Yeni merkez sağ: Millet İttifakı

Yeni merkez sağ: Millet İttifakı

16-04-2023 11:06

Mevcut konjonktürde ülkemiz artık ikiye bölünmüş durumdadır: Erdoğan ve karşıtları. İlkeler bir kenara bırakılmış, Cumhuriyet ve devrimler dahi unutulmuş durumdadır.

Berkay Çelen

Seçimlere artık sadece bir aylık bir süre kaldı. Bir ay sonra ülkemiz sandığa gidecek ve belki de 21 yılı devirmeye yaklaşan bir iktidar partisine ve onun liderine artık yeter diyecek. Hali hazırda, Cumhur İttifakı’nda yer alan partiler haricinde irili ufaklı, sağdan veya soldan neredeyse tüm partilerin başlıca hedefinin bu olduğunu söyleyebiliriz.

Mevcut konjonktürde ülkemiz artık ikiye bölünmüş durumdadır: Erdoğan ve karşıtları. İlkeler bir kenara bırakılmış, Cumhuriyet ve devrimler dahi unutulmuş durumdadır. NATO’culukla AB’ciliğin, sağcılıkla daha az sağcılığın yarıştığı, AKP’nin alternatifinin AKP’nin eski başbakan ve bakanlarının, MHP’nin alternatifinin MHP’nin eski yöneticilerinin olduğu, Hizbullahçılara karşı Saadet Partisi İslamcılığının makul ve makbul kabul edildiği bir düzlemde emekçi halkımız unutulmuş durumdadır. YSK tarafından onaylanan milletvekili aday listeleri de bu tespitimizi bire bir doğrulamaktadır. Halktan uzak, tamamen burjuva düzeni pazarlıkları ile listeler hazırlanmıştır.

Ne yazık ki, sosyalistler de bu tiyatronun içine çekilmeye çalışılmakta ve bu girişim bazı özneler açısından da başarıya ulaşmış durumdadır. Öyle ki, bazı sosyalist özneler arasında dahi neredeyse bir yarış mevcuttur. Saraçhane’de kimin İmamoğlu’na daha yakın durduğu ile başlayan ‘’rekabet’’, ilk önce kimin Kılıçdaroğlu’na tam destek verdiği açıklamalarıyla devam etmektedir. Ortada algılarla yönetilen bir süreç vardır ve birkaç özne dışında sosyalistler temel değerlerini dahi ‘’şimdi sırası değil’’ anlayışına kurban etmiş durumdadır.

Bu yazımızda, unutulanları biraz hatırlatmaya, Erdoğan ve Cumhur İttifakı’na karşı en büyük alternatif olan Kılıçdaroğlu ve Millet İttifakı’na biraz daha yakından bakmaya ve gitmesi beklenen ile gelmesi beklenene biraz mercek tutmaya çalışacağız.

‘’AK PARTİ’’ GİDİYOR, PEKİ AKP?

Millet İttifakı, 2017’de gerçekleşen referandum ile başkanlık rejiminin kabul edilmesinin ardından, 5 Mayıs 2018 tarihinde kuruldu. CHP ve İYİ Parti’nin başını çektiği ittifakta Saadet Partisi ve Demokrat Parti de yer aldı. AKP’den ayrılan Gelecek Partisi ve Deva Partisi de bu ittifaka dahil oldu.

Millet İttifakı, önümüzdeki ay yapılacak seçimlere 6 partinin mutabakatı ile katılacak. Kemal Kılıçdaroğlu cumhurbaşkanı adayı olurken CHP ve İYİ Parti seçimlere girecek. Bu nedenle, ittifaktaki 6 partiye ve aday listelerine de bir göz atalım:

İYİ Parti: MHP içinden çıkan partinin Genel Başkanı Meral Akşener, aynı zamanda AKP kurucularından. Parti tabanında halen MHP ile yakın söylemler görmek mümkün. Parti yönetiminde de devlet içi ilişkileri ve iktidar ile olan birtakım yakınlıkları görebiliyoruz. Özellikle, Kılıçdaroğlu’nun ortak aday olarak açıklanması sürecinde, 5’li çete söylemlerine katılmayan kadrolar olduğu basına da yansıdı.

Demokrat Parti: Ülkenin en eski sağ partisi. Adnan Menderes’in kurduğu parti, karşı-devrimin ilk işaretlerini veren, Köy Enstitüleri ve Halkevleri’ni kapatan, ülkemizin NATO’ya girişine onay veren ve bu yolda emekçi çocuklarını Kore’ye yollayan partinin devamcısı. ‘’Yeter, söz milletindir’’ seçim sloganından en çok mutlu olan parti de sanırız ki kendileridir. Bu sloganın, 1950 yılında AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın tabiriyle ‘’Tek parti diktatörlüğüne’’ karşı kullanıldığını da geçerken not edelim.

Saadet Partisi: AKP’nin dahi ayrılırken radikal bulduğu ve kendilerini ‘’ılımlı’’ olarak duyurdukları bu partinin Genel Başkanı, 2 Temmuz 1993’te Sivas Madımak Oteli’nde bu ülkenin aydınları diri diri yakılırken partisinin belediye başkanı idi. Saadet Partisi, hali hazırda İstanbul Sözleşmesi’ne açıkça karşı çıkan partiler arasında. 2010 yılındaki referandumda da ‘’Evet’’ oyu kullandıklarını unutmayalım.

Gelecek Partisi: Partinin Genel Başkanı olan Ahmet Davutoğlu, Suriye’de yıllardır devam eden savaş ve yıkım sürecinin ideolojik mimarlarından. Ahmet Davutoğlu’nun 7 Haziran-1 Kasım 2015 tarihleri arasındaki dönemde başbakan olduğunu, şehit haberleri ve bombalı saldırılar sonucu oylarının arttığını itiraf ettiği açıklamalarını biliyoruz.

DEVA Partisi: Özelleştirme politikalarının baş mimarlarından olan, AKP’nin yıllarca ülke ekonomisini teslim ettiği Ali Babacan’ın başkanlığındaki partinin de AKP ideolojisi ile bir sorunu olmadığı malum. Ali Babacan’ın halen meydanlarda özelleştirme savunması ile de bu tespiti doğrulayabiliyoruz.

Bu ittifakın temel amacının, AKP’ye (Cumhur İttifakı’na veya Erdoğan’a olarak da okuyabiliriz) karşı tüm muhalefeti bir araya getirmek ve seçimleri kazanmak olduğunu söyleyebiliriz. Nitekim, 30 Mart 2019 tarihinde gerçekleşen yerel seçimlerde de ittifak ilk amacına ulaşmış gözükmektedir. AKP ve MHP’deki birçok büyükşehir belediyesi, bu seçimlerin sonrasında muhalefete geçmiştir. Özellikle İstanbul ve Ankara’daki seçim sonuçları toplumda büyük etki yaratmış ve pozitif bir hava oluşturmuştur. İttifakın bu seçimlere ilişkin en büyük motivasyon kaynağı da son yerel seçim sonuçlarıdır.

Burada hemen şu soruyu cevaplamak gerekmektedir: AKP’nin gitmesi güzel, peki yerine kim geldi? Örneğin Hatay’da, daha önce AKP’nin belediye başkanı olan, daha sonra seçilemeyince CHP’ye geçen Lütfi Savaş. Deprem sonrasında iyi niyetli olan müteahhitler olduğunu, hepsini yargılamaya kalkarsak memlekette kimsenin kalmayacağını söyleyen Lütfi Savaş. Bir diğeri Ankara’da bir ‘’eski ülkücü’’ de değil, kendi beyanı ile halen ülkücü Mansur Yavaş. Deniz Gezmiş’e, Yılmaz Güney’e, Yaşar Kemal’e açıkça terörist diyen, seçim zaferi CHP Genel Merkez binasında tekbirler ve bozkurt pozlarıyla kutlanan Mansur Yavaş. İstanbul’da ise, yerel seçim sürecinde her hafta başka bir türbede gördüğümüz, Kur’an okuma videolarının paylaşıldığı, 2011 yılındaki Şike Davası sürecinde Samanyolu TV’nin düzenli konuklarından olan bir müteahhit, Ekrem İmamoğlu.

Dolayısıyla, yazı başlığında sorduğumuz sorunun cevabı net bir biçimde ‘’Hayır’’ olmaktadır. AKP’yi AKP yapan değerlerle, özelleştirmeler, laiklik karşıtı uygulamalar, NATO’culuk, AB’cilik, emperyalizmle ilişkiler vs., derdi olmayan, hatta bu saydıklarımızı yeterince ve ilk zamanlarındaki gibi yapamadığı gerekçesiyle AKP’yi eleştiren bir 6’lı ittifak gerçeği karşımızdadır. Yukarıda isimlerini saydığımız Ali Babacan ve Ahmet Davutoğlu’nun yanında AKP’nin sicili kabarık Adalet Bakanı Sadullah Ergin gibi isimlerin de yer alması yazının bütününde anlatmaya çalıştıklarımızı doğrulamaktadır. Halkın AKP’ye olan öfkesi ve tepkisi ile Millet İttifakı arasında büyük bir açı bulunmaktadır.

SONUÇ

21 yıllık AKP iktidarının yaratmış olduğu tahribattan kurtulmak kuşkusuz ki önemlidir ve sosyalistler AKP’ye karşı mücadelede en ön safta olacaktır. Ancak, giden kadar gelenin de kim olduğu sorusunu sormak gerekmektedir. Laiklikten, anti-emperyalizmden, ülkedeki kapitalist düzenden, patronlardan, tarikat ve cemaatlerden ve hatta rejimden yana aralarında bir fark olmayan iki adet ittifak arasında sosyalistler seçim yapmak zorunda değildir. Aksi takdirde en devrimci söylemlerle başlayan yolculuk, Saraçhane’de bir otobüsün üzerinde veya sosyal medyada kazak rengi tartışmaları içerisinde sonlanabilir!

Yapılması gereken, burjuva rejiminin nasıl bir restorasyon geçireceğini değil emekçilerin iktidarının nasıl kurulacağını tartışmak olmalıdır. Çünkü bugün emekçi halkın talepleri ile sosyalistlerin söylemleri birbiri ile örtüşmektedir. O nedenle, çocuklarımızın tarikat ve cemaat yurtlarında istismara maruz kalmaması için, emekçilerin gerçekten insanca bir yaşama kavuşabilmesi için yapılması gereken mücadeleyi yükseltmektir. Sırası mıdır? Tam da sırasıdır…