Bangladeş’te halk hareketini bekleyen tehlike
"ABD emperyalizmin ülkeye biçtiği sömürge statüsünü ve emperyalist güçlerin desteğini arkasına alıp halk hareketini kendi istediği karanlık mecralara doğru sürüklemeye çalışan İslamcı gericiliği püskürtmek için anti-emperyalist, anti-faşist, laik ve yurtsever güçler kuvvetli bir set oluşturamazlarsa, Bangladeş’i ne yazık ki daha da karanlık günler bekler gibi görünüyor."
DEMİR SİLAHTAR
Geçtiğimiz günlerde Bangladeş’te Halk Birliği (Awami Ligası) hükümetinin, Bengal halkının 1971 yılında Pakistan’a karşı verdiği ve Bangladeş’in kuruluşuyla sonuçlanan bağımsızlık savaşında dövüşenlerin torunlarına devlet memuriyetine kabulde kota ve sair imtiyazlar tanıyan bir yasal düzenlemeyi kabul etmesi üzerine üniversite öğrencilerinin başlattıkları protesto eylemleri, kısa sürede baştan başa bütün ülkeyi saran hükümet karşıtı bir ayaklanmaya dönüşmüş, polis ve göstericiler arasındaki çatışmaların şiddetlenmesi ve halkın Dakka’daki başbakanlık konutuna dayanması üzerine paniğe kapılan Başbakan Şeyh Hasina helikopterine atlayıp ülkeyi terk etmişti.
Devlet kadrolarının ve iş olanaklarının hükümet yandaşlarına peşkeş çekilmesi anlamına gelen söz konusu nepotist yasal düzenlemeye ve gırtlağına kadar yolsuzluğa batmış Halk Birliği’nin adaletsiz uygulamalarına karşı liyakate dayalı, adil bir işe alım süreci talebiyle, ülkenin en büyük üniversitesi olan Dakka Üniversitesi’ndeki ilerici öğrenciler ve Bangladeş Öğrenciler Birliği tarafından 1 Temmuz’da başlatılan, hızla ülkenin diğer büyük üniversitelerine de yayılan protestolar sırasında, güvenlik güçlerinin acımasız müdahaleleri sonucu büyük çoğunluğunu 18-29 yaş arası gençlerin oluşturduğu 300’ü aşkın insan yaşamını yitirdi.
Bangladeş Komünist Partisi 5 Ağustos tarihli açıklamasında Şeyh Hasina liderliğindeki hükümetin istifasını diktatörlüğün yıkılışı ve öğrencilerin birleşik mücadelesinin yanı sıra tüm demokratik, laik, sol siyasi güçleri harekete geçiren halkın zaferi olarak değerlendirirken, geçici hükümetin tüm demokratik yurtsever güçlerin görüş ve önerilerine dayanması gerektiğini vurguladı, ayrıca yurttaşları bu halk zaferinin farklı yönlere akmaması için bilinçli olmaya ve tam demokratik haklar elde edilene kadar mücadeleyi sürdürmeye çağırdı.
Ancak ilerici gençliğin ve baskıcı hükümete karşı ayaklanan Bangladeş halkının mücadelesi, tam da hükümetin istifası ve yerine geçici hükümetin kurulmasıyla önemli bir zafer elde etmişken, durumdan istifade etmek isteyen gerici İslamcı unsurların azınlıktaki Hindu topluluklarının evlerine ve ibadet yerlerine dönük çeşitli pogrom girişimlerinde bulunmaya başlamaları, ülkedeki olayların bundan sonraki seyri bakımından kaygı verici gelişmeler olarak öne çıkıyor.
Nitekim 6 Ağustos tarihli açıklamasında ilerici gençliğin ve Bangladeş halkının zaferini selamlayan Hindistan Komünist Partisi; Bangladeş ulusal kurtuluşunun lideri Şeyh Müciburrahman’ın heykelini yıkarak çirkin yüzlerini ortaya koyan köktendinci ve gerici güçlerin halk hareketini ele geçirmesi tehlikesine dikkat çekmiş ve Hindistan emekçilerinin, Bangladeş’teki sol, demokratik ve yurtsever güçlerin köktendinci ve gerici güçlerin bu tür faaliyetlerini engellemek için ellerinden geleni yapacaklarına inandıklarını ifade etmişti.
Hindu azınlığa karşı İslamcı terörist saldırıların artması üzerine Hindistan Komünist Partisi tarafından 11 Ağustos tarihinde yapılan yeni açıklamada ise; köktendinci grupların mevcut hükümetin istifasına yol açan öğrenci protestolarının ardından kendi bölücü gündemlerini dayatmaya çalıştıklarına dikkat çekilerek, Profesör Muhammed Yunus liderliğindeki geçici hükümetten ve keza Hindistan hükümetinden, laiklik esasları doğrultusunda Hindular, Hıristiyanlar, etnik azınlıklar ve inançsızlar da dahil olmak üzere tüm dini azınlıkların emniyetlerini ve can güvenliğini sağlayacak tedbirlerin derhal alınması talep edilirken, Bangladeş’teki laik, ilerici ve sol güçlere de halkın öfkesinin köktendinci gerici güçler tarafından ele geçirilmesini engelleme çağrısında bulunuldu.
Öte yandan, devrik Başbakan Şeyh Hasina Economic Times’a verdiği demeçte, “St. Martin Adası’na egemenliğini teslim edip ABD’nin Bengal Körfezi üzerinde hakimiyet kurmasına izin verseydim iktidarda kalabilirdim.” diyerek iktidarı kaybetmesinde ABD’nin rolü bulunduğuna dair bir ifade kullandı. Geçmişte St. Martin adası üzerinde egemenlik iddiaları nedeniyle Bangladeş’in Myanmar ile karşı karşıya geldiği bilinse de, ekonomisi turizm, balıkçılık, pirinç ve hindistan cevizi yetiştiriciliğinden ibaret olan 5.500 nüfuslu bu küçük adanın konuyla ilgisi olup olmadığı ve Şeyh Hasina’nın iddialarının gerçeği yansıtıp yansıtmadığı konusunda kesin bir yorumda bulunabilecek durumda değiliz. Ancak 2009 yılından bu yana kesintisiz bir iktidar sürdürmüş olan Halk Birliği hükümetinin son zamanlarda Çin Halk Cumhuriyeti ile ilişkilerini geliştirmeye gayret ettiğini, Kuşak ve Yol İnisiyatifine verdiği desteğin ABD’nin yanı sıra ülkenin kapı komşusu Hindistan nezdinde de rahatsızlıklara yol açtığını hatırlatmak gerekir.
Ayrıca Bangladeş Öğrenci Birliği’nin eski başkanı ve Bangladeş İşçi Partisi Merkez Komitesi üyesi Sabbaha Ali Khan Colince de, dış politika portalı Harici ile gerçekleştirdiği röportajda; ABD’nin Cemaat-i İslami ve Bangladeş Milliyetçi Partisi aracılığıyla protestoları kışkırttığını, son yaşananlarda ABD’nin parmağı olduğunun çok açık olduğunu, nitekim geçici hükümetin başına getirilen bankacı Muhammed Yunus’un da Amerikancı olarak bilinen bir isim olduğunu belirterek, “Bangladeş için yakın gelecekte ne yazık ki gerici, özgürlük karşıtı, ABD destekli bir hükümet öngörüyorum.” (1) ifadelerini kullandı.
Buna karşın, bu durumdan Şeyh Hasina’nın ve liderliğini yaptığı Halk Birliği’nin anti-emperyalist bir duruşa sahip olduğu sonucuna varmak mümkün görünmüyor. Zira Bangladeş’in bağımsızlık mücadelesinde önemli bir rol oynayan, hatta bir aralık sosyalizme ve dönemin “kapitalist olmayan kalkınma yolu” çizgisine de yakın durur gözüken bu partinin geçmişinde ABD emperyalizmiyle derin ilişkiler ve onun güdümündeki SEATO (Güneydoğu Asya Anlaşması Örgütü) ile CENTO (Merkezi Antlaşma Teşkilatı veya Bağdat Paktı) gibi emperyalizmin taşeronluğunu yapan oluşumları desteklemek de bulunuyor. Günümüzde merkez-sol, sosyal demokrat, sosyal liberal gibi sıfatlarla anılan ve laiklik vurguları da içeren bir siyaset izleyen Halk Birliği’nin ülkemizdeki CHP ile benzerlikler taşıyan tipik bir düzen partisi olduğunu gözden kaçırmamak önemli.
Tarihinde bir çok kez darbelerle, suikastlarla önü kesilmek istenen, buna karşın seçim başarılarıyla 2009’dan bu yana aralıksız iktidarda kalmayı başardığı için kendisini ülkenin demokrasi şampiyonu ilan eden Halk Birliği son dönemde ülkeyi bir yandan giderek otoriterleşen bir baskı rejimiyle yönetmeye çalışırken, diğer yandan da milyonlarca dolarlık yolsuzluklarla halkın öfkesini giderek daha fazla üzerine çeken bir çürümüşlük ve yozlaşma içerisindeydi. Dünyanın en yoğun nüfuslu ülkelerinden biri olan ve halkı yüksek enflasyon ve işsizlik karşısında ağır biçimde ezilen Bangladeş’te ilerici gençliğin ve emekçilerin eylemleri bu kokuşmuş saltanat düzeninin sonunu getirmeyi başardı. Ancak görünen o ki Bangladeş halkının mücadelesi tayin edici bir zafer kazanmış olmaktan henüz çok uzak. ABD emperyalizmin ülkeye biçtiği sömürge statüsünü ve emperyalist güçlerin desteğini arkasına alıp halk hareketini kendi istediği karanlık mecralara doğru sürüklemeye çalışan İslamcı gericiliği püskürtmek için anti-emperyalist, anti-faşist, laik ve yurtsever güçler kuvvetli bir set oluşturamazlarsa, Bangladeş’i ne yazık ki daha da karanlık günler bekler gibi görünüyor.
NOTLAR
1- https://harici.com.tr/banglades-isci-partisi-yoneticisi-muhafazakarlar-ordu-ve-abd-destegi-ile-hukumet-kurmaya-calisiyor/ [Son Erişim: 12.08.2024].