Cezaevindeki mahkuma günlük notlarından Cumhurbaşkanı'na hakaret soruşturması açıldı
Müyeser Yıldız, 8 yıldır cezaevinde bulunan bir mahkumun tuttuğu günlüklerden Cumhurbaşkanı'na hakaret soruşturması açıldığını yazdı. Yıldız, mahkumun başka bir cezaevine nakli sırasında bu yazdıklarının incelenip suç unsuru yaratıldığını ifade etti.
Gazeteci Müyesser Yıldız, 12 Punto’daki köşesinde 8 yıldır cezaevinde olan ve ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılan bir hükümlünün tuttuğu günlükler nedeniyle hakkında Cumhurbaşkanı’na hakaret soruşturması açıldığını yazdı.
Yıldız, mahkumun cezaevi psikoloğunun önerisiyle hücresinde günlük tutmaya başladığını, başka bir cezaevine nakli sırasında bu yazdıklarının ise incelenip suç unsuru yaratıldığını ifade etti.
Müyesser Yıldız’ın yazısı şu şekilde:
Hemen her gün yeni soruşturma ve tutuklamalara tanık oluyoruz. Ama daha da göreceklerimiz var gibi.
Hemen anlatalım. 8 yıldır cezaevinde olan ve ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılan bir hükümlü, cezaevi psikoloğunun önerisiyle hücresinde günlük tutmaya başlar.
Bulunduğu cezaevinde yapılan kontrollerde bu günlükler de incelenir, ama herhangi bir suç unsuruna rastlanıp işlem yapılmaz.
Ta ki, bu yıl 31 Ocak’ta başka bir cezaevine nakledilene kadar.
Mahkum o gün gönderilirken, eşyaları kargoyla 6 gün sonra yeni cezaevine ulaşır. Eşyaları arasında kitapları, mektupları, mahkeme evraklarının yanı sıra 7-8 ajandadan oluşan günlükleri de vardır.
Cezaevi yönetimi hepsini inceler, günlüklerden dördüne el koyar. Mahkûm, neden verilmediğini sorunca, “Bunlar deri kaplı. Derileri sökülüp sana verilecek” denir. Ama aynı gün savunması alınıp bir günlük hücre hapsi cezasına çarptırılır.
Mahkûm daha sonra bu ceza için İnfaz Hakimliği’ne itirazda bulunur. İtirazı kabul edilir ve söz konusu ceza kaldırılır.
Ama cezaevi yönetimi, hücre cezasıyla yetinmeyip günlüklerde yer alan dört kalemde toplanan kimi ifadeler için, “Cumhurbaşkanına hakaret suçu kapsamında değerlendirilebilir” şeklinde tutanak tutup Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderir.
Başsavcılık bunu 19 Mart’ta ilgili savcılığa havale eder. Savcı da 1 ay sonra “Cumhurbaşkanına hakaret suçundan yürütülmekte olan soruşturmaya esas olmak üzere” günlüklerin sahibi bu mahkûmun ifadesini alır. Mahkûm 18 Nisan’daki ifadesinde şunları söyler:
“Ajandalar bana aittir. Cezamın niteliği gereği 4 yıl boyunca tek bir odada kaldım. Bulunduğum yerde sadece adli hükümlüler vardı. Genel şeyleri konuşup dertleşecek kimse yoktu. Ben de kendimle sohbet amaçlı, kendimi rahatlatmak, vakit geçirmek amacıyla bunları yazdım. Kimseye göstermedim, kimseye okutma ya da duyurma amacım yoktu. Zaten nakil sırasında incelemede bulundu. Bu nedenle herhangi bir suç kastım yoktur. Daha önceden bulunduğum cezaevinde zaman zaman genel inceleme yapılıyordu, herhangi bir işlem yapılmamıştı.”
ADALET BAKANLIĞI’NDAN İZİN
“Cumhurbaşkanına hakaret” suçlamasında dava açılabilmesi için Adalet Bakanlığı’nın izni gerektiğinden savcılık, 6 Mayıs’ta günlükteki ifadeler için “Cumhurbaşkanına hakaret eylemi kapsamında değerlendirilebileceği kanaatine varılmıştır” diyerek izin talebinde bulunur.
3 ay sonra Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’un “olur”u ile kovuşturma izni verilip, “gereğinin ifası ile yapılan yargılama sonucunda kesinleşmiş kararın bir örneğinin gönderilmesi” istenir.
Nihayetinde 5 Eylül’de “Cumhurbaşkanına hakaret” suçlamasıyla iddianame düzenlenir. Asliye Ceza Mahkemesi de 19 Eylül’de bu iddianameyi kabul eder ve 17 Ekim’e duruşma günü verir.
GÜNLÜK BÖYLE ALENİLEŞTİ
Tüm bu yazışmalarda ve iddianamede, “suç unsuru” sayılan şahsi günlükteki o ifadelerin açık açık anlatıldığını, böylece o ifadelerin herkesin görüp okuyabileceği hale getirildiğini belirtip devam edelim.
17 Ekim’deki duruşmada da “suç unsuru” sayılan notlar tutanağa geçer.
Sanık ise daha önceki Savcılık ifadesine ilave olarak şu savunmayı yapar:
“Üzerime atılı suçlamayı kabul etmiyorum. Cezaevi psikoloğu dahi bana günlük tutmamı önermişti. Ben kendimi bildim bileli günlük tutarım. Bu günlükte yazılı şeyler benim kendime özgü düşüncelerimdir. Bunları kimse ile paylaşmadım, günlükleri kimseye okutmadım. Tamamen benim bireysel düşüncelerimi yazdığım, dış dünyaya yansımayan düşüncelerdir. Dolayısıyla günlüklerin suç unsuru oluşturmayacağını düşünüyorum. Kaldı ki, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası aldım, cezaevinden çıkmam da bunların dış dünyaya yansıması da mümkün değildir.”
DÜŞÜNCE ÖZGÜRLÜĞÜ DERSİ
Sonuç mu?
Bu ilk celsede savcı, sanığın “Cumhurbaşkanına hakaret” suçundan cezalandırılmasını isterken Asliye Ceza Mahkemesi Hakimi, “Sanık, suça konu ajandaların kişisel düşüncelerini yazdığı günlükler olduğunu ve bu yazıları kimseyle paylaşmadığını beyan etmiş, Ceza İnfaz Kurumunca da söz konusu ajandaların günlük olmadığı ve başkaları ile paylaşıldığı yönünde bir tespit yapılmamıştır” dedikten sonra itiraz yolu açık olmak üzere beraat kararı verir.
Kararın gerekçesinde de şunlar vurgulanır:
“Anayasa’nın 25.maddesine göre, ‘Herkes, düşünce ve kanaat hürriyetine sahiptir. Her ne sebep ve amaçla olursa olsun kimse, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz; düşünce kanaatleri sebebiyle kınanamaz ve suçlanamaz’. Anayasa’da düzenlenen düşünce özgürlüğü, kişinin içsel dünyasında yer alan ve dış dünyaya yansımayan düşünceleri korumakta olup, bu özgürlüğe ilişkin olarak Anayasa’da bir sınırlama sebebi öngörülmemiştir. Dolayısıyla sanığın sadece kişisel düşüncelerini yazdığı ve başkaları ile paylaşıldığına dair tespit bulunmayan kişisel düşüncelerinin Anayasa’nın 25.maddesinde koruma altına alınan düşünce özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gerektiği kanaatine varılarak…”
“Aman ne güzel” demeyin!..
Çünkü Cumhuriyet Başsavcılığı, bir kez daha günlükteki o ifadeleri yazıp, “Cumhurbaşkanına hakaret kapsamında kalmaktadır” iddiasıyla beraat kararına itiraz eder.
İfade özgürlüğünün alabildiğine daraltılmasından sonra sıranın düşünce özgürlüğüne geldiği ortada.
Bakalım ne olacak!..