Hafıza-i Beşer | 18 Mayıs 1973: İbrahim Kaypakkaya işkencede katledildi
Dört ay boyunca süren sorgulaması sırasında defalarca işkenceye maruz kaldı. Mahkemeye çıkartılmasına az bir zaman kala, görgü tanıklarına göre 16 Mayıs 1973’te son bir kez sorguya götürüldü ve 18 Mayıs 1973’te yapılan işkenceler sonucunda öldürüldü. Ölüm sebebi ise kayıtlara ‘intihar’ olarak geçti. Oğlunu görmeye gelen babasına ertesi gün cansız bedeni teslim edildi.
Devrim ve Sosyalizm mücadelesinin simge isimlerinden biri olan İbrahim Kaypakkaya 51 yıl önce bugün Diyarbakır cezaevinde işkence ile öldürüldü.
İbrahim Kaypakkaya İstanbul Üniversitesi Fizik Bölümü öğrencisi iken devrimci düşünceyle tanıştı. Çapa Fikir Kulübü’nün kurucularından biri ve başkanı oldu. 6’ncı Filo’ya karşı yayınladıkları bildiri nedeniyle 1968 Kasım’ında okuldan atıldı. Sosyalist Devrim (SD), Milli Demokratik Devrim (MDD) tartışmalarında MDD tezini savunan kesimde yer aldı. Bu dönemde kurulan Türkiye İhtilalci İşçi Köylü Partisi (TİİKP) içinde mücadele ederken, Bu hareketi oportünist, revizyonist olarak ilan ederek ayrıldı. Ve kendisiyle birlikte hareket edene arkadaşlarıyla birlikte TKP/ML’yi kurdu. Siyasi faaliyetlerini sürdürdükleri Dersim’de Vartinik mezrasında kaldıkları köyde kolluk güçleri tarafından etrafları sarıldı. Kaypakkaya çatışmada vuruldu. Beş gün kadar dağda yaralı saklanan İbrahim Kaypakkaya yiyeceğinin kalmaması üzerine indiği köyde Cafer Atan isimli bir öğretmenin ihbarı sonucu yakalandı. Yaralıyken kasıtlı olarak saatlerce yürütülmesinin sonucu olarak parmakları hissizleşti kangren oldu. Hastanede reddetmesine rağmen 20 Şubat 1973’te ayak parmakları kesildi.
Dört ay boyunca süren sorgulaması sırasında defalarca işkenceye maruz kaldı. Mahkemeye çıkartılmasına az bir zaman kala, görgü tanıklarına göre 16 Mayıs 1973’te son bir kez sorguya götürüldü ve 18 Mayıs 1973’te yapılan işkenceler sonucunda öldürüldü. Ölüm sebebi ise kayıtlara ‘intihar’ olarak geçti. Oğlunu görmeye gelen babasına ertesi gün cansız bedeni teslim edildi.
Babası Ali Kaypakkaya, oğlunun cenazesini teslim almaya gittiği zaman yaşadıklarını şöyle anlatmıştı: “Oğlumun cenazesini aldım. Taşıması için bir hamal tuttum, ücreti 5 liraydı. Hamal sordu; ‘Bu nedir amca?’ ‘Oğlum’ dedim, ‘Solcu, öğrenci. İşkencede öldürüldü.’ Hamal ağladı, parayı da almadı. ‘Kalsın’ dedi.”
Yazar Nihat Behram İbrahim Kaypakkaya için “Ser verip sır vermeyen bir yiğit” kitabını yazdı.