34 yıl önce bugün Türkiye İşçi Sınıfı tarihine damga vuran eylemlerden biri, Madenci Yürüyüşü başladı.
Zonguldak’taki Türkiye Taşkömürü Kurumu (TTK) ve Maden Tetkik ve Arama (MTA) işyerlerinde örgütlü olan Türk-İş’e bağlı Genel Maden İşçileri Sendikası (GMİS) ile işveren arasında 48 bin işçi için sürdürülen toplu sözleşme görüşmelerinin uyuşmazlıkla sonuçlanması üzerine, sendika 30 Kasım 1990 tarihinde başlamak üzere grev kararı aldı.
Hükümetin bugün artık sıradanlaştırılan “kamu açıklarını kapama” gerekçesiyle kamu işletmelerini tasfiye ederek özelleştirme politikaları, madenlerin yağmasının önünün açıldığı bir dönemde, neoliberal ekonomi politikaları ve greve karşı tutumu nedeniyle dönemin Cumhurbaşkanı Turgut Özal, bu mitinglerde işçilerin başlıca hedefi haline geldi ve efsanevi “Çankaya’nın şişmanı, işçi düşmanı” sloganı ile protesto edildi.
Grev kararına karşılık olarak devlet, 4 Aralık’ta lokavt ilan etti.
Hükümet, bu arada, madenlerin işçiler tarafından işletilmesi önerisini gündeme getirdi. Sendika, öncelikle “işletmenin tüm borçlarının ödenmesi, kıdem tazminatı karşılıklarının bir yerde bloke edilmesi, Türkiye Demir-Çelik İşletmeleri’ne dünya fiyatlarının çok altında kömür satılmasından doğan zararın karşılanması ve havzanın durumunun iyileştirilmesine yönelik projelerin uygulanması” koşuluyla bunu kabul edeceğini açıkladı.
13 Aralık’ta Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı İmren Aykut ile GMİS Genel Başkanı Şemsi Denizer arasında yapılan görüşmede, Aykut, madenlerin kapatılmayacağı garantisini verdi.
14 Aralık’ta çeşitli sendikalara üye 100 bin işçi, Zonguldak maden işçilerine destek vermek amacıyla 2 saatlik iş bırakma eylemi yaptı.
22 Aralık’ta GMİS tarafından “Ankara’ya yürüyüş” kararı alındı.
3 Ocak 1991’de Türk-İş tarafından 1 günlük işe gitmeme eylemi yapıldı.
3 Ocak’ta ülke çapında eylemler yapılmış, sendika yönetimi Ankara’ya gitme kararı almıştı. İktidar otobüslerin hareket etmesine izin vermeyeceğini açıklıyordu. Madenciye tek bir yol kalmıştı.
Şemsi Denizer sendikanın penceresinden on binlere “Yürümeye var mısınız?” diye sorduğunda işçiler tereddütsüz cevap verdi: “Varız!”
Sadece “Bıçak kemiğe dayandığı / ok yaydan fırladığı için değil”di direnmelerine sebep. Bir asırdan fazla zamandır yerin derinliklerinde kazma vuran bir geleneğin tecrübesiyle mücadeleye atılmışlardı.
4 Ocak sabahında, başlayan yürüyüş birçok engelleme, jandarma saldırısı, göz altılara rağmen işçiler Ankara’ya yürümeye kararlıdır.
Ancak Türk-İş yönetimi olumsuz hava koşullarını ve bu yürüyüşün bir şey getirmeyeceği gerekçesiyle eylemi bitirme kararı alır.
İşçiler hayal kırıklığına uğrar. İtiraz eden çok işçi vardır ama birlik havası dağılmış, aynı güçle yürümenin imkânı kalmamıştır. İşçiler yürüyüşü bitirir ve Zonguldak’a geri dönerler.
Sendikanın iktidarla süren görüşmelerinden işçiler lehine bir şey çıkmaz. 16 Ocak’ta başlayan Körfez Savaşı bahane edilerek, Bakanlar Kurulu 25 Ocak’ta bütün grevleri erteler.
Sonraki günlerde işçiler protestolarla ocaklara tekrar inerler. Toplu sözleşme ise neredeyse kazanımsız imzalanır.
Bu haber en son değiştirildi 4 Ocak 2025 14:51 14:51
İKD, !2 ocak Pazar günü yazar Kıymet Erzincan Kına ile "Anadolu'da kadınların tarihinin izlerini sürmek"…
Türkiye Komünist Hareketi (TKH) Polonez işçilerinin 6 aylık direnişleri kazanımla sonuçlandırmalarını bir açıklamayla selamladı.
Sağlık emekçileri, Sağlık bakanlığınca yayımlanan sağlık emekçilerince "eziyet yönetmeliği" olarak adlandırılan yönetmelik uygulamalarına karşı 3.…
İsrail, 7 Ekim'den bu yana saldırılarını sürdürdüğü Gazze'de sivillerin sığındığı bir okula saldırı düzenledi. Saldırıda…
Milli Eğitim Bakanlığı'na bağlı Hayat Boyu Öğrenme Genel Müdürlüğü'nün Ülkü Ocakları ile protokol imzaladığı ortaya…
DEM Parti heyetinin 'İmralı' ziyareti sonrası yeni süreç devam ederken Ahmet Türk, Pervin Buldan ve…