Sol siyaset, futbolcu transferine benzemez: Sağcılığa mahkûm değiliz

"Öncelikle söylenmesi gereken ilk şey ilkesizlik olacaktır. İdeolojinin ya da savunulan değerlerin anında satışı, taraf değiştirmeler, pazarlıklar bu ilkesizliğin somut göstergeleri değil mi? Solcu sağcı, sosyal demokrat, liberal, muhafazakâr ya da milliyetçi olmanın aslında hiç de önemli olmadığını somut olarak görmüyor muyuz? Aday yapılmayınca istifayı basıp, hemen başka bir partinin kapısını çalan yerel yöneticilerin yönettiği bir Türkiye’de yaşıyoruz."

Yerel seçimlere sayılı günler kala, düzen siyasetinin gerçek yüzü bir bir ortaya çıkıyor. Hesaplar, pazarlıklar, kulisler, istifalar, parti değiştirmeler, kurulan ittifaklar, bozulan ittifaklar…

Bu tablo tesadüf olabilir mi? Düzen siyasetinde yaşanan bu durumu açıklama girişimi kimse için zor olmasa gerek.

Öncelikle söylenmesi gereken ilk şey ilkesizlik olacaktır. İdeolojinin ya da savunulan değerlerin anında satışı, taraf değiştirmeler, pazarlıklar bu ilkesizliğin somut göstergeleri değil mi? Solcu sağcı, sosyal demokrat, liberal, muhafazakâr ya da milliyetçi olmanın aslında hiç de önemli olmadığını somut olarak görmüyor muyuz? Aday yapılmayınca istifayı basıp, hemen başka bir partinin kapısını çalan yerel yöneticilerin yönettiği bir Türkiye’de yaşıyoruz.

Bu durumu açıklayacak başka bir kavram ise benzeşme ya da aynılaşma olabilir. Parti değiştirmeler aslında partiler arasında çok da fark olmadığını, neredeyse düzen partilerinin birbirleriyle aynılaştığı ya da benzeştiği bir gerçekliğe işaret ediyor. Yalnızca AKP ile Yeniden Refah Partisi arası geçişler değil aynı zamanda İYİP’ten CHP’ye geçişler aslında düzenin sağı ile düzenin solu arasında temelde fark olmadığını gösteriyor. En azından bu durum “adaylar” açısından böyle. Ancak şaşırdığımız geçişler de oluyor: Daha önce İYİP’ten aday olan bir isim bakıyorsunuz bugün TİP adayı… Bunu ayrıca analiz etmek gerek.

Bu durumun altında yatan gerçekliğin adını da net koymak gerek: Rant ve talan düzeni. İlkesizliğin ve benzeşmenin yanında, küsüp istifa etmenin ya da parti değiştirmenin bu kadar kolay olmasının altında yatan asıl nedenin, yerel seçimlerin aslında rant ve talan kuyruğuna girmek olduğu gerçeği olduğunu görmek gerekiyor. Yerel yönetimler, halkın yönetime katıldığı bir düzlem değil kamu kaynaklarının talanına hizmet eden bir düzlem çünkü. Kamu kaynaklarının talanı ihaleler ve rantla olurken, bu sürecin örgütlenmesi yalan ile döşeniyor.

Ancak yerel seçimlerde ortaya çıkan gerçekliği açıklayacak bir kavram aranacaksa eğer, belki de merkeze yerleştirilmesi gereken kavramların başında sağcılaşma gelmektedir. Bu anlamıyla önümüzdeki yerel seçimler özünde birbiriyle benzeşen, rant ve talan kuyruğuna giren ilkesiz düzen siyasetinin bütün kanatlarının temel niteliği olan bir sağcılaşma siyasetiyle belirlenmiş durumda. AKP’nin 20 yıllık iktidar süreci, ülkemizde bir rejim değişikliğini meydana getirmiş, düzen siyasetinin ekseni sağa kaymıştır. Neredeyse bütün partiler de bundan nasibini almış durumda. CHP ortanın solundan ortanın sağına geçerken, HDP radikal demokrasiden liberal demokrat bir partiye dönüştü.

AKP, MHP, BBP, HÜDA-PAR ile temsil edilen Cumhur İttifakı’na DSP ve Vatan Partisi resmi ya da gayri-resmi şekilde ekleniyor. CHP’nin başını çektiği Millet İttifakı ise AKP’nin içinden çıktığı Saadet Partisiyle, AKP’den doğan DEVA ve Gelecek Partileriyle, MHP’den ayrışan İYİP ile kuruluyor. Bir bütün olarak ortada bir sağcılaşma hali var.

Türkiye solunda bazı kesimler ise bu duruma ne yazık ki esastan itiraz edeceklerine usulden yanaşmış durumdalar. DEM Parti ile CHP’nin yörüngesinde yürütülen siyaset bu sağcılaşma sürecine doğrudan solun bazı kesimlerinin de eklediğini görüyoruz. İş CHP ile doğrudan görüşmelere hatta ortak çalışma ekipleri kurulmasına kadar gitmiş, CHP’nin ve HDP’nin politik kararlarına göre siyaset yapılır bir durum oluşmuştur.

Ülkemizde büyük bir sağcılaşma süreci yaşanıyor. Bugün siyasette etkili olmanın yolu bu sağcılaşma sürecine uyumdan değil, tersine bu süreci esastan ve usulden karşıya almaktan geçer.

Bir bütün olarak sağcılaşmaya karşı işçi sınıfının devrimci siyaseti öne çıkarılmalıdır. Ama emekçi kitlelerde bilinçleri bulandıran asıl tehlike sol gösterip sağ vuranlardır. Bunlara karşı da devrimci safların sıklaştırılması, gerçeklerin emekçilere tek tek anlatılması gerekiyor. Bırakınız CHP ile ittifakı, doğrudan faşist partiden aday transferi yapanlar var. Siyaset, futbolcu transferine benzemez!