RÖPORTAJ | TKH Gençliği: Laiklik özgürlüktür çağrımız her yerde sistemin karşısına dikilecek!

Yurtsever Haber olarak öğrenci gençliğin siyasal arayışlarını ve geleceğini TKH Gençliği’nden öğrencilerle konuştuk. 2024’te gençliği neler bekliyor, arayışları neler öğrencilerin gözünden okuyucularımızla paylaşıyoruz.

RÖPORTAJ | TKH Gençliği: Laiklik özgürlüktür çağrımız her yerde sistemin karşısına dikilecek!

Ekonomik kriz, geleceksizlik, gericilik, baskı ve kaygı… 2024’e girdiğimiz bugünlerde Türkiye’de gençliğin durumu bu kavramlarla açıklanmak isteniyor. Öğrenci gençliğin siyasal arayışlarını ve geleceğini TKH Gençliği’nden öğrencilerle konuştuk. 2024’te gençliği neler bekliyor, arayışları neler öğrencilerin gözünden okuyucularımızla paylaşıyoruz.

Yurtsever: Geçtiğimiz seçim sonrası atmosferi ve açılan yeni dönemi gençlik açısından nasıl değerlendiriyorsunuz?

Tilbe: Yeni bir seneye girdik fakat hala 2023 seçimlerinin etkisini üzerimizden atamadık. 2023 seçimleri toplum için bir yenilik beklentisi içerisinde geçerken AKP içinse istibdat rejiminin kuruluşunu tamamlayıp tamamlayamayacağı tedirginliği ile geçti. Seçim öncesinde yaşanılan onlarca fiyaskoya rağmen koltuktan kalkmayan AKP, seçimleri kendileri için bir zaferle sonuçlandırmış oldu.

Toplumun geneline baktığımızda AKP’ye karşı en büyük dirençlerden birini ise gençlik temsil ediyordu. Gençlerin hem ekonomik kriz hem de yaşam tarzına yapılan yoğun müdahale sonucunda büyüyen gelecek kaygısı, gençlik içerisinde “değişim talebinin” daha fazla hissedilmesine sebep oldu. AKP’nin seçim sonrasında gençliğe yönelik hamlelerine gaza basarak devam ettiği göz önünde bulundurulursa AKP’nin de gençliğin reflekslerinin öneminin farkında olduğunu söyleyebiliriz.

Seçim sonrası Türkiye atmosferine dönecek olursak AKP için edinilen zafer, gençlik için umutsuzluk kaynağı oldu. Cumhuriyet’in 100. yılında “Türkiye Yüzyılı” söylemlerini yükselten AKP, yeni yüzyıl için topluma ne vadettiğini 2023’ün son altı ayında açıkça göstermiş oldu. Emekçilerin sırtına binen ekonomik kriz ile tasfiye edilen laiklik, yaşam şartlarını oldukça zorlaştırmış ve özellikle gençleri daha derin bir çaresizliğin içerisine itmiş oldu

Açıkçası bu durumun nedeni siyasetin sınırlarının sandık ile belirlemeye çalışılmasında yatmaktadır. Ancak görünen tablo bununla sınırlı değil. Özellikle son eğitim döneminde yaşanılan facialara gösterilen tepkiler, gençliğin aklının ve reflekslerinin doğru bir hedefe odaklanması ile hem AKP’ye hem de kapitalist sisteme karşı bir tavrın gençlik içerisinde yükselebileceğini göstermektedir.

“KENDİMİZİ Mİ AVUTACAĞIZ YOKSA KARALIĞI YARATANLARA KARŞI TEK YUMRUK MU OLACAĞIZ?”

Uğur: 2023 seçimlerine giderken gençlikte bir değişim beklentisi vardı. Bu beklenti, doğalında birçok problemi seçimlere havale etme hali yarattı fakat sandıktan beklenen değişim çıkmayınca gençlik bu problemlerle baş başa kaldı. Böyle bir tabloda gençlikte bir umutsuzluk havası olduğunu söylemek üzücü olsa da doğru olur.

Seçimlerden sonra açılan yeni dönemde AKP’nin karşı-devrim siyasetini yükselteceği aşikâr. Bunu daha şimdiden Filistin’e destek adı altında yapılan hilafet gösterilerinden, Milli Eğitim Bakanının tarikatlarla protokol yapmaya devam edeceğiz demesinden ve daha nice örnekten görüyoruz. Gençlikte bahsettiğim umutsuzluğun olması ise AKP’nin karşı-devrim sürecinde elini rahatlatan bir durum.

Tabloyu bu kadar karamsar çizmemiz bizim de bir umutsuzluk havasında olduğumuz yanılgısına yol açmamalı. Biz bu tabloya baktığımızda bizim ve gençliğin üzerine düşen hayati görevleri görüyoruz. AKP’nin karşı-devrim siyasetine karşı en büyük direnç unsurlarından biri gençlik olmalıdır/olacaktır. Biz TKH Gençliği olarak bu direnci yaratacağız.

Önümüzdeki dönem gençliğin kendisine şu soruyu sordurmayı başarabilirsek gençliğin üzerindeki bu umutsuzluk havasını yırtıp atabiliriz:

Tüm bunlar olurken bu memleketin gençleri olan bizler, bireysel kurtuluş veya ülkeden kaçış planlarıyla kendimizi mi avutacağız yoksa memleketi karanlığa çekenlerin karşısında tek yumruk olarak mı duracağız?

“KAYBEDİLECEK DEĞİL, KAZANILACAK BİR GELECEK VAR”

Yurtsever: AKP’nin gençliğe yönelik adımları gençlik içerisinde ne kadar yer buluyor? AKP ve düzen gençliği kapsayabiliyor mu?

Ceren: AKP’nin gençliğe yönelik politikası iki farklı yönelimde incelenebilir. Önceliği tabii ki toplumun gericilikten aldığı payın en büyüğünün gençliğe düşmesi. Belki başka bir zaman genişçe ele alırız fakat tarikatları sosyal devletin yerine koyan AKP, toplumu tam bir kuşatma altına almış durumda. Hem resmi, hem sivil her alanın tarikat-cemaatlerin eline bırakılması gençlik içerisinde farklı eğilimler yaratıyor. Buradan kapsayabildiği nicelik olarak az olan gençlik toplamını “kazanmak” AKP’nin ilk yönelimi.

İkinci yönelim, gayriciddi bir ifade olacak fakat “Ya benimsin ya kara toprağın” siyaseti. Gençliğin yapısı gereğibeklentileri AKP’nin “değerleriyle”, özünde siyasetiyle uyuşmuyor. Bu noktada AKP; kendisine militan/kadro/taban yapamadığı ve esasen hiçbir zaman kapsayamayacağı bu geniş toplamı çeşitli araçlarla belirleyerek karşısında durmaktan uzaklaştırıyor. Ekonomik krizin yarattığı geleceksizlik ancak toplumsal olarak çözülebilecekken bu bilinçten koparılan gençlik içerisinde bireycilik ve kaçış düşüncesi yükseliyor.

Bireycilik ise bu düzenin devam etmesinin en temel koşullarından biri. Kapitalizmin sattığı hayaller, karanlık gelecekten çıkışın tek yolu olarak görülüyor. Bu da sadece kendi hayatını belki kurtarabilmek için geri kalan her şeyi elinin tersiyle iten, yani düzen ve AKP açısından “zararsız” bir gençlik toplamı demek.

Halbuki bu düzende mücadele içerisinde kaybedilecek değil kazanılacak bir gelecek var. Hatta mücadele yoksa geleceğimizin de olmayacağını söylemek yanlış olmayacaktır.

“İKTİDARIN MEYDAN OKUMASINI KABUL EDİYORUZ”

Ozan: Net bir şekilde söyleyebilirim AKP gençliğe istediği şekli veremedi, gençliğe yönelik amaçlarına ulaşamadı ama bu konuyu gündeminden de asla çıkarmadı. AKP “dindar ve kindar” bir nesil yetiştirmek istiyor.Bunu açıkça söylediler, biliyoruz. Bir nesil yetiştirmek deyince de konu elbette eğitime gelmiş oluyor. Eğitime bakalım: içler acısı… Eğitim bakanının tarikat ve cemaatlerle ilgili sözleri daha geçtiğimiz haftalarda kamuoyunun gündemindeydi. Bu sözler hepimizin malumu olduğu gibi laik eğitim açısından bir skandaldır. Fakat eğitimin tarikatlara teslim edilmeye çalışılması yeni bir gündem değil. Bunu zaten yapıyorlar, Yusuf Tekin’in sözleri esasen bir meydan okumaydı; laikliğe, laiklik savunucularına, laik eğitime karşı bir meydan okuma…

Biz bu meydan okumayı kabul ediyoruz! Bu sömürücü ve insanlık dışı düzenin ise bugün gençliği kapsaması mümkün değildir. Çok açık; gençliğin gülümsemesini, sosyalleşmesini, hayaller; planlar kurmasını bir kenara bırakalım bugün gençler barınma ihtiyacını karşılaması mümkün olmadığı için üniversiteye gidemiyor.

Bir başka konu intiharlar… Artık alışma raddesine geldik. Bir öğrencinin, bir gencin intihar etmesi sıradanlaşmaya başladı. Bizler bu düzenin arkadaşlarımızı yutmasına alışmayacağız. İşte bu ilk akla gelen birkaç örnek dahi düzenin gençliği kapsayamadığını gösteriyor. Fakat şunu unutmamak gerek; düzen gençliği kapsayamayabilir ancak sindirebileceğini unutmamak gerekir.

Son olarak şunu eklemek istiyorum: Düzenin ve onun mevcut temsilcisi AKP’nin gençliği şu ana kadar “ele geçirememiş” olmasının kuşkusuz önemli bir anlamı var ancak bu anlam tek başına yeterli değil. Bu durum nihai de değil. Dinci gericiliğin, sömürücü düzenin karşısında örgütlü olmalıyız aksi takdirde bu karanlık herkesi teslim alır.

“LAİKLİK EKMEK GİBİ, SU GİBİ BİR İHTİYAÇ”

Yurtsever: Laiklik başlığı bugünkü siyasal çalışmalarınızda büyük yer kaplıyor. Laikliğin gençlik ve gençlik mücadelesi açısından önemini açabilir misiniz?

Ceren: Laiklik, Cumhuriyetin temel değeridir. Cumhuriyet derken, yalnızca 1923’ten bahsetmiyorum. Halkı tebaa olmaktan çıkararak yurttaş yapan kavramdır laiklik. Bizim bugün laikliğe verdiğimiz önemin sebebi burada aranmalı.

Türkiye gibi dinci gericilikle biçimlendirilen kapitalist ülkelerde laiklik bir kesimin “hassasiyeti” ve kimliği olarak gösterilmeye çalışılıyor fakat biz biliyoruz ki laiklik en çok emekçilere ve hatta gençliğe lazım. Eğitimin git gide piyasalaştığı ve her yerde mantar gibi imam hatiplerin bittiği son yirmi yılda laik eğitim, çok küçük bir kesimin ulaşabildiği bir hale gelmiştir. Tek devlet lisesinin imam hatip olduğu mahalleler var. Yaygınlaşan ÇEDES projesi gibi uygulamalar da velileri özel okullara mecbur bırakıyor, tabii imkanları varsa.

Liselerde gerici uygulamalara maruz kalan emekçi çocukları, üniversiteye geçtiğinde kalacak yurt dahi bulamıyor çünkü devlet; KYK yurdu yapmak yerine bulduğu her boş araziyi tarikat ve cemaatlere hibe ediyor. Bu yurtların denetlenmediği yetmezmiş gibi öğrenci başına teşvik parası bile alıyorlar. Bir önceki soruda değinmeye çalıştığım konu da buydu. Toplumun ve doğrudan bir geliri olmadığı için özellikle gençliğin en temel ihtiyaçlarını kamu kuruluşlarından alıp tarikatlara veren AKP, toplumu gericilere mecbur bırakıyor. Bundan da en çok, bu imkanlara erişimi olmayan emekçiler ve çocukları etkileniyor. Bu yüzden laiklik; işçi sınıfına ve gençliğe ekmek gibi, su gibi bir ihtiyaç.

Uzatmayayım, bizler bu ve daha fazlası sebepten ötürü laikliği başa yazıyoruz. İşçi sınıfının siyasetini yapmakla laiklik mücadelesini ayırmak tam olarak bu yüzden yanlış bir bakış açısı. Laiklik, eşitliğin ve özgürlüğün temelinde yatmaktadır. Gençlik mücadelesi açısından önemi de burada aranmalıdır.

“LAİKLİK MÜCADELESİNİ SOSYALİZM MÜCADELESİNDEN AYRI ELE ALMIYORUZ”

Uğur: Laiklik başlığını konuşacaksak öncelikle laiklikten ne anladığımızı ve ne anlamadığımızı konuşmak gerekir. Bizim için laiklik, ilkokulda öğrendiğimiz gibi yalnızca din ile devlet işlerinin ayrılması değil. Laiklik inanç, dil, ırk, cinsel yönelim fark etmeksizin insanların yaşama özgürlüğüdür. Yani eşit yurttaşlığın temelinde laiklik yatar. Eğer okullarda bilimsel eğitimden söz ediyorsak laiklik demek zorundayız. Eğer toplumsal yaşamın dini referanslarla şekillenmesini istemiyorsak laiklik demek zorundayız.

Gençlik için laikliğin önemini anlatırken biraz önce söylediklerimin dışında başka bir yere dikkat çekmek istiyorum. AKP kendi iktidarına uygun bir gençlik yetiştirmeyi istiyor. Bu gençlik sorgulamayan, itaat eden bir gençlik. Erdoğan’ın deyimiyle “dindar ve kindar” bir nesil. İşte AKP için bu nesli oluşturmanın tek yolu laiklikle hesaplaşmaktı. Yalnızca bu durum bile gençlik için laikliğin ne kadar temel bir başlık olduğunun göstergesi.

Son olarak bizler laiklik mücadelesini ele alırken sosyalizmden ayrı ele almıyoruz. Tersinden laikliğin sosyalizmle mümkün olduğunu söylüyoruz ve bu bizim için bir ezber değil. Bugün laikliğe karşı açılan savaş yalnızca AKP’nin savaşı değil. AKP iktidarında adım adım laikliği tasfiye ederken sermaye sınıfının diğer partileri sadece izleyerek hatta bazen bu tasfiyenin önünü açarak bu süreçte yer aldı. Bugünkü tabloda ise laiklik diyen sadece biz komünistler kaldık.

“ÖZGÜR BİR ÜLKEDE YAŞAMAK İSTEYENLERİ LAİKLİK ÖZGÜRLÜKTÜR DEMEYE ÇAĞIRIYORUZ”

Yurtsever: Önümüzdeki dönem gençliği hangi gündemler bekliyor? Sizler bu konuda nasıl adımlar atacaksınız?

– Tilbe: Laiklik, kuşkusuz Türkiye’nin en kritik meselesi haline geldi. Rejimsel dönüşümün tamamlanabilmesi için toplumsal alanda her kurum kendi içerisinde bir dönüşüm geçirmekte. Eğitim ve akademi bu dönüşümün en net gözlemlendiği alanlar. AKP, gerici rejimin tamamlanabilmesi için masanın ayaklarını kırılmaz hale getirmeye çalışmaktadır. Bu doğrultuda uzun vadeli hedeflerini de gençlik üzerinden kurmaktadır. Kısacası AKP’nin geleceğe dair planları, geleceğin öznesi olan gençleri doğrudan etkilemektedir. Gençliğin en temel gündemi de özgürlük kavgasıdır, laiklik meselesidir.

AKP gerici politikalarını daha da keskinleştirmekte, azgın tarikatları meşrulaştırmak için anayasal düzlemde değişikliğe dahi gitmektedir. AKP’nin oluşturduğu tarikat ve sermaye sarmalı yeni Türkiye’dir ve yeni Türkiye’de emekçilerin, kadınların ve gençlerin yaşam hakkı ellerinden alınmaktadır. Dolayısıyla gençliğin bugüne kadar verdiği özgürlük ve eşitlik mücadelesi artık doğrudan laiklik mücadelesinin altında verilecektir.

Kısacası ülkemizin geleceğine dair en büyük söz gençliğe düşmektedir. Gençliği önümüzdeki süreçte özgürlük kavgası beklemektedir. Özgür bir ülkede yaşamak isteyen gençlik “Laiklik özgürlüktür!” sesini yükseltmek, gericiliğe karşı bir duvar örmek zorundadır.

Bu doğrultuda gençlik içerisinde “laiklik özgürlüktür” diyeceğiz. Adım adım üniversitelerde, liselerde, gençliğin arasında bu söylemimizi yayacağız. İkinci dönem, AKP’nin ve düzenin karşısında emekten, bağımsızlıktan, laiklikten yana olan gençler büyük bir kampanyayla çıkacak. “Laiklik özgürlüktür” çağrımız amfilerde, liselerde, sokaklarda sistemin karşısına dikilecek. Karşısına dikildiğimiz örgütlü düzene karşı memlekete ve geleceğimize sahip çıkacağız, laiklik mücadelesinden bir adım geri adım atmayacağız