Denizlerin izinde: Bugün neredeyiz?

"Tam bağımsız Türkiye sloganı içi boş bir slogan değildir. Bu sloganın ağırlığını taşıyabilmek antiemperyalist mücadelede vermekten geçmektedir. Tam da bugün en çok ihtiyaç duyulan şey de budur."

Denizlerin izinde: Bugün neredeyiz?

Batuhan Baybars

Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan, Yusuf Aslan. Darağacında üç fidan. 68 kuşağı, antiemperyalist mücadele, tam bağımsız Türkiye kavramlarının vücut bulduğu, hayatlarını mücadeleye adayan 3 devrimci genç.

52 yıl önce bugün, 6 Mayıs 1972’de idam edildi Deniz Gezmiş ve yoldaşları. Geride bıraktıkları ise gençliği karanlığa sürüklemeye çalışanlara, gençliği gerici tahakkümle sarmaya çalışanlara, emekçilerin sahip olduğu değerleri sömüren sermaye sınıfına karşı gençliğin bu prangalara vurulamayacağı, aksine gençliğin memleketine sahip çıktığı, çıkmaya da devam edeceği bir tablo olmuştur.

Bugünden Denizlerin mücadelesine baktığımızda, ne kadar da değerli bir mücadele olduğu su götürmez bir gerçektir. Bu mücadelenin değerli olmasının birden fazla sebebi çıkar karşımıza.

Denizlerin idamından bugüne gelen süreçte talepler değişmemiştir. Özellikle NATO’ya girilmesinden itibaren geçen her gün, memleketin bağımsızlığı tehlikeye girmiş ve emperyalizmin Ortadoğu’ya açılan kapısı haline gelinmiştir. Bunun yanı sıra memleketin her bir köşesi sermayeye sınıfına peşkeş çekilmiş, Türkiye’de yaşayan yurttaşlarımız üzerinden ucuz iş gücü ihtiyacı karşılanmıştır. Bu durum sonucunda emekçilerin payına yine açlık ve yoksulluk düşmüştür. İşte tam da bu yüzden Denizlerden devralınan mirasta, yani tam bağımsız Türkiye mücadelesinde gençliğin üzerine büyük bir yük düşmektedir.

Tam bağımsız Türkiye sloganı içi boş bir slogan değildir. Bu sloganın ağırlığını taşıyabilmek antiemperyalist mücadele vermekten geçmektedir. Tam da bugün en çok ihtiyaç duyulan şey de budur. NATO’nun ileri karakolu haline gelen memleketin her bir karışında emekçilerin, işçilerin alın terlerinin olduğu bilinmeli ve verilen mücadele bu bilinçle verilmelidir. Aksi takdirde gençliğin önünde karanlığa hapsolmaktan, emperyalizmin kuklası olmaktan, sermaye sınıfı için ucuz iş gücü olmaktan başka bir çıkar yolu kalmayacaktır. Deniz ve yoldaşları da bu düzeni kabul etmedikleri, bu düzene karşı emekçilerin yanında saf tuttukları için idam edildiler.

GENÇLİK NE YAPMALI?

İlk olarak gençlik okumalı. Teknolojinin getirmiş olduğu kolaylıklar, gençliğin okumaktan uzaklaşmasına sebebiyet verdi. Ancak gözden kaçmaması gereken bir nokta var. Teknoloji, emperyalist-kapitalist sistemin propaganda aracı haline gelmiş durumda. İnternette dolaşan yalan yanlış bilgiler, gençliğin sisteme entegrasyonunun kolaylaştırılması için planlana adımların başında gelmektedir. Bu sayede okumayan, tartışmayan, araştırmayan ve en sonunda da itaat eden bir gençlik planlanmaktadır. Bu planlamanın sebebi ise düzenin iktidarını tehlikeye sokacak en önemli toplumsal dinamiklerin başında gençliğin geliyor olmasıdır. Bunun en büyük örneği, geçmişte mücadele etmiş devrimci gençlerin kötülenmesi ve gençlik üzerinde bu isimlere duyulan saygının kırılmasının sağlanmaya çalışılmasıdır.

İkinci olarak gençlik sorgulamalıdır. Düzenin bir diğer korkusu ise sorgulayan bir gençliktir. Sorgulayan gençlik, kendileri için doğru olan yolu kolaylıkla seçebilecek kapasiteye sahip, bu düzeni bozabilecek bir noktada konumlanmaktadır. Bu noktada gençliğin önüne birçok engel çıkartılmaktadır. Akademinin içerisinin iyice boşaltılması, laik ve bilimsel eğitimden gün geçtikçe uzaklaşılması gençlik için hem bir engel hem de birer mücadele başlığıdır.

Son olarak gençliğin önünde yapması gereken bir seçim vardır. Düzen tarafından gençliğe biçilen misyona boyun eğerek sermayenin köleliğine, yobazın karanlığına teslim olup bir şekilde hayatta kalmaya çalışmak gençliğin önündeki ilk seçenektir. Bu kolay yoldur. Ancak bu yolun sonunda onurlu bir yaşam yoktur. Gençliğin önündeki diğer yol ise, antiemperyalist mücadelede Deniz olmaktan geçmektedir. Deniz ve yoldaşlarının mirasına sahip çıkmak gençliğin asıl görevidir. Memlekete dair kurulan hayaller bu mirasa sahip çıkmaktan geçer. Bu mirasa sahip çıkılmayan her gün, geleceğe dair olan hayallerden birer birer vazgeçilmesiyle sonuçlanır.

Ve son olarak vatan, onu parsel parsel satanların değil, uğrunda darağacına gidenlerin vatanıdır.