Ronald-Donald döngüsü

1980’lerin ilk yıllarında ABD, kapitalist dünya sahnesine neoliberal Ronald Reagan ile çıkmıştı, bugün ise neofaşist Donald Trump sahnede. Cumhuriyetçilerin adayı olarak seçilen bu isimler, sermaye düzenine özgü kriz döngüsünün iki farklı evresindeki siyasal iklimi simgeliyor.

İnsanlarım, ah benim insanlarım,
Avrupalım, Amerikalım benim

Hele Asya’dakiler, Afrika’dakiler,

Yakın Doğu, Orta Doğu, Pasifik adaları
Ve benim memleketlilerim;
Yani bütün insanların yüzde yetmişinden çoğu,

Yalanla besliyorlar sizi…

Nazım Hikmet’in yetmiş beş yıl önce yazdığı “Ellerinize ve Yalana Dair” başlıklı şiirinden alıntıladığım dizeler hâlâ güncelliğini koruyor. Amerika’daki son başkanlık seçimleri bunun en somut kanıtı. Veba ile kolera arasında tercih yapmaya koşullanmış milyonlarca insan sözde özgür iradesiyle yine en iyi yalan söyleyen adaylardan birini seçti. Yetmiş beş yıl önce yalanı çoğaltan rotatifler, antenler vardı bugün de Elon Musk’ın X’i (Twitter) var.

Kapitalizm, üretip de çözemediği sorunların üzerini popülist liderlerin boş vaatleriyle örtüyor. Gerçekte halinden hoşnut olmayan çaresiz kalabalıklar, duymak istedikleri yalanlarla kandırılıyor. Trump ve benzerlerine özgü maçoluk, kabalık, gaddarlık gibi karakter özelliklerinden kaynaklanan üstenci tavır, çoğu insan tarafından özgüven olarak algılanıyor. Böylelikle seçmenler güçlü görünen adayın sorunlarını çözeceğine inanıyor.

Biden döneminde artan enflasyona ve derinleşen toplumsal krize karşın Ukrayna’ya verilen mali destek, Netanyahu’nun Biden’a yönelik aşağılayıcı tutumu ve özellikle büyüyen göç dalgası seçmende değişim arzusunu tetikleyen başlıca faktörler oldu. Sanırım göçmen karşıtı Amerikalılar, atalarının başka yerlerden geldiğini, yerli halkı katledip topraklarına el koyduklarını unuttu. Aksi halde Trump, milyonlarca destekçisini ülkeyi yabancılara karşı korumak zorunda olduklarına inandıramazdı!

Bu bağlamda yakın bir gelecekte ABD’de yaşayan tüm kırılgan kesimlere ve onları savunanlara yönelik şiddetin artacağını öngörebiliriz.

Bir başka garabet de sınıf bilincinden uzak kalabalıkların ultra zengin bir iş adamını yoksul babası gibi algılaması. Oysa Trump’ın sözlüğünde kamu yararı, halkın çıkarı gibi kavramlar yer almıyor. Ayrıca kimilerince barıştan yana olduğu ileri sürülen Trump, gerçekte güçten ve güçlüden yana olduğunu önceki yönetim döneminde çok kez gösterdi. Bundan sonra da gerek dışarıda, gerekse içeride barışın güçlü olan lehine tesis edilmesine çalışacak. Erdoğan’ın dostum diye söz ettiği Trump, nobranlığıyla bir çok lidere rol model olacağı için yakın gelecekte kapitalist dünyada zorbaların sayısı artabilir.

Öte yandan uluslararası örgütlere tepeden bakan Trump, özellikle işlevini yitirmeye yüz tutmuş BM’yi tümden oyun dışı bırakabilir. Bugünden sonra kapitalist dünyada diplomasi geleneğine aykırı biçimde liderler arası pazarlıklara dayanan bir dış politika anlayışı geçerli olacak gibi görünüyor. Örneğin Trump seçimi kazandıktan sonra Zelensky ile telefon görüşmesi yaptığı sırada yanında “kankası” Musk da varmış. Hatta telefonu kendisine uzatıp Zelensky ile konuşturmuş. Duruma bakınca Trump’ın üst düzey ilişkileri informal düzlemde yürüteceği anlaşılıyor.

Eylül ayında Yurtsever’de yayımladığım “Neofaşist küreselleşme” başlıklı yazının[1] ABD başkanlık seçimlerinden sonra daha anlamlı hale geldiği kanısındayım. 1980’lerin ilk yıllarında ABD, kapitalist dünya sahnesine neoliberal Ronald Reagan ile çıkmıştı, bugün ise neofaşist Donald Trump sahnede. Cumhuriyetçilerin adayı olarak seçilen bu isimler, sermaye düzenine özgü kriz döngüsünün iki farklı evresindeki siyasal iklimi simgeliyor.

Yeniden seçilen Trump’ın sansasyonel söylem ve eylemleriyle gündemin başköşesinde olması kimseyi şaşırtmamalı. Ne var ki zorbaların zırvalamalarına cevap yetiştirmek eğlenceli olsa da boş bir çaba. Bu tuzağa düşmeden kapitalizmin kronik kısır döngüsünü yalanla beslenen insanlara daha iyi anlatmak gerekiyor.

[1] https://yurtsever.org.tr/2024/neofasist-kuresellesme-534138/

 

Yazarın Diğer Yazıları
Ronald-Donald döngüsü 14 Kasım 2024
Neofaşist küreselleşme 20 Eylül 2024
Kirli mahremiyet 25 Temmuz 2024