Prof. Dr. İzzettin Önder yazdı: Seçim değil, stratejiler savaşı

"Bu mücadelede koltuğa uzanan stratejistin seçimi kazanması durumunda tek sorunu koltuk sahibinin sahneye koyabileceği manevralara karşım savunma hattını önceden kurmaktır. Seçimi kazanarak böylesi hesapları yapmaya zorunlu kişi rakibinin nihai hedefini öngörerek, sübliminal mesajlarla olası durumları alenileştirmek ve bunlara karşı toplumu hazırlamak olabilir."

Prof. Dr. İzzettin Önder yazdı: Seçim değil, stratejiler savaşı

Önümüzdeki seçim için adaylar belli olmaya başlayıp, partiler arasında sürtüşme yaşanırken, halkımızın yoğunlaştığı seçim karmaşasından yararlanan iki karşıt güç arasında İstanbul büyükşehir belediye başkanlığı seçim propagandası görüntüsüne büründürülmüş derin bir strateji savaşının sürdürüldüğünü düşünüyorum. Bu yazıda, seçim propaganda sahnesi arkasında sürdürülen, taraflar açısından olduğu kadar ülke açısından da yaşamsal önemi haiz bu strateji savaşını çözümlemeyi amaçlamaktayım Bu amaçla, seçim propaganda perdesini aralayarak, aradan süzülen görüntü kırıntılarını tartışmaya açmayı düşünüyorum. Bu çözümlemede iktisatta sıkça başvurulan ‘asimetrik bilgi’ yaklaşımını, stratejistlerin farklı konum ve avantajlarının vurgulanmasına hizmet edeceği anlayışıyla, ‘asimetrik pozisyon’ olarak kullanacağım.

Önce asimetrik bilgi konusunu değerli okuyucularla paylaşayım. Örneğin, bir doktora başvurduğumuzda, aynı bilgiye sahip olmadığımızdan doktorun söylediklerine uymak zorunda kalırız. Bu durumda en fazla yapabileceğiniz şey, farklı fikir almak için ikinci bir doktora başvurmak olabilir. Farklı bilgilerle donatılmış kişiler arasındaki ilişkiyi ifade etmede kullanılan ‘asimetrik bilgi’ yaklaşımını, bu yazıda farklı güç ve olanaklara sahip tarafların durumlarını tanımlayabilmek için ‘asimetrik olanak’ olarak kullanacağım.

Önce oyuncuları ve oyun konusunu varsayımsal olarak saptayalım. Bu oyunda iki temel figür bulunmaktadır. İki figürün de kısa vadeli amacı, uzun vadeli hedefe yol açmaktır. Uzun vadeli hedef, oyunculardan biri için ülke siyaseti ve yönetiminde en yüksek koltuğu (bundan böyle ‘koltuk’ olarak geçecektir) yaşam boyu muhafaza etmek, diğeri için ise bu koltuğa ulaşmaktır. Oyun yanlış oynandığında, yanlış yapanın hedefi tıkanır ya da siyasi yaşamı sonlanabilir. Her iki figürün de önünde geçmeleri gereken iki aşama bulunmaktadır. Dolayısıyla tüm hesaplar birinci aşamanın nihai hedefe yönelik en uygun kullanılması/atlatılması üzerine inşa edilmeye çalışılmaktadır. İki stratejistin de hedefi fevkalade makbul ve meşru olmakla beraber, her iki stratejist için de yürünecek yollar, mevcut konumlarından dolayı farklı patikalardan oluşmakta ve dikenlerle kaplıdır. Koltuğun korunması stratejisini uygulayan birinci aday, konumu itibariyle İstanbul büyükşehir belediye başkanlığı konusunda iki kademeli oyuna zorlanmaktadır. Bu stratejistin birinci kademedeki amacı, kendi grubundan çıkarılacak adayın, yerel seçimi alması koşulunda amaçlanan koltuğa uzanacak yetenekte olmamasıdır. Çünkü İstanbul, cumhurbaşkanlığı yolunu açan duraktır. Bu durumda koltuğu korumaya çalışan birinci oyuncu grup içinden kendi amacına en uygun adayı seçer. İstanbul’u bilmeyen, geçmiş uygulamalarında çeşitli başarısızlıklar taşıyan bir aday, birinci stratejistin amacına en uygun aday olarak ortaya sürülür. Önerilen adayın sehven seçimi alması durumunda koltuğa uzanmak isteyen adayın mücadele amacı sonlanmış, koltuk sahibi de koltuğu korumuş olur. Halen koltuk sahibinin birinci arzusunun bu olduğu düşünülebilir. İstanbul’un devasa sorunlarının tüm adayları ve bağlı oldukları siyasi yapıyı yıpratıyor olması, söz konusu devasa boyuttaki sorunların, hatta olası deprem maliyeti yükünün koltuğa ulaşmak isteyen kişiye yıkılması koltuk sahibinin şansını yükseltebilir. Peki, seçimin kaybedilmesi halen koltuk sahibinin şansını etkilemez mi? Evet etkiler, çünkü İstanbul aynı zamanda bir rant kuyusu olmakla betraber, bu sonuç, nihaî hedef uğruna katlanılması gereken en düşük maliyettir, çünkü arkada daha büyük hesaplar vardır.

Koltuk sahibi stratejistin kafasındaki maliyet/yarar hesapları şunlar olabilir. Seçimin kaybedilmesi maliyettir, doğru, ancak, son büyükşehir belediye başkanlığı seçiminde de görüldüğü gibi, seçim mağlubiyeti dünyanın sonu olmadığı gibi, İstanbul’un devasa sorunlarının rakibi eritme potansiyeli seçimi kaybedenin şansı da olabilir. Buna ilaveten deprem riski ile bıçak sırtında duran bu devasa kentin maliyetinden de uzakta kalınmış olur. Kaldı ki, merkezi devletten yasal hakları dışında bir destek almayıp, hatta birçok faaliyetleri de fiilen engellenen İstanbul’un var olan yöneticisini seçimde elemek pek de kolay olmayabilir! Siyasi partilere akılcı değil de, duygusal yaklaşım yapan halk karşısında, seçimin kaybı, aksi halde uğranılacak hezimetler göz önünde bulundurulunca, stratejistin hesabında başarı olarak kayda geçebilir.

Stratejinin ilk aşaması görece ufak maliyetle atlatıldıktan sonra, ikinci aşamadaki savaş stratejisi, seçim sonucuyla koltuğu ele geçirme pozisyonu kazanmış stratejistin engellenmesi oluşturur. Bu aşamada, koltuk sahibi stratejist, olası durumları kollayarak, hatta kasıtlı koşullar yaratarak oluşturabileceği vahim hizmet aksama görüntüleri gölgesinde, kesinlikle çekinmeden devamlı kullandığı üstün iradesini rakibi yıpratma amacıyla devreye sokabilir. Bu aşamada Gordion Düğümü çözülür ve potansiyel rakip sadece potansiyel koltuktan değil, geçmişte yöneticilerin başına geldiği gibi, siyasetten de elimine edilebilir. Bu durumda İstanbul halkı ne yapabilir, bunu kestirmek fazla olası değildir! Fakat herhangi bir beklenmedik durum karşısında niçin “ulusal güvenlik” ya da “toplumsal huzur ve sükûn” söylemleri eşliğinde yüksek dozlu önlemler devreye sokulmasın ki! Zaten halk böyle bir ortama alışık değil mi! Anayasa Mahkemesi kararlarının dinlemediği bir ülkede böylesi önlemlere karşı olası halk tepkisine karşı alınabilecek meşru önlemlerin(!) nasıl bir sakıncası olabilir ki!

Bu mücadelede koltuğa uzanan stratejistin seçimi kazanması durumunda tek sorunu koltuk sahibinin sahneye koyabileceği manevralara karşım savunma hattını önceden kurmaktır. Seçimi kazanarak böylesi hesapları yapmaya zorunlu kişi rakibinin nihai hedefini öngörerek, sübliminal mesajlarla olası durumları alenileştirmek ve bunlara karşı toplumu hazırlamak olabilir. Koltuğa uzanan stratejistin seçimi kaybetmesi, onun parti liderliğine yürüyecek şekilde ya da başka kanallarla hedefine yönelme dürtüsü ile hırsı iyice pekişebilir. Bu yolun önlenmesi koltuk sahibi stratejist için yaşamsaldır, çünkü bir yerde Gordion’un Düğümü henüz çözülmemiş ve tatsız mücadele, hem de birinci stratejistin oldukça yıprandığı bir aşamada hâlâ sürüyor olacaktır. O nedenle, koltuk sahibi stratejistin bu aşamadaki hedefi artık siyasi ya da yönetsel postlarla değil, bizzat kişisel durumlarla ilgilenmek olabilir. Burjuva toplumlarının tüm çirkinliğinin yansıdığı ve yansıyacağı çok açık olan sözde seçimler hep arkada başka manevraları da beraberinde taşır.

Türkiye, dünyanın kaynayan sorunlarıyla uluslararası alanda devamlı sıcak konumlu bir ülkedir. O nedenle, Türkiye’deki her kademe seçim ve siyasi manevraları uluslararası ajanlar yakından izler ve olanaklar çerçevesinde müdahil olmaya dahi kalkabilir. Siyaset tarihimizde, iktidar ve muhalefet kanadında rasyonel olarak algılayamadığımız ve yadırgadığımız politika ve davranışların hangi çevrelerin ne tür etkileri ile şekillendiğini fazla bilememekle beraber, tüm olasılıkları gizlemeden kamuoyu önünde açıkça tartıştığımız zaman hem oylarımıza sahip, hem de siyasilerimizi olabildiğince dış müdahalelerden uzak tutmuş oluruz.
Ne diyelim, bir enkırmen’in devamlı olarak ekranda çağrı yaptığı gibi, patron olan halktır, patronluğunu kullanabilirse!