Reklam
Kategoriler: Köşe Yazıları

AKP sopasına karşı bir kere daha “teslim olmamakta bütün mesele”

Reklam

Tabir-i caizse AKP iktidarının, daha doğrusu Cumhur İttifakı’nın oyunu kazanmak için bilgisayarın bütün tuşlarına bastığı günlerden geçiyoruz desek yanlış olmayacaktır.

Gerek toplumsal gerekse siyasal olarak oldukça hareketli, inişli çıkışlı bir dönemdeyiz. Böylesi bir dönemde sermaye devletinin ve ülkemizdeki başta Cumhur İttifakı olmak üzere Amerikancı tüm güçlerin programları doğrultusunda kendisi dışındaki tüm güçleri ve odakları bertaraf ederek ilerlemek istedikleri açık bir şekilde görülüyor.

Sağından soluna ya da Kürt siyasi hareketine kadar düzen muhalefetinin en önemli açmazı ise yukarıda bahsettiğimiz odaklarda cisimleşen çizgiye alternatif bir iktidar perspektifine sahip olunmamasıdır.

Bunun birinci nedeni sınıfsaldır. Bugün AKP iktidarını yenebilecek güç adlı adınca işçi sınıfının bağımsız siyasi hattında gizlidir. Düzen muhalefetinin böylesi bir programı yok. Varsa yoksa kapitalist program ve serbest piyasada ısrar. AKP iktidarına muhalefet edelim ama devletleştirme programımız, emperyalizmden bağımsız bir sistem arayışımız olmasın. Ancak ne yazık ki böyle olmuyor…

Diğer nedenler ise siyasaldır. AKP iktidarını ve ülkemizdeki sömürü düzenini yenebilecek olan güç emek, cumhuriyetçilik, laiklik ve sosyalizm ekseninde yürütülecek bir siyasal faaliyet aracılığı ile açığa çıkarılabilir. Bu devrimci faaliyetin konusudur.

Bir diğer neden ise hem tarihsel hem de siyasaldır. Devrimci siyasetin bağımsızlıkçılık olarak da ifade edilebilecek olan emperyalizme karşı mücadeleyi merkeze koyarak ilerlemesi gerekmektedir. Hem NATO’cu hem de bu düzene ya da AKP iktidarına karşı olmak mümkün değil. Hem Avrupa Birlikçi olup hem de bu düzene karşı mücadele gerçekçi değil. ABD ile her düzlemde görüşüp ve anlaşıp, sonra Türkiye’nin demokratikleştirmesi gündeme getirmek inandırıcı değil.

Emperyalizmden kopuş ve kapitalizmi yıkma iradesini göstermeyen bir siyasal toplumsal hareketin varacağı noktalar düzenin belirlediği siyasal ideolojik sınırlar içerisinde kalmaya mecburdur. İşte bu yüzden düzen güçleri tarafından çizilmiş olan sınırlara mahkûm olmadığımızı ve sınırlarımızı kendimizin belirleyeceğini ifade etmenin tam zamanı…

Bu bahsettiklerimizden çıkacak sonuç ise AKP iktidarının yargı sopasını eline alarak oraya buraya fütursuzca sallamasına sessiz kalacağımız anlamına gelmemektedir. Gelinen nokta itibariyle Haziran Direnişi’ni yeniden hedef tahtasına koyarak ve sanatçılar, gazeteciler üzerinde bir baskı oluşturarak, kimi sosyalist örgütleri operasyon hedefine yerleştirerek, düzen muhalefetine dönük adı konulmamış bir savaş açarak adımlarını sıklaştıran AKP iktidarının (Cumhur İttifakı’nın) bunları büyük bir akılla ve program dahilinde hayata geçirdiğini ifade etmek zor görünmektedir.

Yakın zamana kadar herkesi “iç cephede yer almaya” davet eden AKP iktidarının son günlerdeki saldırganlığının birkaç nedeni ve açıklaması olabilir. Bir taraftan iktisadi krizin toplumsal sonuçlarını önemsemeyi aklının ucundan dahi geçirmeyen ve hatta adı konulmamış IMF programını hayata geçiren AKP iktidarı sıkışmış durumdadır. Bu iktidarın krizin sonuçlarına dair söyleyeceği hiçbir şey bulunmuyor. Diğer yandan ise bu sıkışmanın aşılması için ise emperyalizme –ve hatta İsrail’e- tam boy teslimiyet ve biat şart görünmektedir. Gerek Suriye’deki gelişmeler bağlamında alınan pozisyon gerekse Kürt meselesi üzerinden gündeme getirilen ve bir Amerikan barışı olma ihtimali olan süreç işte tam da bu teslimiyet ve biatın en önemli faktörleri olarak ele alınabilir. Ülkeyi hem krize soktular hem de emperyalizme tam boy teslimiyet içerisindeler. Bu iktidarın en önemli sıkışma noktası bu olsa gerektir.

Diğer yandan ise burjuva düzen içerisinde aktör değişikliği ihtimali son 22 yıl içerisinde 2023 seçimleri sonrasında tekrar sıcaklık kazanmıştır. AKP ve MHP ellerinde bulundurdukları iktidarı ölümüne savunmak istemektedir. Bunun için her türlü hukuksuz adımı atabileceklerini gösteriyorlar. Varsa yoksa yeni rejimin anayasası, Tayyip Erdoğan’ın bir kere daha cumhurbaşkanı adayı olması ve seçilmesi… İlk planda istenenler bunlardır.

İşte böylesi bir kesitte bir yanda demokrasicilik oynayan diğer yanda faşizan bir uygulama paketini devreye alan bu iktidar, oynadığı bu ikili oyunu düzen siyasetini biçimlendirmek için sonuna kadar kullanmak isteyecektir.

Türkiye’de sosyalist siyaset düzen siyasetinin biçimlendirmesinin içinde elbette yer almayacak ama her türlü baskıcı ve toplumu yıldırmaya dönük siyasal hamleye karşı çıkacaktır. Çünkü toplumu ölümü gösterip sıtmaya razı etmek istiyorlar.

Karşımızda, Amerikancı, gerici ve sermaye yanlısı adımlarını devlet politikası ve bağımsız siyasal hat diye yutturmaya çalışan bir illüzyon iktidarı bulunuyor. Bunlarla önce helalleşmeye sonra da normalleşmeye çalışanların da ne hale geldiği bellidir. Güncel olarak Kürt siyasi hareketi de “çözüm süreci” adı altında kadraja alınmış bulunmaktadır.

Kürt meselesine dair kısaca birkaç söz etmek gerekirse; Kürt siyasi hareketinin yeni rejime entegrasyonunda oldukça mesafe kaydedildiğini ve DEM Parti’de cisimleşen çizginin HDP’den devralınan liberal demokrat bir hat olduğunu hatırlatmak gerekmektedir. Suriye’deki son gelişmeler ve anayasa gündemi üzerinden “Kürt açılımı” yapan gerici faşist iktidarın bu süreci nereye kadar götürebileceği Türkiye kapitalizminin sınırları tarafından ve emperyalizm ile İsrail’in tercihleri tarafından daha belirgin hale gelecektir. Kürt siyasi hareketi cephesinde ise bu hareketin tarihsel çizgisi ile güncel olarak dallanıp budaklanmış yönelimleri arasında doğal olarak uyumsuzluklar, örtüşmeme halleri ve çelişkiler vardır. Yeni “çözüm süreci”nin merkezine yerleştirilmeye çalışılan Abdullah Öcalan’ın bu çelişkileri çözüp çözemeyeceği ise belirsizdir. Bu anlamıyla büyük ve tam bir çözümün mümkün olmadığının bugünden ifade edilmesi mümkündür. Ancak bizler açısından açık olan temel şey, Kürt sorununun yegâne çözümünün sosyalist bir cumhuriyette birlik projesinden geçtiğidir. Bu bugün Kürt sorununda ortaya konulan en politik yaklaşımdır.

Başa dönmek gerekirse, komünistlerin çizgisi bellidir. Sosyalist iktidar için emekçilerin bağımsız siyasal mücadele hattının biçimlenmesini sağlamak ve güç biriktirmek. Bugünün ikili görevini bu şekilde tarif etmek doğru yaklaşımdır.

Reklam
Paylaş

Önceki Haberler

Münih Güvenlik Konferansı’nın Hatırlattıkları: Kriz ve Ortak Değerler

Münih Güvenlik Konferansı’nın bu sene gerçekleşen toplantılarının sonucunda ortaya çıkan tablo batı ülkelerinin güvenlik başlıklarında…

22 Şubat 2025 16:26

Maydonoz Döner zincirine FETÖ operasyonu!

Bir döner restoran zinciri üzerinden FETÖ’ye finansman sağladığı iddiasıylsaaralarında kamu personelinin de bulunduğu 353 şüphelinin…

21 Şubat 2025 19:47

Avukat Hareketi’nden İstanbul Barosu’nun Genel Kurulu’na katılma çağrısı

Avukat Hareketi, 23 Şubat'ta gerçekleşecek İstanbul Barosu Genel Kurulu'na katılma çağrısı yaptı.

21 Şubat 2025 17:16

Sağlık Bakanlığı’ndan ‘sağlam kemiğe platin’ soruşturması: Ameliyatlar mercek altında

Sağlık Bakanlığı, Diyarbakır Selahaddin Eyyubi Devlet Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji bölümünde yapılan bazı ameliyatlara ilişkin…

21 Şubat 2025 17:07

MHP’den açıklama: Bahçeli’nin sağlığı hesap yapanları kahredecek kadar iyi

MHP Genel Başkanı Basın Danışmanı Yıldıray Çiçek, "Sayın Devlet Bahçeli'nin sağlığı, dostlarını sevindirecek, düşmanlarını üzecek,…

21 Şubat 2025 16:21

Narin Güran davasında yeni gelişme: 12 şüpheli yine yargılanacak

Narin Güran cinayeti davasında hazırlanan ikinci iddianamede yargılama tarihi belli oldu. 6'sı tutuklu 12 şüpheli…

21 Şubat 2025 16:11
Reklam