Bu ülkeye Bahriye Üçok'lar gerek
Laiklik mücadelesini her türlü tehdit ve baskıya rağmen canı pahasına kararlılıkla sürdüren, Türkan Saylan’ın sözleriyle “Türkiye’nin yetiştirdiği ender bilim kadınlarından biri” olan ve “Türkiye’nin geriye gitmemesi için büyük çaba sarf eden” Bahriye Üçok’un yeri doldurulabilmiş değil.
İki gün önce (10 Mayıs), 1990 yılında bombalı bir saldırıda yitirdiğimiz Doç. Dr. Bahriye Üçok’un 105. doğum günüydü. Türkiye kadar çok aydınlarını öldüren başka bir ülke var mıdır bilmiyorum ama öldürülenlerin ortak özelliğinin laikliği savunmaları olduğunu söyleyebilirim. Bahriye Üçok’un kızı Kumru Üçok da aynı noktayı vurguluyordu: Annem başörtüsüne karşı çıktığı için öldürüldü. Muammer Aksoy neden öldürüldü? Diğerleri neden öldürüldü? O dönemde neden üst üste insanlar öldürüldü? İrticaya karşı oldukları için öldürüldüler. ‘Laik Türkiye’ dedikleri için öldürüldüler. Konuşan, çevrelerini aydınlatan insanlardı bunlar. Susturuldular, olay da kapandı gitti…
10 Mayıs 1919’da Trabzon’da doğan Bahriye Üçok, Ankara Üniversitesi DTCF Tarih Bölümünde okurken, bu süre içerisinde aynı üniversitenin Devlet Konservatuarı Opera Bölümünü de bitirir. 1953 yılında Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesinde İslam Tarihi bölümüne Türkiye’nin ilk kadın İlahiyat öğretim üyesi olarak başlar. Türkiye’de İslam ve kadın üzerine ilk akademik çalışmaları yapan kişidir. 1971 yılında kontenjan senatörü, 1983 yılında da CHP milletvekili olarak parlamentoya girer. Burada laiklik ve kadın hakları konusunda pek çok çalışma yapan Üçok, bu çalışmaları nedeniyle sürekli tehdit alır. Özellikle 1988 yılında TRT’de katıldığı bir açık oturumda, Kuran’daki ayetleri örnek göstererek, İslam’da örtünmenin kadınlar için zorunlu tutulmadığını açıklaması önemli bir kırılma noktası olur. Bu programdan sonra Bahriye Üçok’a gelen tehdit telefonu ve mektupları artar ve 6 Ekim 1990 tarihinde adresine gönderilen paketteki kitabın içine gizlenmiş bombanın patlaması sonucunda yaşamını yitirir.
Cinayeti önce “İslami Hareket” adlı bir örgüt üstlendiyse de yargı safhasında failin “Tevhid-Selam” adlı başka bir İslamcı örgüt olduğu ortaya çıkar. Öldürüldüğünde SHP tarafından hazırlanmakta olan laiklik raporunun çalışmalarını yeni bitirmişti. “Gerici faaliyetlere sağlanan maddi desteğin büyüklüğüne ve bunun için yayımlanan kararnamelere ve yürürlüğe giren yasalara” vurgu yapan raporun yedi sayfalık özeti basın kuruluşlarına dağıtılmıştı. Üçok, yazdığı bu raporda irticanın iktidarın koruyucu kanatları altında gittikçe semirmekte olduğunu” ve “dinsel kökenli çabaların 1982’den sonra anayasallaştığını” yazıyordu. Cinayet sonrası bir basın toplantısı düzenleyen SHP Genel Başkanı Erdal İnönü, “Güvenlik güçlerinin failleri bulacak gücü vardır. Ama istekleri var mı, onu bilmiyorum” demişti. Bu arada, Bahriye Üçok’a gelen tehdit telefonlarından bir tanesinin Millî Savunma Bakanlığı’ndan geldiği tespit edilmişti.
Laiklik mücadelesini her türlü tehdit ve baskıya rağmen canı pahasına kararlılıkla sürdüren, Türkan Saylan’ın sözleriyle “Türkiye’nin yetiştirdiği ender bilim kadınlarından biri” olan ve “Türkiye’nin geriye gitmemesi için büyük çaba sarf eden” Bahriye Üçok’un yeri doldurulabilmiş değil. Türbana karşı olan, yazılarında “Yapılacak iş İmam Hatip Liseleri’nin sayısını azaltmak ve bu okulların gerçekten aydın, çağdaş din görevlisi yetiştirecek biçimde programlarını yeniden düzenlemek olmalıdır. Kuran harflerinin harf olarak, yazı biçimi olarak özel bir kutsallığı da yoktur.” diyebilen bilim insanlarına Türkiye’nin gereksinimi bugün her zamankinden çok daha fazla.
Not: Yazıyı hazırlarken Orhan Tüleylioğlu’nun Neden Öldürüldüler? Üçüncü Kitap, Dipsiz Kuyu. 2. baskı, um:ag 2010, kitabından yararlandım.