Millet, halk, sınıf

Bugün millet ve halk kavramlarının çok ötesinde, sınıf gerçeği daha fazla yazılmalı, anlatılmalı, eşitsizliğin, sömürünün ve adaletsizliğin kaynağında sınıf gerçeği olduğu üstüne basa basa vurgulanmalıdır.

Sokak hayvanlarının katline izin veren yasa Meclis komisyonunda kabul edilince AKP gençlik kollarının resmi sosyal medya hesabından “Millet=1, Mama Lobisi=0” şeklinde bir paylaşım yapıldı. Bu ülkede sokak hayvanlarının katliamına hayır diyenler, bu anlayışa göre milletten sayılmıyor, örneğin. Kim ki AKP gibi düşünmüyor, onlar zaten vesayetçi, darbeci, dış güçlerin maşası, lobici, çapulcu… Onlar millet, onlardan değilsen faşist MHP’nin lideri Bahçeli’nin deyişiyle zillet. Nedense, kendilerini millet, halk, çoğunluk olarak addediyorlar, meşruiyeti buradan bulmaya çalışıyorlar. Oysa AKP, Türkiye’de çoğunluğu temsil etmediği gibi bugün birinci parti de değil.

BOP eşbaşkanlığı yapıp NATO’culukta herkesten önde koşanların, tarikatların vesayetine ve tek adam istibdatına yol açanların kendilerini millet sanması tam bir garabet!

Hitler de kendisini Almanya sanırdı!

Her kavramın bir evrimi bulunuyor. Millet (ulus) kavramı, ulus devletlerin kuruluşuyla ilgili. İmparatorluklar, krallıklar, derebeylikler sonrası ortaya çıkan ve doğrudan kapitalizmin gelişimiyle bağlantılı olarak uluslaşma sürecinin anlam kattığı bir kavram. Halk kavramı ise millet/ulus kavramının dışında, doğrudan kral, diktatör karşıtlığını temsil eden çoğunluk anlamına geliyor. Anti-demokratik yönetimlerin karşısında halk yönetimi, halkın çıkarları bağlamında bir yere oturuyor. Bugün millet kavramı sağın, halk kavramı daha çok solun lügatında gibi.

Ancak her iki kavramın da üzerini örttüğü bir durum var: Sınıf!

Millet ve halk kavramları, homojen bir bütün oluşturmaz, tersinden sınıflardan oluşan parçalı bir yapıyla tanımlanabilir. Bugün sermaye sınıfı millet ve halk kavramları üzerinden derin sınıfsal farklılıkları, eşitsizliği ve sömürüyü örtmektedir.

İçinde “İmtiyazsız, sınıfsız kaynaşmış bir kitleyiz” dizelerinin geçtiği marşların bizzat Cumhuriyet’in ilk dönemlerinde yazıldığını biliyoruz. Ülkemizdeki yoksulluğu, işsizliği, büyük gelir adaletsizliğini yok sayan bir görüşün tutar hiçbir yanı bulunmuyor. Ülkemizde sınıf yoktur demek sokaktaki basit gerçek karşısında Devlet Bahçeli’nin ülkemizde ekonomik kriz yoktur demesiyle aynı şeydir. Bugün millet ve halk kavramlarının çok ötesinde, sınıf gerçeği daha fazla yazılmalı, anlatılmalı, eşitsizliğin, sömürünün ve adaletsizliğin kaynağında sınıf gerçeği olduğu üstüne basa basa vurgulanmalıdır.

Ve eklenmelidir; milletin ekseriyeti, halkın büyük çoğunluğu yoksul ve emekçidir diye. Yani milletin ve halkın büyük çoğunluğu aynı sınıfın üyesi.

Ülkemizde azınlık ise belli: Patronlar. Bugün millet adına konuşan AKP’liler, neyi kimi temsil ettiklerine çok iyi bakmalıdırlar. AKP’nin il ve ilçe teşkilatlarının patronların ve zenginlerin iş takipçisi olduğunu bilmeyen yok. Bu durumun CHP için farklı olduğunu söylemek ne mümkün!

Bunlar, patronların partisi olarak milleti temsil edemezler.

Bunlar, padişahçılığı güzelleyip, başkanlık adıyla tek adam rejimini savunarak millet adına konuşamazlar.

Bunlar, sermaye sınıfının ekonomi siyasetini savunup halk adına siyaset üretemezler.

AKP, milleti temsil etmiyor. CHP de “ulusu”. Millet ve ulus kavramları üzerinden imtiyazsız kaynaşmış kitle edebiyatı, karın doyurmuyor. Halkın yaşadığı yoksulluk, eşitsizlik, adaletsizlik ortada.

Hem AKP hem de CHP doğrudan burjuva sınıfının tarihsel, siyasal ve ekonomik çıkarlarını temsil ediyorlar. Burjuvazi varsa, işçiler de var. Burjuvazinin sınıf siyasetine karşı işçi sınıfının siyaseti örgütlenmeli.

Sınıfa karşı sınıf zamanı!