İKD polis engeline rağmen eylemini gerçekleştirdi : Çocuklar büyüyecek, kadınlar yaşayacak, bu düzen değişecek!

Bu düzen çürümüştür. Şimdi bu çürümüş düzeni yeni anayasa ile tescillemek istiyorlar. Medeni kanunu tartışmaya açıyorlar. Kadını aile içine hapsederek aile kutsaması yapıyorlar. Kadınları geleneksel rollerine, cinsiyetçi işbölümüne mahkûm etmek istiyorlar.  Bu nedenle diyoruz ki kadınların ve çocukların yaşamını karartan bu gerici istibdat rejimidir, bu sömürü düzeninin kendisidir, DEĞİŞTİRECEĞİZ.

İKD polis engeline rağmen eylemini gerçekleştirdi :  Çocuklar büyüyecek, kadınlar yaşayacak, bu düzen değişecek!

İlerici Kadınlar Derneği (İKD) Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü dolayısıyla, Kadıköy’de yürüyüş gerçekleştirdi. Soğuk havaya rağmen İKD’lilerin yanısıra, üç ayı aşkındır direnen Polonez işçileri ve yurttaşlarda eyleme destek vermek için katılım gösterdiler.

Süreyya operası önünde toplanan kitlenin önü polis barikatıyla kesildi. Kadın katillerinin, çocuk istismarcılarının elini kolunu sallayarak sokakta rahatça dolaştığı ifade eden kadınlar, polisin engellemelerini protesto etti. Polis barikatının önünde yapılan konuşmalarda kadın ve çocuk cinayetlerinin nedeni gerici istibdat rejimidir ifadelerine yer verildi.

Kitle tüm engellemelere rağmen bir süre yürüdü. Yürüyüş sırasında “Çocuklar büyüsün, kadınlar yaşasın, bu düzen yıkılsın, Fetvanız Batsın Kadınlar yaşasın, Karanlığa teslim olmayacağız, Tarikat, cemaat, hepsi dağıtılsın, Kadın cinayetleri politiktir, Laiklikten vazgeçmiyoruz, Laik Türkiye, aydınlık Türkiye, Koruma, aklama katilleri yargıla, Şeriata faşizme karanlığa geçit yok” sloganları atıldı.

Eylemde, Polonez işçisi kadınlar,  TKH Genel Başkanı Aysel Tekerek, Gazeteci Sinem Nazlı Demir ve tiyatro sanatçısı Damla Özen birer konuşma yaparken, basın metnini ise İKD Genel Sekreteri Nuray Yenil okudu.

129 gündür direnişte olduklarını belirten Polonez işçileri hakkımızı istiyoruz diyerek, direniş boyunca işçilerin karşı karşıya kaldığı baskı ve şiddeti anlattı, kadınların önüne barikat kuran polislere tepki gösterdi.  Şiddetin sadece dışarıda değil, aile içinde de olduğunu ifade eden Polonez işçileri bu düzeni değiştirmek için kadınların en önde olması gerektiğini belirterek mücadele çağrısı yaptı.

Eylemde söz alan Gazeteci Sinem Nazlı Demir verilerle artan çocuk istismarı ve çocuk cinayetlerine işaret etti. Demir konuşmasını ‘’ Türkiye’de çocuklar öldürülüyor ve her yıl yaklaşık 7 bin çocuk cinsel istismara maruz kalıyorsa, kol kırılmayacak, yen de içinde kalmayacak. Ölüm oranını açıklayan kurumlara sesleniyorum, çözümü sağlamak zorundasınız. Çocuklarımızın güvende olduğu bir dünya hayal değil. Ve bu ülkenin tüm yurttaşlarına sesleniyorum. Sıradan olan, alıştığınız şeydir. Çocuk istismarlarına ve cinayetlerine alışmayın.’’ Çağrısıyla bitirdi.

Tiyatro Sanatçısı Damla Özen konuşmasında ‘Sözlerimi “İstanbul Sözleşmesi yaşatır” diye bitirecektim Ama bu bir başlangıç. Bize bir onur sözleşmesi gerekir, bir tek o kaldı elimizde, bizi bu yağmurda, çamurda evimizden çıkaran. Kadından, çocuktan, ormanlarımızdan elinizi çekin artık’ ifadelerine yer verdi.

TKH Genel Başkanı Aysel Tekerek yaptığı konuşmada, ‘’bu ülkenin gerçek sahipleri bize barikat kuranlar değil, burada bulunan kadınlar ve emekçilerdir 22 yıldır gözümüzün içine baka baka dalga geçiyorlar, 22 yıldır maden işçileri ölüyorsa “fıtratında var”, kadınlar ölüyorsa “yaşam tarzı”, yoksulluk açlık varsa da bu da “abartı” diyorlar. Yeter artık ölüyoruz, yanıyoruz, açlıktan yaşayamıyoruz, çocuklarımız büyüyemiyor, bunun ötesi var mı?’’ dedi.

Konuşmalardan sonra İKD adına Nuray Yenil basın açıklamasını okudu. Açıklamada kadın ve çocuk cinayetlerinin baş sorumlusunun AKP iktidarı ve bu iktidar eliyle kurulan istibdat rejiminin olduğu ifade edildi.

Eylemde okunan basın açıklaması şöyle;

Bugün 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü dolayısıyla Kadıköy’deyiz.  Kadın cinayetlerine, kadına yönelik şiddete dur demek için buradayız. Kadınlar evde, sokakta, çalıştıkları işyerlerinde fiziksel, cinsel, ekonomik, psikolojik şiddete maruz kalıyor.  Neredeyse her gün bir kadın cinayeti haberine uyanıyoruz. İçişleri Bakanının açıklamasına göre 2024 yılının ilk on ayında 276 kadın öldürüldü. Yine bakanın açıklamasına göre 2023 yılında 309, 2022 yılında ise 284 kadın katledildi. Bununla birlikte son yıllarda şüpheli kadın ölümlerinde büyük bir artış var.

2010- 2024 yılları arasında 4255 kadın öldürüldü. AKP’nin iktidara geldiği 2002 yılında bu yana en az 7 bin kadın cinayeti haberi basına yansıdı. Ortada adeta bir kadın katliamı var. Kadın cinayetlerinde vahşetin boyutları ise İkbal Uzuner ve Ayşenur Halil’in katledildiği ve hafızalarımıza sur cinayeti olarak kazınan vakada da bir kez daha ortaya çıktı.

Peki neden? Kadınlar tarih boyunca ikincil görülmüştür. Ancak sömürü derinleştikçe, yoksulluk ve eşitsizlik arttıkça,  gericilik pompalandıkça, her türlü baskı ve hukuksuzluğu meşru gören politikalar egemen hale geldikçe kadın düşmanlığı had safhaya varmıştır, kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetleri artmıştır.

Bugün tam da böyle bir rejim ile karşı karşıyayız. Ülkemizde AKP eliyle kurulan bu rejim adlı adınca gerici bir istibdat rejimidir. 22 yıllık AKP iktidarında sermayenin, patronların çıkarları başa yazıldı, emekçilerin payına düşen ise sefalet ücretleri, yoksulluk,  işsizlik, esnek ve güvencesiz çalışma… Gençlerin payına düşen geleceksizlik,  kadınların ve çocukların payına düşen şiddet oldu.

22 yıllık AKP iktidarında uyuşturucu baronları, suç örgütleri, çeteler ortalıkta cirit atar hale geldi. Suç örgütlerinin, mafyanın ve çetelerin her türlü şiddeti televizyon kanallarında dizilerle estetize edildi, meşrulaştırıldı. Bu suç örgütlerinin kimi elebaşlarının, iktidar mensupları ile boy boy fotoğrafları yayınlandı.

22 yıllık AKP iktidarında cumhuriyetin bütün kazanımları tasfiye edildi. Laiklik ayaklar altına alındı. Kadınları toplumsal yaşamdan izole etmeye çalışan, kadınların esaretini şiar edinmiş tarikat ve cemaatler iktidar ortağı haline getirildi. Kadınları hedef haline getiren vaazlarıyla ün salmış yobazlar baş tacı edildi. Kadınları ikincil gören fetvaların sahibi Diyanet AKP iktidarının ideolojik işler başkanlığına dönüştü. Taliban’ın inancıyla alakalı ters bir yanımız yok denerek kadınların nasıl giyineceğine, kaç çocuk doğuracağına, sokakta nasıl gezeceğine, kahkahasına, hangi saatte nerde olacağına, çalışıp çalışmayacağına, eğitimine, yani kısacası kadınların hayatına ipotek koymaya çalışan gerici bir iktidar kuruldu.

İstanbul Sözleşmesi tarikat ve cemaatlerin isteği ve iktidarın gerici politikaları ile bir gecede rafa kaldırıldı. Aile içi şiddetin önlenmesini düzenleyen 6284 sayılı kanun kadük hale getirildi. Şiddete uğrayan kadınlar için öngörülen önleyici ve koruyucu tedbirler alınmadığı gibi, kadın katilleri tahrik ve iyi hal indirimleri ile ödüllendiriliyor. Cezasızlık, şiddeti adeta meşrulaştırıyor.  İktidar ise öldürülen kadınları suçlamaya devam ediyor. İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya geçtiğimiz günlerde Mecliste yaptığı açıklamalarda 32 kadının koruma kararı olduğu halde öldürüldüğünü söylemiş ancak burada öldürülen kadınların katillere kapıyı açtıkları için hatalı olduğunu ifade edebilmiştir. Bakana soruyoruz ne tür bir koruyucu tedbir alıyorsunuz ki saldırgan kapıya dayanabiliyor? Siz aklımızla alay mı ediyorsunuz?

Tıpkı beş çocuğu ölen annenin yaşam tarzını gündeme getiren AKP grup başkan vekili Özlem Zengin gibi. İzmir’de çıkan yangında hayatını kaybeden 5 çocuğun ardından yoksulluğun üzerini örtmek isteyen Zengin yine kısa yoldan bir kadını suçlamayı tercih etmiştir.

Evet, bu kokuşmuş düzende sadece kadınlar öldürülmüyor. Bugün ülkemizde çocuk cinayetleri, çocuk istismarı ve şiddeti de artıyor. İzmir Selçuk’ta çıkan yangında yaşları 1 ila 5 arasında değişen beş kardeş hayatını kaybetti. Özlem Zengin anneyi suçlayan açıklamasında aileye para yardımı yapıldığını ve 18 kez ziyaret edildiğini açıkladı. İşte AKP iktidarının zihniyeti tam da budur. Zengin dostu Özlem Zengine soruyoruz 18 kez ziyaret ettiğiniz bu hanede çocukların sağlıksız bir barakada yaşadığını göremediniz mi? Ailenin sağlıklı barınma hakkı olduğu, devletin bu konuda sorumluluğu olduğu aklınıza geldi mi hiç? Çocukların bakımı için devletin ücretsiz kreşler açması gerektiği aklınıza geldi mi?  Madde bağımlısı olmakla suçladığınız anneye çocuklarını gönül rahatlığıyla bırakabileceği kreş imkânı sağladıktan sonra güvenceli çalışabileceği iş olanağı sundunuz mu? Özlem Zengine arka tarafta değil burada bütün kamuoyu önünde açık açık soruyoruz, TÜİK verilerine göre yoksulluk içinde yaşayan 7 milyondan fazla çocuğun refahı için mi çalışıyorsunuz, yoksa ülke kaynaklarını haraç mezat dağıttığınız yerli ve yabancı sermaye için mi? Yoksulluğu yönetmenin bir aracı olarak sadaka gibi dağıttığınız yardımlarla övünmeyi bırakın. Bu ülkenin çocuklarına, kadınlarına, emekçilerine sadece yoksulluk ve sadakayı reva gördüğünüz açık.

Bu düzende çocuklarımız yoksullukla boğuşuyor. Bu düzende çocuklarımız devlet yurt imkânı sağlamadığı için tarikat ve cemaat yurtlarına mahkûm ediliyor. Bu yurtlarda yanarak can veriyor, şiddete uğruyor, öldürülüyor, intihar ediyor. Aladağ’da, Konya’da, Ümraniye’de, Dikili’de kısacası memleketin dört bir yanında tarikat yurtlarında yaşananlar münferit değil, bir siyasi anlayışın ürünüdür. Daha geçtiğimiz günlerde Ankara’nın göbeğinde bir tarikat yurdunda dayak ve işkence görüntüleri basına yansıdı.

Bu düzende çocuklarımız uyuşturucu ticaretinin merkezi haline getirilen ülkemizde uyuşturucu bataklığına sürükleniyor, tacize, tecavüze uğruyor, 13 yaşında AİDS’ten ölüyor. Yağma ve rant düzeniyle sermayenin insafına terkedilen sağlık sisteminde yeni doğan ünitelerinde can veriyor. Yeni doğan çetesi diyerek gerçek sorumluların yargılanmasının önüne geçiliyor. Yine sermayeye ucuz işgücü sağlamayı amaç edinmiş MESEM projeleriyle okulda olması gereken çocuklar tezgâh başında can veriyor.

Bu düzende çocuklarımız kendi iç hukukunu icra eden aşiretlerin, cemaatlerin elinde can veriyor. 8 yaşında öldürülen Narin’in katili aşiret-cemaat iç hukukuyla korunuyor.

Bu düzende çocuklarımız istismar ediliyor, 12, 13 yaşında doğum yapan kız çocukları haberleri eksik olmuyor.

Kısacası bu düzen çürümüştür. Şimdi bu çürümüş düzeni yeni anayasa ile tescillemek istiyorlar. Medeni kanunu tartışmaya açıyorlar. Kadını aile içine hapsederek aile kutsaması yapıyorlar. Kadınları geleneksel rollerine, cinsiyetçi işbölümüne mahkûm etmek istiyorlar.  Bu nedenle diyoruz ki kadınların ve çocukların yaşamını karartan bu gerici istibdat rejimidir, bu sömürü düzeninin kendisidir, DEĞİŞTİRECEĞİZ.

Haklarımız için örgütlü mücadeleyi büyüteceğiz. Çocuklarımızın geleceğine sahip çıkacağız. İstanbul Sözleşmesi’ni yeniden kazanacağız. 6284’ü uygulatacağız. Medeni Kanun’a sahip çıkacağız. AKP’nin yeni anayasasına hayır diyeceğiz. Laiklikten vazgeçmeyeceğiz. Tarikat ve cemaatlerin iktidarına teslim olmayacağız. Sermayenin ucuz iş gücü olmayacağız, sömürüye, şiddete, gericiliğe boyun eğmeyeceğiz. Eşit, özgür, laik, bağımsız yeni bir cumhuriyeti örgütlü mücadelemizle kuracağız. ‘’

Açıklamanın okunmasının ardından eylem sona erdi.