Alaska’dan Washington’a: Emperyalist barış hamleleri
Bu tablo, emperyalist düzenin çıplak halini ortaya koyuyor. Alaska’da Rusya’yla el sıkışan Trump, Washington’da da Avrupalılarla birlik pozu verdi. ABD’nin bu hamlelerinin temel nedeninin savaşları barıştırmak olmadığı oldukça nettir. ABD sermaye sınıfı içindeki çelişkiler, ABD ile AB sermaye sınıfının çıkarları arasındaki çelişkiler artık bu süreçlerle birlikte daha da gün yüzüne çıkmaya başlamıştır.
Geçtiğimiz hafta ABD iki kritik buluşmaya sahne oldu.
Trump’ın Azerbaycan ve Ermenistan’ı barıştırması ve Kafkasya’daki hakimiyetini perçinlemesi sonrasında ikinci kritik hamlesi Putin’in ABD’nin Rusya sınırındaki Alaska eyaletine davet edilmesi oldu. 10 yıl aradan sonra ilk kez ABD’ye giden Putin, güvenlik sebepleri nedeniyle uçuşunun önemli bir kısmını Rusya toprakları üzerinden sürdürerek Alaska’da Trump ile buluştu.
Putin görüşmeye yalnızca masada değil, semboller üzerinden de hazırlanmıştı. Alaska’da bulunan Sovyet askerleri anıtına çelenk bıraktı. Kremlin bu jesti “ortak tarihe saygı” olarak sundu, ancak asıl mesaj daha çok içeriye ve eski Sovyet coğrafyasına yönelikti. Putin, masaya otururken aynı zamanda kendini Sovyet mirasının koruyucusu gibi göstererek hem Rus kamuoyuna hem de dünyaya tarihsel meşruiyet aktarmaya çalıştı. Fakat bu çelenk, Sovyetler’in anti-emperyalist ruhuna değil, bugünün Rus kapitalizminin ulusalcı çıkarlarına hizmet eden bir gösteri olduğunu belirtmek gerekir.
Trump’ın yeniden başkan olduktan sonra Putin’le ilk yüz yüze görüşmesini Alaska’da yapmayı tercih etmesi ise sıradan bir diplomatik jest değildi. Alaska, bir zamanlar Çarlık Rusyası’ndan ABD’ye satılmış bir toprak parçasıdır. Bugün ABD’nin kuzeydeki askeri üsleri, nükleer gözetleme sistemleri ve Pasifik’e açılan stratejik konumu ile Washington açısından kritik önemde. Trump’ın bu mekanı seçmesi, hem “bizim sahamızda buluşuyoruz” mesajı içeriyordu, hem de içeride Amerikan milliyetçiliğini okşayan bir hamleydi.
Alaska, iki tarafın tarafsız bölge izlenimi yaratma çabasının ötesinde, aslında ABD ve Rusya arasındaki uzun rekabetin bir simgesi olarak da görülebilir. Putin açısından görüşme, Batı’nın tüm baskısına rağmen ABD Başkanı’yla eşit şartlarda masaya oturabildiğini göstermekti. Trump içinse mesele, içeride seçmenine barışı getiren başkan imajını perçinlemekti. Üç saat süren görüşme sonrası verilen demeçlerde “verimli”, “yapıcı” gibi süslü ifadeler öne çıktı. Ama görüşme planlanandan çok daha kısa sürdü ve sahadaki durum değişmedi. Toplantıdan ne ateşkes ne de kalıcı bir çözüm çıktı.
AB LİDERLERİ HİZAYA ÇEKİLDİ
Bundan birkaç gün sonra Washington’da ikinci perde açıldı. Trump bu kez Zelensky ve onun bakıcılığını üstlenen Avrupalı liderlerle yan yana geldi. Avrupa’nın büyük emperyalist devletleri, yanlarına Trump’ın golf arkadaşı ve Rusya düşmanı Finlandiya Başbakanı’nı da alarak Zelensky’nin Trump tarafından fırçalanmasını engellemiş olsalar da istediklerini alabildikleri şüpheli. Trump barış vurgusu yaptı ama ayrıntıya girmedi. Trump’ın asıl önceliği, Alaska’daki tavizkar görüntüsünü dengelemekti. Avrupalıların Rusya’ya karşı tavizsiz ve sert tutumuyla Trump’ın hızlı çözüm arayışı arasındaki gerilim, bu görüşmelerin dikkat çekici yanıydı.
EMPERYALİST ODAKLAR ARASINDAKİ ÇELİŞKİLER YÜKSELİYOR
Bu tablo, emperyalist düzenin çıplak halini ortaya koyuyor. Alaska’da Rusya’yla el sıkışan Trump, Washington’da da Avrupalılarla birlik pozu verdi. ABD’nin bu hamlelerinin temel nedeninin savaşları barıştırmak olmadığı oldukça nettir. ABD sermaye sınıfı içindeki çelişkiler, ABD ile AB sermaye sınıfının çıkarları arasındaki çelişkiler artık bu süreçlerle birlikte daha da gün yüzüne çıkmaya başlamıştır.
Zaten çok kutuplu dünya söyleminin özüne bakarsak, ortada emperyalist yayın organlarında bahsedilen doğu-batı, Kuzey Atlantik-Avrasya, demokrasi-otokrasi, ABD-Çin vb. ikiliklerinden fazla kutbun olması gerekir. Bu bakımdan Rusya-Ukrayna Savaşı ve belirli ölçüde İsrail’in Filistin işgali gibi gündemlerde ABD ile İngiltere ve AB arasında açı farkının arttığını rahatlıkla görebiliriz. Artık emperyalist sistemdeki ayrışmaların gün yüzüne çıktığı bir dönemin içindeyiz.
Türkiye’den baktığımızda bu gelişmeler, bize de açık bir uyarı sunuyor. Bugün Ukrayna’da, Filistin’de, Suriye’de, Kafkaslarda yaşanan savaşlar ülkemizin dört bir yanını sarmış durumda. Görevimiz, içinde bulunduğumuz yoğun duygu sömürüsü koşullarında barış kisvesi altında emperyalist pazarlıklara kapılmamak, kendi bağımsız çizgimizi savunmak ve işçi sınıfının mücadelesini büyütmektir. Çünkü barış, dünyanın savaş merkezi Beyaz Saray’da tesis edilemez.