Helalleşmeden normalleşmeye
CHP’nin yerel seçimlerde birinci parti olarak çıkması gözleri kamaştıran bir durum yarattı. Oysaki, düzen muhalefetinin amiral gemisi haline gelen CHP ekseni sağda kurmaya devam edecek. O açıdan helalleşme çizgisinin bugün normalleşme-yumuşama hattında yeniden üretileceğini ifade etmek durumundayız.
Millet İttifakı’nda cisimleşen çizginin ana bileşenlerinden biri olan helalleşme denilen olgunun bugün CHP tarafından yürütülen normalleşme siyasetinin de ana gıdalarından biri olduğu söylenebilir mi?
Eğer helalleşmeyi tek başına Kemal Kılıçdaroğlu’nun “Eski Türkiye”de yaşanan bir dizi hadiseye dair CHP Genel Başkanı olarak özür dileme çabası olarak görmeyeceksek esas anlamı üzerinde durmalıyız. Helalleşme denilen sürecin siyasal İslâm ile barışma ya da daha genel bir ifade yan yana gelme, ittifak kurma gibi başlıklara delalet ettiği açıktı.
Millet İttifakı’nın siyasal pratiği tam da böylesi bir ana ayak üzerine kurulmuştu.
2023 seçim sonuçları her ne kadar Millet İttifakı’nın sonu anlamına gelse de ruhunun düzen muhalefetinde yaşadığını bir kere daha ifade etmek yanlış olmayacaktır.
CHP’nin Genel Başkanlığı düzeyinde yaşadığı değişim CHP’nin içindeki ve çevresindeki bir dizi tartışmayı tetiklemiş olsa da, CHP’nin bugünkü normalleşme çizgisinin kökünün helalleşme çizgisinde aramak gerektiği açıktır. Tam da bu yüzden Özgür Özel’in Tayyip Erdoğan ile görüşmesi üzerinden söylenen sözler elbette bir yere kadar değer taşıyor. Diğer taraftan ise burjuva düzendeki restorasyon arayışının ve bunun siyasal tartışmalarının içinden geçiyoruz. Yaşananlar çok kısa bir ifadeyle budur.
Dolayısıyla farklı bir pencereden bakmak gerekirse, normalleşme ve yumuşama denilen başlıklarda normalleşme vurgusu AKP’ye yapılan bir çağrı ise yumuşama kısmı ise CHP’ye düşecek gibi görünüyor. AKP ise tam tersini ifade ediyor: “Biz yumuşuyoruz, CHP ise normalleşsin” deniliyor. Şimdi normal ya da yeni normal denilen kavramların nereye işaret edeceği ayrı bir tartışma olmakla birlikte, burjuva düzenin normlarının burada belirleyici olduğunu bir kenara not etmek gerekmektedir.
Yumuşama başlığının ise laiklik bağlamında verilecek tavizler olduğunu görmek için çok uzaklara bakmaya gerek bulunmuyor.
Bu tavizin Anayasa tartışmalarında verilmesi olasılıklar dahilindedir. Burjuva restorasyonunun, aslında yarı başkanlık olan bir “parlamenter demokrasi” ile bunun karşılığında Anayasa’dan laikliğin tasfiyesi ekseninde hayata geçmesini beklemek abartı sayılmamalıdır. Burjuva düzenin “yeni normali” bu şekilde tesis edilecektir.
Bununla birlikte geniş bir işsizliğin ayak seslerinin duyulduğu, yoksullaşmanın her geçen gün yükseldiği bir iktisadi kriz tablosuna karşı ne iktidar ne de muhalefet gerçek bir kurtuluş reçetesi sunabiliyor. Mehmet Şimşek çizgisi şu an iki tarafın arasını bulmuş gibi. İki taraf da aslında canı pahasına IMF reçetesine sarılmaya hazır. O açıdan bakıldığında neden zaten yumuşama ve normalleşme üst düzeyde yaşanıyor demek işten değil.
Türkiye’nin emperyalizme olan bağımlılığının köklü ve uzun yıllara yayılan bir karakteri olduğu biliniyor. Şimdi bugün NATO üyeliğinde beis görmeyenler, bağımlılık ilişkisinin elinin tersini itme konusunda kararlı bir duruşa sahip olmayanların dış politikadaki söylem farklılıkları üzerinden anti-emperyalizm çıkmayacağı açık olsa gerektir.
Laiklik de benzer şekildedir. Helalleşmenin siyasal İslâmcılık ile barışma anlamına geldiğini ifade etmiştik. Siyasal alanda törpülenmiş uçları ile yan yana gelinen İslâmcı hareketler aynı zamanda emperyalizm tarafından Türkiye’ye biçilen rol olan ılımlı İslâm’ın garantisi olacaktır. İşte tam da bu yüzden laikliğin sulandırılmasına, gündemden düşmesine, bir kenar süsü olarak görülmesine ve Anayasa’daki anlam ve önemini yitirmesine ihtiyaç olduğu düşünülmektedir. Bu açıdan ülkemizde laiklik üzerinden yürütülen tartışmalara Anayasa bağlamında da yaklaşmak gerekecektir.
CHP’nin yerel seçimlerde birinci parti olarak çıkması gözleri kamaştıran bir durum yarattı. Oysaki, düzen muhalefetinin amiral gemisi haline gelen CHP ekseni sağda kurmaya devam edecek. O açıdan helalleşme çizgisinin bugün normalleşme-yumuşama hattında yeniden üretileceğini ifade etmek durumundayız.
CHP’nin sol alanı kapatacağına dair ortaya atılan fanteziler ise çoktan boşa düşmüştür. O açıdan bugün devrimci, komünist siyasetin temel görevi sol alanı kaplamak, örgütlenmek ve emekçilerin kurtuluş umudunu yeniden yeşertmektir.
Unutmak yok, affetmek yok, helalleşmek yok demiştik.
Devam edelim… Devrimci siyaset açısından normalleşmek de, yumuşamak da yok. Kapitalist sistemin normlarını “normal” saymayacağız, düzen siyasetine karşı yumuşamayacağız.