CHP Sözcüsü Yücel'den Erdoğan-Özel görüşmesi açıklaması: Temel amaç ülkenin normalleşmesi
CHP Sözcüsü Deniz Yücel, Erdoğan-Özel görüşmesine ilişkin açıklama yaptı. Yücel, "Bu diyaloğun temel amaçlarından birisi ülkenin hukuk sisteminin olması gerektiği gibi ölçüte ve ayara gelmesi" dedi.
CHP Parti Sözcüsü Deniz Yücel, Parti Meclisi (PM) toplantısının ardından basın toplantısı düzenledi. Yücel, basın toplantısının ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı. Ankara’da silahlı saldırıda öldürülen eski Ülkücü Ocakları Genel Başkanı Sinan Ateş’in eşi Ayşe Ateş’in bugün CHP’ye yaptığı ziyaret ve Erdoğan-Özel görüşmesine ilişkin soruya Yücel, şu yanıtı verdi: “Sayın Cumhurbaşkanı’nın Genel Başkanımızla yapacağı görüşme iade-i ziyaret. Şunu görüşürler bunu görüşürler gibi yorum yapmak istemem ama bu diyaloğun temel amaçlarından birisi ülkenin normalleşmesi, ülkenin hukuk sisteminin yeniden olması gerektiği gibi ölçüte ve ayara gelmesi. Dolayısıyla Türkiye’yi bu kadar yakından ilgilendiren bir davanın konuşulması da mümkün olabilir.”
31 Mart yerel seçim sonuçlarının AKP’ye ve Cumhur İttifakı’na çok önemli mesajlar verdiğini kaydeden Yücel, şunları kaydetti:
“Ama hala bu mesajları almakta, idrak etmekte direndiklerini görüyoruz. Geçtiğimiz hafta, Genel Başkan Yardımcımız Zeliha Aksaz Şahbaz, Antalya Milletvekilimiz Cavit Arı ve Bursa Milletvekili Kayıhan Pala ile birlikte Hakkari’deydik. Hakkâri halkının iradesi gasp edildi. Yapılan işlem kanuna uygun olabilir ama hangi kanuna? Darbe kanununa… Hangi dönemin hukukuna? OHAL döneminin hukukuna… Bakın kimse soruşturulamaz ya da kovuşturulamaz değildir. Elbette devam eden bir yargı süreci olabilir… Ciddi deliller olabilir… Belediye Başkanıyla ilgili hukuki süreç ayrı bir mesele, Hakkari halkının iradesinin gasp edilmesi ayrı bir mesele… Bir kere önce şunu sormak lazım, bu adam aday olduğunda, eğer yasal bir engel varsa YSK adaylığı neden kabul etti? Eğer adaylığa engel bir hali yok ise, o zaman belediye başkanı seçildikten 2 ay sonra yerine neden kayyum atandı? 15 Temmuz hain darbe girişiminden sonra çıkarılan 674 sayılı KHK ile değişik Belediye Kanunu’nun 45. maddesinden önce belediye başkanı şayet tutuklanır ve fiilen görevini yerine getiremez ise veya görevden uzaklaştırılırsa; yerine belediye meclis üyeleri içerisinden bir belediye başkan vekili seçilirdi. Ancak AKP iktidarı ne yaptı; Belediye Kanunu’nun 45. maddesini OHAL döneminde değiştirerek, kendine konforlu bir alan açtı ve seçimle, sandıkla, demokrasiyle kazanamadığı belediyelere kayyum atama yöntemiyle çökmeyi tercih etti. Bakın buradan ilan ediyoruz: Kayyum atamaları, kayyum uygulamaları AKP’nin belediyelere çökme projesidir.
Şimdi birkaç örnekle neden ‘kayyım uygulamaları AKP’nin belediyelere çökme projesidir’ diyoruz, bunu somut hale getirelim, Silopi Belediyesi’ne 2016 tarihinde atanan kayyum, belediyeye ait değerli arsaları farklı tarihlerde piyasa değerinin çok altında AKP ilçe yöneticileri ve akrabalarına peşkeş çekti. Belgeleriyle ispat edildi. Gelelim bir başka örneğe, AKP’li bir belediye meclis üyesi, Halfeti Belediyesi’ne kayyum olarak atanan kişinin borçsuz belediyeyi 2 yıl içerisinde 20 milyon TL borçlandırdığını ifade etti. Bir başka örnek; AKP Artuklu İlçe Başkanı, Artuklu Belediyesi’ne kayyum olarak atanan kişi için ‘Artuklu Belediyesi’ne 600 milyon TL harcandı. Bu para nereye harcandı? İçim acıyor’ diyerek kayyum politikalarını eleştirdi. Kayyum uygulamalarındaki usulsüzlükler Sayıştay raporlarına da yansıdı. Gelin, TBMM’de temsil edilen tüm partilerin uzlaşısıyla, darbe döneminin ürünü olan Belediye Kanunu’nun 45. maddesini değiştirelim ve demokrasiye aykırı, Anayasa’ya aykırı, halkın iradesini gasp eden ve kayyum uygulamasına son verelim.
Biz normalleşelim, demokratikleşelim dedikçe ülkede tuhaf şeyler oluyor. Tatvan Cumhuriyet Başsavcılığı, Tatvan Belediye Başkanı Mümin Erol hakkında cumhurbaşkanına hakaret suçundan soruşturma başlattı. Ortada hakaret yok, herhangi bir söylem yok…. Neymiş, belediye başkanı Cumhurbaşkanı’nın fotoğrafını indirmiş. Güler misin ağlar mısın? Cumhurbaşkanının duvarda asılı portresini indirdi diye bir belediye başkanı hakkında soruşturma açan savcının ya aklından zoru vardır, ya da hukuk bilmiyordur. Cumhurbaşkanının böyle abuk sabuk soruşturmalardan oluşan bir koruma kalkanına ihtiyacı olmadığı gibi, hukukun üstünlüğünün hakim olduğu, demokrasinin tüm kurullarıyla, kurallarıyla ve gelenekleriyle işler halde olduğu bir ülkede ‘cumhurbaşkanına hakaret’ diye bir suç olmaz.