Türkiye’den Filistin’e uzanan bir devrimci: Deniz Gezmiş

Türkiye’den Filistin’e uzanan bir devrimci: Deniz Gezmiş

22-09-2024 09:42

Deniz Gezmiş “karizmatik” “romantik” filan değildir, “filmlere” “dizilere” vb. kalıplara sığdırılmayacak kadar Marksist-Leninist, devrimci pratiğiyle bir yurtsever ve enternasyonalisttir.

Cengiz Kılçer

Deniz Gezmiş’in Filistin’de bulunan Filistin Demokratik Halk Kurtuluş Cephesi’nin gerilla kampına silahlı eğitim almak ve FDHKC üyeleri ile aynı safta savaşmak için gittiği biliniyor. Ayrıntısına ve tekrara girmenin bir anlamı yok.

Anlamlı olan nasıl gittiği değil hangi sebeplerle ve bu sebeplerin kökenine bakmak.

‘Türkiye’nin siyasi tarihinde antiemperyalist damar nasıl tezahür ediyor?’ sorusu ile başlayabiliriz.

Türk siyasi tarihinde antiemperyalizm ikiz bir damardan akar. Bunlardan biri Kurtuluş Savaşı’nın antiemperyalist niteliği, ikincisi ise Türkiye Komünist Partisi’nin daha doğuşundaki antiemperyalist karakterdir.

Bakü’de toplanan Beynelmilel Şark Kongresinde (1920) Avrupa ve Amerika’nın zalim ve hunhar emperyalizmine karşı mukaddes mübareze [kutsal savaş] ilân edilir. Kongrenin aldığı ilk kararlar arasında, Anadolu’da devam eden Milli İnkılap Hareketinin bütün dünya emperyalizmine karşı mücadelesiyle dünya proletarya hareketine yardım ettiğine, bu ulusal hareketin, ülke içinde açılıp ortaya çıkması ve derinleşmesiyle, sınıf bilincinin meydana gelmesine hizmet edeceğine ve böylece yarınki toplumsal devrime müsait bir çevre hazırladığına muhakkak gözüyle bakılır.

Türkiye Komünist Fırkası, bir taraftan Türkiye’de emperyalizme karşı olan bu hareketin derinleşmesine yardım etmekte, diğer taraftan köylü ve işçi halkın asıl maksadı ve son emeli olan çalışanlar hâkimiyetini elde etmek esaslarını hazırlamak için çok çalışacaktır.[1]

1918’de Moskova’da düzenlenen Türk Sol Sosyalistleri Kongresinde[2] Mustafa Suphi işgal altındaki Türk halkına yaptığı çağrıda “Emperyalist hükümetlerin bugün milletimiz ve hukukumuz üzerine taarruz eden ordularına karşı muharebeye kalk! Fransızların parayla satın alarak üzerimize yolladıkları bütün alçak kuvvetlere silah çek! Fakir işçi halk, Silahını eline al! Tüfek atmasını biliyorsan, silahını temiz tut. Atmasını bilmiyorsan, gizli talim bölüklerine git, yazıl.” sözleriyle açıktan bir antiemperyalist savaşa davet eder.

İki damarın buluştuğu nokta Türkiye’yi emperyalistlerin işgalinden kurtarmaktır.

1960’LARDA TÜRKİYE’DEKİ ANTİ-EMPERYALİST HAREKET ÜLKENİN SİYASİ MANZARASINI NASIL ETKİLEDİ?

Dünyada ve Türkiye’de devrimci dönüşüm ve çatışmanın eşzamanlılığını haritalandırmak zor olsa da 1960-1971 yılları arasındaki siyasal manzaraya coğrafi ve kronolojik açıdan bakmak yaralı olacaktır.

1960’lar, yaşadığımız dünyayı dikkate değer bir ölçüde şekillendirdi ve bu on yıl yerleşik dünya düzeninde derin bir değişime tanık oldu. Tüm bu olup bitenler Türkiye devrimci gençliğine sol/sosyalist harekete de damgasını vuracaktı elbette.

Türkiye’de antiemperyalist söylemlerle ortaya çıkan ABD ve NATO protestoları, başta üniversite öğrencileri olmak üzere geniş bir taraftar kitlesini harekete geçirdi.

1960’larda Türkiye sol basınında Yön Dergisi’nin öncülük ettiği antiemperyalist vurgunun ardından, İleri, Aydınlık, Emek, Ant gibi dergiler de benzer görüşleri savunan yayınlar haline geldi ve özellikle üniversite öğrencileri arasında yaygın ABD ve NATO karşıtı gösteriler yaşandı.

Aynı zamanda antiemperyalist söylem, sol/sosyalist harekette “birleştirici” bir zemin oluşturmuş, siyasette alan kapatmış; ülke çapında sol hareketin başarısında önemli rol oynamış ve Türkiye’de sol/sosyalist hareketin milletin maşerî şuuru yani halkın vicdanı olmasına yol açmıştır.

Genelde sol/sosyalist hareket özelde Türkiye devrimci gençliği, ezilen halkların mücadelesini ve antiemperyalist  -büyük ölçüde gerilla savaşına dayanan- ulusal kurtuluş hareketlerini desteklemeyi devrimci görevleri arasında saydı.

Haziran 1967’deki Arap-İsrail (Altı Gün) Savaşı, bölgedeki gerginlik ve askeri yığınağın ardından İsrail’in Mısır ve Suriye’ye yönelik saldırısıyla tetiklendi. Altı Gün Savaşı, İsrail’in Sina Yarımadası, Golan Tepeleri, Gazze Şeridi ve Doğu Kudüs dâhil Batı Şeria’yı ele geçirmesiyle sona erdi. İsrail devleti, Amerikan emperyalizminin kuklası olarak toplumsal gerginlikleri artırmış ve Arap dünyasını bir bütün olarak zayıflatmıştı.

DENİZ GEZMİŞ, FİLİSTİN, ORTADOĞU VE ANTİEMPERYALİZM

Haziran 1967’deki Altı Gün Savaşları, Türkiye’deki sol harekette Filistin’e yönelik özel bir duyarlılık gelişmesine yol açtı.

Sol/sosyalist hareket, genel anlamda İsrail’e ve bölgede yaşanan çatışmalara dair eleştirilerini ideolojik çerçevede ele almaktadır. Bunun başında, İsrail’in bir devlet olarak emperyalist güçler ile olan ilişkisini ve bu ilişkilerden doğan ekonomik çıkarları vurgulamak gelir. Sol/sosyalist hareket, bölgedeki savaşların ve çatışmaların arka planında yatan gerçek nedenlerin bu ekonomik çıkarlar olduğunu savunmaktadır.

Özellikle, İsrail’in yayılmacı politikaları ve Filistin halkına yönelik saldırılar, sol/sosyalist hareket açısından kabul edilemez bir durum olarak değerlendirilir. Bu perspektif, sadece İsrail’in askeri ya da politik hamlelerine karşı bir eleştiri değil, aynı zamanda Filistin halkının haklarının tanınmasını ve bağımsız bir devlet olma mücadelesini destekleyen bir duruş sergilemektedir.

Deniz Gezmiş’in bir yazısında[3] da belirttiği gibi devrimciler adım adım Amerikan emperyalizmini kovalamaktadır. Vietnam, Dominik Cumhuriyeti, Meksika ve dünya çapında Amerikan emperyalizmine karşı mücadele eden ezilen halkların yanında yer almanın önemi ve devrimci gençliğin Amerikan emperyalizmine karşı tüm kalbiyle direnme görevi vurgulanmaktadır. Mücadelenin, antiemperyalist kavganın paralelinde yürümezse, ayaklarının havada kalacağına dikkat çekmektedir. “Çağımız, devrimcilerin Amerikan emperyalizmini adım adım kovaladığı çağdır (…) Çağımız biz yaştakilerin Vietnam’da Dominik’te Meksika’da Amerikan emperyalizmine karşı dövüşerek öldüğü bir çağdır. Azgelişmiş dünya halkları emperyalizme karşı bir savaş verirken gençlik bunun dışında kalamaz. Biz daima ezilenden yana çıkmak zorundayız. Eğer bizim kavgamız antiemperyalist kavganın paralelinde yürümezse, ayaklarımız havada kalır. Devrimci gençlik Amerikan emperyalizmine ve oportünizme karşı duran gençliktir. Onun görevi, sayısının azlığına düşmanın çokluğuna bakmadan, Amerikan emperyalizmine karşı sonuna kadar dövüşmektir. O, en iyi biçimde karar veren ve uygulayandır. O, boş gecelerini değil, boylu boyuna ömrünü bu kavgaya verendir. Yaşasın! Tüm bağımsızlık savaşı veren dünya halkları! Tam bağımsız Türkiye!”

Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının (1. THKO Davası) sıkıyönetim askeri mahkemesinde yaptıkları savunmada Amerikan emperyalizminin ortadan kaldırılmasının gerekliliği vurgulanır ve küresel antiemperyalist mücadelelere örnekler verilir.

Asya’daki Ulusal Bağımsızlık Savaşları emperyalizme ağır darbeler indirmiştir. Ve gerçek kurtuluş için Amerikan emperyalizminin ortadan kaldırılmasının gerekliliği vurgulanır. Vietnam, Küba ve Cezayir, Amerikan emperyalizmine karşı Ulusal Bağımsızlık Savaşları’nı yürüten ve küresel çapta hareketlere ilham veren ülkelere örnektir. Filipinler, Tayland, Bangladeş gibi ülkelerdeki özgürlük mücadeleleri, Latin Amerika’dan Ortadoğu’ya uzanan bir çizgide emperyalizme karşı küresel bir hareketin parçasıdır.

Asya Kıtası’nda, Vietnam, Laos, Kamboç, Tayland, Birmanya, Filipinler, Filistin, Bengal ve daha birçok ülke halkının emperyalizmi ve onların emrindeki uşaklarını alt etmeleri an meselesidir.[4] Söz konusu savunmadaki tespite göre İsrail de bir devlet olarak var olmasına rağmen bir ulus oluşturacak ortak bir karakter ve kimlik mevcut değildir. İsrail’deki Arap ve İbrani toplulukları arasındaki kültürel alışverişin eksikliği, esas olarak İsrail hükümetinin Arap topluluğuna uyguladığı baskı gibi tarihi ve politik faktörlerden kaynaklanmaktadır. Bu baskı, karşılıklı anlayışı ve paylaşılan kültürel deneyimleri engellemektedir. Irkın, ulusal karakterlerden sayılamayacağı gibi, din ve devlet de bu karakterlerden değildir. Örneğin İsrail bir devlet olarak vardır. Ama bir İsrail ulusu yoktur. İsrail devleti sınırları içinde, Arap halkı ve İbrani halkı yaşamaktadır. Bu iki halkın birbirleriyle kültür alışverişleri çok zayıf olduğu gibi (ki, İsrail hükümeti Arap halkı üstünde baskı yaptıkça bu daha da zayıflamaktadır) tarihsel gelişmeleri de ortak değildir.”[5]

SONUÇ

Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan’ın 1969’da Filistin’e gitmelerinin ana nedenlerinin başında antiemperyalizm gelmektedir; antiemperyalist mücadele itici bir güçtür. Deniz Gezmiş ve arkadaşlarına göre Ortadoğu’da Arap halkları, Amerikan emperyalizminin bir karakolu olarak görülen İsrail’e karşı anti-emperyalist bir savaş yürütmektedir. Bu mücadele, Asya, Afrika, Latin Amerika ve ötesinde emperyalizmin zulmüne karşı daha geniş bir devrimci hareketin parçasıdır. Emperyalizme karşı mücadele küresel bir mücadeledir; Vietnam’da, Ortadoğu’da, Latin Amerika’da ona sıkılan her kurşun, Türkiye gibi yerlerde de kurtuluş mücadelesini simgeler. Amaç, modern çağın yüz karası olarak görülen emperyalizmi ve müttefiklerini yenilgiye uğratmaktır. Emperyalizm Ortadoğu ve ötesinden temizlenene kadar bu direniş devam edecektir.

Bir gerçeği vurgulamak zorundayız.

Türkiye’de sol hareketin en önemli isimleri arasında yer alan Deniz Gezmiş, yıllar içinde popüler kültür ikonu haline getirildi. 1990’lardan itibaren medyanın Gezmiş’e dair mitolojileştirmesi yoğunlaştı, gerçekle kurgu harmanlanarak kahramanlık öyküleri yaratıldı.

Gezmiş’in mücadelesi magazinsel sansasyon ile dramatize edilerek, gerçeklikle fantezinin harmanlandığı, bir ikonik anlatıyı şekillendiren simgesel bir figüre dönüştürülmüştür. Buradan bir kolektif hafıza inşa edilmeye çalışılmıştır.

Deniz Gezmiş “karizmatik” “romantik” filan değildir,  “filmlere” “dizilere” vb. kalıplara sığdırılmayacak kadar Marksist-Leninist, devrimci pratiğiyle bir yurtsever ve enternasyonalisttir.

Deniz Gezmiş, mücadelesiyle “geçmişe ait olmasına rağmen” şimdiye ve geleceğe katkıda bulunuyor. Anısı ve mirası bu yanıyla düşünülmeli ve bilince çıkarılmalıdır.

 

[1] Emel Seyhan Atasoy ve Meral Bayülgen, ed., Türkiye İştirakiyûn Teşkilâtlarının Birinci Kongresi (TKP kuruluş kongresi) : Bakû, 10-16 Eylül 1920 (Tutanaklar, Belgeler) (İstanbul: Sosyal Tarih Yayınları, 2008).

[2] İnfo Türk Ajansı, ed., Mustafa Suphi ve Yoldaşları: 28-29 Ocak 1921’i Unutma (İstanbul: Güncel Yayınlar, 1977).

[3] Deniz Gezmiş, “Gençlik ve Antiemperyalist Kavga”, Türk Solu, 19 Kasım 1968.

[4] Halit Çelenk, ed., 1. THKO DAVASI (İstanbul: 68’liler Birliği Vakfı, 2008).

[5] Çelenk.