KADINLARIN SESİ | Kapitalizm koşullarında kadının kurtuluşu mümkün müdür? Bütün kadınlar kardeş midir?

"Yüzbinlerce kafanın kökten değiştirilmesi! Kafaların kökten değiştirilmesi yalnızca kadınların oy hakkı lehine değildir; aksine, tüm sosyalist kavrayışın lehinedir. Kadınların oy hakkı mücadelesine de Komünist Manifesto’nun şu cümlesinin ışığında bakmaktayız: ‘Proleter mücadelelerinin asıl sonucu, dolaysız başarı değil, işçilerin sürekli olarak genişleyen birleşmesidir.’"

KADINLARIN SESİ | Kapitalizm koşullarında kadının kurtuluşu mümkün müdür? Bütün kadınlar kardeş midir?

Bu sorulara sosyalist kadın hareketinin tarihteki öncülerinden Clara Zetkin ve Aleksandra Kollontay’ın sözlerinde cevap buluyoruz.

Aleksandra Kollontay

“Kadın sorunu, burjuva kadınları için aşağı yukarı 19. yüzyıl ortalarında – işçi kadınların işgücüne katılmasından epey sonra önem kazanmaya başlamıştır. Orta sınıflar, kapitalizmin devasa başarılarının darbeleri sonucu, ihtiyaç dalgalarıyla karşı karşıya kalmıştır. Ekonomik değişimler, orta ve küçük burjuvazinin maddi durumunu istikrarsızlaştırmış ve burjuva kadınları, yoksulluğu kabullenmek veya çalışma haklarını kazanmak gibi bir ikilemin tehdidiyle karşı karşıya kalmıştı. Bu toplumsal kesimlerin eşleri ve kızları üniversitelerin, sanat okullarının, yayınevlerinin, ofislerin kapılarını çalmaya, kabul edilebilecekleri mesleklere akın etmeye başladılar. Burjuva kadının bilimin ve kültürün yüksek faydalarına erişme isteği bir anda ortaya çıkan hazır bir ihtiyaçtan değil, yine “günlük ekmek” sorunundan kaynaklanmaktaydı.

Burjuvazinin kadınları, en başından itibaren erkeklerin sert direnciyle karşılaştılar. “Küçük rahat işleri”ne bağlı meslek sahibi erkeklerle günlük geçim derdi konusunda acemi olan kadınlar arasında çetin bir mücadele başladı. Bu kavga “feminizm”in yolunu açtı – burjuva kadınlar bir araya gelerek ortak düşmanlarıyla, erkeklerle boy ölçüşmeye giriştiler. Bu kadınlar, çalışma alanına girmeleriyle birlikte, kendilerini gururla “kadın hareketinin öncüleri” addettiler. Ekonomik bağımsızlığı, diğer alanlarda olduğu gibi, önceki kız kardeşlerinin adımlarını izleyerek ve onların nasırlı elleriyle elde ettiklerinin semeresini toplayarak kazandıklarını unuttular.

Daha burjuva kadın hareketi doğmadan önce, bütün ülkelerde yüzbinlerce işçi kadın fabrikalara ve atölyelere akın edip, birbiri ardına sanayi kollarını ele geçirmişken, feministlerin kadının çalışması konusunda öncülüğü üstlendiğini söylemek mümkün müdür? Burjuva kadınlar, feministlerin çok gurur duyduğu, toplumdaki bağımsız konumlarını, ancak işçi kadınların emeğinin dünya piyasasında kabul görmesi sayesinde sağlamışlardır…

Proleter kadınların maddi koşullarını iyileştirmek için yürüttüğü mücadelenin tarihinde, genel feminist hareketin anlamlı bir katkı sunduğu tek bir örnek bulmak zordur. Proleter kadınların yaşam standartlarını iyileştirmek adına elde ettikleri bütün kazanımlar işçi sınıfının ve özellikle de kendilerinin çabası ile gerçekleşmiştir. Proleter kadınların daha iyi çalışma koşulları ve daha saygın bir yaşam için verdikleri mücadelenin tarihi, proletaryanın özgürlük mücadelesinin tarihidir.”

(Kollontai, Alexandra, The Social Basis of the Woman Question (t. Kadın Sorununun Toplumsal Temelleri), 1909, Abstract from Selected Writings of Alexandra Kollontai, Allison & Busby, 1977 (Özet, Aleksandra Kollontay Seçilmiş Eserleri, Allison & Busby, 1977)

Clara Zetkin

“Kadının tam kurtuluşu, son ve belirleyici tahlilde, işçi sorunu ile en yakın bağları olan ve ancak ona bağlı bir şekilde nihai çözüme ulaşacak olan ekonomik bir sorundur. Kadının davasıyla işçinin davası ayrılmaz şekilde birbirine bağlıdır ve son çözümlerini ancak sosyalist toplumda, emeğin kapitalistlerden kurtuluşu üzerinde yükselen toplumda bulur.

Bu yüzden kadının, tam kurtuluşu için ancak sosyalist partiden beklentisi olabilir. ‘Kadın hakları savunucuları’nın hareketi tek tek noktalarda belli avantajlar sağlayabilir, ama hiçbir zaman kadın sorununu çözemez.

“Burjuva kadın hareketinin talepleri, bütün kadınları tüm yasal haklarına ve tam insanlığa kavuşturmaktan acizdir. Şurası muhakkak ki, bu taleplerin kabul ettirilmesi, hiç de küçümsenmeyecek şu temel öneme sahiptir: Burjuva toplumu ve onun devleti, kadın cinsiyetinin daha değersiz olduğuna ilişkin eski önyargıyı resmen ortadan kaldıracak ve kadına eşit hak tanımakla onun toplumsal bakımdan aynı değere sahip olduğunu kabul edecektir. Ne var ki, pratikte kadın hakları savunucularının taleplerinin gerçekleştirilmesi esasta, kapitalist düzenin, mülk sahibi sınıfların kadınları ve kızları yararına reformdan geçirilmesi, yaratıcı halkın kadınları olan proleter kadınların muazzam çoğunluğunun, tıpkı önceden olduğu gibi özgür olmayanlar ve sömürülenler olarak insanlıklarının, hak ve çıkarlarının dumura uğratılmaya ve hiçe sayılmaya terkedilmesi demektir.”

“Bayraklarına insan cinsinin kurtuluşunu yazanlar, insan cinsinin yarısını iktisadi bağımlılık yoluyla köleliğe mahkûm edemezler.

Yüzbinlerce kafanın kökten değiştirilmesi! Kafaların kökten değiştirilmesi yalnızca kadınların oy hakkı lehine değildir; aksine, tüm sosyalist kavrayışın lehinedir. Kadınların oy hakkı mücadelesine de Komünist Manifesto’nun şu cümlesinin ışığında bakmaktayız: ‘Proleter mücadelelerinin asıl sonucu, dolaysız başarı değil, işçilerin sürekli olarak genişleyen birleşmesidir.’

Çünkü bizler, kadınlara oy hakkı mücadelesini yalnızca cinsiyetler arasındaki bir mücadele olarak değil; aksine, sömürücüler ile sömürülenler arasındaki sınıf mücadelesi olarak yürütüyoruz. Bizler, burjuva kadınlarla birlikte, sınıf ayrımı gözetmeksizin erkeğin egemen konumuna karşı mücadele yürütmüyoruz, tersine bizler, cinsiyet ayrımı gözetmeksizin tüm sömürülenler ve haklardan mahrum olanlarla birlikte, cinsiyet ayrımı gözetmeksizin tüm sömürenlere ve egemenlere karşı mücadele yürütüyoruz.”