Bakan Tunç’tan Kavala, Demirtaş ve Atalay açıklaması: AİHM siyasi yaklaşıyor
"AİHM'nin bu davalara (Kavala-Demirtaş davası) siyasi yaklaşıyor. Kararı ortaya çıkaran deliller hukuki açıdan değerlendirmiyor. Türk yargımız bu davalardaki kararlar Yargıtay'dan geçmiş olan kararlar"
Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, bu sabah CNN Türk’te gündeme dair açıklamalar yaptı. Tunç, cezaevinde tutuklu bulunan Osman Kavala, Selahattin Demirtaş ve Can Atalay’ın hukuki durumlarına ilişkin konuştu.
Kavala ve Demirtaş’ın davaları için Tunç, “AİHM bu davalara siyasi yaklaşıyor. Kararı ortaya çıkaran deliller hukuki açıdan değerlendirmiyor” iddiasında bulundu.
Tunç, Atalay için ise “Atalay’ınki seçimden önce başlayan bir dava. Anayasal düzene karşı suçlar Atalay’ınki. Bu suçlar kanunla düzenlenmiş. Terör suçları şu şu maddelerdir deniyor” dedi.
Yargıtay’ın AYM’nin kararını tanımamasından doğan yargı krizine ilişkin de açıklamalar yapan Tunç, krizin Anayasa’dan kaynaklandığını ileri sürdü.
Tunç ayrıca, Adalet Bakanlığı bünyesinde “tazminat komisyonu” oluşturulacağını söyleyerek, “AYM bir karar verdi, tazminat komisyonu oluşturuyoruz. Vatandaş AYM’ye gitmeden önce adalet bakanlığındaki bu komisyona başvuracak” şeklinde konuştu.
Hrant Dink’in tetikçisi Ogün Samast’ın tahliye edilmesi konusuna da değinen Tunç, “Samast’ın dosyası ile ilgili yeniden suç duyurusunda bulunuldu. Terör örgütüne yardım ve yataklıktan yargılamaları devam ediyor. Tekrar cezaevine girmesi yargılamanın vereceği karar. Böyle bir karar da olabilir” dedi.
Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’un açıklamaları şöyle:
8. YARGI PAKETİ: “SON ŞEKLİ VERİLMEK ÜZERE”
“Henüz taslak aşamasında. Son şekli verilmek üzere. Uzun süredir çalışma gerçekleştiriyoruz. Cevdet Yılmaz başkanlığında değerlendirdik. Yakın zamanda vekillerimize sunulacak. Takvim çok uzamaz. Meclis ara vermeden, Şubat sonu gibi Meclis’te görüşülür. Çok sayıda kanunda değişiklik yapılıyor. Uyum düzenlemeleri var. Toplumda cezasızlık algısı yaygın. Bunu ortadan kaldıracak düzenlemeler var. İki yıl ceza alan biri bunun koşullu salı verilmesi bunun yarısıdır. Bazı suçlarda dörtte üçtür. 2 yıl ceza alan biri 1 yıl sonra koşullu salıverilme süresi dolar. Denetimli serbestlik de 1 yıl. Öyle olunca hiç cezaevinde kalmamış olur.
“2 YIL CEZA ALMIŞSA 5 AY CEZAEVİNDE KALSIN”
1 Yıllık denetimli serbestlik yerine oran getirmek istiyoruz. 2 yıl ceza almışsa en az 5 ay cezaevinde kalsın istiyoruz. Ceza ile oranlı denetimli serbestlik getirilsin istiyoruz. 3 yılı da geçmesin.
Bizimki taslak çalışması. Meclis’e gidince meclis grubu da muhalefet ile görüşüyor. Toplumun genelini ilgilendiren siyasi tarafı olmayan konular bunlar. Meclis’e gidince komisyonlarda tartışılıyor. Parti temsilcileri ile tartışılıyor ve karara bağlanıyor. Bir takım değişiklikler olabiliyor. En doğru kararı verebilmek en önemlisi. Başka düzenlemeler de var. 70’e yakın madde. Temyiz süreleri bunlardan biri. Farklılık arz ediyor bu süreler. Tamamını standarda bağlıyoruz. 2 hafta diyoruz. Sadeleşme olmuş olacak. Hukuk profesörleri ile çalıştık. Bir kısmı tebliğden bir kısmı yüze karşı okunmadan başlıyor bu ayrımı da kaldırdık.
“TAZMİNAT KOMİSYONU OLUŞTURUYORUZ”
AYM bir karar verdi, tazminat komisyonu oluşturuyoruz. Vatandaş AYM’ye gitmeden önce adalet bakanlığındaki bu komisyona başvuracak.
İnfaz kanunlarında geçmişte de değişiklikler yapıldı ve bu uygulanmalarda da zorluklara neden oluyor. Tekrar tekrar suç işleyenler var. Denetimli serbestliklerdeki oranlarda öneriler var. Burada haklı yaklaşım da var. Bu talebi de değerlendiriyoruz.
Yasama, yürütme yargı… Buralarda güvenin zedelenmemesi gerekiyor. Bir davanın iki tarafı var. Bir taraf kazanıyor bir taraf kaybediyor. Yargıya güveni yüzde yüzden başlatırsak yanlış sonuca ulaşabiliriz. Güven veren adalet sloganda kalmasın diye önemli çalışmalarımız oldu. TBMM’de bunlar büyük uzlaşma ile geçti. Bunlar siyasi niteliği olmayan metinler. Tamamı yenilendi. Mevzuatın ihtiyaca cevap vermesinde eksikliğimiz yok. Fiziki mekanlarda sıkıntımız yok. Burada da en ileri ülkelerdeniz.
“TÜRKİYE’NİN ANGOLA’NIN ALTINDA OLMASI MÜMKÜN MÜ?”
Hakim ve savcılarımızın daha donanımlı olması için çalışmalar yapıyoruz. Hatalı karar ilk derecede verilince infial uyanabiliyor ama bu hatalı kararlar 24 bin hakim arasında birkaç tane oluyor. Burada basını bilgilendirmek lazım. Bazı dosyaların içeriği bilinmeden kulaktan dolma yayılıyor. Kamuoyunu bilgilendirmek lazım. Yargıya güven konusunda kasıtlı propaganda yapılıyor. Kürsüye çıkanlar yargıya yönelik eleştiri yapılıyor.
Hukuka güven endeksi diye çalışmaları var. Bunu öne sürüyorlar. Türkiye’nin yargıya güvende dünyada 116. sırada olduğunu söylüyorlar. Bu bilgi hatalı. Bunlar masa başında hazırlanıyor. Türkiye’nin üstündeki ülkelerde Angola var. Türkiye’nin bu ülkelerin altında olması mümkün mü? Türkiye burada olamaz. Demokrasinin beşiğiyiz diyenlerin Gazze’de hukuka nasıl saygılı olduğunu görüyoruz. Uluslararası hukukun soykırım karşısında nasıl sessiz kaldığını gördük.
“BUGÜNKÜ YARGIMIZLA GURUR DUYMALIYIZ”
Türkiye demokrasi bakımından, seçimler bakımından en önde gelen ülkeler arasında. Yargıyı yıpratan açıklamalara itibar etmemek lazım. Türkiye’de yargı bağımsızlığı ve hukukun üstünlüğü her zaman tartışıldı ve her zamankinden daha bağımsızdır yargı. Bugünkü yargımızla gurur duymalıyız. Darbecileri yargılaması gerekenler darbe mağdurlarını yargılayıp başbakanı idam etti. 18 yaşından küçüklerin yaşını büyüterek idam etti. Darbe mağdurlarını daha da mağdur ettiler. 15 Temmuz’da darbecilere karşı ilk harekete geçen yargı oldu. Tutuklama kararları verildi, darbeciler yargılandı. Türkiye 116. sıralarda değil. Çok daha üst sıralarda. Dünyada hakkaniyeti savunan bir ülkeyiz.
“AİHM KARARLARINA UYMA ORTALAMAMIZ YÜZDE 89”
Demirtaş, Kavala kararı gündeme getirilerek eleştiriye maruz kalıyoruz. Avrupa İnsan Hakları kararına tüm ülkeler bakımından34 bin ihlal kararı var. 25 bin 407 karara tüm ülkeler bakımından uyulmuş. Tüm ülkelerin uyma ortalaması yüzde 79. 4374 ihlal kararı var. Türkiye’nin kararlara uyma ortalamamız yüzde 89. Tüm ülkelerinkinden fazla. 2012’den bu yana Türkiye için mahkemeye 90 bin başvuru var ve 1054 ihlal kararı verilmiş. Türkiye için mahkemeye 90 bin başvuru var ve 1054 ihlal kararı verilmiş
KAVALA, DEMİRTAŞ, ATALAY KONUSU
AİHM’nin bu davalara (Kavala-Demirtaş davası) siyasi yaklaşıyor. Kararı ortaya çıkaran deliller hukuki açıdan değerlendirmiyor. Türk yargımız bu davalardaki kararlar Yargıtay’dan geçmiş olan kararlar.
Anayasamızda yüksek mahkemelerimiz var. AYM de yüksek mahkemeler kısmında sayılıyor. Hepsinin görev alanları belli. AYM Yargıtay arasındaki görüş farkı sebebi anayasamızın bazı maddelerinin son değişikliklerle bireysel başvuru ile birtakım sorunlar ortaya çıktı. Kanun koyucu sorun çıkmasın diye hükümler de koymuştu. Anayasada vekillerin tutukluluğu konusunda suçüstü olan ağır cezalık suçlar hariç deniyor. Atalay’ınki seçimden önce başlayan bir dava. Anayasal düzene karşı suçlar Atalay’ınki. Bu suçlar kanunla düzenlenmiş. Terör suçları şu şu maddelerdir deniyor. AYM diyor ki Anayasa’nın 14. maddesindeki suçlar belirsiz diyor, Yargıtay da bu suçlar düzenlenmiştir diyor. Daha önce de uygulamaları var zaten diyor. 83 ve 14. maddesini uygulanmaz hale getiriyorsunuz diyor.
Kanunlar arasında farklılık var. Bunu da meclis düzeltebilir. Vatandaşlarımıza “seçimden önce işlenen bir terör suçu dokunulmazlık kapsamında olsun mu olmasın mı?” sorusunu soruyoruz. Anayasa olamaz diyor. Bu suçun neler olduğunu yazmanız lazım diyor, Yargıtay da var diyor.
“SORUNUN KAYNAĞI ANAYASA” İDDİASI
İki mahkememizin de yıpratılmaması lazım. AYM kararları kadar Yargıtay kararları da bağlayıcıdır. Verilen bir karar noktasında iki mahkememiz anayasa maddelerini farklı yorumluyor. Sorunun kaynağı anayasa. 184 kez değişiklik yapıldı. AYM’nin yapısında adliye mahkemelerinde verilen kararların da gitmesini sağlarsanız süper bir uygulama olur. AYM’ye gelen bireysel başvuruları Yargıtay ve danıştay’dan gelen üyeler incelesin diye bir hüküm olabilir.
Basın önemli. Herkesin düşüncesini özgürce ifade edebilmesi lazım. Gazetecinin suç işleme özgürlüğü yok. Yazdığı suç teşkil ediyorsa, gazeteci için de yargı söz konusu oluyorsa. terör propagandası olursa bu özgürlük kapsamında değerlendirilemez. Kimsenin suç işleme özgürlüğü yok.
Dünyada kanunlarla basın özgürlüğü belirlenmiştir sınırları. Meclis’imiz de düzenlemeler yaptı. Haber sınırını aşmayan düşüncelerin suç teşkil etmeyeceği ifadesini kanuna koyduk. Öyle yazılarla karşılaşıyoruz ki, vatandaşı rahatsız eden, hakaret içeren açıklamalar oluyor. Dezenformasyon da söz konusu olabiliyor. Halkı yanıltıcı bilgiyi yayanlara karşı yargı olaya el koyar.
HRANT DİNK CİNAYETİ
90’lı yıllar boyunca gazeteci cinayetini yaşadık. Hrant Dink cinayeti ile de acı yaşadık. Tetikçi 18 yaşından küçük olduğu için çocuk statüsünde yargılandı. 22 yıl ceza aldı. İnfaz süresini tamamlayınca oradaki iyi halli olmaması gerekçesi ile, oradan da ceza aldı. 24 yıla varan cezası oldu. Denetimli serbestlikten de yararlanmadı. Lehe olan hükümlerden yararlanmadı. İnfaz süresini tamamlayınca da tahliye oldu. FETÖ’den dolayı bir dava daha açılmıştı. O yargılamada da hüküm verildi. Samast’ın dosyası ile ilgili yeniden suç duyurusunda bulunuldu. Terör örgütüne yardım ve yataklıktan yargılamaları devam ediyor. Tekrar cezaevine girmesi yargılamanın vereceği karar. Böyle bir karar da olabilir.
EV SAHİBİ-KİRACI DAVALARI
8 milyon civarında dosya var bu konuda. Bunlar devam eden davalar. Burada sayının artmasının bir takım sebepleri var. Özellikle nüfusun artması, ticaretin artması, yeni suç tiplerinin ortaya çıkması gibi…
Dolandırıcılık konusunda vatandaşlarımız çok dikkatli olmalı. Vatandaşı telaşlandıracak mesajlar atıp şifresini ele geçiriyorlar.
Suç teşkil eden paylaşımları vatandaşlar içeriğini okumadan paylaşıyor. Sosyal medyada da hakaret bir suçtur. Yazdığımıza çizdiğimize dikkat etmek lazım. Soruşturmaların en zirvesindeki sosyal medya yolu ile hakaretler sonrasında da dolandırıcılıklar geliyor.
BAŞVURULARIN YARISI UZLAŞMAYA KAVUŞTU
Kira hukuku ile ilgili davaları arabuluculuk kapsamına aldık. 1 Eylül itibari ile buraya başvuru şartı geldi. Amacımız iş yükünü azaltmaktan ziyade dostane biçimde tarafları uzlaştırmak. Kira uyuşmazlıklarında 106 bin 265 başvuru oldu, 52 bini uzlaşma ise sonuçlandı. Arabulucu çözüm önerisi dikte etmiyor. Tarafları bir araya geliyor, konuşarak belli noktaya varmaya çalışıyor. Kira artışını yüzde 25 ile sınırlamıştık. Fahiş artışlar olmuştu. Burada 1 Eylül’den itibaren arabuluculuk ile kira fiyatı ve tahliye konularında uzlaşıldığını görüyoruz. Kiracı ile kiralayan genelde aynı ortamı paylaşıyor. Husumet çıkabiliyor.
“YARGIDA ÇOK GENÇ BİR KADROMUZ VAR”
Adliyeleri ziyaret ettiğimizde hakim ve savcıları dinliyoruz. Uygulamalarımızı genişletiyoruz. Çok genç bir kadromuz var yargıda. Tecrübe açısından da Adalet Akademisi’nde yeni uygulama başlıyor. 3 kez eğitime katılma zorunluluğu getirildi. Hukuk fakültesi bitildikten sonra sınava girme şartı getirildi. Hakim savcı yardımcılığı getirdik.
HUKUK FAKÜLTELERİNDEKİ ARTIŞ
İstanbul Hukuk’a girdiğimizde 5 profesörümüz vardı. Fakülteler çoğalınca bu profesörler vakıf üniversitelerine dağıldı. Kontenjanları azalttık. İlk 125 bine girme şartı getirdik. YÖK ile çalıştık. Akademisyen yetiştirme konusunda hukuk fakültelerimizin ağırlık vermesi gerekiyor. 2 yıllık Adalet MYO vardı. Buralardan hukuk fakültelerine geçiş bu sene kaldırıldı.
ATATÜRK’E HAKARET VE ŞERİAT TARTIŞMALARI
Oradaki ifadeler suç teşkil ediyorsa bunu değerlendirecek olan cumhuriyet savcıları. Çok sayıda dosya açıldığını görüyoruz. Sloganlar suç teşkil ediyorsa savcılarımız buna el koyacaktır. Atatürk’e hakaretle ilgili çok sayıda dosya var. Tutuklamalar gerçekleşiyor zaman zaman.
Anayasamızın değişmez maddeleri vardır. Türkiye demokratik bir hukuk devletidir. Anayasal düzene ilişkin bir açıklama olduğunda yargı buna el koyar. Başka düzene geçilmesini savunamazsınız. Bu düşünce açıklaması olmaz. Burada Türkiye Cumhuriyeti’nin şekli bellidir. Ona karşı açıklama ya da fiili hareket karlısında yargı harekete geçer.
FENOMENLER DAVASI
Basının da ilgisi var bu konuya. Sürekli gündemde yer işgal ediyor. Bunlar biraz daha öne çıkıyor. Orada soruşturma devam ediyor. MASAK ile birlikte yürütülen soruşturmalar. Diğer davalarda da dolandırıcılık iddiası var (Seçil Erzan). Yargı şikayetçileri dinleyip hesap hareketlerine bakıyor. Hepsinin değerlendireceği yer yargımız. Kim yanlış yapmışsa cezasını alacak. Yavaş davranılsa bu davalar açılmazdı. Yargı kimseden çekinmez. Ortada delil varsa yok etmek mümkün değildir. Savcı şuraya gönderildi deniyor, konuyu bilmiyorlar. Tek bir savcı yoktur. Bu bir kişinin yaptığı soruşturma değildir.
AF KONUSU
Gündemimizde böyle bir şey söz konusu değil şu anda. Disiplin affıyla ilgili de bir çalışma yok. Adil yargılanmama iddiası sübjektif iddialar.”