Gençlik gelecek, gelecek için 1 Mayıs'a
"Bu ülkenin gençleri olarak 1 Mayıs'ta AKP'ye de düzen muhalefetine de tamah etmeyeceğiz, yeni bir ülkenin ve yeni bir üniversitenin, sosyalizmin mücadelesini yükselteceğiz!"
Arjin Avcı
2023-2024 yılı içinde, hem üniversiteli gençlik hem liseli gençlik olarak kayıpların ve kazanımların olduğu bir döneme rastladık. KYK yurtlarında ihmallerden dolayı kaybettiğimiz sıra arkadaşlarımız, cemaat yurtlarında intihara sürüklenen sıra arkadaşlarımız, işsizlik ve geleceksizlik kaygısından dolayı intihar eden sıra arkadaşlarımız, üniversitelerinde zamlarla boğuşan arkadaşlarımız… Tüm bu yaşananlara rağmen bir o kadar da intihar eden, ölüme sürüklenen arkadaşları ve hakları için onlarca yurtta, fakültede ayaklanan ve bu düzene başkaldıran binlerce sıra arkadaşımız: sen, ben, biz.
Bu düzeni kabul etmedik; çünkü bu düzen en temel ihtiyaçlarımızı bile karşılayamayan, hatta yaşam hakkımızı elimizden alan, üniversitelerimizi piyasa mantığıyla yöneten, aklımızı ve yeteneklerimizi körelten bir düzen; yani kapitalist bir düzen. Sadece gençliği değil; emekçileri, kadınları, çocukları, çevreyi, hayvanları tümüyle tehdit eden bir düzen. Uzun yıllardır tartışılan “insan doğası”na tümüyle ters ve düşman bir düzen. Dolayısıyla bugün gençlik olarak yaşadığımız sorunların çoğu ülkemizde yaşanan sorunlarla da tümüyle iç içe.
Evet, işsizlikle karşı karşıya kalmaktan korkuyoruz; bir kitap, bir defter dahi alamıyoruz; okullarımızda dolaşan tarikat ve cemaatlerden rahatsızlık duyuyoruz; Meslek Liseleri’nde “MESEM” projesiyle iş cinayetinde kaybettiğimiz arkadaşlarımızdan dolayı öfke duyuyoruz. Örnekleri sonsuza kadar uzatabiliriz; fakat saydığımız bu örneklerden anlaşılıyor ki gençliğin sorunları, emekçi halkın yaşadığı sorunlardan farksız. Yaşanan iş cinayetleri, AKP iktidarının yarattığı 22 yıllık tarikat-cemaat saltanatı ortada, eğitimden hukuk alanına kadar sızanlar ortada, yaşanan ekonomik kriz ortada. Karşımızda “Şu üniversitede yaşan şu sorun”u aşan, yerel gündemlerimizi aşan, oldukça siyasi bir tablo var. Bugün bizi siyasetin bir parçası olarak görmeyen, iki tablet iki telefonla aldatabilecekleri gökten inme sorunları gerçek sorunlarımızmış gibi gösteren AKP iktidarı da düzen siyaseti de bu tabloyu saklamak için elinden geleni yapıyor.
Harflere sığdırmaya çalıştıkları bir genç kuşağı yaratmaya çabalayan burjuva ve düzen siyaseti, gençliğin aslî sorunlarını aklımızla alay edercesine tiye alıyor. Daha önce “kanka siyaseti”yle oy almaya çalıştıkları gençler için bu seçimde de boş vaatler sıraladılar; fakat yazının başında belirttiğimiz gibi bu sene yaşanan gençlik direnişlerinin etkisiyle beraber bu meselenin o kadar da kolay olmadığı anlaşıldı. Çünkü harflere sığdırmaya çalıştıkları bir kuşak değiliz, bir mücadele kuşağıyız: İktidarıyla, seçimi kazanır kazanmaz cemaatlerin kapısında soluk alan düzen muhalefetiyle, tarikatı ve cemaatiyle, sermaye düzeniyle de mücadele eden bir kuşağız.
1 Mayıs’a yaklaşırken gençlik olarak Türkiye siyasetinde nerede durduğumuzu tekrar düşünmek bir zorunluluk olarak karşımıza çıkıyor. Anayasa değişikliği gündemiyle beraber laikliğin ciddi biçimde tartışıldığı bu noktada üniversitelere nasıl yansıyacağını düşünmek ve bu konuda eyleme geçmek en önemli başlıklardan biri.
Laiklik kelimesini kullanmanın mütedeyyin kesimleri olumsuz yönde etkilediğini söyleyenlerin olduğu, şeriatı savunmanın normalleştiği, tarikatların köy kurabildiği, HÜDA-PAR gibi bir suç örgütünün yasal siyasi bir parti olduğu ve mecliste yer aldığı gerçekliği, Yeniden Refah Partisi’nin yükselişe geçtiği, Milli Eğitim Bakanı’nın şeriat övgüleriyle dikkat çektiği bu dönemde, gençliğin 1 Mayıs’ta aynı zamanda laikliğin sesini yükseltmesi de ayrı bir önem taşıyor. Şunu bilmek gerekir ki laikliğin heyulalaştırılmasına ve emekçi sınıflarla bağının koparılmaya çalışılmasına en çok gençlik güçlü bir tepki gösterebilir. Üniversitelerimizde cirit atan gerici vakıf, dernek ve rektörleriyle tam boy mücadele eden başat aktör her zaman öğrencilerdi. Bu 1 Mayıs’ta da geleceksizliğe, gericiliğe, sermaye düzenine karşı çıkmak ve “Laiklik Özgürlüktür!” diyerek harflere de sınavlara da meydanlara da sığmayacağını göstermek gençliğin önünde duran bir misyondur.
Gençlik bu misyonu daha önce de üstlendi ve hiç aldanmadı. Gençlik mücadelesinin ilk sembolü Turan Emeksiz’le başlayan, 68 kuşağıyla devam eden; 1977 1 Mayıs’ında, YGS eylemlerinde “ODTÜ ayakta!” eylemlerinde tekrar yükselen ve Gezi Parkı direnişiyle birlikte gençliğin verdiği mücadeleyle cisimleşen bu misyon 2024 1 Mayıs’ında da cisimleşmelidir.
Bu ülkenin gençleri olarak 1 Mayıs’ta AKP’ye de düzen muhalefetine de tamah etmeyeceğiz, yeni bir ülkenin ve yeni bir üniversitenin, sosyalizmin mücadelesini yükselteceğiz!
“Gençliğin yolu işçi sınıfının yoludur.” diyen Harun Karadenizlerin bayrağını devralmak için, emeğimizi savunmak için, laikliği yeniden ayağa kaldırmak için, kazanacağımız gelecek için gençlik 1 Mayıs’a! Gençlik gelecek, gelecek için 1 Mayıs’a!
Yaşasın 1 Mayıs!