Reklam
Kategoriler: Köşe Yazıları

Anayasa hazırlığı bitti, şimdi yapımına geçiliyor

Reklam

Yeni bir anayasa yapımı AKP’nin gündeminden düşmeyecektir. İsrail’in uluslararası uygun politik ortamdan yararlanarak kin ve nefretle kafasındaki vadedilmiş devlet(ini) kurmaya kalkışına benzer şekilde, AKP ve lider kadrosu da, siyasi oluşumun en elverişli dönemini yakaladığı, hatta zaman içinde ilmik ilmik örerek bizzat oluşturduğu sosyal ve siyasal zemin üzerinde hayalinde yaşattığı amaca ulaşmak istemektedir. Hukukçu olmadığım için konuyu hukuk açısından değil, ancak sade bir vatandaş olarak tartışmak istiyorum.

Sade bir vatandaş olarak düşünüyorum ki, ülkeyi emperyalizmin direktifleri doğrultusunda bu denli zor koşullara sürükleyen AKP, içine düşülen koşullardan tek kurtuluşun yine emperyalizmin direktifleri doğrultusunda emperyalistlere ülke üzerinde yeni olanaklar sağlayarak söz konusu olduğunu düşünmektedir. AKP’nin bu tasarımı, 1950’lerden beri farklı koşullarda ülkeyi daima kendi doğrultusunda şekillendirmiş olan emperyalizmin küresel çerçeveleme ve yönetme mantığının doğal sonucudur. Mehmet Şimşek’in görevi de bu projeyi kadife eldivenlerle en az hissedilir şekilde topluma kabul ettirmektir. Öyle anlaşılıyor ki, gerek Şimşek gerekse AKP yöneticileri ilk etapta bir miktar sıcak para bularak ortamı yatıştırıp, orta vadede ise emperyalistin ana amacına yönelik ana projeleri gündeme taşımaya hazırlanmaktadırlar. Buradaki kritik nokta, emperyalistin kısa vadeli desteğinin orta ve uzun vadeli vaatlere bağlı ve koşullu olmasıdır. Dolayısıyla, finansal emperyalizmin günümüz aşamasındaki koşulları, sıcak paranın salt faiz almak için değil, uzun vadeli ekonomik çıkarlar yolunun açılmasıdır. Günümüz koşullarında iki kademeli sömürü mekanizması gündemdedir, zira günümüz kapitalizmin sorunu salt çevresel ekonomilerin çökmesi değil, merkez ekonomilerin de çöküş aşamasında olmasıdır. Hal böyle olunca, merkez ekonomilerin çevre ekonomilere dayanma etkisi geçmişe göre daha şiddetli olmaktadır/olacaktır. İşin ilginç yanı şudur ki, ülkeye bir miktar sıcak para girişinin, kamu bütçesini ve halkımızı rahatlatarak, halkımızın büyük bir çoğunluğunda “yine bu işi ancak AKP çözer” görüşünü hâkim kılma olasılığıdır. Bu hâkimiyet AKP’ye, parlamento koşullarının da elverişli olduğu günümüzde yeni bir anayasa zorlamasına olanak sağlayacaktır.
Görüldüğü üzere, ekonomi zor koşullarda ve toplumun önemli bir bölümü yoksulluğa sürüklenirken iktidarda bulunan AKP’nin başka yolu gözükmemektedir. Ben bu durumun Kurtuluş Savaşı koşullarını anımsattığını düşünüyorum. Şöyle ki, o dönemde ülke yabancı güçler tarafından işgal altında idi, bugün ise ekonomi emperyalist güçler tarafından işgal altındadır. Kısacası geçmişteki işgal eylemi toplum tarafından algılanıyorken, bugünkü işgalde toplumsal algılanma söz konusu olmadığı gibi, tam tersi, başta iktidar koalisyonu olmak üzere hemen hemen tüm halkımız farkında olmayarak olaya alkış tutmaktadır.

Böyle bir analojik durum, hayali de olsa, ülkenin gidişatı üzerinde ciddi etkisi olan kronik gelişmenin bir halkasını yansıtır. İktidar cephesinin partisel ve kişisel beka sorununa karşın, muhalefetin geliştirmesi gereken tez ülkesel beka sorunu olmalıdır. Bu soruna neşter atmanın yolları ise, öncelikle genel halktan değil varsıllardan, başta yandaş sermaye olmak üzere sermaye kesiminden ve özellikle de kamu israfından kaynak aktarım yollarının zorlanmasıdır. Toplumun bir kesimi inanılmaz bolluk içinde yaşarken, büyük çoğunluğunun yoksulluğa sürüklenmesi, buna rağmen Mehmet Şimşek ve hükümet çevresinin enflasyonun müsebbibi olarak halkı göstermesi ve tasarrufu halktan isteme politikası karşısında tasarruf talebinin varsıla yönlendirilmesi halkın teveccühünü kazanır. Doğal olarak böyle bir projeye sermaye ve emperyalist çevreler şiddetle karşı çıkar. Buna karşın, basiretle yönlendirilebilecek böyle bir tasarruf projesi kamuoyunun desteğini alır.
Muhalefet cephesinin görevi salt siyaseti zorlamak olmamalıdır. Proje demetinin bunun ötesine geçerek, ekonomiyi etkin üretime ve sanayileşmeye yöneltecek ciddi ve tutarlı öneriler içermesi gerekir. Sanayileşmede selektif davranılarak, bir yandan ileri teknoloji kanalları zorlanırken, diğer yandan da yoğun işsizliği emecek üretim dallarının geliştirilmesine önem verilmelidir. Açıktır ki, ülkenin tek ekonomik sorunu sanayisizleştirilmiş olması değildir. Ülkede tarım kesimi de çok ciddi sinyal vermekte olup, halkımız ciddi gıda sorunu ile karşı karşıyadır. Bir zamanların buğday ambarı ve tarım ülkesi olan Türkiye, ne yazık ki, çok temel gıda maddelerini ithal eder konuma sürüklenmiştir.

Muhalefet cephesinin eğitim, sağlık ve hukuk alanlarına da el atarak, buralarda yıllar alacak onarım projeleri üretmesi gerekiyor. Bu alanlarda muhalefeti iki ciddi sorun beklemektedir. Bunlardan birincisi, AKP’nin sadakat anlayışı ile doldurduğu kadroların ehliyetli eleman anlayışı ile değiştirmesidir. Tüm zorluklarına rağmen, diyelim ki tedricen bu süreç aşılabilir. Fakat bunu izleyecek ikinci süreç birinci süreçten de fersah fersah zorludur. O da şudur; AKP yönetimi kadroları partiye sadakat anlayışıyla doldururken, işleyişte rüşvet kapısı oluşturmuştur. İşte bu rüşvet kapısıdır ki, kadro ve/veya yönetim değişikliği yapılırken kendisine ek gelir kapısı oluşturanların direnciyle karşılaşılmasına yol açacaktır. Rüşvet kapısının kırılması öngörülebilecekten de zor olup, hatta bazı durumlarda aşılamaz düzeyde olabilir. Zira maalesef memurun rüşvet kapısı, halka usulsüz sunulan hizmetlerin sonucunda oluşur. Bu nedenle, rüşvet ve kayırma kapısının kırılması salt memurla değil, halkın da büyük bir kesimi ile örtülü mücadeleyi gündeme taşıma potansiyelini haizdir.

Böylesi devasa problemler, bir yandan köklü bir ekonomik yeniden yapılanma programını, diğer yandan da keza aynı derecede köklü bir sosyal programı gerektirirken, başta CHP olmak üzere hemen tüm muhalefet partilerinin düşünce ve mücadele alanlarını siyaset alanından oluşturmaları düşündürücü ve ümit kırıcıdır. CHP’nin acilen yapması gereken AKP ve lideriyle kesinlikle aynı masaya oturmamak, normalleşme adı ile masaya sürülen ökse programa kanmamak, hele de bu parlamento yapısı ile yeni bir anayasa safsatasına kesinlikle izin vermemek olmalıdır. CHP’nin görevi tüm bu seçenekleri elinin tersi ile itip, çok zorlu bir sınav sürecine ve sonrasında da icraata hazırlanmaktır. Normalleşmeyi halk istiyor diye bir gerekçe olamaz. Zira normalleşmeyi isteyenlerin büyük çoğunluğu, amaca odaklı olarak görevlendirilmiş AKP trolleri olabilir. Bu konuda aynı fikri taşıyan samimi vatandaşların ise CHP ve muhalefet kanadı tarafından ikna edilmesi gerekebilir.

Normalleşme aldatmacasıyla AKP başkanı ile görüşme gafletinde bulunmuş olan CHP başkanı bu samimi davranışıyla büyük bir gaf yapmıştır. Zira zalimle aynı masayı paylaşan da zalimdir. Bunun başka bir açıklaması olamaz. CHP, bir yandan AKP’nin salt kısa vadeli değil, memleketi felakete sürüklediği uzun vadeli tahribatını gündeme taşıyıp, devamlı olarak durumu halka anlatması gerekirken, belediye başkanları ve parti başkanı arasındaki örtülü ya da açık çekişme veya sürtüşme halkın gözünden kaçmadığı gibi, AKP’nin de ekmeğine yağ sürmektedir. Muhalefeti zayıflatan ve AKP’ye asfalt yol döşeyen bu sürtüşme mutlaka halledilmeli ve bir bütün olarak halkın ve AKP’nin karşısına çıkılmalıdır. Muhalefetin çalışma alanı iktidara nasıl gelirim değil, geldikten sonra neler yapabilirim, olmalıdır.

AKP’ye göre, partinin ve özellikle de parti başkanı ve elemanlarının yaşamsal beka sorunu ancak yeni bir anayasa ile çözülebilir. AKP’nin tasarladığı yeni anayasa için halkın eğilimi ve siyasetin yapılanması 22 yıldır işbaşında buluna AKP tarafından en elverişli konuma getirilmiş bulunmaktadır. Kısacası, AKP için zaman bu zamandır! Bunun karşısında, muhalefetin stratejisinin ise, ülkenin beka sorunu olarak, ekonominin ve kamu kurumlarının yeniden kurgulanması ve sağlıklı işletilmesi ile ilgili olmalıdır.

Öyle görülüyor ki, her iki kesim de yeni bir anayasaya ihtiyaç duymaktadır, bir farkla ki, zıt kesimlerin hedeflediği anayasaların amaçları ve yönleri birbirine tamamıyla zıt ve farklı olarak!

Reklam

Önceki Haberler

Diyanet İşleri Başkanı Erbaş: Kur’an kursları medeniyetin temelini oluşturuyor

Erbaş, "Medreseler, Kur'an kursları medeniyetin temelini oluşturuyor. Medeniyetimizin temeli ilme, irfana, bilime, hikmete, bilgiye dayanmaktadır."…

28 Eylül 2024 16:36

Hizbullah doğruladı: Nasrallah, İsrail saldırısında öldürüldü

Lübnan Hizbullahı'ndan yapılan açıklamada da Nasrallah'ın İsrail saldırında öldürüldüğü doğrulandı. Hizbullah'tan yapılan açıklamada, "Liderimiz öldürüldü,…

28 Eylül 2024 15:10

İşçiye hakkını vermemek için bi̇nbi̇r bahane sponsorluk şahane

Bünyesinde çalışan sendikalı işçileri haklarını vermemek için işten çıkartan Lezita, İzmir kulübü Göztepe'nin basketbol takımıyla…

27 Eylül 2024 22:32

Avukat Hareketi’nden İstanbul Barosu seçimlerine dair açıklama

Avukat Hareketi'nden yapılan açıklamada "Bu seçimlerin aynı zamanda Türkiye Barolar Birliği Genel Kurulu'nun yapısını belirleyecek…

27 Eylül 2024 19:49

İsrailli şirket ve Azerbaycan Savunma Bakanlığı arasında dikkat çeken anlaşma

Azerbaycan resmi haber ajansı APA, haberi okuyucularına, "İsrail ve Azerbaycan arasında savunma sanayi alanındaki işbirliği…

27 Eylül 2024 17:37

SANA: İsrail, Suriye’de bir askeri noktaya saldırı düzenledi

Suriye resmi haber ajansı SANA, İsrail'in, Suriye'de Lübnan sınırında yer alan bir askeri noktaya saldırdığını…

27 Eylül 2024 17:18
Reklam