Armut dibine düşer!

12 Eylül 1980 darbesi sürecinde Köy Enstitüleri'nde, yüksek öğretmen okulllarında yetişmemiş son kuşak öğretmenlerin neredeyse tamamı okullardaki görevlerinden el çektirdiler, Milli Eğitim'den uzaklaştırıldılar. Koğuşturmalar, hapisler, sürgünler…

Armut dibine düşer!

Osman Naci Balta

İbn-i Haldun’a sorarlar; “Çocuklarımızı nasıl terbiye edelim?” diye…

İbn-i Haldun; “Çocuklarınızı terbiye etmeye çalışmayın. Zira size benzeyecekler, siz kendinizi terbiye edin yeter!” diye yanıtlamış. “Armut dibine düşer!”

30 yıllık eğitimcilik uğraşımda karşılaştığım her öğrenci-veli eşlemesi gözlemim her defasında bu özlü sözü bir kez daha doğruladı; sınıfta derste tanıdığımız öğrencilerin velileri ile karşılaştığımız zaman “Armut dibine düşer.” sözünü ne kadar gerçekçi, deneyimsel olduğu bir kez daha kanıtlanmış olurdu.

Bir insanın eğitimi anne rahminde başlar ailede köklenir, toplumsal yaşamda şekillenir.

Hiçbir uzun detaylı anlatım, ciltlerce eğitim kitabı bu kısacık basit bir cümlenin anlattığı kadar eğitimin toplumsal yaşamı belirleyici özünü, önemini bu kadar iyi vurgulayamaz;

”Armut dibine düşer.”

Ülkemizdeki gericilik, varlıklarını emek sömürüsü üzerinden yürütenler bu gerçeğin o kadar farkındalar ki, toplum üzerindeki etkinliklerini sürdürebilmek için Cumhuriyetin en kıymetli kurumu Köy Enstitüleri’nin kapatılmasını önceliklerine aldı. “İşe önce eğitimden başladılar.”

Ve giderek benzeri uygulamalarla sıra yüksek öğretmen okulları, öğretmen yetiştiren tüm kurumlara geldi.

Eğitime öldürücü son darbeyi 12 Eylül 1980 Askeri darbe sürecinde vurdular.

12 Eylül 1980 darbesi sürecinde, Köy Enstitüleri’nde, yüksek öğretmen okullarında yetişmiş son kuşak öğretmenlerin neredeyse tamamı okullardaki görevlerinden el çektirdiler, Milli Eğitim’den uzaklaştırıldılar. Kovuşturmalar, hapisler, sürgünler…

Ve 1980 Darbesi ile birlikte Milli Eğitim MC yetiştirmesi kadrolara, cemaatlere teslim edildi.

Üniversitelerin de özerklikleri ellerinden alınıp benzer bir süreç yaşandı, bilimsel özerk üniversite kavramının içi boşaltıldı.

Bir üniversite rektörünün; “Artık lise düzeyinde öğrenciler mezun ediyoruz.” açıklaması ülke geleceğinin ne denli risk altında olduğuna işaret ediyor.

12 Eylül 1980 darbe sürecinde uygulamaya sokulan “Yeşil Kuşak” projesi bir taraftan o yıllarda dünyada gelişmekte, yayılmakta, güçlenmekte olan sosyalist sistemin önünü kesmeyi hedeflerken diğer taraftan coğrafyamızın bugünkü sosyal siyasal yapısını belirleyecek toplumsal tabanı yarattı. 12 Eylül 1980 Darbesi sonrası yıllarda Yeşil Kuşak Projesi ile ülkedeki tüm tarikat yapıları “Amerikan doları ile fonlanarak” ülke sathına yayılıp örgütlendi, devlet bürokrasisinin kritik makamlarına yerleşirken özel sektörde güçlü şirketlerle ekonomik olarakta güçlendi.

Tarikatlara sağlanan tüm bu elverişli koşullar toplumun eğitimsel, sosyal, kültürel ve siyasal dokusunu önemli ölçüde etkilemiştir.

“Dindar nesiller” yetiştirme hedefinde “Laikliği” ortadan kaldırmak, yok etmek..!

Bu süreçte geçen 30 yıllık eğitimciliğim deneyimimde her gün geriye doğru giden erozyona uğrayan giderek niteliksizleşen, içi boşalan temel ve orta eğitimin ve bunun üniversite eğitimine dolayısı İle meslek yaşamına, ülke üretimine, ülkenin ekonomik yaşamına olumsuz yansımasının yakın tanığıyım.

Bugün Ülkemiz nüfusunun çoğunluk nüfusunu oluşturan 1980 sonrası kuşak bu içi boşaltılmış, tarikatların ellerinde şekillenen onların yönettiği gerici/anti laik eğitim sisteminin ürünleridir. Gerici anti laik eğitim sistemi, tarikat kültürü ile şekillendiler.

Ve bugün ülkemizde toplumun çekirdeğini oluşturan bu aile yapıları aldıkları eğitimleri laiklik karşıtı kültürleri ile sürgün vermektedir. Sürgün vermeye de devam ediyorlar. “En az üç çocuk” teşvikindeki beklenti de buradadır.

İşte ülkemizin geleceğini bekleyen gerçek tehdit, tehlike buradadır.

Gerici, çağdışı tarikatlar kontrolünde yönetiminde yetişmiş bir genç kuşak ve onların devamı nesiller.

“Bir toplumu yıkmak isterseniz önce eğitimden başlamalısınız.”

Ülkemizde yapıldığı gibi.

Ayrıca eğitimsiz toplumları yönetmek boyun eğdirmek daha kolaydır.

Bu tespiti de bir AKP’li önde gelen siyasetçi; “Eğitim düzeyi yükseldikçe AKP’nin oyları düşüyor diye doğrulamıştı.

Son noktayı “çağdaş filozof” Cem Yılmaz ile koyalım.

Toplumsal kalkınma İçin;

Eğitim şart”