8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü!
Her yıl kimilerinin "Dünya Kadınlar Günü" diyerek içini boşaltarak kutlamaya dönüştürdüğü bir gün 8 Mart.
Nevcivan Balta
Her yıl kimilerinin “Dünya Kadınlar Günü” diyerek içini boşaltarak kutlamaya dönüştürdüğü bir gün 8 Mart.
Bilindiği gibi aslında kadına sınıflı toplumların biçtiği rol gereği, erkeğin bir adım gerisinden bir kafileyle yürümesini emreden düzende toplumsal konumunu örtme çabasını hatırlatır 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü.
Oysaki bugünün anma günü olmasının amacı kadının emekçi kadının toplumsal mücadelesini ve cinsiyet eşitliği ilkesinin her toplumsal alanda önemli olduğunu vurgulamaktır.
Çağımızda aşılamayan “Cinsiyetçi üstünlük kurma çabasına karşı verilen mücadeleyi hatırlatır!”
Tarihsel süreçte dünyada kadınsız hiçbir devrimci hareket olmamıştır.
1900’lü yıllarda Avrupa’da Rosa Lüksemburg, Klara Zetkin gibi liderlerin öncülüğünde kadın hareketi zirve noktasına ulaşmış, toplumsal dönüşümlerin öncüsü işçi emekçi kadınlar olmuştur.
Amerika’da tekstil işçisi kadınların grev mücadelesi bu uğurda baskı altında tutularak grev kırıcı burjuvazi yanlısı güçlerin başlattığı isyanda yanarak yaşamlarına son verildiği gündür.
1917 Ekim Devrimi’nde işçi emekçi kadınların isyanı devrimsel süreci hızlandıran etken olmuştur.
Ülkemizde Kurtuluş Savaşı’nda öncü kadınlar cephe gerisinde yer almış, Osmanlı’dan başlayarak gelen güçlü kadın hareketleri ve öncü kadınlar baskıcı muhafazakar erkek egemen toplumda ortaya çıkmış ve mücadele gerektiren kritik süreçleri omuzlamış ve omuz omuza mücadelelerini sürdürmüşlerdir
Cumhuriyetin kuruluşunda eğitim seferberliğinde başta eğitimci kadınlar olmak üzere onların yetiştirdiği genç kuşak kadınları her toplumsal alanda görmek mümkündür.
Kadın hareketleri her süreçte toplumun demokratikleşme sürecine bağlı olarak güçlenmiş bu sürecin kesintiye uğramasıyla kesintiye uğramış güçsüzleşmiştir.
Toplumsal sömürü katmerleştikçe kadına yansıyan kısmında kadının çift katlı sömürüsü de katlanır ve katmerlenir.
Bugünün Türkiyesi’nde gericileşen, muhafazakarlaşan toplumsal yapı içinde kadının özgürleşmesi söz konusu değildir! Kadınlar kamusal alanda yer almakla birlikte bu konumlanış yeterli değildir! Kadın emeği kamusal alanda erkek emekçilerle birlikte sömürüye uğrarken evde evin ailenin sürdürülmesi çocukların bakımı, yetiştirilmesi için sorumluluk üstlenmesi kendi varlık nedeninin üzerinde baskı ve sömürü unsuru olarak ortaya çıkmaktadır.
Bu toplumsal konumlanmaya karşı gelişen çatışma ve mücadelede dezavantajlı olan kadın üzerinde erkek şiddeti ve toplumsal baskıyla birlikte toplumsal şiddet artmaktadır
Toplumsal yapıda başta kadınlar ve çocuklar olmak üzere şiddete maruz kalan dezavantajlı kesimlerin uğradığı şiddeti baskıyı takip eden önlem alan toplumsal şiddete her türlü cinsiyetçi eşitsizliğe karşı kabul edilen “İstanbul Sözleşmesinin iptali” toplumsal yapıda egemen muhafazakar gerici zihniyetin boyutlarını yansıtması açısından önemli bir ölçüdür. Toplumsal yapı içinde konumlanan gerici anlayış bundan rahatsız olmuş ve sözleşmemin iptalini istemiş bu kesimlerden oy devşiren iktidar bu kaygıyla önce imzaladığı anlaşmayı sonrasında bozmuştur.
Bu koşulların yarattığı toplumsal dokuda sindirilen muhalefetin en öncü gücü her yıl alanlarda yerini alan emekçi işçi kadınların varlığı önemli bir göstergedir.
Alanlardan seslenmek üzere toplanan gün geçtikçe sayıca artan kadın hareketi daha çok feminist çizgi taşırken bu yönüyle protesto hakkını kullanmak isteyen kadınlar devlet terörü ve şiddeti ile karşılaşmaktadır.
Kadın toplumun eğlencesi veya hor gördüğü itilen suç unsuru ahlak sorgulamasına tabi tutulan erkeğin emrinde bir araç veya meta değildir!
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü Kutlu Olsun!