Adliye toto

Kamu vicdanında karşılık bulmayan yargı kararları çoğaldıkça meydanlarda “hak, hukuk, adalet” istemi isyan çığlığına dönüştü.

CHP’ye kayyım atanır mı?

İstanbul İl Başkanı’na siyaset yasağı gelir mi?

“Ahmak davası” Yargıtay’dan döner mi?

İktidar, anayasayı ve ilgili yasaları işine geldiği gibi eğip büktüğü için kamuoyunda bu tür hukuki sorular tartışmalı hale geliyor. Bundan dolayı hukukçusundan siyasetçisine, gazetecisinden sokaktaki sıradan yurttaşına kadar herkes “adliye toto” oynayarak duruşma günlerini bekliyor.

Asliye mahkemesinin tartışmalı kararını uygulamak için beş bin polis eşliğinde CHP’nin il binasına zorla giriliyor ama Meclis Başkanı, en üst mahkeme sayılan AYM’nin Can Atalay kararını tanımamakta direniyor. Oysa hukuk da, kamu vicdanı da Atalay’ın mecliste olması konusunda birleşiyor. Kamu vicdanıyla ters düşen mahkeme kararlarının da etkisiyle ülkede yargı sistemine güvenenlerin oranı yüzde 20’lere gerilemiş (1).

Muhalif seçmenler kadar piyasalar da hukuk dışı operasyonlardan rahatsız.

Örneğin liberal ekonominin kalbi sayılan borsa CHP’ye yönelik operasyonlara olumsuz tepki verirken kurultay davasında iptal kararı çıkmayınca yükselişe geçti.
Dünün Ergenekon davalarından bugünün tutuklu belediye başkanlarının davalarına kadar gelinen süreçte ikili hukuk sistemi iyice görünür oldu. Son zamanlarda muhalif belediyelere dönük yargılamalarda mafyavari yöntemlere başvurulması ise anayasal düzenin ne denli yozlaştırıldığını gösteriyor.

Erdoğan, “CHP’nin içindeki kavganın, kaosun hiçbir yerinde biz yokuz” dedi. Ne var ki atadığı bakanına bağlı polisler biber gazıyla, plastik mermilerle ana muhalefet partisinin il başkanlığına girip kavga çıkardı. Kurumsal yapılarda kavgayı ve giderek bölünmeyi tetikleyen en önemli etmen, mevcut yönetimlerin görece başarısız olması. Anketlerde AKP’nin önünde görülen bir partinin kendi içinde kavga etmesi eşyanın tabiatına aykırı. Yapılan tüm mitinglerde meydanların hıncahınç dolması parti içinde kavga ve kaos olmadığının bir diğer göstergesi. Özellikle geçtiğimiz Pazar günü gerçekleşen olağanüstü kurultayda alınan sonuç bölünme tartışmalarına son noktayı koydu. Gerçi meşru siyaset zeminini çoktandır terk etmiş olan iktidar, CHP’yi saf dışı bırakmak uğruna her an hukuk ve etik dışı yeni bir yönteme başvurabilir.

Kamuoyu, muhalif belediyelere yapılan operasyonların iktidarın inisiyatifinde planlı ve sistematik olarak yürütüldüğünü kavrayınca sandığın tehlikede olduğunu düşünmeye başladı. Oy vermeyi yurttaşlık görevi olarak özümsemiş bir halkı bundan vazgeçirmek zor. 12 Eylül darbecileri bile yurttaşın sandıktan vazgeçmeyeceğini biliyordu. Darbeden hemen sonra Kenan Evren, yaptığı radyo ve televizyon konuşmasında halkı ikna etmeye dönük sağlam argümanlar ileri sürmüştü. Konuşmasının bir bölümünde, “insan hak ve hürriyetlerine saygılı, milli dayanışmayı ön plana alan, sosyal adaleti gerçekleştirecek, ferdin ve toplumun huzur, güven ve refahına önem veren özgürlükçü demokratik, laik ve sosyal hukuk kurallarına dayalı bir yönetime ülke idaresini devredeceğiz” diye söz vermişti (2) .

O yıllarda ABD eliyle kışkırtılan şiddet, darbe koşullarının hazırlanmasında etkili olmuştu. Sokak çatışmalarının ve cinayetlerin yarattığı kaygının yanı sıra meclisteki partilerin uzlaşmaz tavrı da halkı bezdirmişti. Evren, kendi cumhurbaşkanlığının otomatik olarak oylandığı plebisit ile anayasayı da yüzde 91,37 gibi büyük bir oranla yurttaşa onaylatmıştı. Yani askeri darbeyi yapanlar bile kamuoyu nezdinde meşruiyet elde etme derdindeydi. İlginçtir ama, esasa olmasa da usule uygun yapılan darbe dönemi seçimlerinde, mühürsüz oy pusulalarına tenezzül edilmedi. Kenan Evren, genel seçimler öncesinde asker kökenli Turgut Sunalp’in partisine açıkça oy istese de sandıkta hileye başvurmadı. Sonuçta seçimin galibi Turgut Özal’ın ANAP’ı oldu.

Türkiye, seçim güvenliği sorunuyla ilk kez AKP döneminde tanıştı. 2002 yılında özgür ve adil bir seçimle iktidara gelenler bugün çeşitli hilelerle halkın iradesine el koyuyor. Seçim sürecinde yapılanlar yetmezmiş gibi şimdi de seçim sonrası operasyonlarla halkın iradesi çalınıyor. Ülkenin böylesi bir gerilimi uzun süre taşıması zor. İktidarın tüm hukuksal ve etik ihlallerine karşın seçmen yine de sandığa küsmedi. Tam tersine milyonlarca insan, iradesini çiğneyenlere tepkisini göstermek için seçim gününü iple çekiyor.

NOTLAR

  1. https://www.gundemar.com/arastirmalarimiz/terorsuz-turkiye-sureci-turkiyenin-gidisati-ve-ak-partiye-gecisler-agustos-2025
  2. https://hukukbook.com/12-eylul-darbe-bildirisi-kenan-evrenin-aciklamasi/

     

Yazarın Diğer Yazıları
Adliye toto 23 Eylül 2025
Yenilmez Horoz 27 Ağustos 2025