Eski Almanya BaşbakanıAngela Merkel, anılarını anlattığı kitabıyla yeniden gündemde.
“Freiheit. Erinnerungen 1954–2021” (Özgürlük. Anılar 1954–2021) adını taşıyan 736 sayfalık kitap, Merkel’in eski Doğu Almanya’da geçen çocukluğundan başlayarak, 1989’da Berlin Duvarı’nın yıkılmasıyla dinamik kazanan siyasi kariyerine ve Almanya Başbakanı olduktan sonrasına kadar olan süreci kapsıyor.
VOA Türkçe’nin aktardığına göre, Angela Merkel kitabında, göreve başladığı 2005’ten sonra tam 12 kez ziyaret ettiği Türkiye’den ve uluslararası toplantılarda sayısız kez bir araya geldiği AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’a da uzun bir bölüm ayırmış.
Kitabın 528’inci sayfasından başlamak üzere, Merkel özellikle 2015 yılındaki göçmen krizi sonrasında Erdoğan’la olan temaslarını ve anılarını anlatıyor.
25 Eylül 2015’de New York’ta Birleşmiş Milletler Zirvesi’nde, Erdoğan’la biraraya geldiğini ve göçmenler konusunda ortak bir çalışma grubu kurma kararı aldıklarını anlatan Merkel, 18 Ekim 2015’de İstanbul’a giderek Cumhurbaşkanı’nın yanısıra dönemin başbakanı Ahmet Davutoğlu ile buluştuğunu yazıyor.
O toplantılarda göçmen krizi ile ilgili eylem planı hazırladıklarını belirten Merkel, “Erdoğan için göçmen sorununda birlikte çalışmanın karşılığında vize serbestisi çok önemli bir meseleydi” ifadesini kullanıyor.
Kitabında, İstanbul ziyaretinin Yıldız Sarayı’ndaki bölümünün Almanya’da tepkilere neden olduğunu belirten Angela Merkel, Erdoğan’la o dönemki anılarını şöyle anlatmaya devam ediyor:
“İstanbul ziyaretim sert bir şekilde eleştirildi. Bundan iki sandalye, daha doğrusu iki altın taht sorumluydu. Birine Erdoğan oturdu, diğerine ben oturdum. Sadece fotoğrafçıların kesitleri için değil, sohbetimiz sırasında da bu koltuklarda oturduk. Bunlar harika diye düşündüm, ancak bunun dışındaki duruma odaklanmadım. Bunun yerine içerik açısından neyi başarmak istediğime odaklandım. Ama sonradan ‘Bir resim bin kelimeye bedeldir’ şeklinde, Erdoğan’ın karşısında sarayında bir hükümdar gibi sindiğim ve gerekirse kendimi onun önünde yerlere bile çökebileceğim yazıldı. Türkiye ile daha fazla mülteciyi bizden uzak tutabilecek bir anlaşma imzalamak üzereydik. Daha da kötüsü, ziyaret Türkiye’deki parlamento seçimlerinden iki hafta önce gerçekleştiği için ziyaretimi Erdoğan’ın Adalet ve Kalkınma Partisi’ne seçim yardımı sağlamak için kullanmakla da suçlandım.”
Angela Merkel anılarında bu ziyareti ve eleştirileri ayrıntılı şekilde anlatırken kitabında şu ifadeleri kullanıyor:
“Eleştirileri terbiyesizce, kısmen sahtekarca buldum. Bir yandan sağdan sola politikacılar, haklı olarak Ege, Yunanistan, Balkan rotaları, Avusturya üzerinden Kuzey Avrupa’ya doğru sığınmacı hareketlerini organize etmememi ve kontrol edebilmek için elimden gelen her şeyi yapmam gerektiğini söylüyorlardı. Öte yandan ‘Ankara’daki otokratla işbirliği yapma, eğer yapacaksan seçimlere daha uzak bir zamanda olsun’ diyorlardı. Bu ucuz bir tutumdu. Haritaya ve Ege’deki gerçeklere bakıldığında, gelişmeleri düzenlemenin ve kontrol etmenin ancak Türkiye ile mümkün olduğu, gecikmeye yer olmadığı görülüyordu. Geriye kalan her şey bir yanılsamaydı ve ben yanılsamalara teslim olmadım. Denizde kaçakçılara karşı hiçbir tutarlı eylem, iç sınırlarımızda hiçbir yoğun kontrol ve gözetleme, bazılarının inandığı gibi hiçbir yüksek ve uzun çit, sınırı geçen insan sayısını azaltamazdı. AB ile Türkiye arasında bir anlaşma olmasaydı, ölümüne yola çıkan insan sayısını kalıcı ve sürdürülebilir bir şekilde azaltmak ve böylece Ege’deki korkunç ölümlere son vermeyi başaramazdık.”
Türkiye’nin o dönem Balkan rotasından gelen birçok mülteci için en önemli geçiş ülkesi olduğunu söyleyen Merkel, “Türkiye’nin, eğer Avrupa bu zorluğun üstesinden gerçekten gelmek istiyorsa, oynayacağı önemli bir rol vardı. Bu yüzden bu ülkenin cumhurbaşkanıyla müzakere ettim ve Erdoğan’ı sadece mülteci politikasında değil, tüm siyasi yelpazede rol alabilecek bir siyasetçi olarak algıladım. Aramızda bir anlaşma olduğunda çok nazik davrandı ve bana ‘sevgili dostum’ dedi. Görüşayrılıklarımız olduğunda ise, bitmek bilmeyen bir şekilde her türlü çelişkiyi ön plana çıkararak, aleyhte konuşurdu. Bu durum işlerin oldukça uzamasına neden oluyordu” ifadelerini kullanıyor.
Eski Almanya Başbakanı Merkel kitabında bir gözlemini de şu sözlerle paylaşıyor:
“Bu arada benim gözlemlerime göre, otokratik eğilimlere sahip siyasetçilerin tipik bir özelliği: Gerektiğinde sonsuz zamanları oluyor. Simultane çeviri yerine çeviri ardıl olarak yapılıyor.”
Angela Merkel, AB- Türkiye göçmen eylem planının uygulanması konusunda daha sonra dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu’yla daha fazla müzakere yürüttüğünü de aktarıyor.
Merkel kitabının 531’inci sayfasında, Davutoğlu’ndan, “dünyaya açık, deneyimli ve tarihi açıdan bilgiliydi. Mükemmel İngilizce, biraz da Almanca konuşuyordu” cümleleriyle bahsediyor.
Angela Merkel’in kitabında yer alan iki fotorafta, Yıldız Sarayı’ndaki Erdoğan’la buluşmasına ve eski Başbakan Davutoğlu ile Brüksel’de gerçekleşen bir toplantıya yer veriliyor.
Kitap, Merkel’in uzun yıllar boyunca en yakın danışmanı ve asistanı olan Beate Baumann ile birlikte kaleme alındı ve 30’dan fazla ülkede aynı anda satışa sunuldu.
Kitap, sadece bir liderin anıları değil, aynı zamanda modern Almanya’nın tarihine ışık tutan bir eser olarak değerlendiriliyor. Kitabın Türkçe çevirisi henüz bulunmuyor.
Angela Merkel kitabında Almanya’nın küresel finansal kriz, Avrupa’nın borç ve göç krizleri ile COVID-19 pandemisi gibi kritik dönemlerde nasıl yönetildiğini ve bu süreçlerdeki kararlarının perde arkasını detaylı bir şekilde anlatıyor.
Ayrıca eski ABD Başkanı Barack Obama, Rusya Cumhurbaşkanı Vladimir Putin ve Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron gibi dünya liderleriyle olan ilişkileri de kitapta geniş yer buluyor.
CHP Antep Milletvekili Hasan Öztürkmen, Milli Savunma Bakan Yaşar Güler’e sarıklı amiral Mehmet Sarı'nın akıbetini…
Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'na yönelik "Türkçe okuduğunu anlama konusunda özürlü…
Önceki dönem Tuzla Belediye Başkanı AKP’li Şadi Yazıcı'nın yerel seçimleri kaybetmesinin ardından açığa çıkan “hayali…
Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, DEM Parti'nin Abdullah Öcalan ile görüşmek için Adalet Bakanlığı'na verdikleri dilekçeye…
Resmi Gazete'de yayımlanan karara göre, belediyelere bağlı şirketlerin vergi ve SGK borcu idare payından kesilebilecek.
Ankara Nallıhan'da Çayırhan Termik Santralı ve maden sahalarının özelleştirilmesine karşı madencilerin başlattığı direniş dün 7'nci…