Mümtaz Soysal Anayasa Sempozyumu başladı
Laiklik Meclisi tarafından düzenlenen Mümtaz Soysal Anayasa Sempozyumu "Yeni Anayasa dayatması" üzerine tartışmalar başlığıyla başladı. Sempozyumun açılış konuşması Laiklik Meclisi Sözcüsü Umut Kuruç tarafından gerçekleştirildi.
Laiklik Meclisi tarafından düzenlenen Mümtaz Soysal Yeni Anayasa Sempozyumu başladı.
İstanbul’da düzenlenen toplantının açılış konuşmasını Laiklik Meclisi Sözcüsü Umut Kuruç gerçekleştirdi.
Kuruç “İçinden geçtiğimiz karşı devrim saldırısını nasıl geri püskürtebilirizin anayasa ayağını tartışacağız, aramızda Cumhuriyet’in ilerici birikiminin temsilcileri var” dedi.
“Mümtaz Soysal’ın asla teknik bir anayasacı olmadığının altını çizen Umut Kuruç, “Soysal hep sosyal sınıfları gözeterek mücadele etti” ifadelerini kullandı.
KURUÇ: MÜMTAZ SOYSAL BİZLERE TOPLUMSAL HAKLAR İÇİN BİRLİKTE MÜCADELE EDİLMESİ GEREKTİĞİNİ GÖSTERDİ
Mümtaz Soysal’ın hayatını anlatan sinevizyon gösterisi sonrasında Prof. Dr Bilsay Kuruç online bağlanarak “Mümtaz Soysal ve Anayasa Dünden Bugüne” başlıklı konuşmasını yaptı.
Bilsay Kuruç konuşmasına Anayasa’nın neden tartışma konusu haline geldiğini açıkladı. Ardından Türkiye’nin 1923’ten bu yana geçirdiği sürece değinen Kuruç, Türkiye’nin 20 yüzyılda yol alabilmek için ‘ilk hedefler’ belirlediğini ve bu ilk hedefleri gerçekleştirmek adına Anayasa’nın şekillendirdiğini vurguladı.
20 yüzyıl Türkiye insanın yurttaş haline geldiğini vurgulayan Bilsay Kuruç, “Mümtaz Soysal’ın 61 Anayasası’nı 1959’da açıklanan ‘İlk Hedefler Beyannamesi’nden etkilenerek hazırlıyor. Yazdığı kitaplarda Cumhuriyet’in ileriye doğru aşma hareketini barındırdığını işliyor” dedi.
Cumhuriyet’in bir devrim olduğunu belirten Kuruç, 1933’ten başlayan sürecin 61 Anayasası ile tamamlandığını söyledi.
Türkiye’nin takvim olarak 21.yüzyıla girdiğini ancak zihniyet olarak çağın gerisinde kaldığını vurgulayan Bilsay Kuruç, “Mümtaz Soysal bize insanca bir yaşam için birlikte mücadelesi edilmesi gerektiğini gösterdi” ifadelerini kullandı.
Sempozyumun ilk oturumu “Türkiye’de Anayasal gelişmelere genel bakış: Anayasa yapım ve değişim süreçlerini hangi ihtiyaçlar belirlemiştir?” başlığıyla Av. Selin Nakıpoğlu moderatörlüğünde başladı.
ÖNDER: ANAYASALARI İNCELERKEN ÜRETİM İLİŞKİLERİNİ DE İNCELEMEMİZ GEREKİR
Oturumun ilk konuşmasını Prof. Dr. İzzettin Önder “Cumhuriyet dönemi Anayasaları’nın ekonomi politiği: Hangi ekonomi politikaları belirleyici olmuştur?” başlığıyla gerçekleşti.
Önder, Anayasa’nın bir üst yapı kurumu olduğunu ve devletin özel sermaye birikimine katkı yapan bir kurum olduğunu belirtti. Sermaye büyüdükçe halka saldırısı da arttı, ancak bunu doğrudan değil, dolaylı yoldan yapmıştır” dedi.
“Türkiye’nin Anayasalarına gelince kuruluş metinlerini geçtiğimizde 61 ve 82 Anayasalarına bakmamız lazım” gerektiğine vurgu yaptığı konuşmasında “Bu metinlere bakarken de üretim ilişkilerini incelememiz gerekir” ifadelerini kullandı.
OZANSÜ: TÜRKİYE’DE İLK OLARAK ‘MANEVİ DEĞERLER’ MEFHUMU 1982’DE HUKUK SİSTEMİNE GİRMİŞTİR
Oturumun ikinci konuşması Dr. Cemil Ozansü tarafından “Tarihsel olarak Anayasa metinlerinin ruhu: Türkiye’ye neler getirdi? Neler götürdü?” başlığıyla gerçekleştirildi.
Dr. Cemil Ozansü konuşmasında “Anayasacılık sadece metinlerin iç tutarlılığın sağlanması meselesi değil, sistemin nasıl bir program etrafında şekillenmesi gerektiğini açıklayan zihniyetlerdir” dedi.
Ozansü konuşmasında “Türkiye’de ilk olarak “manevi değerler” mefhumunun 1982’de Türk hukuk sistemine girdiğini söyleyen Ozansü, 2004 yılında diğer kanunlara da sirayet etmiştir” ifadelerini kullandı.
Mümtaz Soysal’ın Türkiye’de şartlar değişmesine rağmen çizgisini bozmadığını, TÜSİAD çizgisine girmediğini belirten Ozansü, Mümtaz Soysal’ın bundan dolayı önemli olduğunu vurguladı.
Anayasasızlaştırma sürecinde İsrail’in etkisinin büyük olduğunu belirten Ozansü, “İsrail’in Anayasasının olmaması Ortadoğu’da laikliğin tahrip edilmesindeki en önemli noktadır” dedi.
ALPTEKİN: REFERANDUMLARI İNCELERKEN, ABD EMPERYALİZMİNİN İHTİYAÇLARINI DA DİKKATE ALMAK GEREKİR
Oturumun son konuşması ise Av. Cem Alptekin tarafından 2010 ve 2017 Referandumlarının mevcut Anayasa ve anayasal düzende açtığı tahribat” başlığıyla tamamlandı.
Alptekin konuşmasında “meseleye sınıfsal bakmıyorsanız işin içinden çıkamazsınız, başka bir sınıfın bakış açısına mahkum olursunuz” dedi.
Konuşmasında konu aldığı referandumları incelerken ABD emperyalizminin ihtiyaçlarını da dikkate aldığını belirten Alptekin, 1923 Cumhuriyet’ine yönelik saldırının son aşaması olan ‘laikliğe karşı müdahalenin’ yeni Anayasa tartışmaları ile göreceğimizi belirtti.
Yapılan referandumlarla, Anayasal düzene aykırı filli durumları Anayasa’ya uydurulmaya çalışıldığını belirten Alptekin, Anayasa’nın varlığı sadece Anayasal düzenin varlığına işaret etmez ifadelerini kullandı.
Yapılacak Anayasa ile kurulacak yeni düzenin meşruiyetinin sağlanmaya çalışıldığına vurgu yapan Cem Alptekin bugünkü yönetimin “Laik ve üniter yapıya saldıran islamcı ve faşizan” olduğunu belirtti.
Birinci oturum soru-cevap kısmıyla tamamlandı.
BAŞAR YALTI: ANAYASA TARTIŞMALARI İKTİDARIN KENDİNİ MEŞRULAŞTIRMA ÇABASINDAN İBARET
Sempozyumun ikinci oturumu “Bugün ‘Yeni Anayasa’ söylemiyle hedeflenen neler” başlığıyla Av.Dr. Başar Yaltı moderatörlüğünde devam etti.
Oturum başkanı Av. Başar Yaltı, Anayasa tartışmalarının iktidarın kendi yaptıklarını meşrulaştırma çabasından ibaret olduğunu söyledi.
“Anayasa’nın dördüncü maddesine göre ilk 4 madde değiştirilemez. Ancak kurucu bir iradeyle bu maddeleri değiştirebilirsiniz lakin Meclis, bu iradeyi gösteremediği için Anayasa’nın ilk dört maddesi değiştirilemez” diyen Yaltı mevcut tartışmaların Türkiye’nin üniter yapısına dokunmak anlamına geldiğini ifade etti.
“LAİKLİĞİN YANINDA CUMHURİYET DEĞERLERİ VE DEMOKRASİ DE HEDEFTE”
Oturumun ilk konuşması “Siyasal iktidarın amaçladığı sivil ve demokratik Anayasa mıdır?” başlığıyla Prof. Dr. Şule Özsoy Boyunsuz tarafından gerçekleştirildi.
Şule Boyunsuz konuşmasında “yapılmak istenen değişikliklerde sadece laiklik değil, Türk ulus devlet yapılanması, Cumhuriyet değerleri, demokrasi de hedefte. Bugün devam etmekte olan rejim demokratik değildir. Kişiselleşmiş bir patrimonyal iktidar mevcuttur. Bu yapı içinde bütün yapılar aynı mekanizmalar içinde kontrol edilmektedir” ifadelerini kullandı.
Anayasa denilen metnin hala büyük bir öneme sahip olduğunu belirten Boyunsuz, “Anayasanın seçimlerle ilgili hükümleri, devleti şu an yönetmekte olan elitleri bu oyunu nasıl kurguladıkları şeklinde etkiliyor” dedi. İktidarının hala seçimlerden meşruluk kazandığını belirten Boyunsuz, bu tip iktidarlar seçimleri, devrimleri önleme aracı olarak görüyor” diye konuştu.
“AKP YURTTAŞLARI KULLUK STATÜSÜNE GERİ DÖNDÜRMEK İSTİYOR”
İkinci konuşmada Av. Doğan Erkan, “İlk 4 madde tuzağı, Türkiye’de mevcut iktidarın Anayasa anlayışı, dinamikleri ve meşruiyet sorunu” başlıklı sunumunu yaptı.
Erkan konuşmasında “AKP’nin bu dönemde kendini kurucu iktidar olarak adlandırdığını ve önceki siyasal iktidarı tanımadığını belirtti”
“Karşımızda hangi ideolojik formasyon olduğunu ortaya çıkarmadan Anayasa’yı teknik bir yapı olarak bakmamamız gerektiğini” söyleyen Erkan, AKP’nin yurttaşları tekrardan kulluk statüsüne geri döndürmek istediğini belirtti.
AKP’nin ilk dört maddeyi elinden gelse değiştireceğini belirten Erkan, Anayasa’nın ruhu olan 5. maddeyi de hedef alacağını vurguladı.
İkinci oturum soru-cevap kısmıyla sona erdi.
Sempozyumun üçünü oturumu “Laikliği, hukuku, yurttaş haklarını gasp eden ve idari yapıyı ters yüz edenler Anayasa yapılabilir mi?” başlığıyla Dr. Ögr. Üyesi Hande Heper’in moderatörlüğünde gerçekleşti.
“DİYANET KURULUŞ AMACINDAN TERSİNE DÖNDÜ”
Üçüncü oturumun ilk konuşması Prof. Dr. Korkut Kanadoğlu’nun “Laikliğe, hukuka ve Cumhuriyet’e ne oldu?” başlığıyla gerçekleşti.
Kanadoğlu, Cumhuriyet’in ve laikliğin halen daha devam ettiğini, ancak sarsıntılı olduğunu söyledi. Türkiye’deki laikliğin Avrupa’dan farklı olduğunu vurgulayarak Diyanet İşleri Başkanlığı’nın bu farkın en büyük noktası olduğunu belirtti.
Dinin resmi gazeteye kadar girdiğini belirten Korkut Kanadoğlu, her dine eşit mesafede olmadığını da söyledi.
Bunların yanında müftülerin nikah kıyma yetkisiyle devrim kanunlarının ihlal edildiğini belirten Kanadoğlu, Diyanet’in kuruluş amacından tersine döndüğünü ifade etti.
AMAÇ ERDOĞAN’SIZ AKP REJİMİNİN DEVAM ETMESİDİR
Oturumun ikinci konuşması ise Dr. Ögr. Üyesi Ulaş Karadağ tarafından “Devlet yapılanmasının çözülmesi, sosyal devletin tasfiyesi ve yeni rejime ikamesi” başlığıyla tamamlandı.
Türkiye’de Anayasa tartışmalarının her iki yılda bir gündeme geldiğini belirten Karadağ, Erdoğan’ın geçtiğimiz yıl “Türkiye Yüzyılı’nın en büyük amacı” olduğunu ilan etmesilye başladığını vurguladı.
Karadağ, yapılacak Anayasa ile istisnai yapıların kalıcılaştırılması istendiğini vurguladı. Bununla beraber yeni Anayasa’nın Erdoğan’sız AKP rejiminin devam etmesi için yapıldığını söyledi.
Üçüncü oturum soru-cevap kısmıyla son buldu.
BU MECLİS NEDEN ANAYASA YAPAMAZ?
Sempozyumun kapanış konuşmasını Laiklik Meclisi Yürütme Kurulu Üyesi Av. Bilgütay Hakkı Durna yaptı.
“Bu Meclis neden Anayasa yapamaz?” başlıklı kapanış konuşmasında Durna, Servel Tanilli’yi de andı. Verimli bir toplantı olduğunu ve Laiklik Meclisi olarak daha fazla böyle mecralar oluşturulması gerektiğinin altını çizdi.
1923 Cumhuriyet’inin yıkıldığını belirten Durna, Cumhuriyet değerlerinin birer birer tasfiye edildiğini söyledi. Gelinen durumla beraber yeni bir cumhuriyet mücadelesinin yükseltimesi gerektiğini de belirtti.
Durna konuşmasının sonunda “Muhalefeti uyarıyoruz, yeni Anayasa tartışmalarına girmeyin, AKP ile bu tartışmaya girerseniz kazanma şansınız yoktur. Muhalefetin hatası yanlış sorulara cevap aramasıdır. Laiklik Meclisi olarak bu tartışmalara girmeyeceklerini ve bunu engellemek için örgütleneceklerini” vurguladı.