkenin önemli bilim insanları Doğu Anadolu Fay hattı konusunda uyarılar yapıyorlar, burada büyük bir deprem beklenmesi gerektiğini bildiriyorlardı. Yaşanan depremden aylar önce Elazığ’da yaşanan deprem yeterince uyarıcıydı. Asıl önemli olan ise 1999 yılında yaşanan Marmara depremleri. Bu depremlerden sonra yapılması gerekenler belliydi ve 21 yıldır iktidar olan AKP’nin önündeki ana görevlerden birisiydi.

AKP, zira 1999 depreminden hemen sonra iktidar olmuş, aynı zamanda bu deprem felaketinde siyasi eleştirilerini gündemden hiç düşürmemişti. Bugünkü tabloda ise kendisine yönelik her eleştiriyi istismar olarak kodlayan iktidarın ikiyüzlü bir tutum içinde olduğunu belirtmek gerek.

Rant ve talan düzeni birinci dereceden sorumludur!

Yaşanan felaketin özü ranta dayalı müteahhit düzenidir. AKP’nin sıcak paraya bağımlı, dış borca dayalı ve inşaat odaklı ekonomisinin sonucunu yaşıyoruz. Bina denetim şirketlerinin odalardan alınarak özelleştirilmesi, yapılan imar afları, yerel yönetimlerin doğrudan inşaat patronlarının çıkarlarını temsil etmesi yaşadığımız acı tablonun bir başka gerçeğidir. AKP, sermayenin partisidir, özelde ise müteahhitlerin, beşli çetelerin partisi olarak rantçı bir sistem kurmuştur. Bu rantiye sınıfının yaşanan katliamın birinci derecede sorumlusu olduğu su götürmez bir gerçek olarak karşımızdadır.

Sorumlu müteahhitler yargılanmalıdır!

Yıkılan binalarının bir kısmının 1999 öncesi yapıldığı biliniyor. Ancak 1999 sonrası ve özelde 2010 yılından sonra yapılan binaların da yıkıldığı ortadadır. Böylesi bir tablo, binaların deprem yönetmeliğine göre yapılmadığının açık kanıtı olarak büyük bir suç işlendiğini göstermektedir. 1999 sonrası yapılan ve yıkılan bütün binaların müteahhitleri yargılanmalı, hesap vermelidir.

Deprem vergilerinin hesabı sorulmalı, AKP yöneticileri yargılanmalıdır!

AKP, 1999 depremi sonrası iktidar oldu. Bu dönem gündeme gelen deprem vergisi ise AKP iktidarı döneminde devam ettirilmiş, ancak toplanan vergiler depreme karşı kentsel dönüşüm için değil doğrudan AKP iktidarının yağma ve rant siyasetine kurban edilmiştir. Deprem vergilerini duble yollarda kullandık diyen bir iktidar karşımızda duruyor. Buradan yüksek sesle sormak zorundayız: Deprem vergileri nerede? Halktan toplanan vergileri deprem için değil de rant için kullanan AKP’nin bütün sorumluları yargılanmalı, yargı önünde hesap vermelidir!

Ancak mesele bununla bitmiyor. Ülkemizin bir deprem bölgesi olduğu gerçeği karşısında 21 yıldır iktidar olan AKP hiçbir şey yapmamıştır. AKP, yağmayı, rantı, sömürüyü, yolsuzluğu yönetmiş, ancak toplumun ve kamunun çıkarlarını göz ardı etmiştir. 20 bin üzerinde insanımızın hayatını kaybetmesi, AKP’nin 21 yıldır ne yaptığı sorusunun da yanıtını vermektedir. AKP halkın değil patronların çıkarlarını, yağmanın, yolsuzluğun ve talanın siyasetini temsil etmiştir.

AKP ülkenin en büyük özelleştirmeci partisidir. Devletin bütün kaynaklarını sermayeye nasıl peşkeş çektiğini çok iyi biliyoruz. Bununla birlikte kamunun bütün kaynaklarını yine ranta ve yağmaya ayırmıştır. İstanbul Havalimanı, Kuzey Marmara otoyolu, kullanılmayan havalimanları, Çankaya Köşkü yerine yapılan Saray, AKP iktidarının tercihlerini ve zihniyetini fazlasıyla göstermektedir. Bu yatırımlar ve tercihler, ülkenin yeniden yapılanmasına harcanabilirdi ve deprem karşısında yurttaşlarımızın yaşamları güvence altına alınabilirdi!

Ancak AKP bunu tercih etmemiştir. Tersinden yağma ve talan siyasetini, ülkeye hizmet diye pazarlamıştır. Bununla yetinmemiş imar affını gündeme getirmiştir. Kamuculuk ve planlama yerine halkın değerlerini sermayeye aktarmak dışında bir işlevi olmayan AKP, bu katliamın birinci dereceden sorumlularından bir başkasıdır.

Yaşanan felaketin boyutları çok büyüktür. Yaşanan maddi yıkım bir tarafa onbinlerce insanın yaşamını yitirmesi soykırım niteliğindedir! Bu mesele kader ve doğal afet nitelemeleriyle geçiştirilemez!

İktidar partisi ve bütün bürokratlar soykırıma varan bu gerçek nedeniyle yargılanmalıdır!

Bütün bu gerçekler karşısında ise hala topluma ve depremzedelere küfür eden bir zihniyet karşımızda duruyor. Depremin ilk günü devlet kurumlarını harekete geçiremeyen, örneğin askeri birlikleri sevk edemeyen ya da etmeyen bir iktidar bugün kendini aklama derdinde. Aklarken bu eleştiriyi gündeme getiren depremzedelere bizzat Erdoğan tarafından “şerefsizler” denilerek küfür edilmesi kabul edilemez! AKP iktidarı her zaman yaptığını yapmaktadır. Kader, kader planı sözleriyle bir kez daha dini istismar etmektedir. Gericiler ise kurdukları düzenin ve rejim karşısında utanacaklarına, enkaz altında kalan yüzbinlerce insanın acısını istismar etmeye devam ediyorlar!

Siyasal İslamcı AKP tarafından kurulan rejim enkaz altında kalmıştır. Siyasal İslamcılar tarafından kurulan tek adam rejimi enkaz altında kalırken, başkanlık sistemi adıyla kurulan istibdat rejimiyle devlet de enkaz altında kalmıştır.

AFAD sınıfta kalmıştır. Savunma Bakanlığı sınıfta kalmıştır. Kızılay sınıfta kalmıştır. Neredeyse devletin bütün kurumları 21 yıldır iktidar olan AKP yönetimi elinde içi boş kurumlara dönüşmüştür. Bunun temel nedeni ise tek adam rejimidir. “Erdoğan bilir, Erdoğan en iyisini bilir, Erdoğan karar verir, Erdoğan en iyisine karar verir, Erdoğan söyler, Erdoğan en iyisini söyler” şeklinde özetlenebilecek bir kula tapınma kültürü bugün devlete egemendir! Siyasal İslamcılar, bugün Erdoğan’a tapınma raddesine gelecek kadar kendilerini kaybetmiş durumdadırlar!

Ancak tablo ortadadır!

Fakat bütün bunlarla birlikte yaşanan felaket karşısında ülkenin değerlerini temsil eden yurttaşlar, AKP gericiliğine ve diktasına karşı yardım ve dayanışma konusunda büyük adımlar atmıştır. Bu ülkenin kurtuluşunu, bu dayanışmayı gösteren ülkenin emekçi, ilerici ve cumhuriyetçi halkı sağlayacaktır! Bugün deprem karşısında söylenecek ilk söz şu olmalıdır: Türkiye senden büyüktür Erdoğan!

Türkiye birden büyüktür!

Depremde büyük acı yaşayan güzel ülkemiz bu garabet rejimden de, tek adam yönetiminden de, bilim düşmanı gerici zihniyetten de kurtulacaktır!

Başın sağolsun Türkiye!