TKH: Sorun göçmenler değil emperyalizm!
Türkiye Komünist Hareketi (TKH) son günlerde gündeme tekrardan gelen 'göçmen sorunu' üzerine bir açıklama yayımladı. Yapılan açıklamada Avrupa Birliği ile imzalanan geri kabul anlaşmasının feshedilmesi gerektiğine vurgu yapıldı.
Türkiye Komünist Hareketi (TKH) AKP’nin emperyalizmle kurduğu işbirliği sonucu ortaya çıkan göçmen sorunu ile ilgili bir açıklama yayımladı.
Yapılan açıklamada, AKP’nin ‘Yeni Osmanlıcılık’ siyaseti adı altında Libya ve Suriye’de somutlanan politikalarının suya düştüğü vurgulandı.
“Sonuçta tohumları umursamazca ekilen bu düşmanlık, örnekleri daha farklı şehirlerimizde yaşandığı gibi kimsenin kabullenemeyeceği bir suç nedeniyle Kayseri’de tüm Suriyelilere ve diğer göçmenlere yönelen bir provokasyon halini aldı” denilen açıklamada “Gelinen noktada gerek ülkemizin gerekse bölgemizin güvenliğinin sağlanması gerek yurttaşlarımızın gerekse göçmenlerin emperyalizm ve patronların yarattığı düşmanlıklardan ve sömürüden korunabilmesi ve barış içinde yaşanabilmesi için gerekli adımların bir an bile gecikmeksizin atılması zorunlu hale gelmiştir” ifadeleri kullanıldı.
TKH’den yapılan açıklama şu şekilde:
Emperyalizmin özellikle eski sosyalist ülkeleri sisteme dahil etme programının ideolojik adı olan küreselleşme iddialarının sermayeye serbestlik, patronlara daha büyük karlar ve zenginliğin giderek daha az elde toplanması sonucuna ulaştığı malumdur. Dünyanın çok geniş bölgelerinde sadece eşitsizlik ve yoksullaşma anlamına gelen bu yalanlar 11 Eylül saldırıları ile duvara toslamıştır. O tarihten bu yana emperyalist işgaller ve saldırganlık büyük bir hızla başta bölgemiz olmak üzere dünyanın hemen her bölgesine yayılmıştır.
Sosyalizm sayesinde görece bağımsız kalabilmiş ve kendi yollarını sürdürmeye çalışan ülkelerden emperyalizmin sosyalizme karşı kullandığı en karanlık ideolojilerin sahiplerinin “istenmeyen çocuk” ilan edildiği ülkelere kadar tüm kıtalarda emperyalizmin doğrudan veya dolaylı olarak yaptığı müdahaleler, sürdürdüğü savaşlar ve el koyduğu zenginlikler nedeniyle özellikle son 10-15 yılda zirveye çıkan dünya tarihinde görülmemiş ölçüde büyük bir göç dalgası başladı.
On milyonlarca insan açlıktan, yoksulluktan ve hatta ölümden kurtulabilmek için emperyalist ülkelere gitmek için ölümü hiçe saydıkları yolculuklara çıkıyor. Benzerlerini ancak filmlerde görebileceğimiz, akla hayale gelmeyecek tehlikelerle dolu bu yolcuklarda hayatını kaybetmeyenler, gitmeye çalıştıkları ülkelerin güvenlik güçlerince aç ve susuz şekilde ölüme terk edilmekten de kurtulmuşlarsa bu kez toplama kampları, ırkçı saldırılar ve ağır sömürü koşulları ile karşı karşıya kalıyor.
Bu yaşananların bir başka anlamı da emperyalist ülkelerin ihtiyaç duyduğu eğitimli, yetişmiş işgücünün bu ülkelerin sadece bombalarla yıkılması ve vahşice yağmalanması değil aynı zamanda kıt kaynaklarıyla yetiştirdiği insanlarının da adeta “kaçırılması” ve bu ülkeleri terk ederek emperyalist ülkelere taşınması olmuştur. Bu korkunç ikiyüzlülükle emperyalizm taş üstünde taş bırakmadığı ülkelerin ayağa kalkması imkanlarını da ortadan kaldırıyor.
“TÜRKİYE, NATO ÜYESİ OLARAK AKTİF GÖREV ÜSTLENMİŞTİR”
Türkiye ise tüm bu süreçlerde bir NATO üyesi olarak Yugoslavya’nın parçalanması, Irak ve Afganistan’ın işgali süreçlerinde bu ülkelerin resmen veya fiilen bölünmesinde aktif şekilde görevler üstlenmiştir. Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarında ise bu görevler daha da ileri taşınarak emperyalizmin taşeronluğunu üstlenme hevesiyle doğrudan müdahale eden bir siyaset izlemeye başlamıştır.
AKP’nin özellikle Libya ve Suriye’de somutlanan bu politikası ile önce Libya’da Muammer Kaddafi’nin devrilmesine ön ayak olunmuş ve ardından da ülkenin bölünmesi sağlanmıştır. “Mavi Vatan” hamasetiyle üzeri örtülmek istenen bu süreçte, “sıfır sorun” politikası da cihatçı terör grupları dışında “sıfır dost” politikasına dönüşmüştür.
“AKP TARAFINDAN ‘BEKA SORUNU’ ADIYLA İSTİSMAR EDİLDİ”
Suriye’de iç savaş çıkartılması ve “Emevi Camii’nde namaz” hayalleri bir süre sonra ülkemizde patlayan bombalar ve IŞİD vahşetiyle sonlandığı gibi Suriye’nin kuzeyinde bizzat AKP siyaseti nedeniyle yaratılan iktidar boşluğunun Kürt siyasi hareketinin başını çektiği güçler tarafından doldurulup bu güçlerin emperyalizm ile ortaklık kurması ile sonuçlanmıştır. Suriye’nin kuzeyinde ortaya çıkan bu sonuç AKP tarafından bu kez “beka sorunu” adıyla istismar edildi.
Tüm bu süreçte sınırlarını korumaz hale gelen ülkemiz, Türkiye üzerinden ülkelerine sokulan on binlerce cihatçının yarattığı vahşetten kaçan milyonlarca Suriyeliler ve yıllarca işgal altındayken binlerce askerden oluşan bir görev gücüyle işgale ortak olunan Afganistan’ın Taliban’a teslim edilmesiyle ortaya çıkan vahşetten kaçan Afganlar gibi pek çok ülkeden kaçan sığınmacıların en önemli uğrak noktalarından biri haline geldi. Bu arada emperyalist planların piyonları olan cihatçı teröristlerin memlekette cirit attığı ve operasyonlar için ülke ülke gezdirildiklerinin de altı çizilmelidir.
“AVRUPA BİRLİĞİ’NİN ‘AÇIK HAVA MÜÜLTECİ KAMPI’ OLMASI KABULLENİLDİ”
AKP ise “Yeni-Osmanlı” hayalleri suya düşüp emperyalizmin siyasal İslamcılıktan yüz çevirdiği bir ortamda, ülkedeki ekonomik krizin sonuçlarını ötelemek için birkaç milyar avro karşılığında memleketin Avrupa Birliği’nin “açık hava mülteci toplama kampı” olmasını kabullendi.
Hal böyleyken muhalif görünen odaklar bir yandan en bayağı sloganlarla sadece göçmen düşmanlığını besleyen söylemler tutturarak ülkemizdeki tüm göçmenleri hedef tahtasına oturturken, bir yandan da göçmenlerin dili, kültürü üzerinden ırkçılık ve düşmanlık üretmekten başka bir sonucu olmayan tutarsızlıklarla bu düşmanlığı arttırdılar.
Sonuçta tohumları umursamazca ekilen bu düşmanlık, örnekleri daha farklı şehirlerimizde yaşandığı gibi kimsenin kabullenemeyeceği bir suç nedeniyle Kayseri’de tüm Suriyelilere ve diğer göçmenlere yönelen bir provokasyon halini aldı. Bu arada, Suriye’nin kuzeyinde Türk askerlerinin kontrolünde olan bölgelere yerleştirilen cihatçı çetelerin başını çektiği gruplar ise Türk bayrağına, Türk askerlerine, Türkiye tarafından kullanılan yerlere ve Türkiye’den gelen araçlara saldırılar düzenlemeye başladılar.
Yabancı düşmanlığından beslenenler nasıl Türkiye’nin emperyalizm ile işbirliğini sorgulamaktan itina ile kaçınıyor ve mayınlarla insanları havaya uçurmak gibi zırvaları çözüm diye gösteriyorsa, AKP de Suriye politikalarının iflas ettiğinin kabulüyle daha önce özellikle Astana Görüşmeleri sürecinde defalarca kez tekrar edilen Suriye’nin toprak bütünlüğü söylemine geri dönerek Suriye devleti ile görüşmeleri yeniden başlatmaya yönelik açıklamalarını hedef alan bu saldırıları Kayseri’de yaşananlarla ilişkilendirerek gözlerden kaçırmaya çalışmıştır.
Gelinen noktada gerek ülkemizin gerekse bölgemizin güvenliğinin sağlanması gerek yurttaşlarımızın gerekse göçmenlerin emperyalizm ve patronların yarattığı düşmanlıklardan ve sömürüden korunabilmesi ve barış içinde yaşanabilmesi için gerekli adımların bir an bile gecikmeksizin atılması zorunlu hale gelmiştir.
Ülkemiz emperyalizmin işgal ve savaş görevlerinden çekilmeli ve NATO üyeliğinden çıkmalıdır. Bununla birlikte Avrupa Birliği ile imzalanan geri dönüş anlaşmalarının tamamı iptal edilmelidir.
Suriye’nin toprak bütünlüğü temel alınarak Suriye devleti ile işbirliği içerisinde tüm tarafların katılacağı bir süreçle Türk askerinin kontrolündeki alanlardan başlayarak Suriye’nin kuzeyi ve doğusunda istisnasız her alanda meşru Suriye devlet otoritesinin yeniden kurulması sağlanmalıdır.
“ÇİHATÇI TERÖRİSTLER DERHAL CEZAİ SORUŞTURMAYA TABİ TUTULMALIDIR”
Ülkemizde ve Suriye’de bulunan çeşitli ülkelerde suç işlemiş tüm cihatçı teröristler derhal cezai soruşturmaya tabi tutularak mümkün olduğunca ait oldukları ülkelere iade edilmelidir.
Ülkemizin sınır güvenliği mutlaka sağlanmalıdır. Bunun için öncelikle emperyalist müdahalelere karşı komşularımızla ve diğer bölge ülkeleri ile işbirliği sağlanması, ekonomik, ticari ve kültürel ilişkilerin arttırılması gibi ülkelerin maddi koşullarını geliştirecek tedbirler alınmalıdır.
Göçmenlerin ucuz işgücü olarak kullanılması ve kayıt dışı çalıştırılmalarının engellenerek ücret eşitliği sağlanmalı, göçken işçilerin örgütlenmesindeki bütün engeller kaldırılmalıdır. Göçmenlere ait işyerlerinin eşit şekilde denetlenmesi ve kayıt altına alınması için bakanlıklar ve yerel örgütleri düzeyinde gerekli tedbirler alınmalıdır.
“GÖÇMENLERİN ÜÇÜNCÜ ÜLKELERE GEÇİŞİNE İZİN VERİLMELİDİR”
Göçmenlerin seyahat özgürlüğü sağlanmalı, ülkemizde kalmak istemeyen göçmenlerin üçüncü ülkelere geçişine izin verilmelidir. Yine başta Suriye olmak üzere göçmenlerin ülkelerine dönmelerini sağlayacak güvenlik, ekonomi, istihdam, altyapı ve barınma imkanları güvence altına alınmalı ve ilgili ülkelerle işbirliği geliştirilmelidir.
Göçmen düşmanlığı ve provokasyonlara etkin şekilde müdahale edilmeli, bu suçların etkin şekilde kovuşturulmalı ve göçmenlerin güvenliği sağlanmalıdır.
Ülkemizin sorunu göçmenler değil emperyalizmdir. Emperyalizm ile işbirliği içinde ülkeleri işgal ederek, bölünmelerine neden olarak, cihatçı teröristleri besleyerek ülkemizin güvende olacağını, bölünmeyeceğini zannetmek bir iki yüzlülük değilse büyük bir aymazlıktır. Göçmenler bir sorun değil sonuçtur. Nedenler ortadan kaldırılmadıkça emekçi halkımızın sorunları çözülemeyecektir.
Halkımızın düşmanları emperyalizm, patronlar ve işbirlikçileridir. Emekçi halkımız düşmanını doğru bellemeli, kendileri gibi emekçilerden oluşan göçmen kitlelerini kendisine düşmanlaştıranları yalnız bırakmalıdır.