TKH MYK Üyesi H. Murat Yurttaş, AP seçim sonuçlarını değerlendirdi
"Öncelikle ve özellikle ABD-Britanya ile Almanya-Fransa arasında bir yeni bloklaşmanın yaşanacağı, yeni savaşların yaşanacağı ve esasında ilkinden bildiğimiz üzere tarihsel olarak devrimci bir dönemin açılacağı beklenmelidir. Bu açıdan anti-emperyalist mücadelenin ve barış mücadelesinin ne kadar değerli olduğunu da ifade etmeliyim.”
Avrupa Parlamentosu (AP) seçimleri geride kaldı. Yaklaşık 370 milyon seçmenin yüzde 51’inin oy kullandığı seçimlerde Almanya’da Neo-Nazi AfD, ikinci sıraya yerleşirken, Avusturya’da aşırı sağcı FPÖ lider çıktı. Fransa’da da Marine Le Pen’in aşırı sağcı Ulusal Birlik Partisi yüzde 31,5 oy alarak açık farkla ilk sıraya yerleşti.
Türkiye Komünist Hareketi (TKH) MYK Üyesi ve Yurtsever yazarı H. Murat Yurttaş ile seçim sonuçlarını değerlendirdik.
“LİBERALİZMİN KAZANDIĞINI SÖYLEMEK GEREKİYOR”
“Türkiye’de sol son yıllarda seçim sonuçları üzerinden siyaset okuması yapmakta maalesef pek gönüllü davranıyor.” diyen Yurttaş liberalizmin kazandığının altını çizerek şunları kaydetti:
“Seçimler elbette önemli, toplumun hassasiyetlerinin ifade ediliyor, yine kuşkusuz seçim sonuçlarının bazı etkileri var ancak bunların hepsinin maddi dünyada bir karşılığı, kökeni, altyapısı olduğunu da görmek gerekiyor. Buraya odaklanılmadan veya buradan türetilmeden seçim sonuçlarını tek başına değerlendirmenin ve daha kötüsü sadece oy oranlarına bakarak sol yükseliyor veya faşizm geliyor gibi sonuçlar çıkartılmasının ne kadar yanıltıcı olduğunun artık anlaşılması lazım.
Bir dönem ‘yüzünü sola dönenler’ diyerek avutanlar şimdi de faşizm geliyor paniğini yayıyorlar. Ben her ikisinde de liberalizmin ciddi etkileri olduğunu düşünüyorum. Birinde sosyal demokrasi alternatifleri sosyalist mücadeleyi etkisizleştirmek için kullanılırken diğerinde ise sosyalistleri ‘ehven-i şer’ peşinde etkisizleştirmek için kullanılıyor. İki durumda da liberalizmin kazandığını söylemek gerekiyor. Sosyalist solun ise tüm dünyada bu kısır döngüyü kırması gerektiğinin altını çizmeliyiz.”
“ALMAN YEŞİLLER PARTİSİ’NİN KAYIPLARI DİKKAT ÇEKİCİ”
Yurttaş seçim sonuçlarına yaklaşırken yükselenlerden ziyade düşenlere bakılması gerektiğini vurgulayarak şu değerlendirmede bulundu:
“Ukrayna’da Rusya’ya karşı savaş yanlısı olan Fransız Emmanuel Macron’un ve liberal ikiyüzlülüğün şampiyonluğunu yapan Alman Yeşiller Partisi’nin kayıplarının dikkat çekici olduğunu söylemek lazım. Bu durumun bir ABD barışının kolay gerçekleşmeyeceğini gösterdiğini ifade edebiliriz. Aynı zamanda Avrupa halklarının 80 yıllık barış düzeninden kolay çıkmak istemeyecekleri de anlaşılıyor.
Emperyalist-kapitalist sistemde, Sovyetler Birliği’nin çözülmesinin ardından dünyayı paylaşma ve yeniden paylaşma mücadelesi arttıkça çelişki ve çatışmalar artıyor ve yayılıyor. Bir dönem “küreselleşme” denilerek bir hikâye yazılmak istendi ancak bu çok kısa sürede bir duvara tosladı. Bugün emperyalistlerin krizi çözecek yeni bir çıkış bulamadıklarını, dünyadaki paylaşım mücadelesinin sonuçlarını yönetemediklerini, yeni zenginlik yaratamadıkça da kapitalizme içkin tekelleşme eğiliminin gelir ve servet dağılımının giderek bozulmasına neden olduğunu ve bunun sonuçları ile karşılaştığımızı söyleyebiliriz.”
“MİLLİYETÇİ-SAĞCI AKIMLARI İKİ AÇIDAN NEREYE KOYMAMIZ GEREKTİĞİNİ DEĞERLENDİRMEK GEREKİYOR”
“Yükselen alternatif, yeni, popülist nasıl bir sıfat koyarsak koyalım milliyetçi-sağcı akımları iki açıdan nereye koymamız gerektiğini değerlendirmek gerekiyor.” diyen Yurttaş şöyle devam etti: “Birincisi, emperyalistler arasındaki çelişki ve çatışmalar artıyorsa mutlaka daha fazla pay almak isteyen ülkelerde sermayenin daha atılgan seçenekleri devreye sokması gerekiyor. İkinci Dünya Savaşı öncesinde yükselen faşizm bir karşı-devrim hareketi olarak yükseldiği kadar Alman, Japon ve İtalyan emperyalizminin payını artırma arayışlarının da bir sonucuydu. Önümüzdeki dönem bu hareketlerin içerisinden veya bunların daha da etkin olası ardılları üzerinden benzer bir süreci gösterebilir. İkincisi ise bu hareketlerin mevcut duruma ve sorunlara karşı işçi sınıfı ve emekçiler arasında ortaya çıkan toplumsal tepkinin sola kaymasını engelleyecek şekilde faaliyet gösterdiklerinin ve her ülkede sermaye sınıfının ihtiyaçlarını ve ‘kirli işlerini’ gördüklerini anlamak lazım.”
“ANTİ-EMPERYALİST MÜCADELENİN VE BARIŞ MÜCADELESİ ÇOK DEĞERLİ”
Yurttaş, “Avrupa emperyalizmine baktığımızda iki esas blok olduğunu görüyoruz.” diyerek değerlendirmelerine şöyle devam etti: “Bunlardan biri artık Avrupa Birliği içerisinde olmayan Britanya ve ABD ile birlikte bir Atlantik ittifakı kurmuş durumdalar. Diğeri ise Almanya’nın başını çektiği ve Fransa’yı da bir şekilde kapsamaya çalışan Avrupa Birliği. Tabi bu iki blok üzerinde bir şemsiye olarak varlığını sürdüren NATO’yu da unutmamak lazım. Ancak ABD ile Almanya arasındaki çekişmede bir Avrupa Ordusu kurulması gibi gündemler de düşünüldüğünde NATO’nun da en az Avrupa Birliği kadar kırılgan sayılabileceğini söyleyebiliriz.
Bunların tamamı bir yana, esasında yıllardır Avrupa Birliği üzerine tekrarlanan sözleri söylemenin anlamı olduğunu düşünmüyorum. Bunların o veya bu ölçüde doğru olmalarının devrimci bir sonucu bulunmuyor. Ancak önümüzde uzun vadede emperyalizmin 100 yıl öncesine döndüğü, çelişki ve çatışmalarının arttığı, emperyalizmin sosyalist sisteme karşı geliştirdiği bir anomali sayılması gereken sisteminin giderek dağıldığı, öncelikle ve özellikle ABD-Britanya ile Almanya-Fransa arasında bir yeni bloklaşmanın yaşanacağı, yeni savaşların yaşanacağı ve esasında ilkinden bildiğimiz üzere tarihsel olarak devrimci bir dönemin açılacağı beklenmelidir. Bu açıdan anti-emperyalist mücadelenin ve barış mücadelesinin ne kadar değerli olduğunu da ifade etmeliyim.”