KESK'ten asgari ücret tepkisi: Sefalet artışını kabul etmiyoruz
KESK Eş Başkanı Ahmet Karagöz, önümüzdeki yıl için belirlenen yüzde 30'luk asgari ücret zammını kabul etmediklerini belirterek "Ya hep birlikte kaybetmeye devam edeceğiz ya da birleşe birleşe kazanacağız" dedi.
KESK Eş Başkanı Ahmet Karagöz, KESK Genel Merkezi’nde Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nun 2025 yılı için belirlediği 22 bin 104 TL’lik asgari ücrete ilişkin basın toplantısı düzenledi.
TÜİK’in yüzde 47’lik enflasyon verisine rağmen Asgari Ücret Tespit Komisyonu’ndan çıkan yüzde 30’luk zam kararını eleştiren Karagöz, şunları söyledi:
“Emek karşıtı şer ittifakı, iktidar-IMF-işveren konfederasyonları ittifakı 2025 yılı asgari ücretini açıkladı. Asgari ücreti çocuklarına ‘harçlık’ diye verenler, çocuklarına harçlık veremeyecek hale getirdikleri milyonların 2025 yılında alacağı asgari ücretin 22 bin 104 TL olmasına karar verdi. Böylece iktidar, önümüzdeki günlerde 16 milyon emeklinin, 5 milyon kamu emekçisinin maaşlarında yapılacak artışa ilişkin tutumunun sinyalini de vermiş oldu. Geçtiğimiz yıllarda devasa artışlar yaptığı kendi bütçesinin üzerine bu yıl yüzde 40 artış daha koyan, her 1 dakikada 2 asgari ücret harcayan saray, asgari ücretin yüzde 30 artırılmasına ‘hayırlı olsun’ tweti ile memnuniyetini gösterdi.
Böylece en tepeden en aşağıya mevcut iktidar kime hizmet ettiğini, kimin çıkarlarını koruduğunu, kimleri yok saydığını bir kez daha ispatlamıştır. Tüm kamuoyunun da bildiği üzere ülkeyi 22 yıldır yönetenler her ağızlarını açtıklarında ‘işçiyi, memuru, asgari ücretliyi enflasyona ezdirmedik’ nutukları atmaktadır. Ancak her şey apaçık ortadadır. Yıllardır TÜİK vasıtası ile Ali Cengiz oyunları oynanmakta, çarşıda, pazarda, mutfakta yaşadığımız gerçek enflasyonun yarısına bile denk gelmeyen suni rakamlar önümüze resmi enflasyon olarak konulmaktadır. Öncesi bir yana, sadece son 5 yılda TÜİK vasıtası ile açıklanan enflasyon ile yaşadığımız gerçek enflasyon arasındaki fark ücretlerimizin nasıl buharlaştırıldığını, işçisi, kamu emekçisi, emeklisi, asgari ücretlisi ile hepimizin gerçek enflasyonla nasıl ezim ezim ezildiğini ispatlamaktadır.
Yıl 2020: iktidarın ücretlerimizi, maaşlarımızı baskılama aracına dönüşen TÜİK’e göre enflasyon yüzde 14,6 olarak açıklandı. Ama bağımsız iktisatçılardan oluşan Enflasyon Araştırma Grubu’na yani ENAG’a göre 2020 yılı enflasyonu yüzde 36,72 . Yıl 2021: TÜİK enflasyonu yüzde 36,08 ama ENAG’a göre enflasyon yüzde 82,81. Yıl 2022: TÜİK enflasyonu yüzde 64,27 ama ENAG’a göre enflasyon yüzde 137,5. Yıl 2023: TÜİK enflasyonu yüzde 64,77 ama ENAG’a göre enflasyon yüzde 127,21. Yıl 2024: Kasım ayı itibarıyla TÜİK enflasyonu yüzde 47,9 ama ENAG’a göre enflasyon yüzde 86,76.”
“ÜCRET ARTIŞLARININ ENFLASYONU KÖRÜKLEDİĞİ İDDİASI KOSKOCA BİR YALANDAN İBARETTİR”
Asgari ücrete yapılacak zammın enflasyonu yükselteceğine dair görüşlere karşı çıkan Karagöz, şöyle devam etti:
“22 yıllık iktidar seçim öncesi dönemler dışında ücret artışlarını TÜİK’in sahte enflasyon oranları ile sınırlamıştır. Seçim öncesi dönemlerde ise bunların üzerine eklediği üç- beş puanı ‘refah payı’ diye yutturmak istemiştir. Patronlar ise asgari ücretin sadece bir tık üzerinde ücret verdikleri çalışanlarına ‘siz asgari ücretin üzerinde bir ücret alıyorsunuz’ diyerek ücret artışlarını asgari ücret artış oranının altında belirlemeye devam etmiştir. Yıllar boyunca izlenen bu emek karşıtı politika sonucunda, dünya genelinde tamamen vasıfsız çalışanlara işe başlangıç aşamasında ödenen, dolayısıyla istisnai bir ücret olan asgari ücret Türkiye’de adım adım ortalama ücrete dönüştürülmüştür. Bugün Avrupa Birliği ülkelerinde çalışanların sadece yüzde 4’ü asgari ücrete yakın ücretlerle çalışırken, OECD ülkelerinde ise bu oran yüzde 5 civarındadır. Türkiye’de ise her iki çalışandan biri asgari ücretlidir. Her üç çalışandan ikisinin aldığı ücret, asgari ücretin sadece yüzde 20 fazlasını, bugünkü rakamla 20 bin 400 TL’yi geçmemektedir. Tüm bunlara rağmen siyasi iktidar son bir yıldır gelmiş geçmiş en büyük yalanlarından birine sarılmış, hemen her gün çalışanların ücretlerindeki artışın enflasyonu körüklediğini iddia etmiştir. Tekrar altını çiziyoruz. Ücret artışlarının enflasyonu körüklediği iddiası koskoca bir yalandan ibarettir.
“ÜCRETLER ARTAN ENFLASYONA YETİŞMEYE ÇALIŞMAKTADIR”
Nitekim bu iktidarın akıl hocası IMF bile çalışanların ücretlerinin enflasyona etkisinin yüzde 5 ile sınırlı olduğunu açıklamıştır. IMF yazarlarının geçtiğimiz yıl yayımlanan raporunda enflasyonu asıl körükleyen şeyin holdinglerin, şirketlerin, işverenlerin yüksek kar oranları olduğuna dikkat çekilmiştir. Kısacası gözünü daha fazla kar hırsı bürüyen sermaye çevreleri ürünlerini, hizmetleri enflasyonun çok üzerinde fiyatlandırarak enflasyonu tırmandırmaya devam etmektedir. Dolayısıyla Türkiye’de enflasyon ücretler arttığı için artmamaktadır. Tam tersine ücretler artan enflasyona yetişmeye çalışmaktadır. Ancak TÜİK’in çarpık rakamlarına göre artırılan ücretler, maaşlar her seferinde yaşanan gerçek enflasyonun altında kalmaya devam etmektedir. Sermayenin, patronların, paradan para kazanan finans çevrelerinin, faizcilerin, bankaların aşırı karını denetlemek, sınırlamak bir yana bu çevrelere teşvikler yağdıran siyasi iktidar çalışanlara yüzde 30’luk sefalet artışını reva görmüştür.”
“DÖRT KİŞİLİK BİR AİLENİN AÇLIK SINIRI 29 BİN 200 TL”
Karagöz, KESK’e üye sendikalardan biri olan BES Araştırma Birimi’nin verilerini paylaşarak şunları söyledi:
“Söyleyeceğimiz çok sözümüz var. Boğazımız düğüm düğüm.. TÜİK’in sanal verilerine göre bile enflasyon yüzde 47’dir. ENAG verilerine göre ise enflasyon yüzde 86,76’ya ulaşmıştır. 2025 yeniden değerleme oranı yani 6 gün sonra vergi ve harçlarda yüzde 44 artış yapılacaktır. Üye sendikamız BES Araştırma Birimi rakamlarına göre kasım ayı itibarıyla 4 kişilik bir ailenin açlık sınırı 29 bin 200 TL, yoksulluk sınırı 78 bin 617 TL, tek bir çalışanın yaşam maliyeti ise 39 bin 341 TL’ye ulaşmıştır. Buna göre dört kişilik bir alenin tüm fertleri asgari ücretle çalışsa dahi haneye giren tutar yoksulluk sınırının 10 bin TL altında kalmaktadır. Aralık ayında kiralar TÜİK’in 12 aylık ortalama enflasyonuna göre yüzde 60,45 arttırılmıştır. Buna göre örneğin geçtiğimiz ay bir asgari ücretli eline geçen ücretini 8 bin 500 TL’sini, yani yarısını kiraya ayırıyorsa bu ay 13 bin 638 TL’sini yani yüzde 80’nini kiraya ayırmak zorunda kalacaktır. Ocak’tan itibaren ise ücretinin yüzde 62’sini sadece kiraya ayırıp geriye kalan 8 bin 465 TL ile yaşam savaşı vermek zorunda kalacaktır. Öte yandan 2024 yılının ilk altı aylık TÜİK enflasyonu yüzde 24,73 olarak açıklanmıştır. 17 bin 2 TL olan asgari ücrette temmuzda 6 aylık enflasyon oranında artış yapılmış olsaydı 4.205 TL artışla 21 bin 207 TL olacaktı.
İktidarın yılı sonu hedefi olan yüzde 45 enflasyon hedefi tutsa dahi 2024 ikinci altı aylık enflasyonu en az yüzde 16 olacaktır. Asgari Ücret bu sanal TÜİK oranına göre arttırılsaydı 3 bin 393TL artışla bugün zaten 24 bin 600 TL olacaktı.”
“TÜRKİYE TÜM ÇALIŞANLAR İÇİN BİR ASGARİ ÜCRETLİLER ÜLKESİNE ÇEVRİLMİŞ”
Asgari ücretin Türkiye’de ortalama ücret olmaktan çıkıp temel ücret haline geldiğine dikkat çeken Karagöz, şunları söyledi:
“Dolayısıyla dün 22 bin 104 TL olarak açıklanan asgari ücret; çarşıda, pazarda, mutfakta yaşadığımız gerçek enflasyonun en az yarısını yutan TÜİK enflasyonuna göre artışın bile 2 bin 496 TL, yani yüzde 15 altında kalmıştır. Tekrar altını çiziyoruz. Bugün Türkiye tüm çalışanlar için bir asgari ücretliler ülkesine çevrilmiş, asgari ücret geldiğimiz noktada bırakalım ortalama ücreti temel ücrete dönüştürülmüştür. Asgari ücret artış oranı tüm ücret, maaş artışlarında temel bir kriter haline getirilmiştir. Dolayısıyla ister kamu işçisi olsun ister kamu emekçisi ister emekli olsun ister özel sektör çalışanı hiçbir kişinin ‘asgari ücret artışı beni ilgilendirmiyor. Ben asgari ücretli değilim’ deme lüksü yoktur. Asgari ücreti bile sahte enflasyon oranlarının altında arttıranların niyeti gayet açıktır. Hedef tüm çalışanları sefalete, 19. yüzyıl kölelik koşullarına mahkum etmektir.”
“YA HEP BİRLİKTE KAYBETMEYE DEVAM EDECEĞİZ YA DA BİRLEŞE BİRLEŞE KAZANACAĞIZ”
Birleşerek mücadele çağrısı yapan Karagöz, “Tek çözüm; zam fırtınasının hız kesmeden sürdüğü, emeğe kölelik dayatıldığı koşullarda tüm emekçilerin, işçilerin insanca yaşamasına yetecek bir ücret, emekten çalınanları geri alma mücadelesinde birleşmekten geçmektedir. Önümüzde çok çetin bir süreç var. Ya hep birlikte kaybetmeye devam edeceğiz ya da birleşe birleşe kazanacağız. Bunun için biz KESK olarak asgari ücretlisinden emeklisine, işçisinden kamu emekçisine hepimiz için insanca yaşamaya yetecek bir ücret başta olmak üzere emeğin hakları için mücadelemizi kararlılıkla sürdürmeye devam edeceğiz.” dedi.