Cibilliyetsiz İslamcılar ya da Siyonist İslamcılar!

Filistin davası her şeyden önce emperyalizme karşı bir duruştur. Emperyalizme karşı duruş emperyalizmin aparatlarına da karşı duruşu gerektirir. Ukrayna’daki neo-Nazilere, Suriye’de cihatçı çetelere, Ortadoğu’da ılımlı İslamcılığa…

Cumhurbaşkanı Erdoğan yine ağzını bozmuş, sosyal medya platformu Instagram’ın kapanmasına itiraz edenlere “ev zencisi”, İsrail tarafından öldürülen Hamas lideri Haniye için milli yas ilan edilmesini eleştirenlere de “cibilliyetsiz” demiştir.

AKP’nin son yerel seçimlerde ikinci parti çıkması ve anketlerdeki oy oranının düşmesi nedeniyle Erdoğan’ın yeniden kutuplaştırma siyasetine sarıldığı yapılan yorumlar arasında. Siyasi bir taktik güdüp gütmediği bilinmez ancak Dışişleri Bakanı Fidan’ın da hariciye geleneğine ve diplomatik teamüllere yakışmayacak şekilde dile getirdiği şu sözler Erdoğan’ın yukarıdaki sözlerini aratmayan cinsten: “Artık tasmasını sahipleri eline almalı ve sahip çıkmalı. Bölge daha fazla İsrail provokasyonunu kaldıracak durumda değildir”.

Dışişleri Bakanı’nın bir başka ülkeyi köpeğe benzetmesi ve ülkenin cumhurbaşkanının ise dış politikada İslamcı-mezhepçi siyasetini eleştirenlere “ev zencisi ve cibilliyetsiz” demesi hafife alınacak demeçler değildir. Ya İsrail’e vurarak Filistin meselesine duyarlılık üzerinden kaybettikleri desteği yeniden kazanmaya çalışıyorlar ya yürüttükleri politikanın başarısızlığı karşısında dillerini tutamıyorlar ya da suçluluk psikolojisi dillerine vuruyor.

Burayı açmak gerekiyor. Ancak öncelikle Erdoğan’ın ve temsil ettiği siyasal İslamcıların ağız bozukluğu bir kez daha hatırlanmalıdır. “Çapulcu, sürtük, ananı da al git, kız mıdır kadın mıdır, affedersin Ermeni vb.” gibi sözlere şimdi de “cibilliyetsiz ve ev zencisi” hakaretleri eklenmiştir. Yobazlığın sesi Akit Gazetesi, manşetten doğrudan muhalif bazı isimleri hedef göstererek açık açık cibilliyetsiz deme cesaretini kendinde bulabilmiştir.

Filistin’de doğrudan El Fetih’e alternatif olarak “kurdurulan” İslamcı Hamas örgütünün lideri Haniye için Erdoğan tarafından milli yas ilan edilmesini ve yine aynı şekilde Haniye suikastı nedeniyle Instagram’a erişim engeli getirilmesini eleştirmek bugün iktidar tarafından neredeyse suç ilan edilmiş durumda. Küfür, hakaret, aşağılama ise gırla…

İslamcılar hemen zıpladılar; “Gördünüz mü biz İsrail’e laf ediyoruz, hemen laikçiler ses veriyor. Gördünüz mü Haniye için yas ilan ediyoruz, laikçiler itiraz ediyor. Instagram’ı kapatıyoruz, laikçiler sansür diye ayağa kalkıyor. Biz İsrail ABD köpeği diyoruz, ses muhalefetten geliyor.” diye. Yandaşlar ve İslamcılar, kendilerine yönelik her türlü muhalefeti ve eleştiriyi, hemen Filistin düşmanlığı ve İsrail destekçiliği ile suçlayarak, buradan politik bir söylem ve saldırı siyaseti geliştirmiş bulunuyorlar.

Ancak yukarıda ifade ettiğimiz gibi hakaret, küfür ve aşağılamayla sürdürülen, iktidara yönelik her türlü eleştiriyi İsrail’in katliam ve işgal siyasetine destek vermekle suçlamanın nedenlerini iyi okumak gerekiyor.

Suçluluk psikolojisi Erdoğan’ın ve yandaşların diline vuruyor. Bu dışavurum, 22 yıldır iktidar olmalarına rağmen dış siyasetteki başarısızlıklarının yarattığı psikolojinin ürünüdür. İslam ülkelerine, “One Minute” kahramanı olarak sundukları Erdoğan’ın liderliğini pazarlayanların bugün İsrail karşısında çaresiz kalması işin hem psikolojik hem de gerçek yanını ortaya koyuyor. İhvancılık üzerinden Mısır, Suriye ve Tunus’ta mezhepçi bir dış politikayla nüfuz oluşturacaklarını zannedenlerin dış politikada bugün geldikleri başarısızlık hali AKP’nin ve siyasal İslamcıların sinirlerini bozmuş durumda. İşin birinci yanı bu.

Ama işin asıl önemli yanı ise şu: Ilımlı İslamcılık üzerinden Ortadoğu’da rol kapmaya ve BOP eşbaşkanlığını üstlenerek İhvancılık ekseninden mezhepçi dış siyaset yürütmeye çalışan AKP günün sonunda ABD’nin çıkarlarına ve İsrail’in güvenliğine hizmet etmiştir! “Komşularla sıfır sorun politikası” BOP eşbaşkanlığı ile bütün komşularla büyük bir soruna dönüşmüştür. Mezhepçi dış siyaset başarısız olurken Irak ve Suriye’de ABD emperyalizminin desteği ile Kürt devletleşmesinin önü açılmıştır. Gazze’nin İsrail tarafından işgal edilmesi ise bütün hamasetlerine karşın AKP’nin ve siyasal İslamcıların karşısına acı bir gerçek olarak çıkmıştır. “Hayaller Paris, gerçekler Eminönü” olmuş, emperyalizmin kullanışlı aparatı olarak işlev görmüşlerdir. Bugün ise İsrail’in insanlık dışı işgal siyaseti ve katliamlarının arkasına saklanarak kendilerini aklamaya çalışan bir suçluluk psikoloji içindedirler.

Tam da bu nedenlerle asıl vurgulanması ve altının kalınca çizilmesi gereken olgu şudur: Siyasal İslamcılar objektif olarak Siyonist İsrail’in destekçiliğini yapmıştır. Ancak İsrail’in objektif destekçisi haline gelmeleri siyasal İslamcılığın asla anlayamayacağı bir durum olarak işin ironik tarafını oluşturmaktadır.

Ilımlı İslamcılık, emperyalizmle uyumun adı ve Büyük Ortadoğu Projesi’nin aparatıydı. AKP ve siyasal İslamcılar, bunu temsil ettiler.

Büyük Ortadoğu Projesi, emperyalizmin çıkarları için tasarlandı. Burada başrolü AKP ve siyasal İslamcılar oynadılar.

Bu projenin birinci amacı; sınırların yeniden çizilmesi, enerji kaynaklarına tam hakimiyet, İran’ın, Irak’ın ve Suriye’nin parçalanmasıydı. Amaç emperyalizmin koç başı İsrail’in güvenliği idi. İsrail için, Hizbullah ve Hamas’a yönelik bütün desteklerin kesilmesi gerekliydi. Suriye, Irak ve İran tam da bu yüzden hedefti.

Irak’ın işgaline ses çıkarmayıp, Suriye’nin parçalanmasına tam boy destek verenler ise AKP ve siyasal İslamcılardan başkası değildi. İhvancılık üzerinden Sünni bir kuşak yaratıp İran, Irak ve Suriye’de rejim değişikliği açıktır ki “Direniş Ekseni”nin parçalanması, İsrail’in güvenliğinin alınmasıdır. İşte Erdoğan, Davutoğlu ve Fidan bu rolü 20 yıldır oynuyorlar. Cihatçı çeteler eliyle Suriye’nin parçalanması siyasetinin ortakları ABD, İngiltere, İsrail ve AKP’dir. Bu yalın gerçek bir kez daha yazılmalıdır.

Bugün saflar bellidir. İran, Yemen, Suriye, Filistin bir saftadır. Rusya ve Çin bu cephenin yanındadır. Bunun karşısında ise ABD, İngiltere, Fransa başta olmak üzere emperyalizm ve İsrail vardır. Bu cephenin destekçileri ise petrol zengini işbirlikçi körfez Arap ülkeleridir.

AKP bir yandan NATO üyeliğinin gereklerini yerine getiriyor, Kürecik ve İncirlik üslerini tartışmaya bile açmıyor, diğer yandan İsrail destekçisi Zelensky’e İHA-SİHA veriyor, aynı zamanda İsrail ile ticarete devam ediyor. Siyasal İslamcılar bir yandan Uygur sorunu üzerinden Çin düşmanlığına devam ederken, Çin’in Filistin güçlerini yan yana getirme girişimini ise görmezden geliyorlar.

Erdoğan önce İsrail ile devam eden ticaretin, Suriye’de cihatçı çetelerin desteklenmesinin, BOP eşbaşkanlığının ve Kürecik üssünün hesabını vermeli, sonra ağzından çıkanı kulağı duymalıdır. Filistin davasına Haniye’nin ölümü üzerinden sahip çıkarak kendilerini aklayamaz, dinciliğin karşısında bulunan bu ülkenin laik çoğunluğunu İsrailci olarak suçlayamazlar.

Çünkü Filistin davası her şeyden önce emperyalizme karşı bir duruştur. Emperyalizme karşı duruş emperyalizmin aparatlarına da karşı duruşu gerektirir. Ukrayna’daki neo-Nazilere, Suriye’de cihatçı çetelere, Ortadoğu’da ılımlı İslamcılığa…

Sözün özeti şudur: Siyasal İslamcılığın bir cibilliyet sorunu vardır. Kendi cibilliyetleri emperyalizme dayanmaktadır çünkü.