GÖRÜŞ | İKD Genel Başkanı Umut Kuruç: Aile Bakanı Göktaş’a göre 11 aydır kayıp çocuklarını arayan aileler yalan söylüyor

6 Şubat depreminin üzerinden bir yıl geçmesine rağmen kayıp çocukların akıbeti iktidar tarafından belirlenmiş değil. Konuyla ilgili Yurtsever'e açıklamalarda bulunan Umut Kuruç " kayıp çocukların nerede olduğuna dair organ kaçakçılığı, tarikatların kaçırmış olması gibi pek çok iddia var ama asla tatmin edici bir cevap, açıklama, bilgi, rapor bugüne kadar gelmedi" ifadeleri kullandı.

GÖRÜŞ | İKD Genel Başkanı Umut Kuruç: Aile Bakanı Göktaş’a göre 11 aydır kayıp çocuklarını arayan aileler yalan söylüyor

Kahramanmaraş merkezli 6 Şubat depremlerinin ardından tam sayısı bilinmeyen yüzlerce çocuk kayıp. 11 Ocak’ta Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş kayıp çocuk olmadığını iddia etmişti. Bakanın açıklamaları üzerine Yurtsever’e konuşan İlerici Kadınlar Derneği Genel Başkanı Umut Kuruç, ‘“Üretilen yalanlara karşı doğru bilgiyi paylaşmaya devam edeceğiz” diyen Mahinur Özdemir Göktaş’a göre kendisi doğru söylüyor, 11 aydır kayıp çocuklarını arayan aileler yalan söylüyor, öyle mi? Bu da yetmezmiş gibi açıklamanın devamında yasal haklarını kullanmaktan söz eden Göktaş açıkça kayıplarını arayan aileleri ve yurttaşları da tehdit etmekten geri durmuyor” ifadelerini kullandı.

“Çocuklar için kılını kıpırdatmayan, onların tarikatların karanlığına teslim etmeyi görev bilen bir zihniyetin kadına yönelik şiddetle mücadeleden ne anladığını da senelerdir yaşayarak biliyoruz diyen İKD Başkanı, “Üzerimize çöken felaketi, karanlığı ortadan kaldırmak, insanlık onurunu ayaklar altına alan bu rezil düzenin kökünü kazımak gerekiyor. Kırk katır mı kırk satır mı değil, ölüm mü sıtma mı değil, biz insanca, onurlu bir yaşam istiyoruz” dedi.

İKD Genel Başkanı Kuruç’un yaptığı açıklama şu şekilde:

“İKD olarak 2 Mart 2023’te Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’ndan Bilgi edinme sistemi (CİMER) üzerinden 6 Şubat depremi sırasında kaybolan çocukların akıbeti hakkında Aile bilgi talep etmek üzere bir çağrı yayınladık. Ayrıca, bilgi için Bakanlığa başvuruda bulunduk. 11 aydan fazla zaman geçti ama bu talebimize cevap gelmedi. Bu çağrının ve başvurunun ayrıntılarına girmeyeceğim. İsteyenler haber bağlantısından da ulaşabilirler ayrıntılara;

Aradan 1 yıl geçti. Depremde yaşanan can kayıpları yetmezmiş gibi, bölgede insanlar bu felaketin insanlık dışı yaşam koşullarıyla baş başa bırakıldı. Aileler hala kayıp çocuklarının akıbeti ile ilgili herhangi bir bilgi alabilmiş değil. Bu sadece ailesi olan çocuklar. Bir de kimsesiz çocuklar var depremle birlikte kaybolan.

Oysa birçok gazetecinin araştırmaları çocukların en azından bazılarının tarikatlara teslim edildiğini haberleştirdi. Örneğin Bakanlık tarikatlara teslim edilen çocuklar olduğu iddialarını yalanladıktan hemen sonra 20 depremzede çocuğun İstanbul’da İHH’ye ait bir villaya yerleştirildiği ortaya çıktı. Bu da yetmedi, Menzil cemaati, Adıyaman’da kurduğu köyde 1100 depremzede çocuğun bulunduğunu açıkladı, çocuklara ‘tekbir işareti’ yaptırdığı görüntüleri paylaştı. Hiç zaman kaybetmeyen Diyanet İşleri Başkanlığı depremden 11 gün sonra, 17 Şubat’ta internet sitesinde “Depremzede çocuklar evlat edinilebilir mi?” sorusuna verdiği yanıtta “Evlat edinenle evlatlık arasındaki bu ilişki sebebiyle bir evlenme engeli doğmadığı gibi, evlatlığın kendi öz anne babasının yerine, evlat edinenlerin nesebine kaydedilmesi de caiz değildir” ifadelerine yer veriyor. Tesadüf mü?

Öte yandan kayıp çocukların nerede olduğuna dair organ kaçakçılığı, tarikatların kaçırmış olması gibi pek çok iddia var ama asla tatmin edici bir cevap, açıklama, bilgi, rapor bugüne kadar gelmedi.

Bakan koltuğunda oturan Mahinur Özdemir Göktaş geçtiğimiz günlerde adeta tehdit edercesine açıklama yaptı. Ne dedi? “Gece- gündüz demeden mesai yapan arkadaşlarımızın fedakârlıklarının hiçe sayılmasıdır ve büyük bir haksızlıktır. Tüm bunları göz önüne alarak yasal haklarımızı kullanacağımızı kamuoyunun bilgisine sunmak istiyorum”. Öncelikle, devlet kurumlarının görevini yerine getirmesi fedakârlık değildir. Hele böylesi büyük bir felakete yol açan ihmaller silsilesinin ortasında bakanlık koltuğunda oturan kişinin bu sözleri sarf etmesi nasıl bir zihniyetle karşı karşıya olduğumuzu ortaya koymaktadır.

“Üretilen yalanlara karşı doğru bilgiyi paylaşmaya devam edeceğiz” diyen Mahinur Özdemir Göktaş’a göre kendisi doğru söylüyor, 11 aydır kayıp çocuklarını arayan aileler yalan söylüyor, öyle mi? Bu da yetmezmiş gibi açıklamanın devamında yasal haklarını kullanmaktan söz eden Göktaş açıkça kayıplarını arayan aileleri ve yurttaşları da tehdit etmekten geri durmuyor. Şunu iyi okumak lazım, Göktaş bu tehdit savuran açıklamasını, en yetkili ağzın “Merkezi yönetimle yerel yönetim el ele vermezse, dayanışma halinde olmazsa o şehre herhangi bir şey gelmez. Hatay’a geldi mi? Şu anda Hatay garip kaldı” sözlerinden birkaç gün sonra yapıyor.

Siyasi iktidar en tepeden en alt kademelere kadar el birliğiyle ölüm ve karanlık arasına sıkıştırmaya çalışıyor toplumu. Bunu da en açık biçimiyle deprem felaketi yaşanan bölgede böylesine pervasızca ifade edebiliyor. Ölüm istemiyorsan tarikatların, mafya çetelerinin, rant baronlarının karanlığı diyor. Tehdit etmekten hiç mi hiç kaçınmıyor.

Bir de Göktaş bu tehditleri Ankara’daki bir otelde düzenlenen “Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Koordinasyon Kurulu Toplantısı”nda savuruyor. Çocuklar için kılını kıpırdatmayan, onların tarikatların karanlığına teslim etmeyi görev bilen bir zihniyetin kadına yönelik şiddetle mücadeleden ne anladığını da senelerdir yaşayarak biliyoruz.

Üzerimize çöken felaketi, karanlığı ortadan kaldırmak, insanlık onurunu ayaklar altına alan bu rezil düzenin kökünü kazımak gerekiyor. Kırk katır mı kırk satır mı değil, ölüm mü sıtma mı değil, biz insanca, onurlu bir yaşam istiyoruz. Çocuklarımızın her an elimizden kayıp gitmeyeceği, öldürülme korkusuyla, bir doğa olayının felaket olarak hayatımızı, evimizi, yuvamızı elimizden almayacağı bir ülke kurmalıyız.”