Türkiye Komünist Hareketi Hatay Belediye Başkan Adayı Nuray Yenil bugün bir açıklama yayımladı. Yenil’in yaptığı açıklamada yurttaşların ne AKP’nin kurduğu düzene ne de sağcılarla sağcılık yarıştıran düzen muhalefetine mahkum olmadığı vurgulandı.
Kamu kaynaklarının yandaşı zengin etmek için kullanıldığını belirten Yenil seçilmesi halinde bu kaynakları emekçi halkın yararına kullanacağını ifade etti.
Hatay halkına söz veren Nuray Yenil, halkın örgütlü gücüyle deprem felaketi sonrasında büyük yıkma uğrayan Hatay’ı yeniden ayağa kaldıracaklarını söyledi.
TKH Hatay Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Nuray Yenil’in açıklaması şu şekilde
Türkiye yeniden bir seçim düzlemine girdi. 31 Mart’ta yerel seçimlere gidiyoruz. Bu seçimlere baktığımızda düzen siyaseti açısından bir yenilik yok. Emekçiler, kadınlar, gençler yeniden “kırk katır mı kırk satır mı” ikilemine mahkûm ediliyor. Bir yanda yirmi yılı aşkın süredir ülkenin başına çöreklenmiş AKP ve Cumhur ittifakı, öte yanda ise AKP ile sağcılık yarışına giren düzen muhalefeti.
AKP iktidarı yirmi yıllık ezberini bu seçimlerde de bozmadı. Her seçim döneminde olduğu gibi şantaj siyaseti yeniden devrede. Hatta şantajın dozajı artmış durumda. Cumhurbaşkanı Erdoğan temsil ettiği makamı çoktan unutmuş, halkı adeta tehdit etmektedir. Erdoğan mealen, bize oy vermezseniz hizmet alamazsınız demektedir. Üstelik bu konuşmayı depremde yıkılan bir kentte, Hatay’da yapıyor. Aradan geçen bir yılda halkın en temel ihtiyaçlarının dahi yeterince karşılanmadığı bir tabloda, depremin yıl dönümünde Hatay halkına AKP’nin verdiği mesaj bu.
AKP’ye alternatif olduğunu iddia eden düzen partileri ise adaylık pazarlıklarının ötesine geçmeyen bir dar ufku ve siyasi düzlemi dayatmaktadır. Bu bir tercihtir. Nasıl bir ülke istiyoruz, nasıl bir gelecek tasavvur ediyoruz, nasıl kentlerde yaşamak istiyoruz, bunun için nasıl bir program gibi sorular sorulmuyor. Bunun yerine pazarlıklar, popülist söylemler ve hamaset tercih ediliyor. Bunun nedeni çok açık, bu sorular tartışmaya açıldığında aslında iktidarı ve muhalefetiyle önümüze sunulan düzen partilerinin programları benzerdir. Yok birbirinden farkları.
Mevcut düzende yerel yönetimler bugüne kadar rant politikalarının yeniden üretildiği, bu açıdan sermaye sınıfının da iştahını kabartan alanlar oldu. Belediyecilik hizmeti adı altında ihaleler yoluyla sermaye gruplarına çok büyük rant sağlandığını, ülke kaynaklarının heba edildiğini, taşeron çalışmanın temel çalışma biçimi olduğunu biliyoruz. Bugün neredeyse bütün belediyelerde çark böyle dönmektedir. Rüşvet ve yolsuzluk haberleri almış başını gidiyor. Bankamatik memurluğu diye bir kavram gelişti. Öte yandan vakıf, dernek, cemiyet adı altında yandaşlara, tarikat ve cemaatlere kaynak aktarıldığını görüyoruz.
Kısacası ülke zenginlikleri, kamu kaynakları yerel yönetimler, belediyeler vasıtasıyla zengini ve yandaşı daha da zengin etmek için seferber ediliyor. Emekçilerin en temel ihtiyaçları ise birer ticari faaliyete dönüşüyor. Elektrik, su, doğalgaz, ulaşım, iletişim, barınma, eğitim, sağlık, temel gıda ve tüketim maddeleri, sosyal, kültürel ve sportif faaliyetler emekçilere birer lüks ya da lütuf gibi sunuluyor.
Depremde enkaza dönen illerimizde ve özelde Hatay’da ise tablo daha da vahim. Deprem öncesi hazırlanan raporlar adım adım gelen felaketi açıkça ortaya koyarken hiçbir önlem alınmadı. Aksine, çıkarılan imar afları, yapı denetimini özel şirketlere yani müteahhitlerin insafına terk eden yasal düzenlemeler ile deprem felaketi adeta bir katliama dönüştü. Rant devşirmek uğruna çok katlı binalara izin veren adrese teslim imar değişiklikleri, çıkılan kaçak katlara göz yumulması, binalarda kesilen kolonlara seyirci kalınması, sıvılaşma riski barındıran alanların imara açılması, kurutulan amik gölü üzerine havaalanı inşa edilmesi, sağlık kuruluşlarının göz göre göre çürümeye terk edilmesi… Hangi birini sayalım.
Depremden sonra çok sayıda dava açıldı. Bunların her birine dair delilleri dava dosyalarında ya da deprem öncesi ve sonrası hazırlanan raporlarda görmek mümkün ve ne gariptir ki açılan onca davada yargılanan tek bir kamu görevlisi yok. Bunun iki anlamı var, ya kamu kurumları bir bütün olarak, denetim de dahil, hiçbir hükme sahip değil, ya da yetkililer görmedim, duymadım, bilmiyorum diyerek üç maymunu oynamaktadır.
Depremden bugüne bölgede ve Hatay’da halk çok zor koşullarda yaşamını sürdürmeye çalışıyor. Konteynerlerde, çadırlarda barınmaya çalışan yüzbinlerce yurttaşımız büyük bir belirsizlik ve bekleyiş içerisinde. Kalıcı konutlar konusunda atılan göstermelik adımlar dışında verilen vaatler yerine getirilmedi. Enkazlardan demir ayıklamak derdine düşüldü. Halk kalıcı konutların tamamlanmasını beklerken, TOKİ açık arttırma ile ev satışı yapıyor.
Şimdi bütün bunların üzerine deniyor ki Hatay’ı yeniden kuracağız, yeniden ayağa kaldıracağız. Çok açık ki, bu tüccar zihniyetin emekçi halka bir yararı yok. Bu akıl dışı düzenden ve tüccar zihniyetten kurtulmadan olmaz.
Kentlerimizi yeniden ayağa kaldırmanın, yeniden kurmanın yegâne yolu kamucu bir anlayışı egemen kılmaktan, ülke kaynaklarını bir bütün olarak emekçilerin yaşamı ve refahı için seferber etmekten geçiyor. Halkın örgütlenmesinden, ayağa kalkmasından, her aşamasında yönetime ve karar alma süreçlerine katılmasından geçiyor. Bizim sözümüz emekçilere, kadınlara ve gençleredir; yalana, talana, yağmaya, ranta mahkûm değilsiniz. Halkı tehdit edenlere, sol gösterip sağ vuranlara mahkûm değilsiniz. Türkiye Komünist Hareketi’nin mücadelesi eşitlik mücadelesidir, özgürlük mücadelesidir, bağımsız ve laik bir ülke mücadelesidir. TKH’nin mücadelesi halkın en temel haklarının mücadelesidir. Güç verin değiştirelim kentlerimizi de geleceğimizi de yeniden kuralım. Sözümüz var Hatay’ı da memleketi de bu enkazdan hep birlikte çıkaracağız.
ABD'de Biden'ın Ukrayna'ya uzun menzilli ATACMS füzelerini kullanma iznini vermesi sonrasında Cumhuriyetçilerden sert tepki geldi.…
15 Temmuz Darbe Girişimi’nin ardından Kızılay’a satışı gerçekleştirilen ve değeri yaklaşık 100 Milyon TL olan…
Eski Almanya Başbakanı Angela Merkel, yeni kitabında Donald Trump’ın baş başa görüşmede Trump’ın kendisine Doğu…
İstifa çağrılarına yanıt veren Sağlık Bakanı Memişoğlu, "Bebeklerimizin ölümüne engel olan bir kişiye niye istifa…
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, yasadışı bahis suçlamasıyla tutuklu olan 5 sosyal medya fenomeni hakkında 1 yıldan…
Sinan Ateş Davası’nda abla Selma Ateş'e yönelik saldırıyı azmettiren Servet Bozkurt'un, Ankara’da iki cinayet işlediği…