Mehmet Uçum: Çözüm sürecinin gündemde olduğunu düşünmüyorum
Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Uçum, "Çözüm sürecinin gündemde olduğunu düşünmüyorum. Müzakere söz konusu olamaz. Devlet kiminle müzakere edecek? Türkiye'nin şu andaki ihtiyacı demokrasiyi daha da güçlendirme ihtiyacı, mevcut anayasadan kurtulma ihtiyacı" dedi.
Cumhurbaşkanı Başdanışmanı ve Cumhurbaşkanlığı Hukuk Politikaları Kurulu Başkanvekili Mehmet Uçum, Habertürk yayınına katılarak gündeme ilişkin soruları yanıtladı.
Uçum, erken seçime ilişkin “2028’de erken seçim yok. Benim düşüncem nettir, ilk kez size söylüyorum. ‘Cumhurbaşkanı böyle bir karar alır mı?’ diye sormak abes olur. Çünkü Cumhurbaşkanımızın ikinci dönemi, neden böyle bir karar alsın” ifadelerini kullandı.
Ayrıca Uçum, “yeni çözüm süreci”ne ilişkin, “Çözüm sürecinin gündemde olduğunu düşünmüyorum. Müzakere söz konusu olamaz. Devlet kiminle müzakere edecek? Türkiye’nin şu andaki ihtiyacı demokrasiyi daha da güçlendirme ihtiyacı, mevcut anayasadan kurtulma ihtiyacı” dedi.
Uçum’un açıklamalarının satır başları şöyle:
“SOSYAL MEDYA ÜZERİNDEN ÖRGÜTLÜ SUÇ EĞİLİMİ VAR”
“Türkiye’nin gündemi ne kadar siyaset, ekonomi, kültür olsa bile her zaman hukuk başat gündemlerden biridir. Bu dönemde de öyle olması normaldir. Cumhurbaşkanımız çarşamba günü Meclis’te iki konuya dikkat çekti. Birincisi suçu meslek edinmiş kişiler, suçu kazanç kaynağı hale getiren kişilerle ilgili. İkincisi cezasızlık algısı konusunda yaklaşım ortaya koydu. Sokakta ortaya çıkan şiddet ya da suç eğilimleri sosyal medyanın ve medyanın etkisiyle çok daha görünür halde. Bu konuda sistematik bir çalışma var. Örgütlü suçlar geleneksel klasik suç örgütleri olmaktan çıktı, onlar da var tabii. Bir anlamda sosyal medya üzerinden örgütlü suç eğilimi çıkıyor. Suçu bir kazanç kaynağı olarak görenlere karşı soruşturma ve kovuşturmada ortaya çıkacak tedbirler.
“HER HAK KÖTÜYE KULLANILABİLİR”
Hakkında 10’dan fazla hırsızlık, dolandırıcılık davası olan kişiler, henüz bu davalar bitmediği, kesinleşmiş hüküm olmadığı için diğer davalarda da tutuksuz yargılanıyor. Küçük suçlarda en az 2 yıl ve daha altında olan isnatlarda birçok suç işlendiğinde bu kişiler suçu meslek edinmiş kişiler olmasına rağmen tutuklama tedbirleri uygulanmıyor. Bu durum fark edilmiş durum. Bunlara yönelik çalışma yapılacağını Cumhurbaşkanımız açıkladı. Her soruşturma kendi içindeki isnat üzerinden değerlendirilir, başka yürüyen davalar sebebiyle tutuklama nasıl verilebilir? Bunun hukukta çözümleri vardır. Masumiyet karinesi bir sanık hakkıdır. Ama biz tutuklama diye bir tedbir uyguluyoruz. Bu masumiyet karinesinin sınırlanmasıdır. Suçu meslek edinmiş insanlar bakımından, suçu kazanç kaynağı olarak gören insanlar bakımından da bir dizi tutuklamaya yönelik tedbir getirilebilir unsur konulabilir. Bunun suçsuzluk karinesiyle ilgili bir tarafı yok. Her hak kötüye kullanılabilir, hukuk düzeni bunu var sayıyor. Masumiyet karinesi de kötüye kullanılabilir. Hukuk düzeni hakkın kötüye kullanılmasını korumaz. Dolayısıyla suçsuzluk karinesinin kötüye kullanılması, tutukluluğun geliştirilerek engellenebilir. Cumhurbaşkanımızın da vurgusu buydu.
“DEVLET YAPTIRIM GÜCÜNÜ DEVREYE SOKAR”
Toplum bundan şikayet ediyorsa, medya bunu görüyorsa, bu konuda endişe oluşmuşsa, yürütmenin, yargının, Meclis’in görevi bu endişeleri giderecek tedbirler almaktır. Adalet Bakanlığı bu konuda uzun zamandır çalışıyor. Biz Hukuk Politikaları Kurulu olarak hukuk geliştirmek üzere çalışıyoruz. Bir gidişat var burada boşluk oluşuyor diye bir şey yok. Devlet yaptırım ve cezalandırma tekeline sahiptir. Devlet kendisine vatandaş tarafından devredilmiş bu yetkisini yargı pratiğiyle devreye sokar, şiddetin örgütlü halde toplumu rahatsız edecek boyuta gelmesinin önüne geçer. Bu konuda rahat olmak gerekir.
DEVLETİN EN ÖNEMLİ GÖREVİ ADALETİ SAĞLAMAKTIR
Cezaevlerindeki kalabalıklaşma sorunu idare, yürütme ve Adalet Bakanlığı’nın sorumluluğudur. Bizde hiçbir hakim kalabalıklaşma sorunu var diye kaçınmaz. İlgili denetim ve teftişler yapılır. Böyle bir bakış açısı asla yoktur, olamaz. Savcı ve hakimin kalabalıklaşma sorunu var diye esnek davranmaz. Cumhurbaşkanımızın işaret ettiği konulardan birisi de cezasızlık algısıydı. Bir devletin en önemli görevi adaleti sağlamaktır. Bunları sağladığınızda güvenli yaşam, özgürlük olur, gerçek anlamda adalet duygusu oluşur.
“SUÇU MESLEK OLARAK GÖRENLER AÇISINDAN…”
Kesinleşmiş cezalarla ilgili talepler her dönem olur. Ben de cezaevinde yatmış insanım. Özellikle adli suçlular açısından ‘kader kurbanı’ diyen kategoriler açısından bu beklenti her zaman olur. Af yetkisi TBMM’dedir. Meclis’in üçte iki çoğunluğu ile yapılacak kanuna bağlıdır. Türkiye en son affı 1967’de yapılmış yanlış hatırlamıyorsam, diğer uygulamalar infaz düzenlemeleri. Af meselesini talebin ötesinde gündem olarak değerlendirilebilecek pozisyon yok.
Çok net söylüyorum; mağdurlar açısından tatminkâr infaz için eksikliklerin giderilmesi şu anda gündemde olan konudur. Sosyal medya üzerinden örgütlenen suçlara karşı tedbirler alınması son derece önemlidir. Tutuklama tedbirdir, o yüzden buna başvurmayalım diye meseleye bakılmaması lazım. Suçu meslek olarak görenlerin açısından devletin bu tedbiri alması gerekir.
ERKEN SEÇİM AÇIKLAMASI
Cumhurbaşkanımız ve Cumhur İttifakı’nın yöneticileri de açıkladı. 2028’de erken seçim yok. Benim düşüncem nettir, ilk kez size söylüyorum.
‘Cumhurbaşkanı böyle bir karar alır mı?’ diye sormak abes olur. Çünkü Cumhurbaşkanımızın ikinci dönemi, neden böyle bir karar alsın. Hizmet etme imkanını niye kısıtlasın. Son ana kadar hizmet etmek ister.
Dünyada Cumhurbaşkanı Erdoğan kadar tecrübesi, dünya siyasetinde etkili olan bir başka lider yok. Bir 5 yıl daha Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın birikiminden Türkiye’nin faydalanması için adaylık yolunun açılması gerekir. Kişisel düşüncem bu.”
“DEVLET ÇÖZÜM ALMADIĞI SÜRECİ TEKRAR DEVREYE SOKMAZ”
Uçum, yeni çözüm süreci iddialarına ilişkin şöyle konuştu:
“Çözüm sürecinin gündemde olduğunu düşünmüyorum. İsrail’e ilişkin tehdit Cumhurbaşkanı tarafından dile getirildi. Bazı konular devletin genel işleyişiyle ilgilidir. Aktüel işleyişle genel işleyişi karıştırmamak lazım. İsrail’le ilgili tehdit, devletin bütün kurumlarının çalıştığı bir tehdittir. Devlet bir perspektif olarak bu tehdidi ortaya koyuyorsa bu tehdidin detaylarını anlamak gerekir. Kapalı oturum yapıldı. Sonra açıklama yapıldı, bilinen şeyler anlatıldı diye. Cumhuriyetin kuruluşunda Atatürk’ün bazı yaklaşımlarını diyelim ki, siyasi ajanda üzerinden değerlendiren bir sürü muhalifler de olmuştur. Aktüel siyaset bunları tartışabilir. Bizim bugün en önemli ihtiyacımız Türkiye’nin bağımsızlığını, üniter yapısını, siyasi birliğini korumaktır. Bunlara beka diyoruz. Beka bu kurumların varlığını sürdürmesidir. Bunlara yönelik tehdit risk varsa Türkiye’nin bütün aktörlerinin, kurumlarının bu konuya ciddiyetle yaklaşması gerekir.
Sayın Bahçeli’nin kendisine ilişkin bu konuda açıklama yaptı, ayrıntılı anlattı. Konu Türkiye’ye yönelik risklerse ben burada kapsamı genişletmek, birlikte kapsamı genişletmek açısından adım atarım. Sayın Cumhurbaşkanı ‘yumuşama’, sayın Özel ‘normalleşme’ dedi. Burada diyaloğu güçlendirmek. TBMM çatısı altında terör vesayetine bağlı bir siyaset yapılması kabullenemez. DEM’in de geçmişte HADEP’in de yaşadığı en büyük problemdir. Dünyanın hiçbir milli devletinde buna bu kadar müsamaha gösterilmez. Sayın Bahçeli’nin yaklaşımı, sayın Cumhurbaşkanımızın mesajları terör vesayetini yok etmek yaklaşımıdır. PKK açıklama yaptı, ‘bizim stratejimiz bağımsız Kürdistan’dır’ diye. Bunu herkes biliyor. PKK’nın bu açıklamasına karşı sadece DEM’in dışındakiler mi tavır alacak? DEM’in artık terör siyasetinin çözüm olmadığını anlaması ve buna yönelik tavır almasıyla alakalıdır. Bir anlamda terör vesayetinden DEM’i kurtarma ve Meclis’ten tasfiye etme meselesidir. Devlet çözüm almadığı süreci tekrar devreye sokmaz. Yeni bir versiyonu da gündeme gelmez.
“DEVLET KİMİNLE MÜZAKERE EDECEK?”
Terörle mücadeleye ilişkin devlet yapabileceklerini yaptı. İçeride neredeyse terörü bitirdi. Buradaki mesele Türkiye’de demokrasiyi güçlendirmek açısından. DEM’in temsil ettiği kitlelerin taleplerini bu bütünlük içinde karşılamak açısından bir değerlendirme yapılacaksa Türkiye’nin bütünlüğüne yönelik diyalog, ilişki oluşturmak meselesi. Müzakere söz konusu olamaz. Devlet kiminle müzakere edecek? Türkiye’nin şu andaki ihtiyacı demokrasiyi daha da güçlendirme ihtiyacı, mevcut anayasadan kurtulma ihtiyacı. Çağa uygun yeni anayasaya ulaşma ihtiyacı. Meclis bir bütün olarak harekete geçme imkanına sahipse geçsin. Türkiye’nin coğrafi bütünlüğü asla müzakere edilemez. Siyasi yapı ve üniter yapı müzakere edilemez.”