GÖRÜŞ | Av. Doğan Erkan: AKP yeni anayasa yapabilir mi?
AKP’nin iktidar öncesi ve ilk iktidarı dönemi siyasal/ideolojik programının asıl kaynağını göremeyen kesimler bir tarafa – ve onlara da parmak ısırtırcasına – AKP siyasal İslam ideolojisini artık “demokrasi” sosuyla saklamıyor. “Dindar ve kindar nesli” yaratma arzusu, “şeriat” övgüsü, hilafet mitingleri, ÇEDES ve Eğitim Müfredatı, açıklıkla ifade ettikleri hedefleri/amaçları... AKP’nin kaynaktaki ideolojik formasyonunu, Türkiye sınıf mücadelesi tarihinden aldığı müktesebat ile hiç ıskalamayan biz sosyalistler için bu anlamda yeni bir durum yok.
Laiklik Meclisi üyesi Av. Doğan Erkan AKP iktidarının “yeni ve sivil anayasa” adı altında başlattığı politik süreci değerlendiren bir görüş yazısını Yurtsever için kaleme aldı.
“YENİ” ANAYASA TUZAĞI
(AKP YENİ ANAYASA YAPABİLİR Mİ?)
Pierre Pactet’e atıfla Kemal Gözler, kurucu iktidarı kabaca “Anayasayı Yapma” ve “Anayasayı Değiştirme” iktidarı olarak tanımlar.[1]
Kurucu iktidar, bir devletin anayasasını yapma ya da değiştirme iktidarı olarak tanımlanmaktadır. Bu iktidar, aslî kurucu iktidar ve tali kurucu iktidar olmak üzere ikiye ayrılır. Aslî kurucu iktidar anayasayı yapma, tali kurucu iktidarsa anayasayı yine o anayasada öngörülen usullerle değiştirme iktidarıdır.[2]
Aslî kurucu iktidar, hukuk dışı bir iktidardır. Diğer bir ifadeyle, bu iktidar, “hukuk boşluğu” (le videjuridique) ortamında belirir[3]. Önceki siyasal iktidarın reddiyesi ile güç kazanan yeni ya da ilk kez siyasal iktidarı kuran siyasal/toplumsal güç, önceki verili hukukun sınırlarını ve kurallarını tanımaz, meşruiyetini tarihten ve politikadan alır ya da öyle iddia eder. Bu nedenle iktidara geldiğinde bir hukuk boşluğu vardır, doğalında kendi tarihsel/siyasal varlığının karşılığı olacak iktidarının hukukunu a posteriori olarak kurar.
(Buraya not olarak AKP’nin bu kez “anayasa değişikliği” terimini değil “Yeni anayasa” terimini dikte ettiğini düşelim.)
Kurucu iktidarın demokratik olanları çoğunlukla bir Kurucu Meclis biçiminde oluşurlar. Bu nedenle Öykü Didem Aydın, darbelerle oluşturulan Anayasa kurucu kurullarla karıştırılmaması için “halkın kurucu meclisi” anlamına geldiğini düşündüğünü “konvansiyon” kavramını kullanmayı tercih ettiğini söyler.[4]
Kurucu iktidarın neden anayasa kurduğuna dair ünlü Anayasa Hukukçusu Jon Elster farklı cevaplar vermektedir. Elster önceleri anayasa yapımını politik toplumda kurucuların kendilerini bağlamaları olarak nitelendirirken, sonraları ise kurucuların kendilerini değil, başkalarını bağlamak için anayasa yaptıklarını ifade etmişti.[5]
Her durumda siyaset bilimi ve Anayasa Hukuku doktrini, “yeni” Anayasa yapmanın kurucu iktidar fonksiyonu olduğunda, kurucu iktidarın hukuka dışsal olarak siyasetten (ya da ideolojiden[6]) geldiğinde mutabıktırlar. Doktrindeki farklı görüşler kurucu iktidarın kaynağında, ve anayasa koyma gücünün kaynağında nelerin öncelikli olduğuna dairdir, fonksiyonun kendisinin kuruculuğuna dair değil…
AKP NEDEN “YENİ ANAYASA” İSTER?
Yazıyı bir hukuk tekniği incelemesine indirgememek için, çerçevenin içeriğine, konunun kendisine gelelim.
AKP’nin iktidar öncesi ve ilk iktidarı dönemi siyasal/ideolojik programının asıl kaynağını göremeyen kesimler bir tarafa – ve onlara da parmak ısırtırcasına – AKP siyasal İslam ideolojisini artık “demokrasi” sosuyla saklamıyor. “Dindar ve kindar nesli” yaratma arzusu, “şeriat” övgüsü[7], hilafet mitingleri, ÇEDES ve Eğitim Müfredatı, açıklıkla ifade ettikleri hedefleri/amaçları… AKP’nin kaynaktaki ideolojik formasyonunu, Türkiye sınıf mücadelesi tarihinden aldığı müktesebat ile hiç ıskalamayan biz sosyalistler için bu anlamda yeni bir durum yok. Türkiye’nin Cumhuriyet kazanımı ve yetersiz de olsa Anayasal Laiklik ilkesi ile derdi olan Tefeci-Bezirgan sınıfın güncellenmiş versiyonu AKP, sermayenin el değişimini de sağladıktan sonra kendi “kurucu” ideolojisine ve bunun yapısallaşması karşı-devrimine yönelecekti elbette.
AKP sözcülerinin “1921 Anayasası” atıfları da bu itibarla, 21 Anayasasının devrimci niteliğine değil; Kurtuluş Savaşı yönetme koşullarında henüz devrimler tamamlanmadan önceki koşullarda, şerri hükümlerine ve henüz kuvvetler birliği formuna yönelme amaçlıdır. (Anayasacılık doktrini, bu ve benzer nedenlerle anayasaları, anayasacılık hareketlerinden ve anayasacılık hareketlerinden bağımsız ele almazlar, aksi halde geriye gidişe – gericileşmeye – imkan doğar.)
Yeni olan nicelik manada iki şey var:
Birincisi: Direnç noktalarını büyük oranda pasifize ettiğini düşünen AKP-Kaçak Saray Bloğu, yeni rejimin “kurucu” anayasasını inşa edecek, böylelikle açılan tüm gedik ve defolarına rağmen ilk dört maddesi ve tamamlayan bazı maddeleriyle Cumhuriyet anayasasını dekonstrüksiyona uğratacak gücü bulduğunu düşünüyor.
İkincisi: 31 Mart 2024 Yerel Seçimler’deki yenilgisinden sonra ve bu yenilgi sebebiyle, OHAL “Tek Adam” diktatörlüğü rejiminden görüngüsel bir değişim imajı göstererek, yüzünü “muhalefete” dönüyor. Bu ikinci durum, birinci durumdaki dekonstrüksiyon ana amacına yönelen “mübah” araçsallaştırma hali. Bu da esasen yeni değil, raftan indirilmesi itibariyle görüngüsel ‘yeni’. Özgür Özel AKP Genel Merkezi’ne tıpış tıpış gitmese belki de bu kez tutmayacak olan bir kullanılmış ‘yeni’.
Başlıktaki son soruya, asıl soruya gelelim: AKP ANAYASA YAPABİLİR Mİ?
Bu sorunun diyalektik halde iki cevabı var: Şayet AKP’yi yeni kurucu iktidar olarak görüyorsanız: Evet! Ve fakat bu durumda, her kurucu iktidar gibi mevcudu, daha önceki değişikliklerde gücünün yetmediği Cumhuriyet ve Laiklik Anayasasını yıktığını kabul ediyorsunuz demektir. Bir kurucu meclise/konvansiyona dayanmadığına göre, bunun yönteminin bir de facto darbe olduğunu da…
Biz elbette güçlüce HAYIR diyoruz! AKP kurucu iktidar değildir, kurucu halk meclisi hiç değildir! Yıpranmış, köhnemiş, gerici bir yeşil sermaye kliğidir. Kendi Cumhuriyet düşmanı gerici iktidarını kurmak istemesi hevesi kırılacaktır. Salt bu hevesi, onu hukuken de siyaseten de kurucu yapmaya yetmeyecektir!
Bu nedenle, üyesi olduğum Laiklik Meclisi’nin ifade ettiği gibi AKP Yeni Anayasa yapamaz!
Yıllarını AKP iktidarını meşrulaştıran politik hatalarla/öngörüsüzlüklerle geçiren CHP üst yönetimi ise, AKP’nin bu gündemle görüşme talebini dahi reddetmelidir. Aksi halde kan kaybeden bu arızi iktidar kliğine konvansiyonel meşruiyeti varmış gibi kan tazelemeye hizmet eder. Umarız CHP’nin içinden sınıfsal ve siyasal körlüğünü aşmaya dönük bir iç direnç örgütlenir.
Asıl direnç ise halkın kendi gücüdür. Kendisini çok daha güçlü ortaya koymaya başlayan bu güç örgütlülüğe dönüştüğünde, hiçbir gerici klik kendisine “kuruculuk” atfedemeyecektir. Yurtseverler, devrimciler de bu gücü birleşik olarak örgütlemeyi başarmalıdır.
Yazıyı kaleme aldığımız gün (05.05.2024), devrimcilerin avukatı Halit Çelenk’in bedence aramızdan ayrılma yıldönümüdür. Ona atfedelim, anısına ve mücadelesine sonsuz saygıyla…
[1] Gözler, Kemal, Kurucu iktidar, s.23, Ekin Yayınevi, 2016.
[2] Gözler,a.g.y, s.38.
[3]A.g.y., s. 29.
[4] Aydın, Öykü Didem, Doç.Dr., “Biz, Halk Egemenliğin Sahibi, Halkın Kurucu Meclisi (Anayasa Konvansiyonu ve Anayasa Yapımı), s. 83, Yetkin Yayınları, 2011.
[5]Elster’denakt:Çebi, Sezgin Seymen, “Anayasalcılık ve Politik olan”, s.65, Adalet Yayınevi, 2021.
[6]Tsagorias, Nicholas, akt: Çebi, a.g.y., s.44.
[7] www.sozcu.com.tr/erdogan-dan-seriat-aciklamasi-p19576