Fransız mandasından bugüne Suriye’nin siyasi tarihi
24-12-2024 01:21Emperyalistlerin darbelerle ülkelerine müdahale etmesinden ve İsrail’in kuruluşundaki desteğinden rahatsız olan Suriyeliler batı karşıtı konum almaya başladı. Halkta ortaya çıkan batı karşıtı tutum Komünist Parti ve Baas gibi anti emperyalist partilerin yükselişe geçmesine zemin hazırladı.
Harun Tuğkan
Bolşevikler tarafından 1918’de deşifre edilen 1916 tarihli İngiltere ve Fransa arasında Ortadoğu’nun paylaşılmasını içeren gizli Sykes-Picot Antlaşması, Suriye’de kurulacak Fransız manda yönetimi için atılan en önemli adımdır. Antlaşmanın deşifre edilmesine rağmen 1920’de toplanan San Remo konferansında emperyalistler Sykes-Picot antlaşmasını hayata geçirme kararı aldı. Suriyelilerin bağımsızlık arzularıyla çelişen San Remo kararlarına 1920’de Kral olarak ilan edilen Faysal’ın karşı çıkması üzerine Fransız birlikleri Şam’a girdi ve Faysal tahttan indirildi. Böylece Fransa’nın Suriye üzerindeki egemenliği fiilen 1920’de başlamış oldu.
Manda, sömürgecilik kavramının olumsuz anlamını örtmek için emperyalizm tarafından türetilmiş bir kavramdır. Kavramın tanımının da yapıldığı Milletler Cemiyeti (MC) Sözleşmesi’nin 22. Maddesine göre Ortadoğu ülkeleri kendilerini yönetmeye hazır hale gelene kadar Avrupa ülkeleri tarafından bağımsızlığa hazırlanmalıydı. 1922 yılında MC’nin Fransa’ya Suriye üzerinde manda yetkisi vermesiyle Suriye’nin I. Paylaşım Savaşı’nın sonucunda elde ettiği kısa süreli bağımsızlığı resmi olarak sona erdi. Ülkede 1946 yılına kadar devam edecek Fransız manda idaresi dönemi başladı.
MANDA İDARESİ
Ortadoğu’nun Akdeniz’e açılan kapısı konumunda bulunan Suriye, Doğu Akdeniz ve Ortadoğu ticaretinde stratejik öneme sahiptir. Suriye, jeopolitik konumu itibariyle I. Paylaşım Savaşı sırasında emperyalistlerin ekonomik çıkarları doğrultusunda elde etmeye çalıştığı bölgelerin başında geliyordu. Fransa, Osmanlı döneminde Beyrut Limanı; Beyrut-Şam demiryolu ve Şam-Halep demiryolunu inşa edip imtiyazlar kazanarak bölgede taşımacılık alanında savaş öncesinden beri tekel konumunda bulunuyordu.
Manda idaresinin kurulmasıyla emperyalizmin böl-yönet politikası Suriye’de hayata geçirildi. Fransız yönetimine karşı gelişebilecek milliyetçi ve bağımsızlıkçı hareketlere karşı bölgedeki azınlıklar desteklenerek ülke etnik ve mezhepsel farklılıklara dayanan idari bölgelere ayrıldı. Alevi Devleti, Halep Devleti, Şam Devleti, Dürzi Devleti ve Lübnan Devleti olmak üzere ülke Fransa tarafından beş idari birime bölündü.
Savaşın sonunda istedikleri bağımsızlığı alamayan Arap milliyetçileri tarafından gerçekleştirilen ilk ayaklanmalar Fransa tarafından sert şekilde bastırıldı. Ancak 1926’da Lübnan ve 1930’da Suriye’ye manda yönetiminde kalmaları koşuluyla kısıtlı bağımsızlık hakkı verildi.
Tam bağımsızlık kazanmak isteyen Suriyeliler 1936’da ülke çapında genel greve gitti. Grev Fransa tarafından kanlı şekilde bastırıldı ve birçok milliyetçinin sürgüne gönderilmesiyle sonuçlandı. Aynı yıl dünyada yaşanan gelişmeler Fransa’nın Ortadoğu politikalarında değişime gitmesine neden oldu. İtalya’nın Habeşistan işgali ve Almanya’nın saldırgan politikaları Fransa’yı tehdit etmeye başladı. Ortaya çıkan gelişmeler Suriye ve Lübnan ile bağımsızlık antlaşması yapıp ılımlı yaklaşıma sahip olmasına neden oldu. Ancak antlaşmaların yürürlüğe girmesi için gerekli olan Fransız meclisinin onayı II. Paylaşım Savaşı’nın başlaması nedeniyle mümkün olmadı.
1940’ta Fransa’nın Almaya tarafından işgal edilmesi, Suriye’deki pozisyonu zayıflattı. Fransa’nın Suriye’de zayıflayan durumuyla birlikte 1943’te Suriye’de bağımsızlıkçı Vatan Cephesi iktidara geldi. İktidarın bağımsızlıkçılara geçmesiyle 1945’te Suriye ile Fransız birlikleri arasında büyük çatışmalar yaşandı. ABD, İngiltere ve Sovyetler Birliği’nin 1943 ve 1944’te Suriye’yi tanıması ile Fransa uluslararası alanda yalnız kaldı ve Suriye’de işgalci konuma düştü. 1945’te Suriye, Birleşmiş Milletler kurucusu üyesi oldu. Böylece yasal olarak Fransa’dan bağımsızlığını kazandı. Fiili olarak ise Suriye’nin bağımsızlığı ancak 1946’da Fransız askerlerinin Suriye’yi terk etmesiyle sağlandı.
MANDA SONRASI SURİYE
1943’te kurulan Baas, ülke bağımsızlığını kazandığı sırada güçlü bir parti değildi. Bağımsızlığını yeni elde eden ülke 1948’de İsrail’in kurulmasıyla başlayan Arap-İsrail Savaşı’na katıldı. Arap yenilgisiyle sonuçlanan savaşın neticesinde yeni bağımsızlığını kazanmış Suriye’de hükümet ve asker yenilginin sorumluluğunu birbirine yüklüyordu. 1949 yılında İngiltere ve Fransa tarafından desteklenen General Hüsnü Zaim darbe yaparak hükümeti devirdi ve iktidarını ilan etti. NATO ile iyi ilişkiler kuracağını taahhüt eden Zaim aynı yıl yapılan başka bir darbeyle iktidardan indirildi. Bu sefer darbeyi yapan Sami el-Hinavi’ydi. Hinavi de Zaim gibi aynı yıl Albay Edip Çiçekli tarafından yapılan başka bir darbeyle iktidardan indirildi. Çiçekli, iktidarına karşı yapılan gösterilere karşı olağanüstü hâl ilan etti ve birçok muhalif devrimci öğrenciyi tutuklayıp orduda muhaliflere yönelik tasfiyelere girişti.
Emperyalistlerin darbelerle ülkelerine müdahale etmesinden ve İsrail’in kuruluşundaki desteğinden rahatsız olan Suriyeliler batı karşıtı konum almaya başladı. Halkta ortaya çıkan batı karşıtı tutum Komünist Parti ve Baas gibi anti emperyalist partilerin yükselişe geçmesine zemin hazırladı.
Mısır lideri Nasır’ın bölgede İsrail karşıtı anti emperyalist tutumu, Suriye’de Nasır yanlısı akımların ortaya çıkmasına zemin hazırladı. Suriye’de ordu ve halk arasında taraftar kazanmaya başlayan Nasır yanlıları ile Baas partisi Mısır ile Suriye’yi birleştirip Arap Birliği’ni gerçekleştirmek istiyordu.
1956’da Nasır’ın Süveyş Kanalı’nı kamulaştırma isteğiyle patlak veren ve savaşa dönen Süveyş krizi iki ülkenin birleşme çabalarını yarıda kesti. Askeri olarak İsrail, İngiltere ve Fransa’ya karşı kaybetse de sürece ABD ve Sovyetler Birliği’nin siyasi müdahalesiyle Mısır, Süveyş Kanalı üzerinde tam denetim hakkını elde etti. Bu tarihten itibaren Araplar arasında da Nasırcılık güçlenmeye başladı.
Süveyş Krizi nedeniyle kesintiye uğrayan birleşme görüşmeleri 1958’de tamamlandı ve Birleşik Arap Cumhuriyeti’nin ilan edildi. Birleşik Arap Cumhuriyeti’nin kurulmasıyla Suriye’de tam hakimiyet sağlayan Nasır, komünizm tehdidine karşı Suriye’de Baas’ın da dahil olduğu tüm siyasi partileri kapattı. Bu durumdan rahatsız olan Suriyeli subaylar, 1961 yılında ayaklanarak Birleşik Arap Cumhuriyeti’ni dağıttı.
BAAS İKTİDARI
1963’te gerçekleştirilen darbeyle Baas, Suriye’de iktidarı ele geçirdi. 1966’da ise Hafız Esad ve Salih Cedit liderliğinde gerçekleştirilen darbe sonucunda Salah Bitar ve Mişel Eflak’ın da aralarında olduğu kadrolar partiden uzaklaştırıldı.
1967 Arap-İsrail Savaşı’ndan İsrail’in kesin bir zaferle ayrılması sonucunda İsrail, Suriye’nin Golan Tepelerini alarak topraklarını genişletti. Yenilgi sonucunda Baas içindeki farklı kanatlar birbirini sorumlu tuttu. Esad öncülüğünde 1970’te yapılan darbeyle iktidar, Baas içindeki klikler arasında el değiştirdi. 1971 yılında yapılan referadum sonucunda Esad devlet başkanı seçildi.
Esad’ın dış politikadaki önceliği İsrail İşgali altında bulunan Golan Tepelerinin geri alınmasıydı. Golan Tepelerini geri almak için Mısır ile birlikte 1973 yılında İsrail’e savaş açtı. Yom Kippur Savaşı’nda amacına ulaşamamasına rağmen Esad’ın işgal edilmiş toprakları için savaşa girmesi halk arasında desteğini arttırdı.
İran İslam Devrimi’ni destekleyip 1980 Irak-İran Savaşı’nda Arap ülkelerinin aksine İran’ın yanında yer alması Esad’ın Arap dünyasında yalnızlaşmasına neden oldu. Esad’ın İran’a destek vermesi ve Nusayri olması sebebiyle Müslüman Kardeşler tarafından örgütlenen muhalefet 1982’de Hama’da ayaklanıp Suriye genelinde cihat çağrısı yaptı. Hama’da başlatılan emperyalizm destekli ayaklanma Hafız Esad tarafından bastırıldı.
2000’de Hafız Esad’ın ölümünün ardından oğlu Beşar Esad Suriye’nin yeni devlet başkanı oldu. Beşar Esad iktidara geldiğinde Suriye muhalefeti ve batılı güçlerde reform beklentileri vardı. Esad hayata geçirdiği reformlarla 1963’ten beri süregelen olağanüstü hâl yasalarını kaldırdı, siyasi tutukluları da kapsayan genel af çıkardı. 2003’te Irak’ın ABD tarafından işgal edilmesi Suriye’deki gelişmeleri etkiledi. Esad, Batılı ülke ve kurumlar tarafından talep edilen reformları durdurdu.
2011’de Arap ülkelerinde ortaya çıkan ayaklanmalar Suriye’ye de sıçradı. Kısa sürede ülkenin tamamına yayılan eylemler emperyalizmin ülkedeki taşeronları tarafından iç savaşa dönüştürüldü. Suriye, geçmişte Fransız manda idaresinin yaptığı gibi mezhepçi ve etnik temelde emperyalizmin bölge çıkarlarına uygun olarak böl-yönet politikasıyla fiilen parçalandı. 13 yıl boyunca İran ve Rusya’nın da desteğiyle direnen Baas iktidarı, cihatçı çeteler tarafından emperyalizminin yardımıyla devrildi.