Kirli mahremiyet
Devlet yönetimine egemen olan kirli ilişkiler açığa çıkmadıkça yoksulluk ve sefalet bitmeyecek. Halk, kendi çıkarı için çıplak bedenlerden çok çıplak gerçeğe odaklanmalı.
Bir siyasi şovmenin geçen hafta sosyal medyaya sızdırılan müstehcen videosu genelde magazinleştirilip alay konusu edildi. Kuşkusuz skandalı ahlaki açıdan eleştirenler de oldu. Oysa olayın özel yaşam boyutu aysbergin görünen yüzü.
Görünmeyen yüzünde ise acımasız sınıfsal hiyerarşi ve yolsuzluk düzeni var.
İnsanların fiziki ya da manevi baskı altında olmadan özgür iradeleri ve tercihleri doğrultusunda tinsel ve tensel birliktelik yaşaması kimseyi ilgilendirmez. Ahlak anlayışımıza ya da cinsel yönelimimize ters düşse bile eşcinsel ilişkiler için de bunu böyle kabul etmek gerekiyor. Bilindiği gibi resmi nikah kıyılırken çiftler davetliler önünde açıkça rıza beyanında bulunuyor. Medeni hukuk, evliliğin birbirine eşit iki bireyin özgür iradesiyle gerçekleşmesini öngörüyor. Ne tuhaf ki Türkiye’de reşit bireylerin eşcinsel evlilik yapması fikrine şiddetle karşı çıkanlar, dini cemaatlerde erkek çocukların hemcinsleri tarafından istismar edilmesine ses çıkarmıyor. Tecavüzler, din kisvesi altında mahremiyet perdesiyle örtülüyor. Yani güçlü olan güçsüze yönelik tüm fantezilerini hayata geçirme hakkına sahip olduğunu düşünüyor. Feodal anlayışı yaşatan arkaik kurumlarda herkes efendinin buyruklarına koşulsuz uymak zorunda. İnsan hakları, eşitlik, özgür irade gibi çağdaş dünyaya ait kavramların buralarda yeri yok. Zaman zaman sosyal medyaya sızdırılan skandal görüntülerden kapalı kapılar ardında bir tür cinsel kölelik sisteminin sürdüğü anlaşılıyor.
Bireylerin anayasal haklarını gözetip kollaması gereken siyasal iktidarlar işlevini yitirdi. Bu nedenle başının çaresine bakmak zorunda kalan çoğu insan, yaşamını güvence altına almak uğruna tuzaklara düşüyor. Sınıflı toplumlarda, ekonomik ve siyasi güce sahip seçkinlerin cinsel köle edinmesi pek yadırganmıyor. Efendi ile köle arasında kurulan tensel ilişkilerde doğal olarak güçlü olanın borusu ötüyor.
Dijital dönemin sunduğu teknolojik olanaklar pusu kültürüyle buluşunca sosyal medyada ceketli, kravatlı zevatın en mahrem görüntüleri dolaşmaya başladı. Bu tür videolarda genellikle mevcut düzenden nemalanan siyasiler, iş insanları, medyatik ünlüler ya da din bezirganları başrolde oynuyor. Mahrem görüntüler, insanda izlemeden önce merak, izledikten sonra da tiksinti uyandırıyor. Kuşkusuz bu tür videolar, çıkarını korumak isteyen ya da haksızlığa uğradığını düşünen bazı güç odakları tarafından sızdırılıyor. Çünkü sıradan insanlar ihtilafa düştüğünde yasal yollara başvuruyor; muhatabına mafya yöntemleriyle pusu kurmuyor. Dolayısıyla kimilerinin halktan gizlediği şeyler, müstehcen görüntülerinden çok daha mide bulandırıcı olabilir. Bu bağlamda video montaj mı, değil mi diye tartışmak da anlamını yitiriyor.
Sonuçta halkın kendi çıkarı için çıplak bedenlerden çok çıplak gerçeğe odaklanması gerekiyor. Devlet yönetimine egemen olan kirli ilişkiler açığa çıkmadıkça ne yazık ki yoksulluk ve sefalet bitmeyecek.