Fetullah Gülen öldü

ABD'de yaşayan Fethullahçı çetenin lideri Fethullah Gülen'in kaldırıldığı hastanede öldüğü açıklandı. Gülen'e yakın yayın organı Herkül'ün paylaşımında, Gülen'in öldüğü ve cenaze bilgilerinin sonra paylaşılacağı ifade edildi. Emperyalizmin kullandığı bir aygıt olan Gülenci yapılanma, AKP iktidarının eski ortağıydı.

Fetullah Gülen öldü

Fetullahçı çetenin lideri Fethullah Gülen’in 83 yaşında ABD’de tedavi gördüğü hastanede öldüğü açıklandı.

Haberi, Gülen’in yayın organı konumundaki Herkül duyurdu.

Herkül sitesinin X (Twitter) hesabından yapılan paylaşımda, Gülen’in 20 Ekim’de (dün) öldüğü belirtildi.

Açıklamada, “Ömrünün her anını din-i mübiîn-i İslam’a ve insanlığa hizmet için sarfeden Muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi bugün (20 Ekim) ruhunun ufkuna yürümüştür. Defin işlemleri ile ilgili ayrıntılı bilgi kamuoyu ile paylaşılacaktır” ifadeleri kullanıldı.

 

YEĞENİ DOĞRULADI

Öte yandan Fethullah Gülen’in kardeşi Mesih Gülen’in oğlu Ebuseleme Gülen, Fethullah Gülen’in öldüğünü doğruladı.

Ebuseleme Gülen, Fethullah Gülen’in ölüm haberini sosyal medya hesabından duyurdu.

BİR ZAMANLARIN “HOCA EFENDİSİ”

ABD’nin Soğuk Savaş’ta sol-sosyalist devrimci harekete karşı kullanmaya başladığı bir isim olan Fethullah Gülen, uzun yıllar devletin içinde örgütlendi. 2002 yılında iktidara gelen AKP de tarihteki pek çok sağ parti gibi Gülen yapılanmasıyla geniş bir ortaklık içine girdi. Devletin tüm imkanları AKP’lilerin “hoca efendi” olarak saygıda kusur etmediği Gülen’in örgütüne açılırken, Cemaat’e ve iktidara eleştiri yöneltenler hedef tahtasına oturtuldu.

AKP-Cemaat iktidarı, devlette tam kontrolü sağlamak için binlerce insanı düzmece iddianameler ve davalarla cezaevine hapsetti. Gülenciler yargıdan orduya kadar devletin birçok kademesinde kadrolaştı. 2010 yılındaki anayasa değişikliği referandumunda Gülen, mezardakileri kaldırıp “evet” oyu verdirmek gerektiğini açıkladı. Önemli bir kırılma anı olan bu referandumdan sonra AKP-Cemaat ortaklığının devletteki kontrol arttı. Özellikle yargıda Gülenciler sınırsız bir güce erişti.

2013 yılına gelindiğinde ise durum değişti. Devleti paylaşma savaşına giren taraflar, birbirlerine karşı hücum etmeye başladı. Bu zamanlarla birlikte “FETÖ” olarak anılmaya başlayan Gülenci çete, 15 Temmuz 2016’da orduda biriktirdiği güçle askeri darbe yapmak istedi. Darbe girişimi sırasında 200’ü aşkın kişi hayatını kaybederken, süreç Gülencilerin devletten tasfiyesiyle sonuçlandı. Örgüte ait holdinglere, medya organlarına da el konuldu.

AKP iktidarı, Fethullahçı çeteyle savaşını Erdoğan’ın “tek adam” yönetimi yolunda kaldıraç olarak kullandı. Erdoğan’ın darbe girişimini “Allah’ın lütfu” olarak gördüğünü ifade eden sözleri bu açıdan manidardır. FETÖ’yle ilgisi olmayan, hatta geçmişte bu yapıyla mücadele eden insanları “FETÖ’cülük” ile suçlayan AKP aklı, muhalefeti bu yöntemle hukuksuzca sindirmeye çalıştı. Gülencilerin tasfiyesi sonrası, Kürt sorununda da yeniden şiddet eksenli bir politika izlenmesine paralel olarak, Kasım 2015 seçimleriyle birlikte MHP ile ittifak kuran AKP, 2017 referandumuyla ülkeyi parlamenter sistemden başkanlık rejimine sürükledi.