Seçimlerde ne yapıyoruz?

"Seçimlerde ise AKP elbette kazanmamalı. Bunu söylemiyoruz. Hatta AKP’ye oy veren kitlelerin artık yüzlerini sol dönmeleri ve oylarını komünist, devrimci partilere vermeleri de önemli bir gelişme olarak görülebilir. Bu ayrı bir tartışma."

31 Mart Pazar günü yapılacak olan seçimlere bir aydan kısa süre kaldı. Adaylar belli oldu çalışmalar hızlandı. Düzen partilerinde herhangi bir yerel seçimde yapılanların ötesinde bir görüntü bulunmuyor.

Konu yerel yönetimler olunca iktidar ya da muhalefet fark etmez, adaylarından programlarına kadar aşağı yukarı aynı rantçı ve talancı mantığa sahip olduklarından emindik. Yine tablo değişmemiştir. Üzerine bir de CHP’nin başta Hatay örneği olmak üzere Türkiye’nin farklı yerlerinde sağcı, eski MHP’li ya da İyi Partilileri aday göstermesi gibi düzen muhalefetinin gerçek durumunu gösteren olgular eklendi.

Sağcılara ve sol gösterip sağ vuranlara mahkûm değilsiniz diyen komünistler bu açıdan sonuna kadar haklı çıkmıştır.

Bunlarla birlikte karşımıza çıkan bazı olguları da alt alta yazmak ve ele almak gerekiyor.

Geçtiğimiz sene yapılan Cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimleri, Türkiye’de emekçilerin önüne “kırk katır mı kırk satır mı” tercihinin dayatıldığı bir zirve noktası idi. Seçim sonuçları toplumun önemli bir kesiminde hayal kırıklığı yaratsa da bu sefer de “Umudumuz İmamoğlu” noktasına hızlıca gelindiğini görüyoruz.

Ve hatta laiklik konusunda kılını dahi kıpırdatmayan bugünün CHP’si hesaba katıldığında, yerel yönetimlerde AKP’nin kazanmamasının Türkiye’ye şeriatın gelmesinin önündeki en önemli engel olarak ifade edilmesi yaşanan trajik siyasi tablonun önemli bir göstergesi. Kısaca tekrar edelim, bugün Türkiye’de laiklik mücadelesinin kazanılmasının anahtarı ilerici güçlerin kuracağı örgütlü mücadelede, Laiklik Meclisi gibi örneklerde yatıyor. Bunun dışında laikliğin kazanılması için verilecek mücadele CHP’ye emanet edilemeyecek bir noktaya gelmiştir.

Seçimlerde ise AKP elbette kazanmamalı. Bunu söylemiyoruz. Hatta AKP’ye oy veren kitlelerin artık yüzlerini sol dönmeleri ve oylarını komünist, devrimci partilere vermeleri de önemli bir gelişme olarak görülebilir. Bu ayrı bir tartışma.

Buradan hareketle şu olguyu ele almak durumundayız: Bugün Türkiye solunda “sağdan isim devşirmek” gibi bir kategori açıldı. Reformist sol bu sefer de bunu amentü haline getirdi ve sağcı düzen partileri dahil olmak üzere devşirip aday yaptıkları isimleri önümüze “devrimci bir parti”nin adayı olarak sunmaktalar.

Buradaki el çabukluğuna da prim vermek durumunda olmadığımızı söylemek durumundayız. Çünkü sağ ideoloji ve siyasetin egemenliği altındaki emekçi kitlelerin oradan koparak yüzünü sola ve sosyalizme dönmesi ile sağcı ya da düzen siyasetinin tezgahından geçmiş isimlerin aday olarak reklam edilmesi birbirinin tam zıddı bir noktada duruyorlar. O açıdan sol siyaset adına ortaya konulan bir yanlış ile karşı karşıyayız. Bu duruma da mahkûm değiliz.

Son olarak, bu seçim Türkiye solu adına ilkesiz siyasetin ve pazarlıkların, programsızlığın merkezde durduğu bir seçim olarak tarihe geçmiştir. Yanlış bir ifade olarak ele alınmasın ama bu kadar saçmalamanın olduğu bir seçim süreci geçirmedik.

Bir yerellikte karşı karşıya gelen ve polemik yapan unsurlar başka bir yerellikte birbirlerini destekliyor. Bir sol siyasi hareket aynı anda birbiri ile ilgisi olmayan birden fazla siyasi hareketle işbirliği yapıyor. İstanbul’da aday çıkarmak için nedense DEM Parti’nin alacağı karar bekleniyor. Bir partinin belediye başkan adayı İstanbul’da Ekrem İmamoğlu’nu destekleyeceğini söylerken, aynı parti o gün İBB adayı çıkaracağını duyuruyor. Bizim tarihimizde böyle bir şey yoktur.

Bir tarafta reklam üzerinden yapılan siyaset anlayışı, diğer tarafta CHP ile yapılan pazarlıklar. Kimsenin derdi emekçilerin sesini yükseltmek onlara cesaret vermek falan değil. Sonra bakıyorsunuz Türkiye genelinde CHP’nin AKP’lilerden hiçbir farkı olmayan adaylarına terk edilmiş illeri görüyorsunuz. Sol adına neredeyse hiçbir şey yok. Neyse ki Türkiye Komünist Hareketi orak çekiçli amblemi ile 80 ilde belediye başkanlıklarında adaylarını göstermiş durumda.

O açıdan “seçimlerde ne yapıyoruz?” sorusunun yanıtını herkes ciddi bir şekilde ele almak durumunda. Türkiye’de devrimcilerin ve solun bağımsız hattını örmek için daha çok çalışmamız gerekiyor ve bizlere de büyük sorumluluk düşüyor. Reformist ve sorumsuz siyaset anlayışına son vermenin yolu da buradan geçiyor.