Bulgaristan istihbarat raporlarında THKP-C

THKP-C tarihini bilenlerin yorumuna göre Mahir Çayan mülteciliğe kesinlikle karşıydı ve bu yönde yapılmış bir girişimin onun onayı ve rızasıyla yapılması mümkün değildi.

Bulgaristan’ın sosyalist dönemdeki istihbarat örgütü olan Derjavna Sigurnost (DS, Devlet Güvenliği) arşivinde yaptığım araştırmada bana verilen belgeler arasında 1971 yılında Mahir Çayan ve yoldaşları hakkındaki bazı raporlar dikkatimi çekti. İstanbul’daki İskrov kod adlı DS ajanının merkeze gönderdiği 7 Aralık 1971 tarihli raporda, o sabah Şaban Kılıç’ın haber vermeksizin birden bire Bulgaristan konsolosluğuna geldiği ve Linov’a (konsolos olmalı – CB) şu soruyu sorduğu bildiriliyor: Acaba Mahir Çayan ve yoldaşları Bulgaristan’a geçecek olsalar, Bulgar hükümeti onları Türkiye’ye geri verir mi yoksa Türkiye ile ilişkilerin bozulması riskini göze alır mı? İskrov’a göre, Kılıç’ın ses tonundan bu sorunun ona ait olmadığı ve birileri tarafından sorması istenmiş olduğu anlaşılıyordu. Linov, Kılıç’a yanıt olarak, Bulgar hükümetinin Türkiye ile iyi komşuluk ilişkilerini sürdürmeye çalıştığını ve en doğru yolu bulacağını söyledi. Ayrıca basında yazdığına göre Çayan ve arkadaşlarının güneye, Arap ülkelerine yöneldiğini ekledi. İskrov bundan sonra, “benim kişisel görüşüm odur ki” diyerek şöyle devam ediyor: “Çayan ve yoldaşlarının bir biçimde ülkemize gelmeleri durumunda eğer onları Türkiye’ye geri verecek olursak bu büyük bir hata olur ve buradaki ilerici çevrelerdeki bütün etkimizi yitiririz. Bu konudaki görüşlerimi ülkeye son gelişimde ayrıntılı olarak bildirmiştim”. (Bkz. Bulgaristan DS arşivi, f. 4, op. 10, a.e. 140, KRO Turtsiya. 1971-1977 god, l. 67. Spravka No 7947) Bu uyarıdan anlaşıldığı gibi, İstanbul’daki DS ajanı hükümetinden Çayanlar Bulgaristan’a geçerse geri verilmemelerini istiyordu. Ancak Bulgaristan parti ve devlet yönetimi, tıpkı SSCB yönetimi gibi, Türkiye’de TKP ve TİP dışındaki sosyalist ve devrimci parti ve örgütleri “aşırı sol” olarak niteliyor ve onlara yardım etmiyordu.

Bu olaydan bir hafta önce, 29 Kasım 1971’de THKP-C militanları Mahir Çayan, Ulaş Bardakçı ve Ziya Yılmaz ile THKO militanları Cihan Alptekin ve Ömer Ayna Kartal Askeri Cezaevinden tünel kazarak kaçmışlardı ve İstanbul sıkıyönetim komutanlığı onları her yerde arıyordu.

Ajan İskrov’un 1 Mart 1972 tarihli bir raporunda ise o günkü gazetelerde sıkıyönetim komutanlığı tarafından Mahir Çayan’ın cezaevinden kaçışıyla ilgili olarak aranan yedi kişinin fotoğrafları ve adlarının bulunduğu, bu kişiler arasında 1948 doğumlu Uluğ ve Handan kızı Ayşe Bilge Dicleli’nin de bulunduğu yazılı. İskrov daha sonra şöyle yazıyor: “Mayıs 1971’de Dicleli, iki yoldaşını Bulgaristan’a geçirmelerine yardım etmemiz talebiyle THKP kuryesi olarak Boev’e geldi. Polisin provokasyonundan korktuğumuz için, merkezin talimatıyla her türlü yardımı reddettik. Dicleli’nin listede yer alması, bize gerçekten samimi bir niyetle geldiğini ve THKP hakkında verdiği bilgilerin doğru olduğunu gösteriyor.” (Agy, l. 92, Spravka No 1428) Burada geçen Boev, DS ajanlarından biri olmalı.

İskrov’un 29 Mart 1972 tarihli raporunda ise dünkü gazetelerde THKP ve THKO üyesi 25 kişinin yakalandığı ve bunlar arasında Nurettin Yakar ve Ayşe Bilge Dicleli’nin geçen yıl Bulgaristan temsilciliğine gelerek yoldaşlarını Bulgaristan’a geçirmek için yardım istemiş olduklarını ve onlarla Boev’in görüşmüş olduğunu bildiriyor. Yakalananlar arasında bulunan Fahri Aral’ın da onların Bulgaristan’a geçirmek istedikleri kişiler arasında olduğu bildiriliyor. İskrov, merkeze raporunda, “bu kişiler hakkındaki talimatınıza uyarak provokasyondan kaçınmak için onlara yardım etmedik” diye hatırlatıyor. Konu hakkında telefonda konuştuğum Fahri Aral, Bulgaristan’a geçme planını doğruladı ve bunun THKP-C mahkeme kararında da yer aldığını söyledi. Nitekim mahkeme kararında sanık Fahri Aral’ın “yurt dışına çıkmak için Nurettin Yakar ve Ayşe Bilge Dicleli vasıtasıyla Bulgaristan konsolosluğu ile temasa geçtiği ancak gerekli imkanın temin edilememesi sebebiyle yurt dışına çıkma imkanı bulamadığı” ifadesi yer alıyor.

Bilindiği üzere Mahir Çayan ve dokuz yoldaşı, 26 Mart 1972’de Ünye radar üssünde çalışan üç NATO personelini rehin aldıktan sonra 30 Mart 1972’de Tokat’ın Niksar ilçesinin Kızıldere köyünde jandarma ile girdikleri çatışmada öldürüldüler. Ayşe Bilge Dicleli, THKP davasından hapis yattı, 4 Haziran 2017’de öldü. Şaban Kılıç’ın adı THKP-C iddianame ve kararında geçmiyor, kim olduğunu bulamadım. THKP-C tarihini bilenlerin yorumuna göre Mahir Çayan mülteciliğe kesinlikle karşıydı ve bu yönde yapılmış bir girişimin onun onayı ve rızasıyla yapılması mümkün değildi. Ama Yusuf Küpeli ve Münir Aktolga’nın kaçmak istediği biliniyordu. Belki bu ikisi İstanbul’daki THKP örgütünü bu amaçla harekete geçirmeye çalışıyordu veya örgüt iletişiminin iyice zayıfladığı ortamda İstanbul’daki orta düzey kadrolar önderlerini ve kadrolarını kurtarmak için inisiyatif kullanarak yol arayışına girmişlerdi.

Ertuğrul Kürkçü, kendisiyle yaptığım telefon konuşmasında, THKP merkez komitesinin Bulgaristan’a kaçmak gibi bir düşüncesinin olmadığını, hapisten kaçış sonrasında İstanbul’daki THKP-C’ye yakın çevrelerin kendi inisiyatifleriyle çareler ararken Bulgaristan konsolosluğuna başvurmuş olabileceğini belirtti.