Reklam
Kategoriler: Köşe Yazıları

Tülin Tankut yazdı: Pankartlar

Reklam

Tülin Tankut

Pankart, TDK (Türk Dil Kurumu) sözlük anlamıyla, toplumsal hareketlerin ve protestoların sembolik ifadesi, aynı zamanda da belleğin tozlu raflarına kaldırılan birçok ânın güçlü görsel tanığıdır. İçerdiği bilgiyi ve amacı özcü sözcüklerle, çarpıcı bir biçimde açıklayan pankartlar, tıpkı afişler gibi, gelecek kuşaklar için bir başvuru kaynağı olarak önemli   arşiv belgeleridir ve bu nedenle   kurum arşivlerinde saklanır. Ülkemizde geçmişten günümüze toplumun çok farklı kesimlerinden işçi ve emekçilerin   sınıf mücadeleleri sırasında yaratıcılıklarını yansıtan pankartlar, onların yaptıkları politik tercihlerden çıkarılacak derslerle doludur. İşte 80 öncesinde pankartlara yansıyan gerçeklerden biri: “Sağlık haktır!” Bugünse “paran kadar sağlık” dayatmalarına teslim olma noktasına kadar geldik.  1980 yılında işçilerin yüzde 40 olan sendikalaşma oranının 2023 yılında yüzde 14,7’ye düşmesinin bunda rolü yok mu?

Aslında bu konuda- ‘çeken bilir’ hesabı- hepimiz uzman kesildik, istatistikleri ezberledik: Asgari ücret 17 bin 2 TL. (2024) En düşük emekli aylığı 10 bin TL. Açlık sınırı (Ankara, 4 kişilik bir aile) 16.257 TL. Bu insanlar, yeterince beslenemedikleri için sağlıkları bozulunca devlet hastanelerine başvuruyorlar. Hasta sayısı arttıkça ilaçlara ödenen katkı payı artıyor ve hastanın ilaç kullanımı sekteye uğruyor.  Sağlık hizmetiyse en çok yaşlılar için gerekli değil midir?  Bakalım emeklilerimiz bu yıl 1Mayıs’ta hangi pankartları taşıyacaklar? Onurlu bir yaşam için “Hak, hukuk, adalet” isteyeceklerdir kuşkusuz. (Keşke birileri çıkıp “Bir lokma ekmeği zehir ettiniz” yazılı bir pankart açıp hepimizi utandırsa.)

Çocukların, gençlerin sorunlarıysa beslenme, eğitim, sağlık v.b. çok boyutlu olduğundan ayrı bir yazı konusu. Ancak gıdasızlıktan çocuklarda gelişme bozukluğunun baş göstermesi, istatistiklerle sabit! 1 Mayıs etkinliklerinde onları hayal etmek bile yürek burkuyor.  Minik ellerde “süt” pankartı; ‘çırpacak bir yumurtası’ olmadığı için “kızarmış ekmek, biraz da peynir” hayali kurarken “Aman efendim ne güzel yenir” diyerek çocukluk hayallerinin peşini yine de bırakmayan öğrenciler… Üniversiteli gençler arasında da ‘öğün atlamak’ moda(!) olmuş.

Bu duruma gelinmesinde suçlu aranacaksa en başta neoliberal politikaları saymak gerekir. Küresel yoksulluğa eşit paylaşımın olmayışı yol açmadı mı?  Sosyal devlet mekanizmalarından uzaklaşmak geniş kitleleri sosyal yardımlara bağımlı kılmadı mı? Bunun canlı örneği bizden: Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ve Sosyal Yardımlaşmayı Teşvik Fonu (SYDTF) tarafından yapılan sosyal yardımın 52 farklı türü var. (1) Nüfusun neredeyse yüzde 20’si yaşamını yardımlarla sürdürüyor. (Üstelik çoğunluk, bunu hükümetin bir lütfu olarak algılıyor.)  Emeklilik geliri olmayana sosyal yardım olarak ödenen 65 yaş aylığıysa söze gerek bırakmıyor: 4bin 747 TL!

Öte yandan 31 Mart yerel seçim sonuçlarından da anlaşılabileceği gibi, toplumun hükümetin kararlarına tepkisi ekonomik nedenlerle sınırlı değildir. Sözgelimi dinin toplumda siyasal olarak güçlenmesi kadın seçmenlerin oylarını etkilemiş olmalı. Kadınların var olan hakları bile kısıtlanıyor; İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılıyor, kadına yönelik şiddet tırmanıyor; sonra da kadınlardan bunlara sebep olanlara oy vermesi bekleniyor; olacak iş mi? Asıl dert başka, kadınları hizaya getirmek, bile bile lades: Geleneksel aile yapısının dağılmaması için sürdürülen ‘ev kadınlaştırma’ politikaları, kadınların ücretli emek statüsünde çalışmasına engeller. Kapitalizmin hem ucuz iş gücü olarak kadın emeğine hem de kadının aile içindeki ücretsiz ev içi ve bakım emeğine ihtiyacı vardır. Hani nerede kaldı Anayasa’ya göre herkes yasa önünde eşittir ilkesi? Çalışan kadının ekonomik bağımsızlığını koruyabilmesi için devlet desteğinin devreye girmesi şarttır. “Cinsiyete bağlı iş gücü eşitsizliği”yse ayrımcılığın daniskasıdır. Bugün ideolojik, kültürel siyaset anlayışına bakılmaksızın ulaşılabilecek kadın kitleleri, kendilerine uzanacak elleri beklemektedir. Hükümetin destekçisi cemaat, tarikat, vakıf, dernek gibi dini yapılarda toplumdan izole bir biçimde yaşayan, yurttaşlık bilinci unutturulmuş kadınlara ulaşmak için bugüne kadar ne yapılmıştır? Hem iktidar hem de muhalefet partilerine sorulması gerekir.

Çalışan annelerin ve onlara eşlik eden babaların “ücretsiz kreş” talebi 1Mayıs’ta hiç kuşkusuz yine pankartlardaki yerini alacaktır. Yetkililerin vaat ettikleri göstermelik reformlara, vaat ettikleri sınırlı sayıdaki kreşlere bel bağlanır mı? Ne mâlum bunları bile sonradan piyasaya devretmeyecekleri? Mücadele zemini oluşturmak içinse kurumsal desteğin sağlanması zorunludur. Seçim sonuçları, belediyelerin halka hizmet götürmesinin önündeki engelleri azaltacağı yönünde milyonlara umut vermiştir. Bugün gelinen nokta, siyasi gücün haksızlıklar karşısındaki yasaklamacı uygulamalarının muhalifleri- her ne kadar dağınık olsalar da- susturamayacağını görmemiz açısından önemlidir. Bu bağlamda muhafazakâr kesimdeki uyanışı da atlamamak gerekir.

Ancak seçimlerin olumlu sonuçlarıyla yetinemeyiz.

Belediyelerin vaatlerini yerine getirip getiremeyeceğini zaman gösterecektir. Hükümetin aldığı yanlış kararlar yüzünden ele alınması gereken yığınla sorun belediyeleri çözüm konusunda zorlamaktadır. Öte yandan eğitimden başlayarak toplumun dinselleştirilmesi girişimleri, hukukun çiğnenmesi, pragmatik siyasi tutumlar, emekçi halkın geleceğe dönük kaygılarını artırmıştır. Dini hizmetler fazlasıyla yerine getirilirken devlet okulları deneme tahtasına dönüşmüştür. (2) MEB’in okullardan laik müfredatı kaldırma çabaları hız kesmemektedir. Tarikat, cemaat, vakıf gibi dini yapıların mal varlığı gündemden hiç düşmezken konuya açıklık getirileceği yerde MEB Bakanı hâlâ bu yapılarla protokoller imzalamaktadır.  Kuran kursu açma yetkisi DİB’te olmasına karşın nasıl oluyor da bir yolunu bulanlar çocukları, gençleri Kuran kursu, öğrenci yurtları, dernekler aracılığıyla örgütleyebiliyorlar? Kamu görevlilerinin anayasa ve yasaları çiğneyerek dini siyasallaştırma faaliyetlerine nasıl izin veriliyor? Dini yapılanmalardan devlet desteğini kesmek konusunda muhalefet cephesi hangi somut adımları attı şimdiye dek? Üstelik halktan buna itiraz gelmeyeceği açıktır.  Eğitime, sağlığa ve halkın diğer temel ihtiyaçlarının karşılanmasında bu kesimin var olan ekonomik ve siyasal gücünün kırılması zorunludur. Bazılarının devlet kademelerine kadar sızdığı ve bu sayede maddi olarak gelişip güçlendikleri iddiaları ayyuka çıkarken neden bu iddialar yalanmıyor?  Üniversitelere kadar uzanıp eğitimde bilim paradigmasının egemen olmasını engellemeye çalışan öğretim görevlilerine de “yobaz” dense yeridir. Bilimsel gelişme, hal böyleyken nasıl gerçekleştirilebilir?

Bugün ülkenin acilen çözüm bekleyen sorununuysa artık çocuklar bile biliyor. Ana muhalefet partisi, parlamentoda ekonomik krizin faturasını halka ödetecek kararları engelleyebilecek midir? Bunun için yine emekçi halka güvenmek gerekiyor: Cumhuriyet’in değerlerine sahip çıkan dindarların toplumdaki sayısı hiç de az değildir. (Seçim sonuçlarından da belli olmuyor mu?) Aynı şekilde emek örgütleri, kadın örgüleri, meslek odaları, sendikalar, sol (sosyalist, komünist partiler, hareketler, oluşumlar, internet siteleri, bloglar, bağımsız medya v.b.) kamu görevlileri, akademi, fkültür ve sanat dünyasından  ülkenin demokratik, laik, hukuk devleti olarak kalmasını savunan diğer unsurlar.  Seçimlerde ana muhalefet partisinin en çok kadınlardan ve gençlerden (iktidar partisini desteklemekten vazgeçenler de) oy aldığını öğreniyoruz.

Emeğiyle geçinenler, dar gelirliler, işsizlikle ve yoksullukla boğuşan geniş kitlelerin, kendi yaşamları üzerinden sistemi sorgulamaları sevindiricidir. Aynı mücadele içinde olmak, seçmenlerin umutlarını yeşertmiştir. Bu konuda solun katkıları önemli bir rol oynamıştır. Halkın sorunları hakkındaki gerçekleri, eğip bükmeden açığa çıkaran soldur. Bilgi birikiminin yanı sıra, iletişimde teknolojik olanakların verimli bir biçimde kullanılması, geçmişin deneyimlerinden ders çıkarılması, işçi ve emekçilerin eylemlerinin desteklenmesi, kamu belediyeciliğinin tanıtılması v.b. özellikleri solun görünürlüğünü artırmıştır. Toplumda yarattığı değişim ve dönüşüm isteği, siyasal partilerden umudunu kesenlere umut oldu, diyebiliriz. Seçmen, ana muhalefet partisini de aşan bir tepki gösterdi ki bu, sol lehine yepyeni bir duyarlılıktır. Kuşkusuz solun çoğunluğa hitap edebilmesi için daha kapsayıcı bir dil kullanması daha iyi sonuç verecektir. “Kutuplaşma” henüz bitmemiştir. (Kamusallık hızla çözülüyor!)   Yoksullukla, bilisizlikle (okuma yazma bilmeyenlerimiz var!) boğuşan milyonların sınıf bilinci kazanıp örgütlenebilmesi içinse önce “yurttaşlık” haklarını içselleştirmesi gerekir. Laik, demokratik, hukuk devleti ilkelerinin toplumun tüm katmanlarında yaygınlaştırılması öncelikle ana muhalefet partisinin bu konudaki samimiyetine bağlıdır. Sözgelimi emek hareketleri, kadın örgütleri v.b. tabanı olan siyasi oluşumlar hükümet için muhalif bir güç olarak demokratik hak arayışlarını sürdürürken neyle karşılaşacağız?   Ana muhalefet partisi pragmatik siyasal tutumlar mı sergileyecek? Yoksa onlara olanakları elverdiğince kolaylık mı sağlayacak?  Henüz kestirmek zor. Ama parti içindeki ilerici unsurlar ve   tabandaki seçmenlerinden bu konuda destek göreceğini umabiliriz.

Kabul etmek gerekir ki demokrasi, salt sandık sonuçlarından ibaret değildir. Seçimlerde oy kullanarak baskıcı rejimlerden kurtulmanın hem zor hem de geçici olduğunu tarih bize göstermiştir. Ekonominin kötüye gitmesi ve toplumsal sorunları tırmandırması, gücü elinde tutan siyasal iktidarı halkın üzerindeki baskıyı artırmaya, bu yüzden de var olan hukuk düzenini sermaye lehine değiştirmeye zorlayacağı açıktır. (3)

Kapitalizm “kâr makinesi”dir. İpiyle kuyuya inilmez. Neoliberal politikaların krizi dünyayı sarmış; krizi yönetme çareleri aranırken milyarların geçim sıkıntısının had safhaya varmış olduğu gerçeği gündeme gelmiyor.  Kendi ülkemizden paha biçelim. İşsizlik ve yarattığı sorunlar çözüm bekleyene dursun, kangrene dönüştü.  Diplomalı işsiz kapağı yurt dışına atma derdinde. Emeğiyle geçinen milyonlar işten atılma kaygısı içinde. Emekçi sınıfların açlık düzeyindeki asgari ücrete yazgılı kılınmasıyla nasıl baş edilecek?   Ekonomik büyüme; tarım, sanayi ve teknolojiye yeterince yatırım yapılmadan işsizliğe çare olabilir mi? IMF’nin (Uluslararası Para Fonu) ve Dünya Bankası’nın cankurtaran simidi atması için eli kulağında.  Öte yandan dünyayı savaş korkusu sardı. Savaş haberleriyle yatıp kalkıyoruz. Küresel güçler sosyal harcamalardan askeri harcamalara kaynak aktarımını haklılaştırmak için bin dereden su getirmeyi sürdürüyor.  Yurttaş olarak daha bizim hakkında bilgi sahibi olamadığımız kim bilir iç ve dış ne çok sorun var. Savaşlar sürerken yeni göç dalgaları başlayabilir mi? Düzensiz göç artar mı? Siyaset cephesinde göçü engellemek için ne gibi önlemler düşünüyor?

Ülkenin içinde bulunduğu durum özetle budur. 1 Mayıs İşçi ve Emekçi Bayramı’nda alanları “Başka Bir Dünya Mümkün” pankartlarının  doldurması dileğiyle.

DİPNOT:

1) Sosyal yardım türleri: Aile yardımları (gıda, yakacak, kömür, doğal gaz, elektrik, tüketim, doğum yardımı, çocuklar için aylık destek, evde bakım hizmeti, sağlık, eğitim, yaşlı, engelli yardımları v.b.)

2) Birkaç gün önce uzmanlar ortak bir bildiri yayınlayarak zorunlu din eğitimi ve ÇEDES uygulamalarının çocuklar üzerinde yaratacağı olumsuz etkilere dikkat çektiler.

3) TBMM Başkanı Prof. Dr. Numan Kurtuluş, 1921 Anayasa’sını örnek göstererek, ülkenin “katılımcı, güçlü” bir anayasa yapma imkanının TBMM’de olduğundan söz ediyor. Bağımsız hukukçular aslında nasıl bir anayasa istendiğini açıklıyorlar. Öte yandan Medeni Yasa’nın laiklik ilkesinden ödün verilmesni isteyen kesimler kadınlardan hak ettikleri yanıtı alacaklardır. Toplumsal dinamikler yeni bir anayasaya bugün için zinhar izin vermeyecektir.

Bu haber en son değiştirildi 28 Nisan 2024 11:59 11:59

Reklam

Önceki Haberler

“Ukrayna, ilk F-16’sını önümüzdeki haftalarda alabilir”

Savaş uçaklarının haziran ya da temmuz ayına kadar Ukrayna'ya teslim edilmesi gerektiği belirtilirken, kaynağın jetlerin…

12 Mayıs 2024 17:30

İsrail ordusu, Gazze’de pek çok noktada sivilleri hedef aldı

Basal, "Ne yazık ki, sivil savunma görevlilerinin can güvenliği olmadığı için vatandaşların hayatlarını kurtarmak için…

12 Mayıs 2024 14:27

Açığa alınan emniyet müdüründen ‘rüşvet’ savunması: Menzil’e yardım topluyordum

Emniyet müdürü, idari inceleme sırasında rüşveti "Menzil cemaatine yardım" amacıyla aldığını söyledi.

12 Mayıs 2024 14:16

Erdoğan: ABD ziyaretimiz her iki tarafın programlarının uyumsuzluğu nedeniyle ertelendi

Biden ile planlanan ve ertelenen görüşmeye dair de değerlendirmelerde bulunan Erdoğan, “ABD ziyaretimiz her iki…

12 Mayıs 2024 12:26

Eski AKP’li başkan Taşçı’ya inceleme

AKP’li Atakum Belediye Başkanı Taşçı hakkında, yolsuzluk iddiaları yargıya taşınmıştı.

12 Mayıs 2024 10:50

Yürüyelim…

Sandıklar kapandığına, seçimler geride kaldığına göre, seçmen yerine konulanların tam da bugün yurttaş olduğunu göstermesi,…

12 Mayıs 2024 07:17
Reklam