TKH'nin İstanbul aday tanıtım toplantısı gerçekleşti: İBB, Ümraniye, Sultangazi, Sultanbeyli ve Bağcılar adayları açıklandı
Türkiye Komünist Hareketi'nin (TKH) 31 Mart'ta yapılacak yerel seçimlerle ilgili "Toplumcu Yerel Yönetimler Bildirgesi" ve başta İBB olmak üzere İstanbul adaylarını açıkladığı etkinlik başladı.
Türkiye Komünist Hareketi’nin (TKH) 31 Mart’ta yapılacak yerel seçimlerle ilgili “Toplumcu Yerel Yönetimler Bildirgesi” ve başta İBB olmak üzere İstanbul adaylarını açıkladığı etkinlik yapıldı. Etkinlikte TKH’nin İstanbul adayları konuşma yaptı.
Türkiye Komünist Hareketi İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı geri dönüşüm işçisi Ziya İncedere, Ümraniye Belediye Başkan adayı Selim Çelik, Sultanbeyli Belediye Başkan Adayı Funda Odabaş, Sultangazi Belediye Başkan adayı Evrim Saldıran, Bağcılar Belediye Başkan adayı Barış Doğan oldu. Yapılan toplantıda TKH Genel Başkanı Aysel Tekerek ve TKH Hatay Büyükşehir Belediye Başkan adayı Nuray Yenil de birer konuşma yaptı.
Etkinlik TKH İstanbul İl Örgütü’nden Ahmet Tarık Yenil’in konuşmasıyla başladı. Yenil konuşmasında “Pazarlık, sağ partilerden aday devşirme siyaseti, popülizm bizden uzak dursun. Partimiz emekçileri, emekçilerin değerlerini temsil etmekte, bunun için seçimlere katılmaktadır.” ifadelerine yer verdi. Konuşmanın tamamı şu şekilde.
“Değerli dostlar, sevgili yoldaşlar, İstanbullu emekçiler, emekçi kadınlar, geleceğin umudu gençler hoş geldiniz
Partimiz Türkiye komünist hareketi İstanbul il örgütü adına hepinizi selamlıyorum.
Bildiğiniz üzere partimiz 31 Mart yerel seçimlerine 30 büyükşehir ve 50 il de kendi adı ve adaylarıyla katılma kararı almıştır.
Emekçilerin ekonomik krizin ağırlığı altında ezildiği, asgari yaşama mahkûm edildiği bir tabloda seçimlere gidiyoruz. Ülkemizin emperyalist şirketlere ve yerli işbirlikçilerinin sınırsız yağmasına açıldığı bir tabloda seçimlere gidiyoruz. Daha da vahimi bu yağma ve rant düzeninin emekçileri yaşamdan kopardığı bir tabloda seçime gidiyoruz. Geçmişte Soma’da, Ermenek’te, Amasra’da meydana gelen işçi katliamları bugün Erzincan’da devam etmektedir. Dün kaz dağlarını, Akbelen’i, Cerattepe’yi yağmalayanlar bugün Erzincan İliç’te yeniden sahnededir.
Emekçilerin başkenti İstanbul’da durum farklı mıdır? Hayır dostlar. 25 yıldır betonun, plansızlığın, tüketim cehenneminin başkenti haline getirilmiş bir İstanbul ile karşı karşıyayız. Tarikatların, cemaatlerin mesken tuttuğu, sömürüyü iliklerimize kadar hissettiğimiz bir kenti el birliği ile yarattılar.
Pazarlık, sağ partilerden aday devşirme siyaseti, popülizm bizden uzak dursun. Partimiz emekçileri, emekçilerin değerlerini temsil etmekte, bunun için seçimlere katılmaktadır.
Ülkemizin laiklik problemi vardır, buna gözlerini kapatanlar tarikatların önünü açmaktadır. Bizden uzak dursun.
Ülkemizin bağımsızlık problemi vardır. NATO’yu demokrasinin güvencesi olarak görenler, emperyalist şirketlerin ve yerli işbirlikçilerin temsilciliğini üstlenenler ülkemizin bağımlılığına bir çentik de onlar atmaktadır. Bizden uzak dursun.
Ülkemizde emeğin sömürülmesi problemi vardır. Emekçilerin hak mücadelesini aşağılayanlar, iktidarda oldukları belediyeleri birer kapitalist işletmeye çevirenler, ihaleciler, yağmanın önünü açmaktadır. Bizden uzak dursun.
Sözümüzü, seçim tutumumuzu ifade etmesi için parti genel başkanımız Aysel Tekerek’i kürsüye davet ediyorum.”
Etkinlik TKH Genel Başkanı Aysel Tekerek’in konuşmasıyla devam ediyor. Aysel Tekerek, partinin seçim politikasını yurttaşlara anlatarak şu ifadelere yer verdi:
Yoldaşlar, dostlar merhaba hepinizi tek tek parti merkez komitemiz adına selamlıyorum, hoş geldiniz.
Evet bir yerel seçim sürecindeyiz, bugün burada seçim beyanımızı, adaylarımızı duyurmak için sizleri bu buluşmaya davet ettik.
Bugün burada sizler,
Patron partilerinin halkı aşağılayan sesine karşı emekçilerin sesinin yükselmesine tanıklık edeceksiniz.
Bugün burada sizler,
İliç’te altın madenindeki yaşanan katliamda da bir kez daha ortaya çıktığı gibi memleketi parsel parsel satıp, eline işçi kanı bulaşan ve doymak bilmeyen, önce bakan sonra milletvekili, şimdi de İBB adayı olan Murat Kurum’a karşı ömrü işçi sınıfının çıkarlarını savunmakla geçen işçi emekçi adaylarımızın ilanına tanıklık edeceksiniz.
Bugün burada sizler,
Mevcut İBB Başkanı İmamoğlu ve mevcut CHP Belediye Başkanları’nın hizmet diye halka sadaka dağıtmayı marifet sayan, sol gösterip sağ vurmakta oldukça yetenekli, sermaye sınıfı ile arası gayet iyi olan ve onun içinden çıkan adaylara karşı solcu, devrimci ve komünist adaylarımızın ilanına tanıklık edeceksiniz.
Bugün burada sizler,
İlkesiz ittifakların, popülist siyasetin, AKP’ye kaybettirme kisvesi altında kendini ve halkı düzen muhalefetine mahkûm edenlerin karşısında , ranta, talana, yağmaya ve sağ politikalara mahkum değilsin diyen , sözünü hiç ama hiç esirgemeyen Partimizin tarihin bu dönemine müdahalesine tanıklık edeceksiniz.
Size söz veriyoruz bu tanıklığınızdan bir ömür boyu onur ve gurur duyacaksınız…
Değerli dostlar, sevgili yoldaşlar…
Ülkemizde Cumhuriyet’in tasfiye edildiğini söylüyor Partimiz. Özellikle başkanlık rejimine geçiş ile birlikte Cumhuriyet’ten geriye ne kaldı diye bir sormak gerekiyor.
PADİŞAHIN FERMANINA BOYUN EĞECEK MİYİZ?
Halkın malı olarak nitelendirdiğimiz tüm kamu işletmelerini çoktan satıp savdılar, laikliği istemenin suç sayılacağı bir düzene doğru yol aldılar, ülkemiz emperyalistlerin askeri üsleri, emperyalist şirketleri ile işgal edilmiş durumda. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin hiç bir hükmü kalmadı. Burası Cumhurbaşkanı’nın tasdik makamına döndü. Seçim dönemlerinde öyle ya da böyle ülkemizin geldiği gizli oy açık sayım ilkesindeki başarısı bile AKP dönemi ile birlikte belli bölgelerde delindi gitti. Seçme ve seçilme hakkı neredeyse AKP’ nin iki dudağı arasında. Can Atalay örneğinde olduğu gibi seçilsen bile onu kullanma hakkı AYM kararına rağmen ortadan kaldırıldı. Belediyelere kayyumlar atandı.
Peki biz komünistler seçimler düzleminden hal böyle diye vazgeçecek miyiz?
Padişahın fermanına boyun eğecek miyiz?
Böyle gelmiş böyle gider mi diyeceğiz?
Tüm sorulara cevabımız koca bir hayırdır dostlar.
Çünkü partimiz bir seçim partisi olmadığı için, seçimden seçime söz söyleyen bir parti olmadığımız için; emekçi sınıfların, ilerici kadınların mücadelesi, laiklik mücadelesi, gençlerin geleceksizlikle olan mücadelesi ve sosyalist bir Türkiye mücadelesi için işimizi seçimlere bırakmayacak kadar çok istiyoruz devrimi ve sosyalizmi…
Ve diyebilirim ki en çok da seçim dönemlerinde rahatız, çünkü en çok seçim dönemlerinde bu düzenin kiri, pası, kokuşmuşluğu, ortaya çıkıyor. Ve biz her zaman yaptığımız işi bir de seçimlerde yapmış oluyoruz. Bu düzeni en çok onların at oynattığı alanda teşhir ediyoruz.
Biz seçimlere,
Son zamanlarda türeyen bir kavram olan kazanacak adaylarla değil bu düzeni teşhir edecek, emekçilerin gerçek kazanımlarını ortaya koyacak adaylarla giriyoruz.
Biz seçimlere,
Umut tacirliği için değil, halkın düzen siyasetinin her renginden umudunu kesmesi için giriyoruz.
Biz bu seçimlere,
Partiyi güçlendirmek, düzeni zayıflatmak için giriyoruz yoldaşlar…
Biz böyleyiz de, diğerleri nasıl bir ona da değinmesek olmaz…
Fark etmiş olmalısınız.
En çok yerel seçim süreçlerinde partiler arası transferler oluyor. İlke, duruş hak getire…
En çok yerel seçimlerde paran kadar aday olabiliyorsun.
En çok yerel seçimlerde kan gövdeyi götürüyor, silahlar konuşuyor, cinayetler işleniyor.
Peki neden?
Çünkü kapitalist bir düzende mahalli idareler halkın yönetime katılması için değil yönetimden dışlanması için, rantın pay edilmesi, yağmanın önünün açılması için kullanılıyor. Hizmet satılık, yurttaş müşteri oldukça yerel yönetimler de daha fazla kıymete biniyor.
Geçen seçim döneminin iki ittifakı, Cumhur ve Millet ittifakı bugün tek cephe olarak halka, rant için ağzı sulanan, yağmada pay isteyen, kariyer basamaklarını bir de buradan tırmanmak isteyen adaylarını; hizmet, hürmet, meziyet, kabiliyet gibi yalanlarla yutturmaya çalışıyor. Oy istiyor… Çoğu sermayedar, çoğu müteahhit, hepsi sağcı, hepsi yalancı.
Bakın daha neler görüyoruz…
Sağ partiden aday olmayınca toplumda soldan partiler olarak bilinen partilere başvurabiliyor bazı adaylar, o yetmiyor, bu sol partiler de bu adayları kabul ediyor. Ne yazık ki bugün kendini solda konumlayan bazı partiler, düzenin bugüne kadar bekçisi olmuş, bu seçim döneminde istediğini alamamış kişileri sırtlarında taşıyorlar. Omuz üstlerine alıyorlar. Adaylar partiyi taşıyacağına parti adayları taşıyor sırtında. Bir müddet sonra kamburlaşan bu sırtın belini hiç doğrultamayacak hale geldiğini göreceğiz. Omurgasının eğildiğini göreceğiz ve dik durma kabiliyetini de yitirdiğini göreceğiz.
Bugün sola, komünistlere atfedilen dürüstlük, ilke, inat, doğrularını kıskançlıkla savunma, koltuk peşinde koşmama gibi değerlerinin toplumda bu partiler nedeniyle azalma tehlikesine karşı da diyorum ki iyi ki komünistler var iyi ki Türkiye Komünist Hareketi var…
Bugün orak çekice atılacak her oy, Partimize verilecek her oy bu düzenin reddini bir yurttaş olarak beyan etme anlamına gelmeyecek sadece, aynı zamanda her şey baş aşağı sağa kayarken, akıntıya kapılmayan, rüzgara karşı yürüyen bir partiye de, bu ülkenin hem en genç hem de en yeni komünist partisine umut sende demek anlamına gelecek. Bizim için alınacak her oy sadece ve sadece bu anlama gelecek.
Değerli dostlar yoldaşlar,
Şu oylar bölünmesin, oylar boşa gitmesin itirazlarına değinmek istiyorum.
Bu itirazları ikiye ayırmak gerekiyor.
Birincisi, biz komünistler ne yapsak, ne söylesek, ne zaman öne çıksak şimdi sırası mı diyenler, bize küçük bir alanda kalmak kaydı bu ülkenin rengi olarak kalın muamelesi çekenler var. İnanın bunlar bu ülkenin mutlu azınlığıdır yoldaşlar, sağcı olduğunu itiraf edemeyen ortamlarda solculuk taslayan, tam boy liberal ve anti komünist histerilerini gizleyememeleri bu histerileri ile baş başa bırakıyoruz. Orada debelenebilirler.
Ancak bir de AKP’den yılmış, haklı olarak bıkmış ve endişelenen, gönülleri komünistlerde akılları komünistlerde olup mühürleri CHP’de olan mutsuz bir çoğunluk var.
Bu çoğunluğun bir kısmı bugün itibariyle CHP’nin kaygısı ile kendi kaygısının aynı olmadığını giderek fark etmektedir. İtirazlarını komünistlere değil CHP’ye yapmakta, devrimcilerin komünistlerin bir seçenek olarak ortaya çıkması karşısında sevinç duymaktadır. Bizim görevimiz bu bilinci seçimlere endekslemeden ileriye taşımaktır.
İşte bu yüzden sosyalistler güçlenmeli, seçim dönemlerinde de güçlenmeli, AKP’nin baktığında korkmaya bile gerek duymadığı bir düzen muhalefeti ile değil, varlığından bile ürktüğü emekçilerin mücadelesini güçlendirmek gerekir. Oyları bölmek değil, oyları komünistlere kaydırmak gerekir.
Emekçi iseniz, laiklikten yana iseniz, emperyalizme karşı iseniz, eşitlik ve özgürlük istiyorsanız, yalana talana, ranta ve yağmaya karşı iseniz, oylarınızı sicili bozuklara değil tertemiz bir orak çekiç var buyurun oraya verin. Hem AKP’den hem de bu düzenden kurtulalım.
Değerli dostlar son olarak, ülkemizde solun birlikte hareket etmesi ittifaklar geliştirmesi sürecine dair de bir vurgu yapmak istiyorum.
14 Mayıs seçimlerinden sonra topladığımız Parti Kongremizde aldığımız kararlardan biri de sosyalistlerin yerel seçim süreçlerinden olduğundan daha güçlü çıkması için kendi bağımsız hattını koruyarak yani CHP ve DEM Parti gölgesine girmeden bir ortaklık kurmasının temel bir ihtiyaç olduğu ve Partimizin bu konuda elinden gelen çabayı göstereceği idi.
Ne yazık ki, biraz önce değindiğim nedenler ile ülkemizde sol ve sosyalist parti ve yapılar ya siyaseten fire vermiş, ya da açık söylüyorum bazı yerlerde daha baştan burası benim diyerek yerel bir yarışı genel ortak bir duruştan daha önemli görmüştür. Ne yazık ki ülkemizde bazı partiler ya CHP seçim takvimi ve kararlarına endeksli hale gelmiş ya da var olan adaylarının yerel seçim çalışmalarında tepki görmemesi daha büyük iddialara ve seçim bölgelerine söz söylemek aday göstermekten kaçınır bir hale gelmiştir.
Kökten bir değişimi savunan, sosyalist bir devrimi hedefleyen, seçimleri de buna hizmet etmesi için bir dönem ve bir düzlem olarak gören Partimizin farkı , orası benim burası benim diyen bir anlayışa karşı Türkiye bizim demektir. Türkiye emekçilerin demektir, Türkiye yurtseverlerin, kadınların gençlerin demektir.
Tam da bu nedenle, tüm Büyükşehirlerde belediye başkanı adaylarımız var. Bu nedenle büyükşehir olmayan yerlerde belediye başkanı adaylarımız var. Belediye meclislerinde adaylarımız var. Seçeneksiz değilsiniz derken doğruyu söylüyoruz hem de her yerde…
Yarın da bizimdir yoldaşlar, Türkiye de bizimdir ve dünya da bizimdir.
Selam olsun Türkiye’nin ve dünyanın aydınlık geleceğine.
Oylar orak çekice, oylar sosyalizme… ”
TKH’nin Sultangazi Belediye Başkanı adayı Evrim Saldıran konuşmasını yapmak üzere kürsüye davet edildi. Saldıran konuşmasında bulunduğu ilçenin emekçi özelliklerine dikkat çekerek şu ifadelere yer verdi:
“Değerli yoldaşlar, 31 Mart yerel seçimlerinde Partimizin Sultangazi belediye başkan adayıyım. Partimizin seçim tutumu bugün ciddi bir anlam ifade etmektedir. O anlam, bizi yoksullaştıran, geleceğimizi ipotek altına alan, binaların altında, toprağın altında bizi ölüme iten bu düzene karşı dik durmaktan gelmektedir. Biliyoruz ki ne kadar farklıymış gibi görünseler de düzen partilerinin özü aslında aynıdır. Aynı sınıfın siyasetini yapmaktadırlar, aynı düzenin penceresinden bakmaktadırlar, aynı ideolojiden beslenmektedirler. Biz halkın aldatılmasına, sosyalist hareketin aparat olarak görülmesine karşı çıkıyoruz, seçimlerde emekçilerin temsilcisi olarak yerimizi alıyoruz.
Sultangazi de İstanbul’da emekçilerin yoğun olarak yaşadığı ilçelerden biri. Üreten ama geçinemeyen işçilerin, okumak için geceleri çalışmak zorunda olan gençlerin, baskıya, şiddete, tacize maruz kalan kadınların ilçesi. Kimileri tarafından oy deposu olarak görünen, kimileri tarafından iki kuruşa teslim alınabilir diye düşünülen, geçmişte direnişiyle gündeme gelen emekçi mahallelerinde bugün sosyalizmin sesinin yeniden yükseltilmesi gerekmektedir.
Çünkü değerli dostlar yalnızca sosyalizm mücadelesi güçlenirse bizlerin emeğiyle zenginleşenlere, halkı sefalet ücretine mahkûm edenlere, mahallelerimizi çetelere, gençlerimizi uyuşturucu batağına, tarikatların kucağına itenlere gerçek bir yanıt verilmiş olur. Sosyalizm güçlenirse, yarınlara olan umut yeniden yeşermiş olur.
EMEKÇİLERE ULAŞACAĞIZ
İşte bundan dolayı Sultangazi’de işçi sınıfına ulaşacağız
Haftanın 6 günü gün aydınlanmadan yollara düşen, evine ekmek götürmek için gece gündüz çalışan, onuruyla, emeğiyle yaşayan ama insanın onuruna yakışmayan bir hayata mahkûm edilen işçi sınıfına ulaşacağız. Bu hayata, bu zulme mahkûm olmadığımızı göstermek için işçi sınıfını, emekçileri örgütlü mücadeleye katacağız.
Emekçi kadınlara ulaşacağız
Gericiliğin, sömürünün, şiddetin kıskacı altında yaşamaya çalışan emekçi kadınların sesi olacağız. Kadın erkek eşitliği fıtrata aykırıdır diyenlere, dizini kır evinde otur diyenlere karşı kadınların özgürlüğü için emekçi kadınları sosyalizm mücadelesine örgütleyeceğiz.
Gençliğe ulaşacağız
Barınamayan, okuyamayan, hayata borçla başlayan, gelecekten umudunu kesmek zorunda bırakılan gençliğe ulaşacağız. Gençliği bağımlılığa itenlere, gençliğin geleceğini çalanlara karşı onları eşitlik ve özgürlük mücadelesinin en önemli unsurları haline getireceğiz.
Ve şunu çok iyi biliyoruz,
Merkezi iktidar alınmadığı takdirde yerelin dayanacağı sınırı bilmek zorundayız. Bizim düzen partileri gibi boş vaatlerimiz yok. Biz halkı örgütlü kılmaya, sosyalizm ve devrim mücadelesini büyütmeye geliyoruz. Bizim yapacağımız emekçilerin iktidarı için mücadele etmek, aydınlık, yaşanılabilir, laik bir Türkiye için emek sarf etmektir.
Orak Çekiç emekçilerin ellerinde büyüyecek, Sultangazi’de de Türkiye’de de emekçilerin en önemli gücü haline gelecek.
Sultangazi yalana, talana, ranta, sol gösterip sağ vuranlara mahkûm değil diyoruz.
Biz hazırız, bugünden itibaren, sosyalizmin sesini atölyelere, şantiyelere, okullara, gecekondulara taşımak için kolları sıvıyoruz.”
TKH’nin Bağcılar Belediye Başkanı adayı Barış Doğan Türkiye’nin deprem gerçekliğine dikkat çekerek şu ifadelere yer verdi:
“Bağcılar gericilerin tarikatların İstanbul’da en etkili olduğu yerlerden biri, ancak ne kadar güçlü olurlarsa olsunlar, hilafet özlemcileri şeriatçılar kale olarak gördükleri yerlerde dahi Komünistlerin örgütlü mücadelesini karşılarında bulacaklar, Emekçi çocuklarını sokak aralarında açtıkları sübyan mekteplerinde kirletmelerine izin vermeyeceğiz, Laiklikten emekten yana bir mücadeleyi hep birlikte örgütleyeceğiz. Her deprem gündeminde önümüze düşen Bağcıların tepeden çekinmiş fotoğrafı biz emekçilere endişe ve korku verirken yağmacı zengin müteahhitlerin ise daha çok rant ve para için ağzını sulandırıyor, Bağcılarda yaşayan emekçilerin barınma hakkına sahip çıkacağız, Kentsel dönüşüm sürecini yeniden yapılandıracağız, Düzen siyasetinin bütün adayları seçildikleri takdirde çiçekler böcekler huzur vaat ediyor, soruyoruz huzuru enflasyonun altında sendikasız güvencesiz kadrosuz geçinemeyen belediye emekçileri ile mi getireceksiniz, Çiçekler emekçilerin evinin önünde mi yoksa rant sağladığınız dostlarınızın ortaklarınız bahçeli villalarında mı açacak
31 Mart yerel seçimlerinde halkımız sağcılardan sağcı seçmek zorunda değildir, Sağcılık yarıştırılan bu seçimlerde Bağcılar halkının pusulasında orak çekiçli bayrağımız var, sizi Komünistlere oy vermeye birlikte mücadele etmeye çağırıyoruz, 31 Martta oylar orak çekice oylar Türkiye Komünist Hareketine”
TKH Ümraniye Belediye Başkanı adayı Selim Çelik oldu. Çelik konuşmasında düzen siyasetinin sermaye odaklı olduğuna değindi. Selim Çelik’in konuşmasının tamamı şu şekilde:
“Değerli halkımız, sevgili yoldaşlar, hepiniz hoş geldiniz. Amerikan emperyalizmi ve onun uzantıları ülkemizi yıllarca talan edip yağmaladılar. Neyimiz var neyimiz yoksa alıp götürdüler. Emekçi halkımızın ve bütün çalışanların alınterini ve emeğini çaldılar. Bütün zenginliklerimize, petrolümüze, kromumuza, bakırımıza el koydular. Geride bizlere açlık, tahammül edilemez bir sefalet ve bir cehalet bıraktılar. Bu cehaleti laik eğitimi ortadan kaldırarak yapmak istiyorlar. Amaç belli mektep yerine medrese açarak düşünmeyen bir toplum inşa etmek, düşünen akıl yerine tutsak akıl, özgür insan iradesi yerine ipotekli kul iradesi, ulus yerine ümmet, düşünen soran sorgulayan insan yerine düşünmeyen, sormayan, kabul eden kul istiyorlar. Böyle yetişen toplumlar otoriteyle yönetilir. Böyle yetişenler ne size ne de dünyaya yararlı olur.
Böyle toplumlar güçlü devletlerin taşeronu olurlar. İçeride zalim, dışarıda mağdur olursunuz. Kendi suçlarınızı başkasına atarsınız. Size çıkanları içeri atarsınız. Sonra ne olur? Kullarınız, haramlarınızı taşıyamaz olur. Kökleriniz size itaat etmez olur. Siz çeker gidersiniz, olan bu memleketin evlatlarına olur.
Ayrıca bugün ülkemizde hukuktan, kanun devletinden, Anayasa’dan ve insan haklarından bahsetmek demagojiden başka bir şey değildir. Kendi topraklarımız üzerinde köle halk durumuna getirildik. Bu durum böyle sürüp gitmez. Onların büyük görünen güçleri bizlere vız gelir. Çünkü onlar bir avuç, biz milyonlarız. Bizim kaybedeceğimiz bir şey yoktur, kazanacağımız bir dünya vardır. Biz diyoruz ki bu memlekette sömürülen bir sınıf vardır. O da işçiler ve emekçilerdir. Bu amaçla ABD hakimiyetini ve yerli uşağı sömürücülerini yıkmak, bağımsızlığımızı kazanmak için bu sömürüden kurtulmak için işçilerin ve emekçilerin devlet yönetiminde ağırlık koymaları gerekir. Bu amaçla ben Rizeli bir hemşehriniz olarak Türkiye Komünist Hareketi’nden Ümraniye’den belediye başkan adayı oldum. Yalnız sosyalistlerin değil, tüm devrimcilerin, demokratların, ilerici aydın herkesin, Atatürkçülerin bu birlikteliğe katılması gerekiyor.
Türkiye Komünist Hareketi insanın insan tarafından sömürülmediği, her çeşit baskı ve sömürünün ortadan kalktığı bir toplumsal bir düzenin kurulmasını amaçlıyor. Bu amaç gerçekleşinceye kadar TKH işçinin, emekçinin siyasal partisi olarak mücadelesini sürdürecektir.”
TKH HATAY BÜYÜKŞEHİR BELEDİYE BAŞKAN ADAYI NURAY YENİL:
Düzen partilerinin ve muhalefetin aday tartışmalarıyla gündemden düşmeyen Hatay’dan aday olan TKH adayı Nuray Yenil de etkinlikte bir konuşma yaptı. Yenil’in konuşması şu şekilde:
Dostlar, yoldaşlar merhabalar. Hepinizi Hatay halkı adına selamlıyorum.
Yoldaşlar 31 Mart’ta yeniden seçime gidiyoruz. 22 yıllık AKP iktidarının ülkemizi getirdiği karanlık bir tabloda seçime gidiyoruz. 22 yılda inşa ettikleri rejim yağma, talan ve rant düzenidir. Bakın daha 4 gün önce Erzincan İliç’te ortaya çıkan facia bu yağma düzenin sonucudur. Ülke kaynakları uluslararası tekellere ve yerli işbirlikçilerine peşkeş çekilmiş durumda. Erzincan’da faaliyet gösteren Kanadalı şirket ve yerli ortakları ÇED raporlarına yapılan itirazlara rağmen tonlarca siyanürün toprağa, suya karışmasına neden olmuştur. Ülke kaynakları yağmalanırken, toprağımıza suyumuza tonlarca zehir karışırken Kanadalı şirket 1.5 milyar dolar kar etmiştir. Üstelik geçtiğimiz yıl bu şirkete 7,6 milyon dolar vergi affı sağlanmıştır. Ve geçtiğimiz günlerde bu talanın bedelini göçük altında kalan işçiler ödemiştir. İşte yağma ve talan düzeni tam da budur.
Tıpkı geçtiğimiz yıl on binlerce yurttaşımızı kaybettiğimiz deprem felaketi gibi. Bölgede deprem gerçeği ortadayken gözünü bu gerçeğe kapatan, rant uğruna insanların canını hiçe sayan aynı yağma ve talan düzenidir. Deprem öncesi hazırlanan raporlar görmezden gelindi. Müteahhitleri zengin etmek uğruna imar planları düzenlendi, sağlam olmayan zeminlere, çok katlı yapılara imar izni verildi, kaçak çıkılan katlara göz yumuldu, imar afları getirildi. Çürük raporu verilen hastaneler, kamu binaları hiç bir şey olmamış gibi kullanılmaya devam edildi. Yapı denetimi yetkisi TMMOB’tan alınarak özel şirketlere devredildi yani müteahhitlerin insafına bırakıldı. Depremden sonra ise enkazların altından sesimizi duyan yok mu çığlıklarına günlerce yanıt gelmedi. Arama kurtarma çalışmalarında çok geç kalındı. Ve adım adım gelen deprem felaketi bir katliama dönüştü. İşte yağma, talan ve rant düzeni budur. Bu nedenle önümüzde çoklu seçenekler yok. Ya bu yağma düzenine hayır diyeceğiz, mücadeleyi büyüteceğiz, ya da bu düzen emekçilerin yaşamını karartmaya devam edecek.
Bakın her seçimde bize aynı senaryo sunuluyor. Deniyor ki AKP’yi geriletmek için bu son seçim. Yıllardır halkı, emekçileri bu siyasete mahkum edenler sağcılık yarışında. Daha bir yıl önce aynı gerekçelerle AKP’nin muadilleri meclise taşınmadı mı? Türkiye tarihinin en gerici en sağcı meclisi bu siyaset ile şekillenmedi mi? Bir yılda düzen muhalefetinde değişen bir şey yok. Yine sağcı adaylarla, aynı yağma, talan ve rant düzeninin sahipleri ile karşımıza çıkıyorlar. Ölümü gösterip sıtmaya razı etmeye çalışıyorlar.
Bunun en çarpıcı örneği Hatay. Deprem felaketinde doğrudan sorumluluğu bulunan, deprem sonrası müteahhitleri aklama derdine düşen bir adayı yeniden sahaya sürüyorlar. Bir yanda Hatay halkını oy vermezseniz hizmet alamazsınız diye tehdit eden AKP öte yanda aman ha AKP’ye kazandırırsınız şantajı yapan muhalefet.
Bu ikileme alternatif olduğunu, sol olduğunu iddia eden popülist siyaset ise düzen muhalefeti ile aynılaşmıştır. Dün sağcı partilerde ikbal arayanlar bugün sol seçenek diye sunuluyor. Açık söyleyelim bu popülist siyasetin sonu yalnızca hayal kırıklığıdır.
Buradan emekçilere ve Hatay halkına sözümüz var, yağmaya, talana, ranta, sağcılık yarıştıranlara mahkum değilsiniz. Hatay’ın yeniden ayağa kalkması için kamu kaynaklarının, halkın, emekçilerin yararı ve refahı için seferber edileceği, halkın yönetime örgütlü katılımının sağlanacağı toplumcu belediyecilik programına omuz verin. Şantaja, tehtide boyun eğmeyin. Böyle gelmiş böyle gider diyenlere kanmayın. Böyle gelmiş böyle gitmez. Güç verin bu harami düzenini değiştirelim. Eşit, özgür, refah içinde yaşayacağımız, aydınlık bir ülkeyi, sosyalist Türkiye’yi hep birlikte kuralım.
Sözümüz var memleketi de Hatay’ı da bu enkazdan çıkaracağız.
Hatay’da oylar sosyalizme, oylar orak çekice.