Zafer Aksel Çekiç
ABD’den gelen haberlerde, son dönemlerde sıklıkla, anketlerden sosyalizmin meşruiyetinin ne kadar arttığına ilişkin çıkan sonuçlar anlatılıyor. Haberler, kuşkusuz ve doğal olarak bir tebessüme neden oluyor. Özellikle de iki parti üzerine kurulu bir düzen siyasetinin söz konusu olduğu ve sol adına uzun yıllardır hiçbir şey görmediğimiz, liberalizmin değneksiz gezmeyi alışkanlık edindiği emperyalizmin merkezi söz konusu olduğu için bunu söyleyebiliyoruz.
Emperyalizmin bu merkez ülkesinde ideolojik mücadelenin sertliği dışarıdan bakılınca sola hiç alan bırakmıyor görüntüsü verse de bu tablo esasında sınıf mücadelelerinin nesnel dinamiklerini göstermesi açısından önemli sayılmalı. Mücadele ne kadar zayıf düşerse düşsün, örgütsel olarak elle tutulacak bir alternatif ortaya çıkartılamasa bile neticede ayakları yere basan, maddi temelleri olan her fikir er ya da geç, o ya da bu biçimde kendini görünür kılmaya muktedir oluyor.
Fakat her şeye rağmen, 20. yüzyılın başlarında işçi sınıfı hareketinin güçlü olduğu Amerika Birleşik Devletleri’nde ABD Komünist Partisi’nin Başkan Franklin D. Roosevelt’in izlediği siyaset karşısında işi partinin fiilen likidasyonuna kadar vardırması ve İkinci Dünya Savaşı’nın ardından Soğuk Savaş’ın başlamasıyla yükselen ideolojik saldırı nedeniyle gücünü kaybeden Amerikan komünistleri ve daha genel anlamda Amerikan solu bugüne gelindiğinde artık çok büyük ölçüde marjinalleşmiş ve yönünü kaybetmiş bir kimlik mücadelesinden ibaret hale gerilemiş durumda.
ABD SİYASETİNİN ÖZGÜNLÜKLERİ İÇİNDE, DEMOKRATLARIN GÖLGESİNDE,LİBERALLERİN ETKİSİNDE
ABD siyasetinin ülkemiz siyasetiyle benzeştirilebilecek pek çok yönü var. Ancak Avrupa siyasetinin geleneksel kategorilerinin tam örtüştüğünü söylemek ise mümkün değil. Bu açıdan solun siyasi yelpazede bir yer edinmekte zorlanması karşısında ideolojilerin Avrupa’dakinden daha solda anlamlar kazandığını da görmek gerekiyor. Bu açıdan ABD siyasetinde ilericiliğin radikal demokrasi ve kimlik siyaseti temelli sol partilere yakın bir içeriğe sahip olduğunu, liberalliğin ise ekonomik anlamının esasında muhafazakar bir tona sahipken siyasi olarak ise Avrupa siyasetindeki sosyal demokrat partilere yakın bir çizgide olduğunu söyleyebiliriz. Liberal ve ilerici talepler çoğu kez sosyalist veya komünistlikle eş anlamlı olacak şekilde dahi kullanılabilmekte. Bu açıdan sosyalistlerin ve komünistlerin siyaset alanında pek anıldıklarını da söyleyemeyiz.
Öte yandan, ABD siyasetindeki tüm bu kesimlerin en nihayetinde kendilerini Demokrat Parti içerisinde veya onun adayları üzerinden tariflediğini de vurgulamak gerekiyor. Bu bağlamda Demokrat Parti’nin hegemonyasının Avrupa’daki diğer örneklerden çok büyük olduğunu söyleyebiliriz.
Bugün ABD’de sosyalizm tartışmalarında Bernie Sanders’ın başını çektiği “demokratik sosyalizm” tezleri ana akım içerisinde başat bir rol oynuyor. Sanders aslında bağımsız bir senatör olmakla birlikte Demokrat Parti grubuyla birlikte hareket eden ve bu Parti’den başkan adaylığı yarışına da girmiş bir isim. Bu yarışta başarılı olamasa da Demokrat Parti tabanında bir etki yarattığı açık.
Daha çok kimlik siyaseti ve “Farkındalık/Woke” ideolojisinin parçaları olarak konumlanan ancak bu arada Demokrat Parti içerisinde bir tür sol kanat oluşturan “Manga” ekibinin de giderek büyüdüğüne şahit olduk. 2018 seçimlerinde ciddi bir taban örgütlenmesiyle önemli sürprizlere de imza atarak Temsilciler Meclisi’ne seçilen bir garson olan Alexandria Ocasio-Cortez, Somalili bir sığınmacı ailesinden gelen Ilhan Omar, Filistin’den göç eden bir ailenin kızı olan Rashida Tlaib ve yoksul bir siyah aileden gelen Ayanna Pressley’den oluşan Manga dokuz kişiye kadar ulaşırken bu yıl yapılacak seçimler öncesinde iki üyesinin ön seçimleri kaybetmesiyle yediye geriledi. Bunun yanı sıra eyaletler ve yerel yönetimler düzeyinde de genişleyen bir temsil gücü söz konusu.
Sanders ve Manga üyeleri, 1929 Buhranı’ndan çıkışta Franklin D. Roosevelt’in ortaya koyduğu “New Deal” (Yeni Düzen) politikalarına göndermeyle iklim krizini merkez koyarak Yeşil Yeni Düzen, kamusal genel sağlık hizmetleri, parasız yüksek öğrenim, uygun fiyatlı konut, asgari ücret başta olmak üzere işçi hakları ve servet vergisi gibi politik taleplerden oluşan bir programla hareket ederken bu program genç ve kentli nüfus arasında göreli bir karşılık buluyor.
Ancak estirilen bu “demokratik sosyalizm” rüzgarı, Donald Trump ve Cumhuriyetçilerin yanı sıra ana akım Demokratlarca da çoğu durumda hedef alınıyor.
KOMÜNİST MÜCADELE: MAZİDE KALAN BİR HOŞ BİR SEDADAN MI İBARET?
Bu düzen içi mücadele kanalının gözle görülür hale gelmesine karşın emperyalizmin merkezinde on yıllarca damıtılan anti-komünist saldırılar bugün ülkede komünizm adına pek az alan bırakmış durumda.
Ancak bunun hep böyle olduğunu da söyleyemeyiz. Komünistler ABD tarihi boyunca işçi hareketlerine, haklar mücadelesinde ve barış yanlısı anti-emperyalist eylemlerde ve hatta uzunca bir süre ülkenin kültür yaşamında etkili olmuşlardı.
ABD tarihine baktığımızda, gazeteci, yazar ve sosyalist devrimci John Reed hemen akla gelecek isimlerden biri. Ekim Devrimi’ne şahsen tanıklık edip “Dünyayı Sarsan On Gün” kitabıyla onu en canlı şekilde anlatan Reed aynı zamanda ABD’de sosyalist partili mücadelenin de içindeydi.
Yine, ABD yargı sistemi ve ırksal eşitlik mücadelelerinin simge isimlerinden biri olan Angela Davis aynı zamanda ABD Komünist Partisi üyesidir.
Bir diğer örnek de kuşkusuz ABD tarihinin büyük işçi liderinden ve aynı zamanda ABD Komünist Partisi’nin lideri olan William Z. Foster, Ekim Devrimi’nin rüzgarıyla yaygınlaşan bir mücadele dönemi içerisinde1919’da yapılan büyük çelik grevinin lideriydi.
Bu tür örnekleri çoğaltabiliriz.
Öte yandan, ülkede bugün de komünist örgütler faal durumda. Elbette, bugün ne ABD Komünist Partisi ne de bir başka örgüt, ABD Komünist Partisi’nin özellikle 1930’lar ve 1940’larda Amerikan işçi hareketleri ve haklar mücadelesindeki önem ve etkinliğine yaklaşamıyor. Ama yine de Demokrat Parti’ye oy çağrısı yapan ABD Komünist Partisi’nin aksine sosyalist devrimci bir hat çizmeye çalışan 2004 yılında kurulan Sosyalizm ve Kurtuluş Partisi gibi arayışlar da söz konusu.
Son dönemde Amazon ve Starbucks gibi şirketlerde yükselen sendikal mücadeleye dayanmaya çalışan ABD sosyalist solu bir yandan da ABD müdahalelerine karşı bir direnç örgütlemeye çalışıyor.
Ancak son tahlilde tüm bunların gelip dayandığı birer doğal sınır bulunuyor. Özellikle geleneksel proletaryayı oluşturan kesimlerin neo-liberal küreselleşme politikalarından dolayı yaşadığı yıkıma karşın ortaya çıkan tepkilerin örgütlenmesi bir yana Cumhuriyetçilere ve özellikle Donald Trump’a kaymasına da engel olunamıyor. Kuşkusuz, son dönemlerde, bu sınırlılık halinde, “faşizme karşı cephe” ezberlerinin etkisi olduğu gibi kentli orta sınıflara dayanan bir muhalefet tavrı da etkili oluyor.
Tüm bunlar alt alta yazıldığında elbette emperyalist-kapitalist sistemin en büyük gücü olan ABD aynı zamanda ideolojik tahkimatın da en güçlü olduğu ülke. Geçen yüzyılın ilk yarısındaki işçi sınıfı ve sınıf siyaseti mücadelesinin gücü özellikle Soğuk Savaş döneminde sürdürülen sert anti-komünist müdahalelerle kırılmış olsa da sınıf mücadelesinin olmadığı bir kapitalist cennetten bahsetmediğimiz ve bahsedemeyeceğimiz de açık olmalı.
ABD ve sol bir paradoks olmamakla birlikte dünyada sosyalist solun güçlenmesinden önce düzen karşıtı bir siyaset çizgisinin güçlenmesi de mümkün olmuyor.
Jandarma, İçişleri Bakanı Yerlikaya’nın, "Gereği yapıldı" notuyla tutuklanma anını paylaştığı Ak Gençlik Ocakları Başkanı Ferhat…
Saadet Partisi'nin 24 Kasım'da gerçekleştirilecek 9. Olağan Büyük Kongresi öncesi Yüksek İstişare Kurulu, partinin yeni…
Beyoğlu’nda 23 Eylül'de bir kadına sokak ortasında cinsel saldırıda bulunan, ifadelerinin ardından serbest bırakılan ancak…
Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer'in "terör örgütü üyeliği" iddiasıyla tutuklanmasının ve yerine kayyum atanmasının ardından…
Genel Sağlık İş Sendikası ve Yeni Ülke Dergisi'nin beraber düzenlediği “Sağlıkta Piyasacılığın Sonu: Yeni Doğan…
İzmit'te TÜPRAŞ rafinerisinde patlama meydana geldi. Patlama sesinin ardından rafineri bölgesinde dumanların yükseldiği görüldü. Olaya…