Afgan madencinin cansız bedenini yakanlar hakim karşısına çıkıyor
Zonguldak'ta, çalıştığı kaçak maden ocağında iş kazasında hayatını kaybettikten sonra ‘olay ortaya çıkarsa ocak kapanır’ korkusuyla maden ocağı sahipleri tarafından yakılan maden işçisi Nourtani'nin ölümüne ilişkin 6 sanık hakim karşısına çıktı.
Zonguldak’ta cansız bedeni yakılmış halde bulunan, ruhsatsız maden ocağı çalışanı Afganistan uyruklu Vezir Mohammad Nourtani’nin ölümüne ilişkin 3’ü tutuklu 6 sanığın yargılanmasına başlandı.
1. Ağır Ceza Mahkemesince görülen ve dün başlayıp 12 saat süren davanın ilk duruşmasına, Kırat Mahallesi’nde 9 Kasım 2023’te, cesedi yol kenarındaki ormanlık alanda bulunan Nourtani’nin ölümüne ilişkin tutuklu sanık H.K. (46) ile tutuksuz sanıklar A.Ç. (46) ve E.D. (22) ile maktulün ve sanıkların yakınları ile taraf avukatları katıldı.
Tutuklu sanıklar A.A. (52) ve E.G. (34) ile tutuksuz sanık S.K. (28) ise duruşmaya Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla katıldı.
Tutuksuz sanık E.D, savunmasında, ocak içerisine girdiklerinde Nourtani’nin sırtüstü yattığını belirterek, olayı E.G. ve H.K’ye bildirdiklerini söyledi.
Nourtani’yi vagonun şasisine koyup dışarı çıkardıklarını anlatan E.D, “E.G. ve H.K, ‘Olayın ocak içerisinde olduğunu göstermeyin, olay ocağın dışında olmuş gibi gösterin. Hastaneye gidelim. İnfazımız var, başımız yanmasın. Afganlının kimliği yok. Ocak kaçak.’ dedi. Bunun üzerine Nourtani’yi arabanın bagajına koyduk. E.G, ‘Kıyafetleri sobaya atın.’ dedi. H.K, A.A, E.G. ve A.Ç. ile arabaya binip ‘Biz hastaneye gidiyoruz, siz işinize devam edin.’ diyerek yanımızdan ayrıldılar. Biz işimize devam ettik.” dedi.
E.D, Nourtani’nin kıyafetlerini sobaya attıklarını, H.K’ye Nourtani’yi hastaneye götürmeleri gerektiğini, kalp krizi geçirdiyse otopside çıkacağını, kendilerini ilgilendiren bir durum olmadığını, Nourtani’yi bırakıp gitmemeleri gerektiğini, parmak izlerinin olduğunu söylediğini ifade etti.
Mahkeme başkanının, E.D’ye, “O kadar kişisiniz, birine bir şey oluyor, 112’yi neden aramadınız?” diye sorması üzerine “H.K. ağabeyler hastaneye götüreceğiz dedikleri için çalışmaya devam ettik.” yanıtını verdi.
Sanık S.K. de Nourtani’nin vagonları değiştirdikleri yerde makasta sırtüstü yattığını, boynu direğe yaslı halde olduğunu belirterek, “Hırıltılı bir şekilde nefes alıp veriyordu. ‘Muhammed ağabey’ diye üç kere seslendim, cevap vermedi. A.Ç. kalp masajı yapmaya başladı. Ayrıca A.Ç. ‘Dili içine kaçmış mı?’ gibisinden maktulü kontrol ediyordu. Nefes almak zaten çok güçtü.” dedi.
H.K’nin, “Bu olayı hiçbir şekilde kimseden duymayacağım. Eğer duyarsam anam avradım olsun vururum seni.” dediğini öne süren S.K, tehdit ve baskı altında kaldığı için kamerayı kendine çevirdiğini aktardı.
“İKNA ETMEYE ÇALIŞTIM” SAVUNMASI
Tutuksuz sanık A.Ç. ise tutuklu sanıklar ile Nourtani’nin taşındığı araçta olduğunu kaydederek, “E.G, H.K’ye durmasını söyledi. E.G, “Afgan zaten, atalım bunu.” dedi. Ben de küfrederek, “Çakal, kurt yer. İnsan bu, atamazsınız.” dedim. H.K. de “Doğru diyor, manyak mısın?” dedi. Hastaneye götürmek için ikna etmeye çalıştım. Sonra beni bırakın deyip eve gittim. Haberleri görünce hemen avukatımla savcılığa gelerek her şeyi anlattım.” ifadelerini kullandı.
Tutuklu sanık E.G, savunmasında, H.K’nin kendisine, “Maden benim dersin, ben senin ailene bakarım.” dediğini ileri sürerek, şunları kaydetti:
“Bu esnada A.Ç. de arkaya dönüp bana ‘En fazla 6 ay yatıp çıkarsın.’ dedi. Ben de üzerimdeki iş kıyafetlerini göstererek, ‘Patron ben miyim? diyeceğim bu şekilde.’ dedim. A.Ç. bana, evin yakın olduğunu, eve gidip kıyafetlerimi değiştirip ocağın benim olduğumu söylememi söyledi. Kendilerine patron olmadığımı söyledim. H.K. benden diğer ocakta çalışan Afgan’ı alıp getirmemi istedi. Ben kendi telefonumu Afgan Kazım’a vererek Nourtani’nin eşini arayarak işe gelmediğini söylemesini istedim.”
Tutuklu sanık A.A, H.K’nin kendisine bidonun yerini sorup, “Benzin bidonunu bana getir.” dediğinden basederek, ne yapmaya çalıştığını sorduğunda kendisine, “Dayıoğlu ben içeri girersem ebedi çıkamam. Hepimizin parmak izi var. Yakacağım bunu.” dediğini iddia etti.
Bir an önce gitmeleri gerektiğini anlatan A.A, “H.K. benzini elimden aldı, ben de 2-3 metre geriye uzaklaştım. H.K’nin benzini döktüğünün sesini duyuyordum. Bidonu ne yaptı göremedim. Sonra beni yanına çağırdı. Benzini döktükten sonra bana, ‘Yakmasak mı dayıoğlu?’ diye sordu. Ben de ‘Çekip gidelim.’ dedim. H.K. de bana ‘Öyle olmaz, çak bir çakmak dayıoğlu beklemeye gerek yok, gidelim.’ dedi. Yakma niyetim yoktu ama çakmağı çıkarırken telefonum yere düştü. Telefonu bulurum düşüncesiyle çakmağı çakınca bir anda ateş aldı. Rahmetli orada alev aldı.” iddiasında bulundu.
“H.K’nin talimatıyla ateşi yaktım” şeklindeki ifadesi hatırlatması üzerine sanık A.A, “H.K’nin ısrarı üzerine çakmağı çaktım. Mahkemenizin huzurunda şaşırdım. Telefonu düşürdüğüm ve telefonu bulmak için çakmağı çaktığımı söyledim. Doğrusu H.K’nin talimatıyla çakmağı çaktım.” şeklinde konuştu.
“AFGAN KİMLİĞİ YOK, KURTULALIM BUNDAN”
Tutuklu sanık H.K. de Nourtani’nin nefes almadığını fark ettiğini belirterek, şu ifadeleri kullandı:
“Ölü bizim ölümüz. Arayın 112’yi. Gelsinler alsınlar.’ dedim. E.G. de bana ‘Senin sicilin, benim sicilim var. Ocak kapanır, kimliği yok.’ dedi. Eray’a seslendim, battaniye getirmesini söyledim. Battaniyeye sarıp arabanın bagajına koydular. Aracı durdurdum, tuvalet ihtiyacımı gidermek için araçtan indim. Sonra bir ışık hissettim. Arkamı döndükten sonra maktulün yandığını gördüm. O an korktum. Biz cani insan değiliz. Cani olsak ocağın ağzında kalp masajı yapmazdık. Üç kere E.G’ye ve A.Ç’ye hastaneye götürmemiz gerektiğini söyledim. Benim amacım hastaneye götürmekti. E.G. sürekli kafama ocağın kaçak olduğunu sokmaya çalışıyordu.”
Nourtani’nin eşi Qamer Gül Meliki ise eşinin ölmeden 1 hafta önce, sanık E.G’nin 20 bin dolar karşılığında böbreğini satmasını istediğini anlattığını öne sürdü.
Ailenin avukatı Kerim Bahadır Şeker de sanıkların “Afgan, kimliği yok, kurtulalım bundan.” söylemleri nedeniyle, atılı suçlamanın “insanlığa karşı suçlar” şeklinde değiştirilmesi gerektiğini vurguladı.
Maktulun otopsi raporundaki, “iç organlarda, kemiklerde kayıplar olduğu, organlardaki değişimler açısından inceleme yapılamadığı” bilgisi dikkate alındığında Nourtani’nin böbreğinin alınmış olduğunu düşündüklerini söyleyen Şeker, olay yeri, araç güzergahı ve maden ocağında keşif yapılmasını talep etti.
Mahkeme heyeti, tutuklu sanıklar hakkında kuvvetli suç şüphesi bulunduğundan bu hallerinin devamına karar verirken, daha önce adli kontrol tedbiri kaldırılan A.Ç’ye yurt dışı çıkış yasağı koydu.
Tutuksuz sanıkların yurt dışı çıkış yasağının devamına ve keşif talebinin ise reddine hükmeden mahkeme, tanıkların dinlenilmesi ve dosyadaki eksikliklerin giderilmesi için duruşmayı erteledi.
İLK DURUŞMA 12 SAAT SÜRDÜ
Öte yandan 12 saat süren duruşmada polis ekipleri gün boyunca güvenlik önlemi aldı.
Emek Partisi Genel Başkanı Seyit Aslan ve partisinin il örgütü ile DEM Parti İstanbul Milletvekili Özgül Saki ve sivil toplum kuruluşu üyeleri davayı takip etmek üzere adliyeye geldi.
***
NE OLMUŞTU?
Kırat Mahallesi’nde yol kenarındaki ormanlık alanda 10 Kasım 2023’te yanmış halde bulunan cansız bedenin, iki gün önce öldüğü anlaşılan 3 çocuk babası Afganistan uyruklu Vezir Mohammad Nourtani’ye (50) ait olduğu belirlenmişti.
Soruşturma kapsamında, ruhsatsız işletildiği iddia edilen maden ocağı sahiplerinin de aralarında bulunduğu 6 şüpheli gözaltına alınmıştı. Zanlılardan A.A, E.G. ve H.K. tutuklanmış, E.D, A.Ç. ve S.K. adli kontrol şartıyla serbest bırakılmıştı.
Ruhsatsız ocakta çalıştığı öne sürülen Nourtani’nin, iş sırasında fenalaşıp hareketsiz kaldığı ve buradan araçla ormana götürülüp benzin dökülerek yakıldığı iddia edilmişti.
Nourtani’nin cansız bedeninin bulunmasından 4 gün önce jandarma ekiplerince ruhsatsız çalıştırıldığı belirlenen maden ocağının, patlayıcıyla kullanılamaz hale getirildiği fakat zanlıların yeni giriş açarak maden ocağını yeniden faaliyete soktuğu tespit edilmişti.