50 yıl sonra barış Kıbrıs’a ne kadar yakın?
Akdeniz’in en büyük üçüncü adası, Anadolu’nun güney kıyıları ile Levant’ın tam karşısında Kuzey Afrika kıyılarına uzanan Doğu Akdeniz’in tam ortasında yer alan konumuyla tarih boyunca olduğu gibi bugün de dünyanın en önemli ticaret yollarını kontrol eden stratejik bir konumda.
Kıbrıs, Yunan mitolojisinin güzellik ve aşk tanrıçası Afrodit’in doğum yeri olarak “tanrıların oyun alanı” diye anılır. Tarihte böyle anılan Kıbrıs’ın payına 19. yüzyılın sonlarından bu yana ise “emperyalistlerin oyun alanı” olmak düşüyor.
Akdeniz’in en büyük üçüncü adası, Anadolu’nun güney kıyıları ile Levant’ın tam karşısında Kuzey Afrika kıyılarına uzanan Doğu Akdeniz’in tam ortasında yer alan konumuyla tarih boyunca olduğu gibi bugün de dünyanın en önemli ticaret yollarını kontrol eden stratejik bir konumda.
Geçtiğimiz 20 Temmuz’da Türkiye’nin Kıbrıs Cumhuriyeti’nin garantörü sıfatına dayanarak başlattığı “Barış Harekâtı”nın 50. yıldönümüydü. Aradan geçen 50 yılda Kıbrıs’ın nüfus yapısındaki değişikliklerden Ada’nın stratejik önemini ve Ada etrafındaki tartışmaları daha da arttıran büyük hidrokarbon kaynaklarının keşfine koşulların bütünüyle değiştiğini görebiliyoruz. Ancak değişmeyen tek şey emperyalist ülkelerin tüm tarafları bir yandan desteklerken bir yandan kullanmayı sürdürüyor olması.
EMPERYALİZMİN HESAPLARI
Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemleri emperyalist-kapitalist sistemin geldiği aşamada çok uluslu imparatorlukların miadını doldurmuş olması gerçeğiyle yüzleşerek geçirildi. 93 Harbi’nde Payitahtı dahi tehdit edecek şekilde yaşanan büyük bozgun sonrasında II. Abdülhamit’in yetersiz denge siyasetinin bir parçası olarak tahtın kurtarılması karşılığında Kıbrıs İngiltere’ye sunuldu. Böylece Çarlık Rusyası tehdidine karşı İngiltere’nin desteği sağlanırken ada yüzyıla yaklaşacak bir Britanya kolonisi haline gelmiş oldu.
Yarım yüzyıla yakın süren İngiliz hakimiyeti, Birinci Dünya Savaşı’ndan sonrasında giderek tüm kolonilerde olduğu gibi sürdürülebilir olmaktan çıkmaya zorlanmaya başlarken Soğuk Savaş ile birlikte Sovyetler Birliği’nin etkisinden çekinerek bağımsızlık taleplerinin önünden çekilmeyi kabullenmek durumunda kalınıyordu.
Bu arada, 1960’ta bağımsız Kıbrıs Cumhuriyeti ilan edilene kadar her Britanya kolonisinde olduğu gibi böl-yönet taktiklerini sonuna kadar kullanan İngiltere, her iki tarafta da milliyetçiliğin kullanışlı halde tutulmasına özen gösterdi.
TÜRKİYE KIBRIS’A KİMİN İÇİN ÇIKTI?
Kıbrıslı Rumların Yunanistan ile birlik kurmak üzere geliştirdikleri Enosis ve Türkiye’nin buna cevabı olan Taksim politikalarının ardından Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kuruluşu ve İngiltere’nin Türkiye ve Yunanistan ile birlikte garantörlüğü esasında ada üzerinde komünistler ve Sovyetler Birliği etkisine karşı bir set çizmeyi amaçlıyordu.
1960’tan 1974’e uzanan dönemde ise İrlanda’da çatışmaların katlanarak artması üzerine İngiltere’nin yaşadığı zorluk özellikle Kıbrıslı Rumların hedefe oturttukları askeri üslerin boşaltılmasını gündeme getirdi.
Bir NATO ülkesi olan Yunanistan’da gerçekleştirilen askeri darbenin adada örgütlediği EOKA (Kıbrıslı Savaşçıların Milli Örgütü) ile doğrudan NATO’nun Türkiye’deki kontrgerilla örgütlenmesinin kurduğu Türk Mukavemet Teşkilatı üzerinden örgütlenen milliyetçi şiddet ise İngiltere’nin adayı terk etmesi ihtimaline karşı iki kanattan birden adanın sıkıştırılması saymak anlamına geldiği söylenebilir.
Bu açıdan elbette Kıbrıslı Türklerin karşılaştığı katliamlardan kurtarmak adına yapılan bir harekat, İngiliz üslerinin de adada kalmasını sağladığı gibi Kıbrıs üzerindeki Sovyetler Birliği etkisini de bu bağlamda uzaklaştırmış oldu.
Bugün adanın çevresinde keşfedilen hidrokarbon kaynaklarının uluslararası enerji tekellerince yağmalanmasının da bu koloni geçmişinden kopmadığını söyleyebiliriz. Bu nedenle, 50 yıl geçtiği halde adanın gerçek bir barışa kavuşamamasında hala aynı nedeni görüyoruz, emperyalizm…
*Bu yazı Yurtsever gazetesinin 11. sayısından alınmıştır