Transhümanist proje

LGBT’lere veryansın eden Erdoğan, sevgili kardeşim diye söz ettiği Elon Musk insan beynine çip yerleştirirken “Allah’ın işine karışma” diyemedi.

İnsanın fiziksel ve bilişsel yeteneklerini artırmak, yaşlılık ve hastalık gibi istenmeyen durumları ortadan kaldırmak için teknoloji ve bilimden yararlanmayı öngören anlayış, transhümanizm olarak adlandırılıyor. Transhümanizmi tanımlayan teknobilimsel gelişmeler, nanoteknolojiler, biyoteknolojiler, bilgi teknolojileri ve bilişsel bilimlerin yakınlaşması sonucu doğdu. Böylelikle yapay deri, yedek organ, beyin implantları, biyoelektronik protezler gibi çeşitli uygulamaların yakın bir gelecekte insan üzerinde denenmesi bekleniyor. Hatta bazı teknofalcılar, bin yıl yaşayacak insanların şu an aramızda olduğunu savunuyor. Transhümanizm için bedensel ve zihinsel hastalıkların tedavisi, engelli bireylerin yaşam kalitesinin artırılması gibi masum hedefler öne sürülüyor. Ne var ki teknobilimsel olanakların insanı melezleştirmek için kullanılması halinde türümüzden mutantlar ya da sayborglar (cyborg: sibernetik organizma) üretilebilir[1].

Transhümanist proje, evrimin işlevini üstlenerek doğal yazgısının tutsağı olmayacak bir insan türü hedefliyor. Böylece yeni özellikler eklenmiş geleceğin artırılmış insanı laboratuvarda üretilecek. Bu projeye ilişkin kararların sermaye güçleri tarafından alınacağına dair öngörü, kaygı duymamız için yeterli. Elektronik kelepçeyle göçmenleri gözetim altında tutmayı öneren siyasiler ya da poliçe sahiplerine çip takarak sağlık durumlarını izlemek isteyen sigorta şirketleri var oldukça dünyada insan hakları ve etik hep ikinci planda kalacak.

Diğerlerinden daha güçlü ve üstün olmayı düşleyen milyonlarca insan için bedenine ve zihnine teknoloji aşılatma düşüncesi kışkırtıcıdır. Ne var ki artırılmış insan türünün iktidar sahiplerinden bağımsız hareket edeceği düşünülemez. Ayrıca hayvanların da benzer işlemlerle dönüştürülmesi olasıdır. Böylece faşist iktidarlar, sivrisinek görünümlü yüzlerce silahlı dronu düzen muhaliflerinin üzerine salabilecektir!

Silah endüstrisini yaşatan savaşsever anlayış hegemonyasını sürdürdükçe transhümanist projenin insanı önemseyeceğini düşünmek saflık olur. Geçmişten günümüze teknolojide devrim olarak nitelenen tüm yeniliklerin öncelikle askeri amaçlar için tasarlandığı anımsanmalıdır. Bunlar daha sonra tıp, spor gibi alanlara yayılmış, giderek bireylerin gündelik yaşamına girmiştir.

Bilim kurgu filmlerinin gerçeğe dönüşmesi artık hiç de uzak değil. Bu bağlamda yanıtlanması gereken en temel soru, teknobilimsel gelişmeleri kimin hangi niyetle desteklediğidir. Arama motoru olarak bilinen Google, yapay zeka, DNA dizilimi, ölümsüzlük arayışı konularında uzmanlaşmış Silikon Vadisi şirketlerine milyonlarca dolar yatırım yapıyor. Google’ın yanı sıra IBM, Microsoft, Nokia, Samsung, Boeing gibi çok sayıda küresel şirket, kendine üniversite adını yakıştıran transhümanist girişimcilik projesi Singularity Üniversitesi’ne mali kaynak sağlıyor[2]. Dolayısıyla küresel sermayenin büyük yatırımlar yaptığı transhümanizm, bir kaç fütüristin marjinal fantezisi olarak görülemez. Öyle anlaşılıyor ki sermaye sınıfı iklim krizinin kıskacındaki dünyayı ve insanlığı kurtarmak yerine yine gücüne güç katmaya çalışıyor.

Öte yandan vadedildiği gibi türümüzün bir kaç yüzyıllık ömrü olursa dünya nüfusu iki yüzyıl sonra kabaca 20-25 kat artacak. Dolayısıyla yaşam kaynaklarının giderek tükendiği yerkürede herkese ölümsüzlük armağan etmek uygulanabilir değil. Kaldı ki milyarlarca insanı mutanta ya da sayborga dönüştürmenin maliyetini üstlenmek sermaye sınıfının işine gelmez. Bu yüzden ölümsüzlük, öncelikle ekonomik ve siyasi iktidar sahipleriyle onlar tarafından belirlenmiş kişiler için mümkün olacak. Kuşkusuz varsıllara yönelik yedek organlar ya da beyin implantları da pazarlanabilir metalara dönüşecek. Yine de bin yıl yaşayabilen devlet başkanlarının yönettiği faşist bir dünyada aklını yitirmeyenler ölümlü olmak isteyecektir.

Geçenlerde Erdoğan, azalan doğum oranlarını dünyadaki cinsiyetsizleştirme politikalarına bağlarken “LGBT dayatması, faşizmi dahi aratır bir zorbalığa, baskıya ve toplumu yozlaştırma aracına dönüştü” dedi. Faşizmi, sözde LGBT dayatmasına yeğleyen bu anlayış, yarının mutant ya da sayborg insanını üretecek transhümanist projeye kayıtsız kalıyor. Belki de zatışahaneleri, fonetik olarak transseksüelliği çağrıştırdığı için transhümanizm ile şahsı arasına mesafe koymuş olabilir. Oysa “sevgili kardeşim” diye söz ettiği Elon Musk, geçen Şubat ayında ilk kez bir insana kablosuz beyin çipi yerleştirdiklerini gururla açıklamıştı. Musk gibilerinin “Allah’ın işine karışması” Erdoğan’ı rahatsız etmiyor ki insan türünün çöküşüne yol açabilecek bu tür projelere ses çıkarmıyor. Galiba üremeyi frenlemek için cinsiyet olgusunu aşmaya çalışmakla suçlanan LGBT hareketi, insan bedenini aşmaya çalışan küresel sermayeden daha tehlikeli görülüyor!

[1] https://reporterre.net/Hubert-Reeves-Plus-rien-ne-nous-menace-Sauf-nous

[2] https://basta.media/humains-modifies-technologiquement-contre-humains-bio-pourrons-nous-echapper-au

 

Yazarın Diğer Yazıları
Ronald-Donald döngüsü 14 Kasım 2024
Neofaşist küreselleşme 20 Eylül 2024
Kirli mahremiyet 25 Temmuz 2024