Haziranda ölmek zor
“içerde on yıl, on beş yıl, Daha da fazla hatta geçirilmez değil, geçirilir, kararmasın yeter ki sol memenin altındaki cevahir!” diye yazar hapiste yatacak olanlara… Sağlığı bozulsa da “Dostlar ki bir kerre bile selâmlaşmadık/aynı ekmek, aynı hürriyet, aynı hasret için ölebiliriz” diyerek sürdürür mücadelesini.
Hikmet Yaman
Nâzım Hikmet…
Mevlevi şairi Nurettin Paşa’nın torunu… İlk kadın ressamlarımızdan Celile Hanım’ın yüksek mevkilerde görev yapan Hikmet Bey’in oğulları…
“Biz başka alem isteriz” cilere katılarak kendi sınıfına ihanet etmiş, 61 yıllık yaşamının 12 seneden fazlasını “beklenen günler, güzel günlerimiz ellerinizdedir, haklı günler, büyük günler, gündüzlerinde sömürülmeyen, gecelerinde aç yatılmayan,ekmek, gül ve hürriyet günleri.” diyerek selamladığı işçi sınıfının mücadelesinde mahpus damlarında geçirmiş, dışarda olduğu zamanlarda da “takip ve tarassut”a uğramış. Memleketinden uzak yıllarında “… yazılarım otuz kırk dilde basılır, Türkiye’mde Türkçemle yasak.” diyerek memleket hasretiyle yanıp tutuşmuş, şair, roman yazarı, senarist, oyunyazarı…İlle de komünist.
1917’de girdiği Heybeliada Bahriye Mektebi’ni 1919’da bitirip Hamidiye kruvazörüne stajyer güverte subayı olarak atanır. Kış gelip çattığında daha önce de zayıf bedenini yoklayan zatülcenp yakasını bırakmaz. Mayıs 1920’de, Sağlık Kurulu raporuyla, askerlikten çürüğe çıkarılır.
1921’in Ocak ayında Kuvayı Milliyeye silah ve cephane kaçıran gizli bir teşkilat aracılığıyla memleket sevdalı dört şair, Faruk Nafiz, Yusuf Ziya, Nâzım Hikmet, Vâlâ Nureddin, Sirkeci’den kalkan Yeni Dünya vapuruna binerler. İnebolu’ya varınca, Ankara’ya geçebilmek için yol parası beklerler. Ama Ankara’dan yalnız Nâzım Hikmet ve Vâlâ Nureddin’e izin çıkar.
Rusya’da büyük altüst oluşa, devrime, Sovyetler Birliği’nin kuruluşuna tanık olur. Doğu Emekçileri Komünist Üniversitesi KTUV’da ekonomi-politik öğrenimi görür. Ülkeye döner. Kısa bir süre cezaevinde kaldıktan sonra serbest bırakılır. Komünist Nazım’dır. Örgütlü mücadelenin de içindedir artık.
Genç Cumhuriyet yönünü “batıcılığa” çevirmiş, zor zamanların içinde kalmıştır. 1925’teki Takriri Sükûn yasası nedeniyle ardından tevkifatların başlaması nedeniyle parti kararıyla 1928’e kadar kalacağı Sovyetler Birliği’ne gider. Döndüğünde Resimli Ay dergisinde “Putları yıkıyoruz” başlıklı yazı dizisiyle edebiyat dünyasında subaşlarını tutan köhnemiş anlayışlara başkaldırır.
Artık düzen içinde bir ‘tehlike’dir. 1938 yılına dek birçok soruşturma geçirmiş, mahkûmiyetler almış, serbest bırakılmıştı. 1938’de Donanma Davası diye adlandırılan “askeri isyana teşvik” gibi düzmece gerekçelerle 28 yıl 4 ay hapse mahkûm olur. Sintinenin dibinde başlayan ağır işkenceli günler, zorlu mahpusluklar başlar. Komünist Nazım, İstanbul, Ankara, Çankırı ve Bursa mahpushanelerinde 12 yılı aşkın yatar.
“içerde on yıl, on beş yıl, Daha da fazla hatta geçirilmez değil, geçirilir, kararmasın yeter ki sol memenin altındaki cevahir!” diye yazar hapiste yatacak olanlara… Sağlığı bozulsa da “Dostlar ki bir kerre bile selâmlaşmadık/aynı ekmek, aynı hürriyet, aynı hasret için ölebiliriz” diyerek sürdürür mücadelesini.
İkinci Dünya Savaşı ertesinde Demokrat Parti iktidarı ve Menderes hükümetinin diktatöryası başlamıştır memlekette. Askere almaya kalkarlar. Daha öncesinde olduğu gibi, Nâzım’ın hapislik sonrası dönemde Türkiye’den “ikinci vatan ” bellediği Sovyetler Birliği’ne gidişi de partisi TKP’nin kararıyladır. Aynı Demokrat Parti hükümeti, 1951 yılında aldığı kararla Nâzım’ı vatandaşlıktan çıkartır. Vatan hainliğiyle yaftalanmak istenir, memleket şairi. Yanıtı açıktır:
“Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ.
Amerikan emperyalizminin yarı sömürgesiyiz, dedi Hikmet.
Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ.”
Bir Ankara gazetesinde çıktı bunlar, üç sütun üstüne, kapkara haykıran puntolarla,
bir Ankara gazetesinde, fotoğrafı yanında Amiral Vilyamson’un
66 santimetre karede gülüyor, ağzı kulaklarında, Amerikan amirali
Amerika, bütçemize 120 milyon lira hibe etti, 120 milyon lira.
“Amerikan emperyalizminin yarı sömürgesiyiz, dedi Hikmet
Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ.”Evet, vatan hainiyim, siz vatanperverseniz, siz yurtseverseniz, ben yurt
hainiyim, ben vatan hainiyim.
Vatan çiftliklerinizse,
kasalarınızın ve çek defterlerinizin içindekilerse vatan,
vatan, şose boylarında gebermekse açlıktan,
vatan, soğukta it gibi titremek ve sıtmadan kıvranmaksa yazın,
fabrikalarınızda al kanımızı içmekse vatan,
vatan tırnaklarıysa ağalarınızın,
vatan, mızraklı ilmühalse, vatan, polis copuysa,
ödeneklerinizse, maaşlarınızsa vatan,
vatan, Amerikan üsleri, Amerikan bombası, Amerikan donanması topuysa,
vatan, kurtulmamaksa kokmuş karanlığımızdan,
ben vatan hainiyim.
Yazın üç sütun üstüne kapkara haykıran puntolarla :
Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ.
Nâzım Hikmet’in yaşamı 3 Haziran 1963’te sona erer. Sosyalizm mücadelesi ve kızıl bayrağını yoldaşlarına devrederek…