Taliban, El Kaide, IŞİD, Türkmenistan İslam Partisi: İpin ucu kimin elinde?

Taliban, El Kaide, IŞİD, Türkmenistan İslam Partisi: İpin ucu kimin elinde?

16-10-2024 12:16

Zaman zaman rekabetçi bir biçimde birbirleriyle de savaşan bu örgütlenmeler devasa boyutlardaki finansal kaynaklarını başta uyuşturucu olmak üzere ele geçirdikleri yerlerdeki petrol, doğal zenginliklerin yağmalanması ile sürdürüyorlar.

Hikmet Yaman

Birkaç gün önce yayımlanan bir haber de “Rusya, Taliban’ı terör örgütü listesinden çıkarıyor. Rusya Dışişleri Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada, Taliban’ın terör örgütü listesinden çıkarılması kararının en üst seviyelerde alındığını duyurdu. Karar, yasal prosedürün uygulanmasının ardından yürürlüğe girecek” deniyordu.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Temmuz ayında yaptığı açıklamada Taliban’ın terörle mücadelede bir müttefik olduğunu ifade etmişti.
Ortaya çıktığında Afganistan’da “Sovyet işgaline karşı bir direniş örgütü “ olarak lanse edilen örgütü nihayetinde Afganistan’da yönetimi ele geçirmiş ancak statüsü, deyim yerindeyse el altından “gayri resmi” olarak resmileşmiş durumda.

Benzer şekilde çok daha küçük bir alanda da olsa bir “devlet” kurduklarını ilan eden IŞID lideri Bağdadi, Musul’un tarihi El Nuri Camii’nde Cuma hutbesi okuyarak, Dünya çapında tüm Müslümanları halifeliğine biat etmeye çağırmıştı.

11 Eylül 2001 Salı günü sabah saatlerinde19 El Kaide militanı, ABD’nin kuzeydoğu eyaletlerinden Kaliforniya’ya seyahat etmesi planlanan dört yolcu uçağını kaçırdı. Hava korsanları, ilk iki uçağı New York’taki Dünya Ticaret Merkezi’nin “İkiz Kuleler” olarak anılan 110 katlı 2 ofis binalarına, üçüncü uçağı ise Pentagon’a (ABD ordusunun karargâhına) çarptırdılar. Dördüncü uçağın Washington, DC’deki bir federal hükûmet binasını vurması planlanmıştı; ancak uçak, bir yolcu isyanının ardından Pennsylvania’da bir tarlaya düştü. Saldırılarda hava korsanlarıyla birlikte 2.996 kişi öldü.

Bu saldırıların Afganistan’da planlandığı ve teröristlerinde Usame Bin Ladin’in lideri olduğu El Kaide üyeleri olduğu açıklandı.
Pilot eğitimi almalarından, yolcu dolu uçakları kaçırabilmelerinden, bunları rotalarından çıkartıp Dünya Ticaret Merkezi gökdelenlerine ve ötesinde ABD ordusunun en merkezi noktasına Pentagon’a çarptırarak patlatmalarına kadar geçen süreci nasıl dünyanın
“en yüksek güvenlikli” ülkesi olan ABD’de gerçekleştirebildikleri tüm dünyayı şaşırtmıştı. Komplo teorilerinden, derin analizlere, gerçeklerin sadeleştirilemediği bir kaotik bilgi(!) akışının ortasında kalınmıştı…

El Kaide’nin bu sansasyonel eyleminin ardından örneğin 2002 yılında gerçekleştirdiği bazı eylemler:
11 Nisan- TUNUS: Cerba adasındaki Ghriba Sinagogu’na yönelik intihar saldırısında 14’ü Alman 21 kişi öldü
8 Mayıs- PAKİSTAN: Fransız gemi yapım şirketi çalışanlarını taşıyan otobüse yönelik intihar saldırısında 11’i Fransız 14 kişi öldü.
6 Mayıs- YEMEN: Fransız petrol gemisi Limburg, Yemen açıklarındaki saldırıda hasar gördü, mürettebattan 1 kişi öldü.
12 Ekim- ENDONEZYA: Bali’de bir diskoteğe yönelik, bombalı araçla yapılan saldırıda 202 kişi öldü, 300 kişi yaralandı. Kurbanların çoğu Avustralyalıydı.
28 Kasım- KENYA: Mombasa’daki bir otele yönelik intihar saldırısında 18 kişi öldü. Aynı saatlerde bir İsrail ticari uçağı Mombasa’dan kalkışından sonra fırlatılan 2 füzeden kurtulmayı başardı.
Birçok ülkede bombalarla, ağır silahlarla, hatta füzelerle yapılabilen bu eylemleri yapanlar hangi ilişki ağlarını kullanabiliyor, finanse edilebiliyordu?
Soruların benzerleri ağırlıklı olarak selefi ideolojilere sahip ve haydi kullanmış olalım “radikal” İslamcı başka örgütler içinde geçerli.

TALİBAN

1990’ların başında, Sovyetlerin Afganistan’ı işgal(!) ettiği iddiasıyla CIA ve onun Pakistanlı mevkidaşı Servisler Arası İstihbarat Müdürlüğü’nün (ISI) “örtülü” desteğiyle mevcut yönetime karşı s ayaklanan selefi İslamcı gruplarca kuruldu. Onlara, Pakistan medreselerinde veya ilahiyat okullarında okuyan genç Peştun öğrenciler de katıldılar. Taliban, “öğrenciler” anlamındadır. Peştunlar Afganistan’da ülkenin güney ve doğusunda en kalabalık ve baskın etnik gruptur. Pakistan’ın kuzeyinde ve batısında da önemli yer tutarlar.
Hareket, rakip mücahit gruplar arasında dört yıl süren çatışmanın (1992-96) ardından “istikrar ve hukukun üstünlüğünü sağlama” sözü vererek sosyalizan yönetimden sonra Kasım 1994’te Kandahar’a girdi ve Eylül 1996’ya kadar başkent Kabil’i, Peştun karşıtı ve yozlaşmış olarak propaganda ettikleri bir Tacik olan Cumhurbaşkanı Burhanuddin Rabbaniyi devirerek ele geçirdi. Afganistan’ı bir İslam emirliği ilan etti ve bir din adamı olan Molla Muhammed Ömer, emir el-mü’minin veya “inananların komutanı” olarak açıklandı. Rejim, 2001’de devrilmeden önce ülkenin yaklaşık yüzde 90’ını kontrol ediyordu.

Taliban, toprak kontrolünü pekiştirirken sert bir adalet uyguladı. Taliban içtihadı, Peştunların İslam öncesi kabile kanunlarından ve medreselerin Suudi katı Vahabi anlayışından beslenen şeriat yorumlarından alınmıştır. Rejim, Erdemi Teşvik ve Ahlaksızlığı Önleme Bakanlığı’nın kadınların tepeden tırnağa burka veya çari giymelerini zorunlu kıldı. TV ve müzik yasaklandı. Sakalları kısa diye erkekler hapse atıldılar.

Şeriat hükümleri üzerinden devlet tesis etmeleri ve karanlık ve uyumsuz bir süreci başlatmaları bölgede Sovyetler Birliği’ne karşı mevzi elde etmek üzerinden Taliban ve benzeri örgütleri finanse eden, önlerini açan başta ABD olmak üzere emperyalistleri de sıkıştırmıştı. Bir demokratik(!) hamle ile Hamid Karzai ve Eşref Gani hükümetleri seçimlerle başa gelmişlerdi, ama hiç güçlü yönetim olamadılar. Yolsuzluk hep en iyi işleyen sistem oldu.

IŞİD

Ağırlıklı olarak Irak ve Suriye’de faaliyet gösteren ve bu bölgede aşırı dinci hilafet devleti kurmak amacıyla güvenlik güçlerine ve sivillere karşı silahlı eylemler yapan IŞİD, Kendisini Irak Şam İslam Devleti olarak tanımlamaktadır.

IŞİD, 2003 yılında temelleri atılmasına rağmen El Kaide’nin Irak’taki yapılanmasından ayrılarak Nisan 2013’te kurulmuştur. Bünyesinde şu an ne kadar militanı olduğu tam olarak bilinmese de binlerce militanı olduğu tahmin edilmektedir. Başta Arap ülkelerinden, Avrupa’dan, Asya’dan ve daha pek çok ülkeden bu örgüte zorla veya isteyerek katılımların olduğu biliniyor. Suriye’deki diğer örgütlerden farklı olarak IŞİD, ele geçirdiği yerlerde hemen otonom emirlikler kuruyor ve bu emirliklerin birleşerek Irak ve Suriye topraklarında ülke kurmasını hedefliyor. Irak ve Suriye coğrafyasındaki potansiyel İran karşıtı ve Suudi destekli siyasi bir yapı yaratmak amacıyla IŞİD ABD emperyalizminin başını çektiği Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) kapsamında oldukça önemli bir yere oturduğunu söylemek te mümkündür.
IŞİD’in kurucusu Ebu Musab Zerkavi‘ dir. Usame Bin Ladin ile birlikte Afganistan’da askeri bir üssün yöneticiliğini yapan Zerkavi, Ürdünlü bir askerdir.2006’da Irak’ta öldürülmüştür. Sonraki lider Ebu Bekir el-Bağdadi oldu ve 29 Haziran 2014 günü halifeliğini ilan etti. Nusra Cephesi buna karşı çıktılar. 2013’te El-Kaide lideri Eymen el Zevahiri bu grubun Suriye kanadını tasfiye ettiğini açıkladı. Fakat i Ebu Bekir el-Bağdadi bu tasfiye kararını reddettiğini ve grubun Suriye’deki operasyonlarına devam edeceğini açıkladı.
IŞİD 29 Haziran 2014’te halifeliğin yeniden kurulduğunu ilan etti. el-Bağdadi halife ilan edilerek Halife İbrahim adını aldı ve Irak ve Şam İslam Devleti ismini İslam Devleti olarak değiştirdi.

Ebu Bekir el-Bağdadi, 26 Ekim 2019’da Suriye’nin İdlib şehrinin Barisha köyünde Amerika Birleşik Devletleri Silahlı Kuvvetlerinin “Kayla Mueller Operasyonu” adını verip düzenlemiş olduğu saldırı sırasında içinde bulunduğu tünelde yakalanacağını anlayınca üzerindeki bomba yüklü yeleği patlatarak kendini ve kendisiyle birlikte tünelden kaçmaya çalışan aile üyelerini öldürmüştür.
Bağdadi sonrasında güç kaybetse de Işid varlığını koruyor. Ve başta Türkiye olmak üzere birçok ülkede faaliyetlerini sürdürüyor
IŞİD adına gerçekleştirilen saldırıların büyük kısmı artık Sahra Altı Afrika’da yer alıyor. Avrupa ve Orta Doğu’daki en tehlikeli kolunun IŞİD- Bu kolu, bu yıl Rusya ve İran’da düzenlenen ölümcül saldırılardan büyük ölçüde sorumlu tutuluyor.
IŞİD-Horasan kolu veya IŞİD-H’nin merkezi Afganistan’da ve kuzeybatı Pakistan’da. Buradan Afganistan’da iktidardaki Taliban’a karşı bir isyan yürütüyor.

IŞİD’in şu anda Afrika’da Vilayaat (iller) olarak adlandırdığı beş şubesi var; Batı Afrika, Çad Gölü bölgesi, Demokratik Kongo Cumhuriyeti ve kuzey Mozambik’e yayılmış durumda.

TÜRKMENİSTAN İSLAM PARTİSİ

Eski adıyla Doğu Türkistan İslâmî Hareketi (ETIM), Doğu Türkistan’ın Çin’den bağımsızlığını kazanması amacıyla kurulan ayrılıkçı İslâmcı bir silahlı örgüt. Suriye İç Savaşı’nda hükûmet karşıtı koalisyonda yer almıştır. İdlib’in güneyinde ve merkezinde, Lazkiye’nin doğusunda silahlı faaliyetlerini sürdürüyor.

1997 yılında kurulan bu örgüt Uygur milliyetçiliği ile Siyasal İslam’ın karışımı silahlı bir yapı olarak diğer dini referanslı örgütlerden ayrılsa da asıl faaliyet alanı olarak Ortadoğu’daki emperyalist projeksiyonun parçalarından birisidir. Çin’deki Türkistan İslam Partisi, militanları Suriye İç Savaşı’na, özellikle de 2015 yılındaki Jisr al-Shughur saldırısına katılmak üzere gönderdi. Suriye’deki El Kaide bağlantılı gruplar arasında Çeçen Kafkasya Emirliği’nin Suriye kolu, Özbek militanlar ve Türkistan İslam Partisi yer alıyor.

Suriye’de Türkistan İslam Partisi tarafından çocukları cihat için eğiten kamplar yürütülüyor Türkmenistan İslam Partisi tarafından yayınlanan bir videoda Uygurlu çocuk askerlerin şeriat aldığı ve silahlı eğitimleri aldıkları görülmüştü.

Birçok ülkeyle beraber terör listesine alınan bu örgütü önce listesinde yar almasına rağmen ABD daha sonra bu örgütü ABD’nin terör listesinden çıkarıldı.

İPİN UCU

Bugün dünyanın dört bir yanında, Batı Afrika’dan Güneydoğu Asya’ya kadar her yerde savaşan cihatçıları görülüyor. Kafa kesen, recm yapan “moderniteye savaş açan” cihatçılık, El Kaide, Taliban, IŞİD ve diğer grupların düzenli olarak terörist saldırılar düzenlediği dünya çapında bir hareket haline gelen, zaman zaman rekabetçi bir biçimde birbirleriyle de savaşan bu örgütlenmeler devasa boyutlardaki finansal kaynaklarını başta uyuşturucu olmak üzere ele geçirdikleri yerlerdeki petrol, doğal zenginliklerin yağmalanması ile sürdürüyorlar.

Pazar ise gayet açıktır. “Emperyalizmin oyunu” kestirmeciliğine gitmeden de denebilir ki parasal kaynaklarını elde edecekleri yerlerin açık ya da örtülü destekleri olmadan sadece “inanmış” bağlılarıyla yürütemeyeceklerini söyleyebiliriz.

Başta selefi şeriatçılığın tarihsel gelişimi, emperyalizmle ilişkiler, bugünü resmetmemiz için yeterli olanaklar sunuyor.
Arabistan’ın Necd bölgesinin hâkimi olan Suud aşireti yeni selefi ideoloji ve ilahiyatın kurucusu Muhammed ibn El-Vahhab ile ilişki kurarak. Osmanlı’nın yıkılışı sırasında İngilizlerin desteklediği hareket Abdülaziz ibn Suud liderliğinde Birinci Dünya Savaşı arifesinde Vahabi akımın yeni temsilcilerinden Faisal El-Derviş ile ittifak ederek etki sahasını hızlıca arttırmaya başlamıştır.

15 yüzyıllık İslam tarihinde marjinal sayılabilecek bu çizgi ancak 1990 sonrasında popüler hale geldi. Üstelik “ılımlı” Suudi vahabizminin finansmanı ile. ABD Emperyalizminin Yeşil Kuşak projesi ve İngiltere destekli selefiliği kullanma kabiliyeti bu popülerliğin artması için zemin yaratmıştı. Sovyetler Birliği dağılıp, soğu savaş bittiğinde bu gruplara duyulan ihtiyacın azalması ile bu grupların içinden radikal eğilimlerin çıkarak sadece kendi ülkelerindeki sıradan insanlara değil, bin Ladin liderliğindeki El-Kaide örneğinde olduğu gibi Batı askeri, ekonomik ve diplomatik hedeflerine de saldırmaya başlaması ile yollar ayrılsa da, başka biçim ve yeni örgüt modelleriyle kendine alan açmayı sürdürmektedir. Taliban’ı yaratan sonra da onunla kavgaya tutuşan el tuttuğu ipin ucunu başka örgütlere ya da benzer ideolojik formlara taşımaktadır.